Tarih ders notları, yks tarih ders notları, ayt tarih ders notları, tyt tarih ders notları, tarih özet, tarih 9 ders notları, tarih 10 ders notları, tarih 11 ders notları, inkılap tarihi ders notları, çağdaş Türk ve dünya tarihi ders notları, güncel tarih ders notları, özet konu anlatım, kısa tarih, yeni kitaba göre hazırlanmış ders notları, yeni müfredat tarih , tarih pdf
KUZEYDEN GELEN TEHLİKE: RUSYA
Rusya
Boğazlar Meselesi ve Rusya
Reval Görüşmeleri
I. Balkan Savaşı (1912)
Bâbıâli Baskını
II. Balkan Savaşı (1913)
KUZEYDEN GELEN TEHLİKE: RUSYA
1480’de Altın Orda Devleti’nin hâkimiyetinden kurtulan Ruslar, 1492 senesinde Moskova Knez’i III. İvan’ın etrafında toplanarak büyük bir devlet olma yolunda ilk adımlarını attı.
Rusya tarih sahnesine çıktığı andan itibaren denizlere ulaşmak için büyük bir çaba gösterdi. Diğer yandan Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul’a özel bir ilgi duydu.
Rusya’nın sıcak denizlere inmesini hedef alan büyük idealinin temelleri onun Bizans’ın dinî ve politik mirasçısı olmak iddiasına dayanıyordu.
1569 yılında Astrahan Seferi’nde ilk Osmanlı-Rus savaşı cereyan etti. 1682-1725 yıllarında Rus tahtına oturan I. Petro, Rusların sıcak denizlere inme politikasının başlatıcısı oldu.
1689’dan itibaren Rusya topraklarını genişletme politikasına hız verdi.
XVIII. yüzyılın ortalarına doğru Avusturya ve Rusya Osmanlı Devleti’ne karşı saldırgan bir politika izlemeye başladılar.
Bu politika 1768’te savaşa dönüştü. Savaş1774’te imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması ile son buldu.
1770’de Osmanlı donanmasının Ruslar tarafından Çeşme’de yakılması Avrupa’da da büyük bir tedirginliğe neden olmuştu.
Küçük Kaynarca Antlaşması’yla Ruslar, Kırım’ın himayesini Osmanlı Devleti’nden aldı. Halkı Müslüman olan bir yer ilk defa Osmanlı Devleti’nden ayrıldı.
Bu noktada Karadeniz’in bir Türk gölü olma özelliği de kaybedildi. Rusya, bu antlaşma ile Ortodoks Hristiyanların koruyuculuğunu da üstlendi.
1787-1792 Osmanlı-Rus savaşları sonucunda Rusya ile Yaş Antlaşması (1792) imzalandı. Kırım bu anlaşmayla tamamen kaybedildi.
Rum İsyanı devam ederken Navarin’de Osmanlı ve Mısır donanmalarının yakılmasıyla (1827) Rusya bir kez daha Doğu Akdeniz’de güç sahibi olduğunu dünyaya gösterdi.
Osmanlı Devleti’nde Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması ve yeni ordunun henüz kurulma aşamasında olması Rusya’ya aradığı fırsatı vermişti.
Rusya, batıda Edirne, doğuda ise Erzurum’a kadar ilerledi. Bu şartlar altında 1829 tarihinde Edirne Antlaşması imzalandı. Antlaşmayla Kuban Nehri’nin ağzından başlayarak bütün Karadeniz sahili Rusya’nın egemenliğine girdi. Rus ticaret gemilerine Boğazlar’dan geçiş hakkı tanındı.
1833’te imzalanan Hünkâr İskelesi Antlaşması ile Rusya’nın Boğazlar üzerinde nüfuzu arttı.
1853’te başlayan Kırım savaşı’nı Avrupalı devletlerin de yardımıyla Osmanlı Devleti kazanmıştır.
Savaş sonunda Osmanlı Devleti, İngiltere, Fransa, Avusturya ve Rusya arasında 30 Mart 1856’da Paris Antlaşması imzalandı. Paris Antlaşması’nda yer alan Karadeniz’in tarafsızlığı ilkesi Rusya’nın çıkarlarına uygun değildi.
