XVI. yüzyıldan itibaren Coğrafi keşiflerin ve Avrupa’daki merkantilizmin etkisiyle önemli miktarda değerli madenlerin birikimi yapıldı.
Bol miktarda gümüş paranın kullanımı, gümüşün bolluğu fiyatların yükselmesine ve gelirin düşmesine neden oldu.
Bu gelişmeler Osmanlı ekonomisinde paraya değer kaybettirdi. Bu durum enflasyonun yaşanmasına neden oldu.
İlk etkili enflasyon 1593’te oldu ve bir akçedeki gümüş miktarı yarı yarıya indirildi ama maaşlar, aynı akçe miktarıyla ödendi.
Devletten maaş alanlar, eskisine oranla gelirlerinin yarısını kaybetmiş oldular.
Bu dönemde kapıkulu askerlerinin sayısı birkaç kat
arttırıldı ve ateşli silahlarla donatıldı.
Bu askerlere ulûfe ve bahşişlerin ödenmesi devlet ekonomisine büyük bir yük getirdi.
Ticaret yollarının değişmesi nedeniyle Osmanlı şehirleri ve ekonomisi büyük zarar gördü. Böylece söz konusu güzergâhta para kullanımı geriledi. Bu gerilemeyi arttıran bir diğer neden Anadolu’da ortaya çıkan Celâli İsyanları’dır.
Osmanlı Devleti para politikasına yeniden çekidüzen vermek için bazı çalışmalar yaptı.
Bu doğrultuda darphanede çeşitli miktarda
ve oranlarda sikkeler (para) bastırıldı.
Saraya ait altın ve gümüş içeren değerli eşyalar da darphanede eritilerek paraya çevrildi.
Maden ocakları yeniden faaliyete geçirilip işletmeye açıldı.
Tüm bu tedbirlere rağmen ordunun askerî harcamaları karşılanamadı.
XVIII. yüzyılın ilk yarısında Devlet, savaşın yol açtığı kıtlık ve enflasyonu engellemek için geleneksel fiyat düzenlemesi olarak bilinen narh (resmi makamların belirlediği fiyat) sistemine uygun olarak fiyatların kontrolünü sağladı.
Sanayi Devrimi sonrası Batı karşısında Osmanlı Devleti’nin
klasik ekonomik sisteminin şansı kalmadı.
XVII. yüzyılın sonunda maliye iflas etti ve zorlu bir döneme girildi. Kapitülasyonları Sultan I. Mahmut Dönemi’nde sürekli hâle getirdi.
Kanuni Dönemi’nde Fransa’ya verilen kapitülasyonların amacı Avrupa’da Hristiyan birliğini bozmak, Akdeniz ticaretini canlandırmak ve Almanya’ya karşı Fransa’nın desteğini kazanmaktı.
1740 tarihinde kapitülasyonların sürekli hâle getirilmesiyle Fransa, Doğu ticaretinde ve Osmanlı limanları arasındaki taşımacılıkta rakipsiz bir konuma geldi.
Yüzyılın sonlarına doğru Avrupa devletleri imtiyazlarını korumak ve genişletmek için Osmanlı Devleti’ne karşı baskılarını arttırdı.
Askerî Devrim ve Ateşli Silahların Gelişimi
XIII. yüzyıldan itibaren Çinliler, barutlu humbaraların ilk örneklerini kullandılar.
Barutun ateşli silahlarda kullanılması örneği XIV. yüzyılda Avrupa’da görüldü.
Bu yüzyıldan itibaren ateşli silahlar ordu içerisinde etkili bir şekilde kullanılmaya başlandı.
XVI ve XVII. yüzyıllarda meydana gelen Askerî Devrim, Batı savaş sanatında bir dönüm noktasını teşkil etti.
Askerî tarihçiler, Askerî Devrim’in başlangıcı ve kronolojik gelişimine ilişkin farklı tanımlamalarda bulunmuşlardır.
Bu tanımlamalar içerisinde Askerî Devrim’in başlamasında asıl etkenlerin başında XV. yüzyılın ortası ile XVII. yüzyılın ortası arasındaki dönemde savaşın ticarileşmesi ve devletlerin ticaret yapısında yaşanan niteliksel artışlar gelmektedir.
