Demokrasi ve İnsan Hakları Dersi 9. 10. 11. ve 12. sınıflarda seçmeli olarak okutulan bir derstir. Bu sayfada paylaştığımız Demokrasi ve İnsan Hakları Dersi ders notları sayesinde sınavda karşılaşabileceğiniz tüm konulara hakim olacaksınız. Bu özet ders notları Milli Eğitim Bakanlığı müfredatına uygun olarak hazırlandı. Bu ders notları sayesinde Seçmeli Demokrasi ve İnsan Hakları Dersi yazılısından 100 alacaksınız. Demokrasi ve İnsan Hakları 1. Tema: Demokratik Sistem ve Yaşayan Demokrasi Ders Notu MEB ders kitapları ile uyumludur.
Sınıf: Seçmeli tarih
Ders: Demokrasi ve İnsan Hakları
Ünite: 1. ünite: Demokratik Sistem ve Yaşayan Demokrasi
İlgili yazılı: Demokrasi ve İnsan Hakları 1. dönem 1. yazılı
1.Tema: Demokratik sistem ve yaşayan demokrasi
Demokrasi ve demokrasinin temel ilkeleri
Bir devlette yönetme gücünün (egemenlik) kimde olduğuna bakarak yönetim biçimini anlarız.
- Eğer egemenlik tek kişideyse monarşi.
- Eğer egemenlik az sayıda bir grubun elindeyse oligarşi.
- Eğer egemenlik halka aitse, buna demokrasi denir.
İnsanlık tarih boyunca en iyi yönetim biçimini aramıştır ve genel olarak en iyi yönetim biçiminin demokrasi olduğu kabul edilmiştir.
Demokrasi nedir?
“Demokrasi” kelimesi, Yunanca’da halk anlamına gelen “demos” ve iktidar/yönetim anlamına gelen “kratos” kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur. Bu bağlamda demokrasi, halkın iktidarı, halkın yönetimi, halkın halk tarafından yönetilmesi ve yönetme gücünün millete ait olması demektir. Demokrasi, tek bir kişinin veya grubun yönetmesinden farklı olarak, halkın yönetimde söz sahibi olduğu ve kendi geleceği hakkında karar verme yetkisini elinde bulundurduğu bir sistemdir. Demokrasi sadece bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda bir yaşam biçimidir. Bu yaşam biçimi özgürlük, eşitlik ve karşılıklı saygıya dayanır ve toplumsal birliği sağlar.
Demokratik sistemlerin özellikleri
Demokratik sistemlerde halkın yönetime katılması ve ülkenin anlaşma yoluyla yönetilmesi önemlidir. Demokratik sistemlerin belirleyici özellikleri şunlardır:
- Farklı dünya görüşü, inanç ve yaşam tarzına sahip insanların barış içinde yaşaması.
- Adaletin ve eşitliğin sağlanması.
- İnsan hak ve özgürlüklerinin kalıcı hale gelmesi ve korunması.
- Hiçbir kurumun veya kişinin yasaların üzerinde olmaması.
Demokrasinin temel ilkeleri
Demokrasinin olmazsa olmaz, gösterge niteliğindeki temel ilkeleri şunlardır:
- Güçler Ayrılığı (Kuvvetler Ayrılığı)
- Hukukun Üstünlüğü
- Laiklik
- Seçim
- Siyasi Partiler
- Çoğulculuk
- Sivil Toplum
- İnsan Haklarına Dayalı Olma
Güçler ayrılığı (kuvvetler ayrılığı)
Devlet yönetiminde üç temel güç bulunur: yasama, yürütme ve yargı. Bu güçlerin ayrı kurumlar ve kişilerde olması, demokratik devletin temel özelliklerindendir. Güçler ayrılığı, yönetme gücünün tek bir elde toplanmasını engeller.
Demokrasilerde:
- Yasama gücü meclise aittir.
- Yürütme gücü hükümete aittir.
- Yargı gücü bağımsız mahkemelere aittir.