Rusya, Balkan bölgesinde yaşayan Ortodokslar üzerinde kaybolan itibarını yeniden kazanmak için Slavlar arasında Panslavizm hareketlerine hız verdi.
Rus kışkırtmalarıyla Bosna-Hersek (1875), Sırbistan, Karadağ ve Bulgaristan’da (1876) ayaklanmalar çıktı.
Balkanlar’da yaşayan Slav halklarına özerklik veya bağımsızlık verilmesini önlemek amacıyla Osmanlı Devleti I. Meşrutiyeti (Kanun-i Esasi) ilan etti Meşrutiyet’in ilanı Rusya’yı memnun etmemişti.
1877-1878 yıllarında Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) tekrar çıktı.
Savaşta Osmanlı Devleti yenildi ve Ayastefanos Antlaşması imzalandı. Batılı devletler, çıkarlarına aykırı olan bu antlaşmayı tanımadılar. Ancak bunun yerine imzalanan Berlin Antlaşması’yla diğer devletler de bu yağmaya ortak oldular.
Rus işgaliyle birlikte Elviye-i Selase olarak adlandırılan Kars, Ardahan ve Batum için kırk yıl sürecek olan esaret dönemi başladı.
Suni olarak ortaya çıkarılan Ermeni Meselesi de bu antlaşmayla uluslararası bir sorun hâline gelmiş oldu.
Bu antlaşmadan sonra Rusya Kafkaslarda yaşayan yüz binlerce Müslüman Türk’ü Anadolu’ya göçe zorladı.
1914’te başlayan I. Dünya Savaşı’nda İtilaf Devletleri (İngiltere, Rusya ve Fransa) tarafında yer alan Rus Çarlığı ile ittifak Devletleri arasında yer alan Osmanlı Devleti karşı karşıya geldi.
Osmanlı Devleti, kendisini parçalayıp Şark Meselesi’ni sonlandırmak isteyen İtilaf Devletleri’ne karşı savaştı.
Çanakkale Cephesi’ndeki savaşın zaferle sonuçlanması İtilâf Devletleri’nin Rusya’ya yardım ulaştırmasını engelledi. Yardım ulaşmayınca Rusya’da iç karışıklıklar başladı.
Bu gelişmelerden sonra Rusya’da 1917 Devrimi yaşandı ve çarlık rejimi yıkıldı.
BOĞAZLAR MESELESİ VE RUSYA
XVIII. yüzyılda Rus Çarı I. Petro’nun sıcak denizlere inme politikasıyla birlikte boğazların ele geçirilmesi, Rus dış siyasetinin ana prensibi hâline geldi.
1774 Küçük Kaynarca Antlaşması’ndan sonra Rusya’nın Boğazlar üzerindeki talepleri arttı.
1833’te Mısır İsyanı’nda Rusya’dan alınan yardım çerçevesinde Rus donanmasının Boğazlardan geçişi Rusları bu bölge üzerindeki emelleri açısından cesaretlendirdi.
Aynı sene imzalanan Hünkâr İskelesi Antlaşması, Rusya için istediği ortamın oluşmasını sağladı. Boğazlar bu antlaşmayla Avrupalı büyük devletlerin donanmalarına kapatıldığı gibi Rus savaş gemilerine açıldı.
Geçerliliği sekiz yıl olan Hünkâr İskelesi Antlaşması’nın 1841’de süresi dolmaktaydı. 1841’de İngiltere’de imzalanan sözleşme (Londra Boğazlar Sözleşmesi) gereğince Rusların Boğazlar üzerindeki ayrıcalığı ortadan kalktı. Boğazlar bu sözleşmeyle uluslararası bir statüye kavuştu.
1856 Paris Antlaşması’yla Karadeniz kıyılarında Rusların donanma bulundurma hakkı ellerinden alındı.
1871’de Londra’da yapılan bir toplantıda Ruslara Karadeniz’de yeniden donanma bulundurma hakkı tanındı. Bu tarihten itibaren Rusya, Boğazları yeniden ele geçirme siyasetine başladı.
