Tarih ders notları, yks tarih ders notları, ayt tarih ders notları, tyt tarih ders notları, tarih özet, tarih 9 ders notları, tarih 10 ders notları, tarih 11 ders notları, inkılap tarihi ders notları, çağdaş Türk ve dünya tarihi ders notları, güncel tarih ders notları, özet konu anlatım, kısa tarih, yeni kitaba göre hazırlanmış ders notları, yeni müfredat tarih , tarih pdf
XVII. YÜZYIL SİYASİ ORTAMINDA OSMANLI DEVLETİ
Osmanlı-Habsburg Mücadelesi ve Zitvatorok Antlaşması
İstanbul Antlaşması (1533)
Zitvatorok Antlaşması (1606)
Osmanlı – Safevi İlişkileri
Osmanlı Devleti’nin XVII. Yüzyılda Karşılaştığı Stratejik Tehditler
Osmanlı-Lehistan İlişkileri
Osmanlı-Venedik İlişkileri
Osmanlı-Malta İlişkileri
Osmanlı-Rusya İlişkileri
Osmanlı-Avusturya İlişkileri
II. Viyana Kuşatması
Kutsal İttifak
Karlofça Antlaşması (1699)
Avrupalı Devletler Açısından Karlofça Antlaşması
Karlofça Antlaşması Sonrası Osmanlı Devleti ve Konjonktürel İttifakları
XVII. YÜZYIL SİYASİ ORTAMINDA OSMANLI DEVLETİ
Osmanlı Devleti, XVI. yüzyılın sonlarına doğru batıda Avusturya, doğuda Safevilerle mücadele etmiştir.
Bu mücadeleler,
iç isyanlar,
değişen ticaret yollarının Osmanlı ekonomisine olumsuz etkisi,
orduda düzenin bozulması,
Osmanlı Devleti’nin üç kıtaya yayılmış topraklarında merkezî otoriteyi kaybetmesine neden olmuştur.
Osmanlı-Habsburg Mücadelesi ve 1606 Zivatorok Antlaşması
Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nde Mohaç Meydan Muharebesi (1526) ile Osmanlı-Avusturya (Habsburg) ilişkileri başladı. Avusturya, 1533’te imzalanan İstanbul Antlaşması ile Osmanlı Devleti’nin üstünlüğünü kabul etti.
Avusturya, Macaristan üzerindeki veraset iddialarından vazgeçecek.
Avusturya Arşidükü (Kralı) Osmanlı vezir-i âzamına denk sayılacak.
Uzun süre ılımlı seyreden Osmanlı-Avusturya ilişkileri 1593’te Orta Avrupa’da hâkimiyet kurma mücadelesi sebebiyle bozuldu. 1596’da Haçova Muharebesi ile başlayan bu dönemdeki hâkimiyet mücadelesi, 1606’da imzalanan Zitvatorok Antlaşması ile sonuçlandı.
Zitvatorok Antlaşması (1606)
Avusturya’nın Macaristan için ödediği vergi kaldırıldı.
Avusturya Arşidükü protokol bakımından Osmanlı padişahına denk sayıldı.
Osmanlı Devleti dış politikada prestij kaybetti.
Bu anlaşmayla iki devlet arasındaki diplomatik ilişkilerde mütekabiliyet (karşılıklı denk olma durumu) esası belirleyici oldu.
Habsburg Hanedanı:
İlk kez I. Rudolf Dönemi’nde Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’na katılan (1273) Habsburglar, Avusturya’ya uzun yıllar (1278-1918) hüküm süren bir hanedandı.
Hollanda’yı, Macaristan’ı, Flemenkleri, Castilla (Kastilya) ve Aragonları evlilikler yolu ile egemenliğine aldı.
I. Dünya Savaşı’ndan sonra mutlak monarşilerle birlikte Habsburg Hanedanlığı son buldu.
Osmanlı- Safevi İlişkileri
Safeviler Osmanlı Devleti’nin doğuda sınır komşusuydu. Safevi Devleti’nin;
Kuruluşundan itibaren Osmanlı şehzadelerini kışkırtması,
İpek Yolu üzerinde denetim kurması,
Osmanlı Devleti aleyhine ittifaklara girmesi
Şiilik propagandası yapması,
Osmanlı Devleti ile Safevi Devleti’nin sürekli mücadele etmesine sebep olmuştu.
1590 Ferhat Paşa Antlaşması
III. Murat Dönemi’nde (1574-1595) Safeviler’in Osmanlı Devleti topraklarındaki yıkıcı, bölücü faaliyetleri ve İran topraklarından geçen ticaret kervanlarını yağmalamaları tekrar savaşları başlattı.
