Tarımın sınırlı alanlarda yapılabildiği buna karşın otlakların geniş yer tuttuğu Orta Asya’da, Türk boyları hayvancılık ile uğraşmışlardır.
Bu nedenle hayvancılık ile uğraşan Türklerin büyük çoğunluğu, konar-göçer bir yaşam tarzını benimserken bir kısmı da yerleşik yaşam sürmüştür.
Eski Türk toplulukları özellikle su kaynaklarına yakın, yaylak ve kışlaklarda yaşamışlardır. Her boyun veya oymağın belirli yaylası ve otlağı vardı.
Türk boylarından bazıları, uygun tarım alanlarında hem tahıl hem de meyve-sebze yetiştirmiştir. Eski Türkler, yaşamaya uygun alanlarda yerleşik hayata geçerek şehirler kurmuş ve eserler meydana getirmiştir.
Yiyecekleri; kurutulmuş et, pastırma, et tozu gibi farklı şekillerde muhafaza ederek tükettikleri bilinen Türkler, tarihte ilk defa konserve yapan millettir.
TÜRKLER ANAYURTLARINDAN NEDEN GÖÇ ETTİLER?
Ekonomik sıkıntı yani ana yurt topraklarının geçim bakımından yetersiz kalması,
Kuraklık, nüfus artışı ve otlak darlığı
Sınırlı bir tarım dışında sadece hayvan yetiştirilebilmesi
Türklerde bir boyun başka bir Türk boyu göçe mecbur etmesi
Yabancı (Çin ve Moğol), ağır dış baskıya maruz kalmaları
Başka milletlerin egemenliğini kabul edip istiklalden mahrum kalmaktansa memleketi terk etmeyi tercih etmeleri
Fetih arzusu ve yeni vatanlar kurma fikri.
TÜRKLERDE ASKERİ KÜLTÜR
Türk toplumunda eli silah tutan herkes asker sayıldığı için ilk Türk
devletlerinin ordularında, Hazar Devleti hariç, ücretli yabancı asker yoktur.
Sürekli olan Türk ordusunda kadın-erkek, genç-yaşlı her an savaşabilecek durumdadır.
Tarihte düzenli ilk Türk ordusunu Mete Han MÖ 209’da kurmuştur. Mete Han’ın ordusunda, 10 000 atlıdan oluşan en büyük birlik “tümen” olarak adlandırılmıştır.
Mete Han’ın kurduğu bu sisteme “onlu teşkilat” adı verilmiştir. Onlu teşkilat, günümüze kadar hüküm süren diğer Türk devletleri ile süregelmiştir.
Orhun Yazıtlarında ordu kelimesi “sû” terimi olarak kullanılmıştır. Ordunun başında bugünkü genelkurmay başkanı yerinde olan “sû-başı”lar bulunmuştur.
Genellikle bu göreve hanedan üyelerinden birisi getirilmiştir. Komutanların her birinin at kuyruğundan yapılmış birer tuğu vardır.
Kağanın tuğunun başında, altından bir kurt başı vardır.
Türkler, atı ehlileştirmiş ve savaş aracı olarak kullanmışlar
ayrıca demiri işleyerek silahlar yapmışlardır.
Atı etkin kullanan Türk orduları, yerleşik kavimlerde görülen hareketsiz savaş yöntemine göre yetiştirilmiş ağır teçhizatlı orduların aksine hafif silahlı ve hareketli süvarilerden kurulmuştur.
Yayalar yani piyadeler ise yok denecek kadar azdır.
Süvarilik için zaruri olan pantolon, deri kuşak ve potin de Türklerin icadıdır.
Süvarilerden oluşan Türk ordularının başlıca silahları, ok ve yaydır.
Mete Han, tümen komutanı olduktan sonra ıslık çalan bir ok icat etmiştir ve askerlerini bununla eğitmeye başlamıştır. Islık çalan oku nereye atarsa askerlerin de oklarını aynı istikamete atmalarını emretmiştir.
TURAN TAKTİĞİ
Türklere özgü bir savaş taktiği olan Turan
taktiği, iki farklı savaş yönteminin uygulanması
ile yapılan bir savaş usulüdür.
Bu taktik, sahte ricat (geri çekilme, kaçma)
ve pusudan oluşur.
Bu savaş usulüne, Türk yurdunun eski adından
dolayı “Turan Taktiği” veya “Hilal Taktiği”
denilmiştir