Bu güçler arasında birbirini denetleme ve dengeleme sistemi vardır. Kişi hak ve özgürlüklerinin korunması ve gelişmesi için güçler ayrılığına ihtiyaç vardır. Aksi halde gerçek bir demokratik düzenden bahsedilemez.
Güçler birliği
Yasama, yürütme ve yargı organlarının tek bir güç (örneğin meclis) tarafından kullanılmasına güçler birliği denir. Bu durum demokratik değildir ve genellikle savaş gibi olağanüstü dönemlerde görülür. Örnek: Kurtuluş Savaşı sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), ülkenin olağanüstü şartları nedeniyle güçler birliğine dayalı bir düzen kurmuştur.
Güçler ayrılığı
Türkiye’de yasalar TBMM’de çıkarılır (yasama). Bu yasaları uygulama gücü cumhurbaşkanı ve bakanlar kuruluna (yürütme) aittir. Yürütmeyi denetleyen ve vatandaşların haklarını koruyan güç ise bağımsız mahkemelerdir (yargı).
Hukukun üstünlüğü
Hukukun üstünlüğü, demokrasinin yapı taşlarından biridir. Bu ilke, hem kamu görevlilerinin hem de bireylerin hukuka göre hareket etmesi gerektiğini ve hukukla bağlı olduğunu ifade eder. Hukukun üstünlüğü, hukuk kurallarının hiçbir fark gözetilmeden tüm bireyler için eşit uygulanması esasına dayanır. Bu bağlamda, hukuk devletin tüm organları üzerinde mutlak bir güce sahiptir. Hiçbir kurum ya da kişi yasaların üzerinde değildir. Herkes yasalar karşısında eşittir.
Hukukun üstünlüğü ve adalet
Hukukun üstünlüğü ilkesinin tarafsız uygulanması, güçlüye karşı güçsüzü korur ve adaletin yerine gelmesini sağlar. Bu ilke, aynı zamanda demokrasinin bir gereği olarak bireysel ve toplumsal özgürlükleri güvence altına alır. Hukukun üstünlüğü ilkesinin temelinde yargının bağımsızlığı vardır. Yargının bağımsız olması, yönetimin kafasına göre hareket etmesini sınırlar, böylece adalet sağlanır ve özgürlükler güvence altına alınır.
Hukukun üstünlüğüne bir örnek
Büyük Friedrich, kral iken sarayına engel olan bir değirmeni yıkmak istemiştir. Değirmenci değirmenini satmayı reddetmiştir, kral daha fazla para teklif etse bile. Büyük Friedrich, kral olduğunu ve istese değirmeni parasız alabileceğini söyleyince, değirmenci şu unutulmaz cevabı vermiştir: “Ama unutmayın ki Berlin’de hâkimler var.” Bu hikaye, hiçbir gücün, hiçbir iktidarın, kral dahi olsa adaletten üstün olmadığını gösterir.
Laiklik
Laiklik sözcüğü Türkçeye Fransızcadan geçmiştir ve dinî olmayan anlamlarına gelir. Tarih boyunca İlk Çağ ve Orta Çağ monarşilerinin birçoğu teokratik yönetimlere sahipti. Teokraside siyasi iktidar, Tanrı’nın temsilcisi olduğuna inanılan din adamlarının elindeydi. Siyasi güç ile dinî güç aynı kişilerde toplandı, hükümdarın gücünün ilahi olduğu kabul edildi. Hukuk ile din iç içeydi. Rönesans ve Reform sonrası akıl ve bilimin öne çıkmasıyla, yönetme gücünün milli iradeye (halkın isteğine) dayanması gerektiği düşüncesi güçlendi. Bu da laik devlet anlayışının doğmasına zemin hazırladı.
Laiklik anlayışı
Laiklik, devlet ile din işlerinin ayrı olması ve devletin, din ve vicdan özgürlüğünün sağlanması konusunda tarafsız olmasıdır. Laiklikte akıl ve bilim ön plandadır. Din ve vicdan özgürlüğü esastır. Devlet, kişilerin din, vicdan ve ibadet özgürlüğünü korur ve sağlar. Hiç kimse dini inançlarından dolayı kınanamaz. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi: “Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğü de demektir.”