1590’da imzalanan Ferhat Paşa Antlaşması ile Tebriz, Karabağ, Dağıstan ve Şirvan gibi yerler Osmanlı Devleti’nin eline geçti.
Osmanlı Devleti bu antlaşma ile doğudaki en geniş sınırlarına ulaştı.
III. Mehmet Dönemi’ndeki (1595-1603) iç isyanlar ile Osmanlı- Avusturya mücadelesini fırsat bilen Safeviler Tebriz, Nahcivan ve Erivan’ı ele geçirdi.
I. Ahmet Dönemi’nde (1603-1617) Safevilerin saldırıları uzun süreli savaşlara dönüştü. Bu savaşlar 1612’de imzalanan Nasuh Paşa Antlaşması ile sona erdi.
II. Osman (Genç) Dönemi’nde (1618-1622) Osmanlı Devleti’nin Safeviler üzerine sefer düzenlemesi sonucu Serav Antlaşması (1618) imzalandı.
1639’da Kasr-ı Şirin Antlaşması
IV. Murat (1623-1640), 1635’te İran üzerine düzenlenen Revan Seferi’ni bizzat komuta etmiştir.
Osmanlı ordusunun İstanbul’a dönmesiyle Safeviler tekrar saldırıya geçti.
IV. Murat bunun üzerine Bağdat Seferi’ne çıktı. Bağdat Kalesi’ni
aldı ve Safevilerle 1639’da Kasr-ı Şirin Antlaşması’nı imzaladı.
Revan Safevilerde, Bağdat Osmanlı Devleti’nde kaldı.
İki taraf arasında Zagros Dağları sınır kabul edildi.
Osmanlı Devleti ile İran arasında yapılan Kasr-ı Şirin Antlaşması bazı küçük değişiklikler dışında bugünkü Türkiye-İran sınırını da belirledi.
Osmanlı-Lehistan İlişkileri
XVII. yüzyılın başlarında Lehistan’ın, Osmanlı Devleti’nin himayesinde bulunan Eflak, Boğdan ve Erdel’in iç işlerine müdahalesi ve Osmanlı topraklarına saldırılar düzenleyen Kazakları koruması üzerine II. Osman 1621’de Lehistan Seferi’ne çıktı.
Yaklaşık bir ay devam eden mücadeleden her iki taraf da net bir sonuç alamadı.
Hotin seferi’nde Yeniçerilerin yetersizliği anlaşılmış ve ilk defa Genç Osman, Yeniçeri Ocağı’nı kaldırmak istemişti.
1672 Bucaş Antlaşması
Rusya ve Habsburglar’la yakınlaşan Lehistan 1672’de
Osmanlı Devleti’nin himayesindeki Ukrayna’ya saldırdı.
Bunun üzerine Osmanlı Devleti, Lehistan’a sefer düzenledi.
İki taraf arasında 1672’de Bucaş Antlaşması imzalandı.
Podolya Osmanlıya, Ukrayna ise Osmanlının egemenliğindeki Kazaklara bırakıldı.
Antlaşmaya göre Osmanlı Devleti’ne yıllık ödemesi gereken vergiyi vermek istemeyen Lehistan antlaşmaya karşı çıkıtı. Antlaşmada yer alan vergi maddesi kaldırıldı. 1676’da antlaşma ikinci kez imzalandı.
Osmanlı Devleti bu antlaşma ile batıdaki en geniş sınırlarına ulaştı.
Osmanlı Devleti Kutsal İttifak savaşları sonrası imzalanan 1699’da Karlofça Antlaşması ile Podolya ve Ukrayna’yı Lehistan’a bırakmak zorunda kaldı.
Osmanlı-Venedik İlişkileri
Osmanlı-Venedik ilişkileri iki devlet için stratejik öneme sahip olan Akdeniz’de üstünlük kurma mücadelesi ile başladı.
Fatih Sultan Mehmet, Venediklilere bazı imtiyazlar vererek iki devlet arasındaki ilişkilerin uzun süreli barış sürecine girmesini sağladı. Bu barış süreci Osmanlı Devleti’nin deniz ticaretini geliştirdi ve kendisine karşı oluşabilecek ittifaklara Venediklilerin dâhil olmasını engelledi.
Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nde Akdeniz’de üstünlüğün Osmanlı Devleti’ne geçmesi denizci bir devlet olan Venediklilerle ilişkilerin bozulmasına neden oldu.
1669 Girit Adası’nın fethi
II. Selim Dönemi’nde Kıbrıs’ın alınması (1571) ile Venedikliler, Akdeniz’de üs olarak kullanabilecekleri Girit’e yoğunlaştı.