Diğer bir tanımlamaya göre Askerî Devrim’in başlamasında İtalya’da 1450–1520 yılları arasında gelişen bir savunma sistemi etkili olmuştur. Bu sistemde savaşlar büyük ölçüde savunmaya dayalı hâle gelmiştir.
Askerî Devrim yeniliklerinin en önemlilerinden biri de askerlerin sayısını arttırıp sayıca büyük ordular oluşturmaktı.
Bu gelişme beraberinde orduların beslenmesini ve sağlıklı bir şekilde intikal ettirilmelerini sağlayacak lojistik düzenin tesisini de gerektirdi.
Bu yeni düzen ise para ihtiyacını ortaya çıkardığı için yeni vergiler konulmuştu.
Askerî Devrim ile birlikte XVIII. yüzyıldan itibaren meydana gelen savaşların uzun sürmesi ateşli silah teknolojisini geliştirdi. Bu durum orduların daha büyük ve kalıcı olmasını sağladı.
Osmanlı Ordusunun Finansı İçin Alınan Tedbirler
Avrupalı devletlere verilen kapitülasyonlar merkantilizm politikasının Osmanlı’da uygulanmasını kolaylaştırdı.
Avrupalıların malları zamanla Osmanlı pazarlarını doldurmaya başladı.
Esnaf sınıfının iş yapamaz hâle gelmesi, sosyo-ekonomik yapının bozulmasına neden oldu.
Tımar topraklarının nüfuzlu şahıslar tarafından, kendi çıkarları doğrultusunda kullanılması tımarın bozulmasına neden olmuştur. Ayrıca dirliklerin, askerî hizmetle değil, para ile satın alınabilen birer geçim kapısı hâline gelmesi de tımarın bozulmasını hızlandırmıştır.
Bu durum Osmanlı Devleti’nde askerî ve mali gerilemeye yol açmıştır. XVII. yüzyılın sonuna doğru devletin bir toprak aristokrasinin elinde parçalanmasına sebep olmuştur.
XVII. yüzyılda uzun süren savaşlarla birlikte Osmanlı ordusunda
yeni değişimler görüldü. Bu yüzyılda tımar sisteminin bozulmaya
başlamasıyla asker sayısında azalmalar yaşandı.
Osmanlı ordusunda tüfek kullanan piyade ihtiyacının artışıyla yeniçeri sayısı arttırıldı. Bunun yanında sekban, sarıca ve levent gibi ücretli asker alımları arttırıldı.
Kapı kulları eskiden beri maaş olarak ulûfe alıyorlardı. Tımarlı sipahilerin yerini alan sekban ve sarıcalar, kapı kulları gibi ulûfe ile hizmet ediyorlardı.
Kapı kullarının maaşları devlet hazinesinden ödenirken bu yeni askerî teşkilatın maaşları ise vilayet beyleri tarafından ödenmeye başlandı.
Sekban ve Sarıca askerleri
XVII. yüzyılın ilk yarısında Celâli İsyanları nedeniyle Anadolu’da açığa çıkan güvenlik sorunlarının aşılması ve isyanların bastırılması için sekban, sarıca adıyla anılan levent birlikleri oluşturuldu.
Tımarlı sipahi sisteminin bozulması ile devlet yeni askerî organizasyonlar kurmaya başladı. Bu askerî değişimi zorunlu kılan nedenlerden bir diğeri de Avrupa orduları karşısında yaşanan yenilgilerdir.
Sekban ve sarıca askerleri Anadolu halkından alınmakta olup daha önceleri levent adını taşıyan kişilerden oluşuyordu.
Bölüklerin başında bölükbaşı ve onların üstünde de başbölükbaşı bulunurdu. Emrinde oldukları beyle münasebetleri bölükbaşı vasıtasıyla olurdu.
XVII. Yüzyıl Celâli İsyanları’nın bastırılıp iç güvenliğin
sağlanmasında sekban ve sarıcalar etkili oldular.