Seçim
Demokrasilerde yöneticiler, yönetme yetkisini seçim yoluyla halktan alırlar. Seçim, belirli kurallara göre birden fazla aday arasından bir veya birkaçını seçmektir. Halk, kendi isteğini seçim sandıklarında gösterir. Belli aralıklarla yapılan özgür seçimler, demokratik sistemlerin vazgeçilmez bir parçasıdır.
Seçimin temel ilkeleri
Seçimlerde uyulan bazı temel ilkeler vardır:
- Genel Oy: Her vatandaşın hiçbir ayrım yapılmadan oy verme hakkı.
- Eşit Oy: Herkesin sadece bir oya sahip olması.
- Gizli Oy: Oy verme işleminin kimse görmeden yapılması.
- Açık Sayım ve Döküm: Oyların sayımının herkesin görebileceği şekilde yapılması.
- Serbest Oy: Oy verecek kişinin baskı olmadan özgürce oy kullanması.
- Tek Dereceli Seçim: Seçmenlerin yöneticileri doğrudan kendilerinin seçmesi.
Seçim sistemleri ve Türkiye
Demokratik devletlerde yöneticilerin seçimle belirlenmesi esastır. Her ülke kendi şartlarına göre bir seçim sistemi belirler. En yaygın kullanılan sistemler Nispi Temsil Sistemi ve Çoğunluk Sistemi’dir.
- Nispi Temsil Sistemi: Siyasi partilerin aldıkları oy oranında parlamentoda temsil edilmelerini sağlayan sistem.
- Çoğunluk Sistemi: Bir seçim bölgesinde en çok oy alan parti veya adayın o bölgedeki tüm temsilcilikleri kazanması sistemi.
Türkiye’de milletvekili seçimi nispi temsil sistemine göre yapılır. Cumhurbaşkanlığı seçimi de aynı gün yapılır ve geçerli oyların salt çoğunluğunu (yarıdan bir fazlası) alan aday cumhurbaşkanı seçilir. Türkiye’de partiler için yüzde yedilik ülke barajı uygulaması vardır, bu oranın altında kalan partiler milletvekili çıkaramaz.
Yönetimde şeffaflık ve hesap verebilirlik
Devleti güçlü kılan en önemli özelliklerden biri, vatandaşların devlete güvenmesidir. Bu güveni sağlamanın yolu şeffaf ve hesap verebilir olmaktır.
- Şeffaflık: Halkın yönetimin yaptığı işlerden haberdar olması, bilgi ve belgelere ulaşabilmesi, yönetime katılması, yapılanları denetlemesi ve yanlışlardan hesap sormasıdır.
- Hesap verebilirlik: Herhangi bir kişinin veya grubun, yaptığı işlerden dolayı kendisi dışındaki başka bir kişi veya gruba açıklama yapması veya cevap vermesidir.
Hesap verebilirlik, toplum düzenini sağlamak için önemli bir mekanizmadır.
Siyasi partiler
Siyasi partiler, politik hayatın en önemli unsurlarıdır ve belirli siyasi görüşleri temsil ederler. Demokratik sistemlerde iktidara gelmenin yolu, siyasi partilerin katıldığı serbest ve adil seçimlerdir. Siyasi partiler, halkın kendini siyasi olarak ifade edebileceği, siyasete katılabileceği ve farklı fikirlerin buluştuğu yerlerdir. Modern demokrasinin gelişmesinde çok önemli bir yere sahiptirler. Türkiye’de 18 yaşını dolduran ve siyasi hakları kullanabilen her vatandaş siyasi partiye üye olabilir. Ancak devlet memurları gibi bazı kişiler görevleri sırasında siyasi parti çalışmalarında yer alamaz.
Çoğulculuk
Demokrasilerde vatandaşlar oy kullanarak yönetime katılır. Ayrıca sivil toplum kuruluşları aracılığıyla da haklarını takip edebilirler. Bu yollarla yönetimde yer almaya katılım denir. Katılım, demokratik anlayışın çoğunlukçu mu yoksa çoğulcu mu olduğuna göre şekillenir.