Venediklilerle birlikte Girit’e yerleşen Malta ve diğer Hristiyan deniz korsanlarının Türk ticaret ve hac gemilerine zarar vermesi, can ve mal güvenliğini tehdit etmesi dolayısıyla Osmanlı Devleti 1645’te Girit Adası’nı kuşattı.
Venedik, bir taraftan Hristiyan Avrupa ile Osmanlı Devleti’ne karşı yoğun diplomasi faaliyetine başladı, diğer taraftan da Osmanlı Devleti’ni zor durumda bırakmak amacıyla Ege adalarına saldırıp Çanakkale Boğazı’nı abluka altına aldı. 1656’da İstanbul üzerine bir saldırı düzenledi.
Osmanlı Devleti ancak 1669 yılında Kandiye Kalesi’ni ele geçirerek Girit Adası’nı fethedebildi.
Osmanlı-Malta İlişkileri
Malta, Akdeniz’in ortasında doğu-batı yönündeki
geçiş noktasını koruyan özel konumu olan, dünyanın en korunaklı doğal limanlarına sahip bir ülkedir.
Kanuni Sultan Süleyman 1522 yılında Rodos Adası’nı aldı. Rodos’taki şövalyeler de Malta Adası’na yerleşti.
Osmanlı gücü Malta’yı kuşattı. 1565 yılındaki şiddetli hücumlar son derece müstahkem Malta surlarını aşamadı.
Malta XVII. yüzyılda hem Osmanlı Devleti’nin karşısında olan denizci güçlerin yanında hem de II. Viyana Kuşatması’ndan sonra oluşturulan Kutsal İttifak’ın içinde yer aldı.
Osmanlı-Rusya İlişkileri
Rusya’nın güçlenmeye başlaması XVI. Yüzyılın başlarında gerçekleşti.
Rusya, varlığını sürdürebilmek için sıcak denizlere inmek zorundaydı. Rusya’nın büyümesi için Osmanlı engelini aşması mutlak bir zaruretti.
XVII. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin içine düştüğü ekonomik ve siyasi buhranlar ile İran savaşları, Rusya’ya zaman zaman bu fırsatı verdi.
Çehrin’deki (Bahçesaray) kale savunmasında Kazaklara yardım eden Rusya Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’ya boyun eğerek çekilmek zorunda kaldı (1678).
1680 yılında bizzat IV. Mehmet’in katılımıyla sefere çıkılması, Rusları telaşlandırdı ve barışa zorladı.
Bahçesaray (1681) antlaşması ile Özi Nehri Osmanlı Devleti ile Rusya arasındaki sınırı oluşturdu.
İstanbul Antlaşması (1700)
Viyana’da Osmanlı ordularının bozguna uğraması (1683), Rusya’ya emellerini gerçekleştirme konusunda yeni bir ümit verdi.
Rusya, Osmanlı ordusunun Avusturya ve Venedik ile savaş hâlinde olmasından yararlanarak Karadeniz’e çıkmaya çalıştı.
Azak Kalesi’ni kuşattı (1695). Karadeniz’in kilidi olan bu kaleyi alamadı
Çar I. Petro, ertesi yıl Azak’ı nehirden ve karadan olmak üzere, ikinci defa kuşatıp ele geçirdi (1696).
Azak Kale’si İstanbul Antlaşmas’ıyla (1700) Rusya’ya bırakıldı. Böylelikle Rusya, Karadeniz’e inme siyasetinde ilk adımı atmış oldu.
Ayrıca bu anlaşmaya göre Rusya, İstanbul’da elçi bulundurabilecekti.
Osmanlı-Avusturya İlişkileri
Avusturya, Avrupa’nın geneline hükmeden güçlü Habsburg Hanedanı’nın yönetim merkezî konumundaydı.
1526’da Kanuni Sultan Süleyman’ın Mohaç Muharebesi’nde Macar ordusunu hezimete uğratması ile Macaristan toprakları Osmanlı Devleti’nin kontrolüne girdi.
Avusturya’nın Macar kralı ile akrabalık bağının olması nedeniyle Macaristan toprakları üzerinde hak iddia etmesi Osmanlı Devleti ile Avusturya’yı sonu gelmez bir mücadelenin içine sürükledi.
Avusturya’nın Osmanlı kontrolündeki Erdel’in iç işlerine karışmasından dolayı Köprülü Fazıl Ahmet Paşa Avusturya Seferi’ne çıktı. Osmanlı Devleti karşısında direnemeyen Avusturya barış anlaşması teklifinde bulundu.