1878’de Rus askerlerinin İstanbul kapılarına kadar ilerleyişi İngiltere’nin karşı koymasıyla durduruldu.
Rusya, Boğazlar konusunda İngiltere ve Avusturya ile anlaşmaya çalıştıysa da başarılı olamadı.
II. Abdülhamit Osmanlı Devleti’nin zor dönemlerden geçtiği yıllarda, Rusya karşısında başta İngiltere’ye daha sonra da Almanya’ya yakınlaşmak suretiyle Boğazların statüsünü korumada başarılı oldu.
REVAL GÖRÜŞMELERİ
9 Haziran 1908’de Finlandiya Körfezi’ndeki Reval Limanı’nda İngiltere Kralı ile Rus Çarı bir araya geldiler. Yaptıkları görüşmeden sızan sonuçlara göre Osmanlı Devleti toprakları yeniden paylaşılacaktı.
Reval Planı’na göre Makedonya’da reform programının yapılması kararı alınmıştı.
Bu karar Makedonya’nın özerkleştirilerek Osmanlı Devleti’nden koparılması anlamına gelmekteydi.
İttihat ve Terakki Partisi taraftarları Reval Görüşmeleri’ne tepki olarak Makedonya’da İstanbul’a karşı isyan çıkarttı. Bu gelişmelerin neticesinde 1908’de II. Meşrutiyet ilan edildi
I. BALKAN SAVAŞI (1912)
XIX. Yüzyılda Yunanistan, Romanya, Sırbistan ve Karadağ bağımsız
olmuşlardı. Bulgaristan da XX. yüzyılın başında özerklik elde etmişti.
Bu devletler kendi idealleri doğrultusunda hareket ederek Balkanlar’da topraklarını genişletmeye çalışıyorlardı.
II. Abdülhamit, Balkanlar’da Osmanlı Devleti hâkimiyetinin sağlanması için denge ağırlıklı bir politika izledi.
Makedonya’yı ele geçirmek isteyen Sırp, Yunan ve Bulgarların aralarını açan bir siyaset uyguladı. Fener Rum Patrikhanesine alternatif olarak Bulgar Kilisesi (Eksarhane) ve Sırp Piskoposluğu’nun kurulmasına izin verildi.
1911’in Ekim ayında Ruslar ilk olarak Bulgarları ve Sırpları bir araya getirdi.
Rusya denetiminde başlayan görüşmeler neticesinde 1912’de Yunanistan ile Bulgaristan arasında yeni bir gizli antlaşma yapıldı. Balkan ittifakına son katılan devlet Karadağ oldu.
Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ Osmanlı karşıtı bir cephede birleşseler de kendi aralarında uzun vadeli bir ortaklıktan uzak görünüyordu. Bu durum II. Balkan Savaşı’nın çıkmasının temel nedenlerinden biri olacaktır.
I. Balkan Savaşı 8 Ekim 1912’de Karadağ’ın saldırısıyla başladı.
Hazırlıksız yakalanan Osmanlı ordusu savaşın ilk dönemlerinde istenilen başarıyı yakalayamadı.
Çünkü savaş öncesinde Balkanlar’daki Osmanlı askerlerinin bir kısmı terhis edilmiş diğer bir kısmı ise Makedonya ve Trakya’ya sevk edilmişti.
Osmanlı Devleti, savaş esnasında hem yeterli erzak ve lojistik ihtiyacını karşılayamamış hem de Yunanistan İngiltere’den deniz gücü desteği almıştı.
Sonuçta Osmanlı Devleti beklenmedik bir yenilgi ile karşılaştı. Bulgar ordusu İstanbul’a kadar yaklaştı.
BABIALİ BASKINI 23 Ocak 1913
I. Balkan Savaşı’nda alınan ani ve ağır yenilgi karşısında
İttihat ve Terakki Partisi yoğun bir propaganda faaliyetine girişti.
Kendilerinin hükûmette olmamasından dolayı bu yenilginin yaşandığını savunan parti, 23 Ocak 1913’te Osmanlı hükûmetine baskın düzenledi.
