632 Veda Haccı ve Hz. Muhammed’in vefatı
Hz. Muhammed, 571 yılında Arap Yarımadası’nın önemli
merkezlerinden olan Mekke şehrinde doğmuştur.
Arap Yarımadası; Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının birbirine yakın olduğu önemli bir noktada bulunmaktadır.
Arabistan toprakları çöllerle kaplı olduğu ve ekonomik getirisi fazla olmadığı için
büyük devletlerin ilgisini çekmemiş ve istilalara uğramamıştır.
Bu dönemde, Arabistan ve çevresinde dönemin iki büyük gücü olan Doğu Roma ve Sasani imparatorlukları hüküm sürmektedir. Bunların dışında Afrika’da, Kızıldeniz’in kıyılarında ise Habeş Krallığı kurulmuştur.
Türklerin yoğun olarak yaşadığı Orta Asya bölgesinde ise Kök Türk Devleti hüküm sürmektedir. Bu dönemde Türkler ve Araplar, ticari amaçla yaptıkları seyahatlerde karşılaşmıştır.
ARAP TOPLUMU
Arap toplumu; çöllerde göçebe bir hayat süren bedeviler, köyler ve şehirlerde yerleşik bir yaşam tarzına sahip hadari denilen insanlardan oluşmaktadır.
İslamiyet öncesi Arabistan’da insanlar; hürler, köleler ve mevaliler olmak üzere üç sosyal sınıfa ayrılmıştı.
Herhangi bir hakka sahip olmayan köle ve cariyeler (kadın köleler) alınıp satılabilir, miras olarak bırakılabilir ve günlük işlerde çalıştırılabilirdi.
Bir köle azat edilirse mevali denilen sınıfa geçmiş olurdu.
Bir erkek çok sayıda kadınla evlenebilir ve eşlerini kolayca boşayabilirdi.
İnsani hakların çoğundan yoksun bırakılan kadınlar, mirastan da pay alamazdı.
Araplar, haram aylar olarak kabul edilen zilkade, zilhicce, muharrem ve recep ayında savaş yapmazlardı. Bu aylarda yapılan savaşlara Ficar Savaşları denilirdi.
İslamiyet’ten önce Arabistan’da;
Nebatiler, Tedmür, Gassani, Main, Hire, Sebe gibi devletler yaşamıştı.
Arap Yarımadası’nda siyasi birlik yoktu. Toplum kabilelerden oluşurdu.
Kabilelerin başında “şeyh” veya “seyyid” denilen kabilenin büyüğü bulunurdu.
Kabileler arasında özellikle kan davalarına dayanan savaşlar sık görülürdü.
Arabistan genelinde inanış olarak Putperestlik hâkimdi.
Bunun yanı sıra Hristiyanlık, Musevilik ve Haniflik (Hz. İbrahim’in dini) dinlerine inananlar da vardı.
İslamiyet öncesi döneme “Cahiliye Dönemi” denmesinin sebebi, insanların okuma-yazma bilmemesi değildir. Medeniyet bakımından geri kalmaları, bilgisizlik ve gaflet içerisinde bulunmaları, putlara tapmaları, kadınlara yönelik kötü tutumları nedeniyle böyle isimlendirilmiştir.
ARABİSTAN YARIMADASI’NDA EKONOMİ
Arabistan Yarımadası’nda ekonomi tarım,
hayvancılık ve ticaret üzerine kuruluydu.
Başta Mekke olmak üzere yarımada genelinde en belirgin geçim kaynağı ticaretti.
Mekke, İslamiyet öncesinde de dinî bir merkez olduğu için Araplar buraya gelenlerle yoğun bir ticari münasebet kuruyordu.
Günümüzdeki fuarlara benzeyen panayırlar, Arabistan ticaretinde önemli bir yer tutardı. Bu panayırlar, ekonomik hayatın olduğu kadar sosyal hayatın da önemli bir parçasıydı. Özellikle kabileler arasındaki birçok problem buralarda çözülürdü.
Panayırlarda edebî sohbetler yapılır, şairler en güzel şiirlerini buralarda okurdu. Bu şiirlerden beğenilenler Kâbe’nin duvarına asılırdı.
Hilfu’l-Fudûl: Resûlullâh’ın Câhiliye devrinde tasvîp edip katıldığı tek cemiyet, “Hılfü’l-Fudûl”dür. Çünkü bu bir adâlet cemiyeti idi. Zulüm ve haksızlığa mânî olmak için kurulmuştu.