Çoğunlukçu anlayışta sadece çoğunlukta olmak yeterlidir. Çoğunluğun mutlak ve sınırsız üstünlüğü temel alınır. Çoğunluk yönetir, azınlık muhalefet eder. Çoğunluğun iradesi her şeyden üstündür, bu nedenle azınlık kesimler tam temsil edilemez.
Çoğulculuk ise farklı toplum kesimlerinin düşünce, inanç, ifade ve örgütlenme özgürlüğünü savunan görüştür. Yönetme gücünün sadece yönetici bir sınıfın elinde toplanması yerine toplumun geniş kesimlerine eşit dağıtılmasını hedefler. Çoğunluğun mutlak bir yönetim hakkı yoktur.
Çoğulculuk ve katılım
Çoğunlukçu demokraside vatandaş daha çok pasiftir. Çoğulcu demokraside ise vatandaş pasif değildir, kendi geleceğini etkilemeye çalışan örgütlü vatandaştır. Bu nedenle çoğulculuk, katılımcılığı ve aktif vatandaşlığı beraberinde getirir.
Sivil toplum
Sivil toplum, toplumda var olan ve belirli hakları elde etme çabasıyla kurulan demokratik yapılardır. Sivil toplumun gelişmesi, çoğulculuk, toplumsal bilinçlenme ve katılım gibi unsurlarla birlikte ilerler. Sivil Toplum Kuruluşları (STK), toplumdaki çeşitli sorunları bağımsızca ele alan, kamuoyunu bilgilendiren, aydınlatan ve öneriler sunan birliklerdir. STK’ler vatandaşların özgür iradesiyle oluşur, resmi kurumların dışındadır ve onlardan bağımsız çalışır. Kuruluşları gönüllülük esasına dayanır. Kimse STK’lerde görev almaya zorlanamaz. STK’ler toplumda çoğulculuk anlayışının yerleşmesini sağlar. Sivil toplum örgütlenmesi ne kadar gelişmişse, demokrasinin de o kadar olgunlaştığı ve kararlı hale geldiği kabul edilir. Örnek: dernekler, sendikalar, odalar.
Sivil toplum kuruluşlarının işlevleri
STK’lerin birçok önemli görevi vardır:
- Kamuoyu oluşturarak bireylerin isteklerinin duyurulmasına yardımcı olurlar.
- Katılımcı demokrasinin sağlanması için çalışırlar.
- Kendi içlerindeki katılımcı ve çoğulcu kültür sayesinde yönetim deneyimi olan bireylerin yetişmesini sağlarlar.
- Eğitim, sosyal yardım ve iş alanlarında projeler üreterek hükümet politikalarına alternatif sorumluluklar alabilirler.
İnsan haklarına dayalı olma
İnsan haklarına dayalı olma, demokrasinin en belirleyici özelliklerinden biridir. Demokrasi, insan hakları düşüncesinin temelinde doğup gelişmiştir. Bireyin temel haklarının sağlandığı ve güvence altına alındığı siyasal yapıları içerir. Bu nedenle demokrasi, insan hakları kavramı ile doğrudan ilişkilidir. İnsan hakları, her insanın doğuştan sahip olduğuna inanılan, dokunulamaz, devredilemez ve vazgeçilemez haklardır. Bu haklar devlet ya da herhangi bir güç tarafından sınırlandırılamaz. Bireyler de bu haklarından vazgeçemez.
Demokrasi ve insan hakları ilişkisi
Demokratik yönetimlerde tüm kararlar insan haklarına dayalı olarak alınır. Yönetim anlayışının merkezinde insan haklarına duyulan saygı ve bu hakları koruma bilinci yer alır. Demokratik toplumlarda kimsenin diğerine üstünlüğü yoktur. İnsan hak ve özgürlükleri anayasa ile korunur. Farklı din, dil, ırk, siyasi düşünceye sahip insanlar, kanunlar karşısında eşittir ve özgür yaşarlar. Bu koşulların sağlanmadığı toplumlarda demokrasinin tam olarak işlediğinden söz etmek mümkün değildir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin ilk maddesi der ki: “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.”