Bu baskınla birlikte İttihat ve Terakki Partisi devletin yönetiminde söz sahibi oldu.
İttihat ve Terakki hükûmeti ilk olarak 13 Şubat’ta Bulgaristan’a savaş açarak kuşatma altında olan Edirne’yi kurtarmaya çalıştıysa da başarılı olamadı.
Bulgaristan’ın ani saldırısı sonucu Edirne Bulgarların eline geçti.
Bu dönemde Ege Denizi’ndeki birçok ada Yunanlıların işgaline, Balkanlar’daki Osmanlı topraklarının bir kısmı da Sırbistan ve Karadağ’ın işgaline uğradı.
Sonuçta 30 Mayıs 1913’te Londra Antlaşması imzalandı ve I. Balkan Savaşı sona erdi.
30 Mayıs 1913 LONDRA ANTLAŞMASI
Midye-Enez Hattı’nın batısındaki bütün topraklar Balkan devletlerine bırakıldı.
Sırbistan’a Orta ve Kuzey Makedonya bırakıldı.
Yunanistan’a Selanik, Girit ve Güney Makedonya verildi.
Bulgaristan’a Kavala, Dedeağaç ve bütün Trakya verildi.
Ege adalarının geleceği ve Arnavutluk’un sınırlarının tespitinde Avrupalı devletlerin karar vermesi uygun görüldü.
1913 Londra Barış Antlaşması’yla Bulgaristan en fazla toprak kazanan ülke olmasının yanında Ege Denizi’ne ulaştı.
II. BALKAN SAVAŞI (1913)
Bulgaristan I. Balkan savaş sonrası en fazla toprak kazanan devletti. Bu durum Sırbistan, Romanya, Karadağ ve Yunanistan tarafında rahatsızlığa neden olmuştu.
Özellikle Balkan devletleri arasında Makedonya topraklarının paylaşımı meselesi devam eden bir sorundu.
1913 yılının Haziran ayında Bulgaristan’a karşı harekete geçen Yunanistan ve Sırbistan ittifak kurdular.
Bulgar kralı, Sırbistan ve Yunanistan’ı hazırlıksız yakalayıp tüm Makedonya’yı ele geçirme amacıyla 30 Haziran 1913’te iki ülkeye birden savaş açtı.
Bulgaristan’ın ani saldırı hamlesi başarısızlıkla sonuçlandı.
Romanya, bu fırsattan yararlanarak Bulgaristan topraklarına girip Dobruca bölgesini ele geçirdi.
Osmanlı Devleti, Bulgaristan’ın yenilmeye başlamasıyla savaşa girerek 23 Temmuz’da Edirne’yi Bulgarlardan geri aldı.
II. Balkan Savaşı sonunda 10 Ağustos 1913’te Bükreş’te barış antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile birlikte Bulgaristan I. Balkan Savaşı sonrası aldığı toprakların büyük bir kısmını kaybetti.
29 Eylül 1913’te Bulgaristan ile Osmanlı Devleti arasında İstanbul Barış Antlaşması imzalandı. Edirne ve Kırklareli Osmanlı Devleti’nde kaldı ve Meriç Nehri sınır kabul edildi. Bu antlaşma ile Bulgaristan’daki Türkler ile Bulgarların eşit haklara olması konusunda anlaşıldı.
Osmanlı Devleti 14 Kasım 1913’te Yunanistan’la Atina Barış Antlaşması’nı imzaladı. Ege Adaları Meselesi anlaşma sağlanmadığı için zamana bırakıldı. Diğer yandan Atina Barış Antlaşması’yla Yunanistan’daki Türklerin hakları korundu.
Son olarak Sırbistan ile İstanbul Antlaşması imzalandı. İki ülkenin ortak sınırı bulunmadığı için sınır tespiti yapılmadı. Antlaşmayla işgal altındaki Makedonya’da kalan Türklerin hukuki statüleri belirlenerek garanti altına alındı.
İlgili
kaynakca
Ortaöğretim Tarih 11 Ders kitabı özetidir. 2018
İndirme linki aşağıdadır.
http://www.eba.gov.tr/ekitap?icerik-id=6374