Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ders notları, Tarih ders notları, tarih ders notları, ayt tarih ders notları, tyt tarih ders notları, tarih özet, tarih 9 ders notları, tarih 10 ders notları, tarih 11 ders notları, inkılap tarihi ders notları, çağdaş Türk ve dünya tarihi ders notları, güncel tarih ders notları, özet konu anlatım, kısa tarih, yeni kitaba göre hazırlanmış ders notları, yeni müfredat tarih , tarih pdf
İÇİNDEKİLER
İKİ DÜNYA SAVAŞI ARASINDAKİ DÖNEMDE DÜNYADA MEYDANA GELEN SİYASİ VE EKONOMİK GELİŞMELER
Dünya Savaşı’ndan Sonra Kalıcı Barışı Sağlama Çabaları
I. Dünya Savaşı’ndan Sonra Dünya Ekonomik Bunalımı (Kara Perşembe)
İki Savaş Arası Dönemde Dünyaya Hâkim Siyasi Düşünceler ve Rejimler
I. Dünya Savaşı’ndan Sonra Kalıcı Barışı Sağlama Çabaları
I. Dünya Savaşı’nı sonlandıran anlaşmalar barış dönemini başlatmaya yetmedi.
Yenen devletler kendilerinin belirlediği bir dünya oluşturma amacı taşıdılar.
Kalıcı bir barış amacı ile birçok çalışma ortaya çıkmıştır.
Milletler Cemiyetinin Kurulması (10 Ocak 1920)
ABD Başkanı Wilson, dünya barışının korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla uluslararası bir teşkilatın kurulmasını istemişti.
Paris Barış Konferansı’nda bu fikir 32 devlet tarafından kabul edildi.
10 Ocak 1920’de merkezi Cenevre olan ve asil üyelerini I. Dünya Savaşı’nın galip devletlerinin oluşturduğu Milletler Cemiyeti kuruldu.
Savaşta tarafsız kalmış olan devletler de asil üyeler arasına dâhil edildi.
İtalya’nın Habeşistan’ı işgaline, Almanya’nın Avusturya’yı ilhakına ve II. Dünya Savaşı’nın başlamasına engel olamayan Milletler Cemiyeti, uluslararası pek çok sorunun çözümünde başarılı olamadı.
Locarno Antlaşması (1 Aralık 1925)
Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya, Polonya, Çekoslavakya ve Belçika arasında İsviçre’nin Locarno şehrinde imzalanan bu antlaşmayla devletler birbirlerinin sınırlarını tanımış oldu.
Fransız-Alman ilişkileri, Locarno Antlaşması ile karşılıklı güven çerçevesi içine girebildi.
Almanya, 1926 yılında Milletler Cemiyetine üye olarak kabul edildi.
Briand-Kellog Paktı (27 Ağustos 1928)
Fransa ve ABD’nin öncülük etmesi ile başlayan görüşmeler, 27 Ağustos 1928’de dokuz devlet arasında (ABD, Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya, Japonya, Belçika, Polonya ve Çekoslavakya) imzalandı.
Türkiye ve 1929’da Sovyetler Birliği de katıldı.
Briand-Kellog Paktı ile “savunmaya dayanmayan savaş” kanun dışı sayılmış fakat bu pakt hayata geçirilememiştir.
I. Dünya Savaşı’ndan Sonra Dünya Ekonomik Bunalımı (Kara Perşembe) 24 Ekim 1929
1929 Dünya Ekonomik Bunalımı, dar anlamıyla New York Borsasının çökmesidir.
ABD’de I. Dünya Savaşı’nın getirdiği zorluklar karşısında küçük şirketler birleşmiş ve tekeller oluşmuştur.
ABD I. Dünya Savaşı öncesinde ve sırasında Avrupalı devletlere büyük ölçekte kredi borçlar vermişti.
Amerikan ekonomisi sıkıntıya girince ABD yönetimi bu borçların ödenmesini istedi fakat borç alan devletlerin bunu ödemesi mümkün olmadı.
Bu gelişmeler üzerine para politikasından sorumlu Amerikalı yetkililer, 1929 yazında kredileri kısıtlamaya karar verdiler.
Bu karar sonrasında New York Wall Street Borsası düşüşe geçti.
“Kara Perşembe” olarak adlandırılan 24 Ekim 1929 Perşembe günü on iki milyon hissenin satışa sunulmasıyla New York borsası çöktü.
Birçok banka battı, yüzlerce şirket iflas etti, fabrikalar kapandı.
Milyonlarca insan işsiz kaldı.
Köylerde topraklar terk edildi.