Demokrasi kültürü ve değerleri
Demokrasi kültürü, bir toplumda demokrasiyi yaşam biçimi haline getirmektir. Demokrasi kültürü, başkasına zarar vermeden fikir ve düşünce özgürlüğünü kullanmayı, çoğunluğa uyarken azınlık haklarını korumayı, anlaşmayı ve uzlaşmayı ifade eder. Demokrasi kültürünün oluşumunda demokrasinin temel değerleri önemlidir:
- Özgürlük
- Eşitlik
- Adalet
- Hoşgörü
- Farklılıklara Saygı
Bireylerin bu değerleri benimseyip yaşam tarzı haline getirmesi, demokrasi kültürünü oluşturur ve demokratik sistemin daha sağlıklı işlemesini sağlar.
Demokrasinin temel değerleri: Eşitlik ve özgürlük
İnsanlar temel haklar bakımından eşit ve özgürdür.
- Eşitlik: Sosyal hayatta insanlar arasında hak ve fırsatlar bakımından ayrım yapılmamasıdır. Tüm insanların aynı hak ve özgürlüklere sahip olması eşitlik ilkesinin temelidir.
- Özgürlük: Her türlü dış etkiden bağımsız olarak, kişinin kendi isteği ve düşüncesine dayanarak karar vermesidir. Özgürlük, bireye seçme hakkı sağlar. Aynı zamanda sorumluluk da yükler: Kendi özgürlüğümüz için başkasının özgürlüğünü çiğnememeliyiz.
Demokrasinin temel değerleri: Adalet, hoşgörü ve farklılıklara saygı
- Adalet: Yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanmasıdır. Adil davranış, demokrasinin vazgeçilmez bir özelliğidir.
Toplumda farklı cinsiyet, düşünce, ekonomik durum gibi özelliklere sahip bireyler bulunur. Demokrasi kültürünün yerleşmesi ancak hoşgörülü olma ve farklılıklara saygı ile mümkündür.
- Farklılıklara Saygı: Kendimizden farklı düşünen, farklı din, dil ve kültüre sahip olanlara karşı hoşgörülü davranmaktır.
- Hoşgörü: Başkalarının bizden farklı düşünme ve yaşama biçimini anlayışla karşılamaktır.
Bu değerleri benimsemiş bireyler, başkalarının hak ve özgürlüklerine saygı duyarak huzurlu ve güvenli bir demokratik ortamın oluşmasını sağlarlar.
Demokrasi kültürünün yaşama geçirilmesi
Demokratik bir toplumda, demokrasiye ait değerler sadece bilinmekle kalmamalı, bireyler tarafından benimsenip davranışa dönüştürülmelidir. Örneğin, bir birey adaleti doğru tanımlıyor, adalete inanıyor ve çevresine adil davranıyorsa, demokratik bir insan olmuş demektir. Demokrasinin değerlerinin bilgi düzeyinden çıkıp davranışa dönüştüğü toplumlarda, demokratik bilinç daha yerleşik ve kurumsallaşmış durumdadır.
Demokrasi kültürünün geliştiği yerler: Aile ve okul
Toplumda demokrasi bilincinin oluşması, bireylerin demokrasiyi bir yaşam biçimine dönüştürmesiyle olur. Bireyin kişiliğinin şekillendiği temel kurum olan aile, demokrasi kültürünün temellerinin atıldığı yerdir. Ailede demokratik bir ortam olması önemlidir. Örneğin, aile kararlarında (tatil planı, eşya seçimi vb.) tüm fertlerin fikrinin alınması, birbirinin görüşüne saygı duyulması gibi davranışlar, bireylerin demokrasiyi içselleştirmesini sağlar.
Okul da demokrasi kültürünün hem öğrenildiği hem de deneyimlendiği önemli bir kurumdur. Demokratik bir okul ortamında, okul kararları aileler, öğretmenler, öğrenciler gibi ilgili tüm paydaşların katılımıyla alınır. Öğrenciler bu süreçlere katılarak demokrasiyi yaşayarak öğrenir.