İki taraf arasında 1664’te Vasvar Antlaşması imzalandı. Vasvar Antlaşması ile sağlanan barış ortamı Katolik Avusturya’nın Protestan Macarları mezhep değiştirmeye zorlaması ile bozuldu.
II. Viyana Kuşatması (1683)
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, IV. Mehmet’i ikna ederek hem Macarların yardım isteğini yerine getirmek hem de Orta Avrupa’daki Avusturya’nın gücünü kırmak için Viyana üzerine sefer düzenledi.
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Kırım Hanı’na kuşatma esnasında Avusturya’ya dışarıdan yardımın gelmesini engelleme görevini verdi
Kırım Hanı, Lehistan ordusunun Tuna’yı geçip Osmanlı ordusuna arkadan saldırmasına engel olamadı.
İki ateş arasında kalan Osmanlı ordusu ağır bir mağlubiyet aldı.
1683 yılı, Osmanlı Devleti için zirveden dönüş ve sonun başlangıcı demekti.
Kutsal İttifak
Viyana Kuşatması sonrasında Osmanlı Devleti’ni Avrupa’dan atma papanın teşvikleriyle Avusturya, Rusya, Lehistan, Venedik ve Malta’nın yer aldığı Avrupa-Hristiyan birliği (Kutsal İttifak) oluşturuldu.
Kutsal İttifak denilen bu haçlı kuvvetleri (1683- 1699) on altı yıl boyunca Osmanlı Devleti’yle savaştılar.
Osmanlı Devleti bu süreçte birçok cephede savaşmıştır.
Bu savaşlarda en ağır yenilgileri Salankamen (1691) ve Zenta’da (1697) almıştır.
Karlofça Antlaşması (1699)
İngiltere ve Hollanda aracılığıyla Macaristan’ın Karlofça kasabasında, Avusturya, Lehistan, Venedik ile Osmanlı Devleti arasında, 1699’da Karlofça Antlaşması imzalandı.
Lehistan’a Podolya, Venedik’e Mora ve Dalmaçya kıyıları, Avusturya’ya ise Banat ve Temeşvar hariç Macaristan’ın tamamı verildi.
Karlofça Antlaşması hükümleriyle Osmanlı reayası olan Katoliklere mezhep hürriyeti verilmesi Avusturya’nın iç politikaya müdahale etmesine imkân tanıdı.
Osmanlı Devleti batıda ilk kez toprak kaybetti.
Antlaşma müzakerelerine katılan Rusya ise uzun vadeli bir barışa yanaşmayarak iki yıllık bir antlaşma imzaladı.
1700 yılında da Osmanlı Devleti ile Rusya arasında imzalanan İstanbul Antlaşması ile Azak Kalesi Rusya’ya bırakıldı.
Karlofça Antlaşması Sonrası Osmanlı Devleti ve Konjonktürel İttİfakları
Osmanlı Devleti ilk kez müzakere ederek bir antlaşma imzaladı.
Bu barış antlaşmasının imzalanması her şeyden önce Osmanlı Devleti’nin saldırıdan savunmaya geçmesini simgelemekteydi.
Karlofça Antlaşması’ndan sonra devlet idaresinde bürokratik unsurlar, askerî unsurlara göre daha fazla ön plana çıkmaya başladı.
Bu dönem, Osmanlı Devleti’nin izlediği dış politikanın yeniden şekillenmesinde ve konjonktürel (şartlara ve memfaate göre) ittifaklar kurmasında da etkili oldu.
Fransa, Osmanlı Devleti nezdinde giderek itibarını kaybetmeye başladı ve bu boşluğu İngiliz ve Hollandalılar doldurdu.
Levant ticaretinde (Doğu Akdeniz ticareti) üstünlüğü elinde bulunduran Fransa, ticari faaliyetlerde büyük düşüşler yaşadı.
Osmanlı Devleti’ne karşı yapılan Haçlı Seferleri yerini Osmanlı ticaretinden daha fazla imtiyaz kopartma yarışına bıraktı.
Ülkenin ekonomik kaynakları ile birlikte moral kaynağı da yok olmuş, yüzyıllardır geliştirilen ve insanlara telkin edilen Müslümanların hâkim millet olduğu olgusu zedelenmişti.
Artık Osmanlı ıslahatları kendi iç dinamiklerinden çok Avrupa ilham alınarak yapılmaya çalışıldı.
Artık yenileşme hareketleri Osmanlı toplum ve siyasi hayatında ön plana çıktı.
Osmanlı Devleti’nin belirli kesimleri Batı yaşam tarzının çekim alanına girdi.
İlgili
çok güzel özetlenmiş teşekkür ederiz