Pek çok kişi mal varlığını kaybetti, insanların yaşam koşulları kötüleşti.
On yıl süren kargaşanın ardından çıkan II. Dünya Savaşı’nın en büyük sebeplerinden biri de bütün dünyayı etkisine alan bu ekonomik bunalım oldu.
İki Savaş Arası Dönemde Dünyaya Hâkim Siyasi Düşünceler ve Rejimler
Almanya’da Nazizm
I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Almanya’da savaşın getirdiği yıkım ve Versay Antlaşması’nın yüklediği ağır yaptırımlar sonucu birçok siyasi, sosyal ve ekonomik çalkantı yaşandı.
Almanya’da iktidarı ele geçiren Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisinin (NAZİ) başına Adolf Hitler geçti.
1929 Dünya Ekonomik Bunalımı’nın Alman ekonomisi üzerindeki olumsuz etkileri, Nazi Partisine iktidar yolunu açmıştı.
Hitler; Alman ırkının üstünlüğüne, Yahudilerin zenginliğine el koymaya ve devletin kutsallaştırılmasına dayalı totaliter bir rejim kurdu.
Naziler kendi düşüncelerinin dışındaki kişilerin ve partilerin varlığına izin vermedi.
Almanya’nın dış politikası üç ana esas üzerine şekillendirildi:
1. Versay’ın getirdiği bütün kısıtlama ve yaptırımlardan kurtulmak.
2. Almanya sınırları dışında yaşayan bütün Almanları bir devlet altında toplamak.
3. Hayat Sahası (Lebensraum) denilen yayılmacı politikayı gerçekleştirmek.
İtalya’da Faşizm
Siyasi birliğini 1870’te tamamlayan İtalya sömürgecilikte geç kalmıştı.
Benito Mussolini’nin liderliğindeki Ulusal Faşist Partinin iktidara gelmesinde etkili oldu.
Mussolini 1926’daki ünlü Scala (Sıkala) nutkunda: “Her şey devlet içinde ve devlet için, hiçbir şey devlet dışında ve başka bir şey için değildir.” diyordu.
İtalya’yı 1922’den 1943’e kadar diktatörlükle yöneten Mussolini, totaliter bir rejim kurdu.
Mussolini, Akdeniz’de eski Roma İmparatorluğu’nu yeniden kurmak istiyordu. Bu düşünce Mussolini’nin elinde millî bir idealizm hâline geldi.
Mussolini Akdeniz’e “mare nostrum” (bizim deniz) diyordu.
Rusya’da Bolşevik İhtilali 1917
1905’te Rus-Japon savaşındaki yenilginin yarattığı hayal kırıklığı ve ekonomik yükün ağırlığı, Petersburg’da bir ayaklanmaya yol açtı.
Ayaklanma bastırıldıysa da Çar II. Nikola, Rus Meclisini (Duma) açmayı ve bazı özgürlükleri tanımayı kabul etti.
1914’te I. Dünya Savaşı başladığında Rusya ekonomik zorluklar ve toplumsal hareketlerle uğraşmak zorunda kaldı.
Savaşın başlaması yaşam koşullarını iyice zorlaştırdı
Mart 1917’de başlayan ayaklanma sonucunda Çarlık yönetimi yıkıldı.
Bolşevikler hariç Rusya’daki bütün siyasi eğilimlerin katıldığı geçici bir hükûmet kuruldu (7 Kasım 1917) ve Brest Litowsk Antlaşması ile de savaştan çekildiler.
Topraklar kamulaştırılarak köylülere dağıtıldı, bankalar devletleştirildi.
Kadın-erkek eşitliğini sağlamaya yönelik düzenlemeler yapıldı.
Rusya’da kurulan bu sosyalist düzen, kapitalist devletleri rahatsız etti.
İtilaf Devletleri’nin desteklediği Çar yanlısı Beyaz Ordu, Sovyet yönetimine karşı saldırıya geçti.
Üç yıl süren bu iç savaş Bolşeviklerin zaferi ile sonuçlandı.
Fakat yaşanan iç savaşta on üç milyon insan ölmüş, ekonomi alt üst olmuş, sanayi üretimi dibe vurmuş ve kitlesel açlık sorunları başlamıştı.
Lenin, bunun üzerine NEP (Novaya Ekonomiçeskaya Politika) denen yeni ekonomi politikasını uygulamaya koydu.
Büyük sanayi dalları, ulaşım, bankacılık ve doğal kaynaklar dışında kalan işletmelerin özel mülkiyetine izin verildi.
Daha fazlası için bizi takip edin
İlgili