Demokrasi kültürünün geliştiği ortamın özellikleri
Demokrasi kültürünün geliştiği okullarda katılımcı ve eşitlikçi bir ortam vardır. Düşünceler özgürce ifade edilebilir ve farklılıklar bir zenginlik olarak görülür. Bu ortam öğrencilerin okula daha bağlı hissetmelerini, kendilerini güvende ve mutlu hissetmelerini sağlar. Adil, katılımcı, eşitlikçi ve demokratik bir okul ortamı, demokrasi kültürünün oluşumunda çok önemlidir. Demokratik değerleri benimsemiş, özgür düşünen, eleştirel düşünen, farklılıklara saygılı ve problem çözebilen bireylerin yetiştirilmesi önemlidir.
Demokrasi kültürünün topluma katkısı
Demokrasi kültürünün geliştiği toplumlarda, yaşam kültürü tüm paydaşların görüşleri üzerine kurulur. Kendi fikirlerinin toplumda karşılık bulduğunu gören bireyler kendilerini daha değerli hisseder, güven, saygı ve sevgi bağı güçlenir. Bu toplumlarda “ben” değil “biz” bilinci hakimdir. Bu bilince sahip bireyler, çevrelerindeki sorunlara karşı duyarlıdırlar. Karşılaştıkları problemlerin çözümü için harekete geçerler. Örneğin, çevre kirliliği veya trafik sorunu gibi konularda hak ve sorumluluklarının bilinciyle ilgili kurumlara başvururlar. Böylece demokrasinin işleyişine katkıda bulunurlar.
Demokratik vatandaşlık bilinci
Demokrasi, bireysel özgürlükleri koruyan ve güvence altına alan bir sistemdir. Demokrasinin korunup geliştirilmesi için demokratik vatandaşlara önemli görevler düşer. Demokratik sistemin işlemesi ve devam etmesi, demokratik vatandaşların varlığıyla mümkündür. Demokratik vatandaş, demokrasiyi özümsemiş, hak ve sorumluluklarını bilen, başkalarının haklarına saygı duyan vatandaştır. Demokrasi bilincinin yerleştiği toplumlarda bireyler; eşitlikçi, katılımcı, sosyal adaleti savunan, başkalarına saygılı, etkin ve sorumluluk sahibi kişilerdir. “Vatandaşlık, ait olduğunuz yerde bir fark yaratma şansıdır.” – Charles Handy
Demokratik vatandaşlık bilincinin oluşumu ve katkıları
Demokratik vatandaşlık bilincinin oluşmasında aile, okul ve çevrenin önemli katkıları vardır. Ailede alınan kararlara katılan çocuklar, etkin ve sorumlu olmayı öğrenir. Okulda edinilen demokratik tutum ve davranışlar, demokrasiyi benimsemeye ve demokratik vatandaşlığın görev ve sorumluluklarını anlamaya yardımcı olur.
Demokratik vatandaş, çevresinde olup bitenlere karşı duyarlıdır. Farklı düşünce ve yaşam tarzlarına saygılıdır. Yaşadığı yerdeki sorunların farkındadır ve bunların çözümüne yönelik çalışmalara katılır. Kendi haklarının farkındadır ve bu hakların çiğnenmesine izin vermez. Kendi haklarını korurken, başkalarının haklarına da saygı gösterir. Toplumda demokrasinin sağlıklı işlemesi ve insan haklarının korunması için, bireylerin kendi haklarının bilincinde olmalarının yanı sıra hak ihlallerine karşı da duyarlı olmaları gerekir.
Demokrasi ve cumhuriyet
“Demos” (Yunanca) ve “cumhur” (Arapça) kelimeleri halk anlamına gelir. Cumhuriyet, bir yönetim şeklidir. Cumhuriyet rejiminde yöneticiler miras yoluyla, bir sınıftan veya soydan gelmezler; halk arasından seçilirler. Egemenlik tek kişiye değil, halka aittir. Halk egemenlik hakkını belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullanır. Cumhuriyet, yönetenlerin seçimle ve belirli bir süre için göreve geldiği bir sistemdir. Bu özelliği sayesinde milli egemenliğin en iyi gerçekleştiği model olmuş ve milli egemenlik ile demokrasi kavramlarıyla özdeşleşmiştir. Demokratik cumhuriyetlerde yöneticiler seçimle gelir, vatandaşların temel hak ve özgürlükleri vardır ve bunlar güvence altındadır.
Cumhuriyet ve demokrasi farkı
Cumhuriyet rejimiyle yönetilen her ülke demokratik olmayabilir. Ayrıca demokrasinin var olması için cumhuriyet gerekli değildir. Örneğin, İsveç ve Norveç gibi anayasal monarşilerde devlet başkanı seçimle belirlenmez (verasetle geçer), ama demokratik koşullar işler.
Temel fark şudur:
- Cumhuriyet: Yönetimin nasıl seçildiğini tanımlar.
- Demokrasi: Seçilen yönetimin ülkeyi nasıl yöneteceğini tanımlayan yönetim modelidir.
Demokrasi, cumhuriyetin uygulanış şekillerinden biridir. Cumhuriyet rejimiyle seçilen yöneticiler, demokrasi yoluyla kanun yapar ve halkı yönetir.
Demokrasinin uygulanış biçimleri
Halkın egemenlik yetkisini kullanma biçimine göre demokrasinin üç temel uygulama şekli vardır:
- Doğrudan Demokrasi
- Yarı Doğrudan Demokrasi
- Temsilî Demokrasi
Doğrudan demokrasi
Bu modelde halk, egemenlik yetkisini doğrudan doğruya, herhangi bir aracı olmadan kullanır. Halk; kanun yapma, vergi belirleme, idam cezasına hükmetme gibi önemli devlet işlerini kendi elinde tutar. Yürütme, idare ve yargı işlerini halkın seçtiği temsilciler yürütür. İlk uygulandığı yer Antik Çağ kent devleti Atina’dır. Atina’da 20 yaşını doldurmuş erkek vatandaşlardan oluşan Halk Meclisi (Ecclesia), kanun yapma gibi işlevleri yerine getirirdi. Kadınlar, köleler ve yabancılar yönetime katılamazdı. Günümüzde nüfusu milyonlarla ifade edilen ülkelerde doğrudan demokrasi uygulanması mümkün değildir.
Yarı doğrudan demokrasi
Doğrudan demokrasi ile temsilî demokrasi arasında bir modeldir. Bu sistemde kanun yapma yetkisi temsilciler aracılığıyla meclise bırakılmıştır (temsili demokrasi gibi). Ancak vatandaşlar bazen karar verme yetkisini temsilcileri yerine kendileri kullanabilir. Bu, şu yollarla yapılır:
- Halk Oylaması (Referandum): Meclisin kabul ettiği bir kanunun ancak halkın da kabul etmesiyle yürürlüğe girmesi.
- Halk Vetosu: Mecliste kabul edilen bir yasanın, yeterli sayıda vatandaşın itirazıyla referanduma sunulması; halk reddederse yasa veto edilmiş olur.
- Halk Girişimi: Belirli sayıda seçmenin parlamentoya kanun teklifi verebilme hakkı.
Örnek ülkeler: İsviçre, İtalya.
Temsilî demokrasi
Demokrasinin günümüzde en yaygın uygulanan biçimidir. Mutlak monarşilerin yerini almıştır. Bu anlayış Montesquieu’nün görüşlerine ve 1791 Fransız Anayasası’na dayanır. Bu sistemde halk, egemenlik hakkını kendi içinden seçtiği temsilciler (milletvekilleri) aracılığıyla kullanır. Temsilciler halkın vekilidir ve sadece milletin yararına kararlar alıp kanun çıkarırlar. Kimseden emir almazlar.
Temsilî demokrasinin uygulanış biçimleri
Temsilî demokrasinin de farklı çeşitleri vardır:
- Parlamenter Sistem
- Başkanlık Sistemi
- Yarı Başkanlık Sistemi
- Meclis Hükûmeti Sistemi
Parlamenter sistem
İlk olarak İngiltere’de ortaya çıkmıştır. Hükümet, seçimle oluşturulan parlamentoya karşı sorumludur. Yasama ve yürütme ilişkisinde esnek bir güçler ayrılığı vardır. Yürütme iki başlıdır: Siyasi sorumluluğu olmayan devlet başkanı ve siyasi sorumluluğa sahip başbakan. Bakanlar kurulu (hükümet), meclise karşı sorumludur. Devlet başkanı, meclisten güvenoyu alabilecek bir hükümeti atar. Mecliste çoğunluğu sağlayan partinin lideri genellikle başbakan olur. Örnek ülkeler: İngiltere, Macaristan.
Başkanlık sistemi
Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’de doğmuş ve gelişmiştir. Bu sistemde başkan halk tarafından seçilir. Güçler ayrılığı ilkesi katı bir biçimde uygulanır. Yasama gücü halk tarafından seçilen iki meclisli bir kongrenin (Senato ve Temsilciler Meclisi) elindedir. Yürütme görevi yine halkoyu ile seçilen başkan tarafından yerine getirilir. Başkan yürütme görevini tek başına yapar. Yürütme, yasamayı dağıtamaz; yasama, yürütmeyi düşüremez. Yasama ve yürütme arasındaki ilişkiyi düzenlemek için denetim ve denge sistemi geliştirilmiştir. Örnek ülkeler: ABD, Arjantin, Brezilya.
Yarı başkanlık sistemi
Başkanlık sistemi ve parlamenter sistemin bir karışımıdır. Devlet başkanı doğrudan halk tarafından seçilir. Bakanlar kurulu genellikle parlamento içinden oluşturulur. Devlet başkanı sabit bir dönem için seçilir ve yürütme yetkisini bir başbakanla paylaşır. Yasama ve yürütme iş birliği içinde çalışır, katı bir güçler ayrılığı yoktur. Hükümet meclise karşı sorumludur. Bu sistemde parlamentonun üstünlüğü (İrlanda, Avusturya, İzlanda) veya devlet başkanının üstünlüğü (Fransa) esas alınabilir. Örnek ülkeler: Fransa, Rusya, Finlandiya.
Meclis hükûmeti sistemi
Bu sistemin temel özelliği güçler birliğine dayanmasıdır. Yasama ve yürütme yetkisi mecliste toplanmıştır. Meclisin üstünlüğü ilkesi geçerlidir. Yürütme görevini üstlenecek kişiler meclis tarafından belirlenir. Ayrı bir başbakan yoktur. Devlet başkanlığı görevi meclis tarafından seçilen bir kişi tarafından, meclis adına yerine getirilir. Şu anda İsviçre’de yürürlüktedir. Türkiye’de 1920-1923 yılları arasında Kurtuluş Savaşı döneminde uygulanmıştır.
Türkiye’de demokratik sistemin işleyişi
Türkiye’de temsilî demokrasi uygulanmaktadır. Demokratik sistemin işleyişi Anayasa ile güvence altına alınmıştır. Türk milleti, egemenlik hakkını Anayasa’ya göre kullanır ve bu hakkı belirli bir süre için seçilen Cumhurbaşkanı ve milletvekillerine devreder. 16 Nisan 2017’deki referandum ve 24 Haziran 2018’deki seçimle Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçilmiştir.
Türkiye’de cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
Bu sistemde Cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından seçilir. Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimleri beş yılda bir aynı anda yapılır. Geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday cumhurbaşkanı seçilir. Güçler ayrılığı ilkesi benimsenmiştir; yasama, yürütme ve yargı birbirinden bağımsızdır. Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı’ndadır. Cumhurbaşkanı yardımcılarını, bakanları ve üst düzey kamu görevlilerini atar, bakanlıkları kurar/kaldırır. Yasama yetkisi TBMM’ye aittir. TBMM kanun yapar, ancak Cumhurbaşkanı da Anayasa’dan aldığı yetkiyle yürütmeyle ilgili kararnameler çıkarabilir. Yargı yetkisi bağımsız mahkemelere verilmiştir. Mahkemeler uyuşmazlıkları yasalara göre çözer ve tam bağımsızdır.
Bir yanıt bırakın