XVII ve XVIII. Yüzyıllarda Osmanlı Savaş Ekonomisi
İltizam Sistemi
Savaş teknolojisindeki gelişim, ateşli silahlarla donatılmış ve devamlı maaş alan merkezî piyade ordularının önemini arttırmıştır.
Bu gelişmeler Osmanlı maliyesine önemli bir yük getirmiş, devlet gelirlerinin büyük bir kısmının nakit üzerinden hazinede toplanması gerekliliğini doğurmuştur. Bu nedenle tımar sisteminin çözülmesi de kaçınılmaz olmuştur.
Tımar sistemi yerine iltizam sistemi uygulanmaya başlandı.
İltizam sisteminde devlet, açık arttırma usulüyle fiyatını belirlediği iltizam bedelinin bir kısmını peşin olarak talep ederdi. Peşin para yatırarak iltizamı alan mültezimlerin, önemli bir kısmı askerî sınıftan gelenlerden oluşurken bu şahısların yerini zamanla zengin tüccarlar ve tefeciler almaya başladı.
Ekonomide dengenin sağlanması için başka yöntemlere de başvuruldu. Müsadere (el koyma), yeni vergilerin alınması ve mevcut vergi oranlarının artırılması, para tağşişi (paranın içerisine başka ucuz madenler katma) gibi uygulamalara gidildi.
XVII ve XVIII. YüzyıllardaOsmanlı Savaş Ekonomisi
XVIII. yüzyılın başında nakit para sıkıntısı iyice arttı ve bütçe için yeni kaynaklar arama çalışmaları başladı. Bu amaçla devlet giderleri arasında en büyük kalemi oluşturan merkezî ordu ve bürokrasiye mensup bir kısım bürokrat, maaşlarını devlete bıraktı.
Karşılığında bu bürokratlara kendilerine tahsis edilen toprakların yıllık vergileri maaş olarak verildi. Bununla beraber toprakların himayesi de mültezimlere verildi. Bu sayede devlet, herhangi bir gelir kaybına uğramadan bir kısım maaş ödemelerinden kurtuldu.
Osmanlı Devleti iltizam sisteminin haricinde XVII. yüzyıl sonunda malikâne sistemini uygulamaya başladı.
Bu sistem Osmanlı Devleti maliyesini tüm XVIII. yüzyıl boyunca etkileyen en önemli gelişmeydi.
Malikâne Sistemi
1695 yılında “malikâne usulü” olarak adlandırılan bu sistemin amacı sürekli değişen mültezimlerin fazla kâr sağlama amacıyla tahrip ettikleri vergi kaynaklarını yeniden canlandırarak sürekli hâle getirmek ve değişmez bir mültezime bırakmaktır.
Mukataa toprakları hızla malikâne mukataasına çevrildi.
Sistem sayesinde başlarda Osmanlı hazinesine önemli miktarda nakit para akışı sağlandı.
Diğer yandan uzun dönemde ise bu sistem beraberinde yeni sorunları getirdi.
Malikâne sahiplerinin önemli bir kısmı İstanbul’da kalmaya ve mukataaları yasa dışı yollarla iltizama vermeye başladı. Malikâneciler ayrıca vergi kaynaklarına devletin istediği özeni göstermeme eğilimine girdiler.
Malikâne sistemi 1840’ta resmen kaldırıldı.
Yeni Çağ’da Avrupa ve Osmanlı
Yeni Çağ’da Avrupa’da Feodalite rejiminin yıkılmasıyla
monarşiler kuruldu. Fransa, feodalitenin yıkıldığı ülkelerden biri oldu.
Fransa’nın ardından İngiltere, İspanya ve Portekiz gibi diğer
Avrupa ülkelerinde merkeziyetçi devletler güç kazandı. Osmanlı Devleti’nde ise
toprak yönetiminin bozulması,
savaşların uzaması,
tımar sisteminin bozulması ve
Osmanlı parasının değer kaybetmesi gibi sebeplerden merkezî otoritede zayıflama yaşandı.
Bu zayıflamayla birlikte mahallî aktörlerin (ayan ve eşraf) ön plana çıkması söz konusu oldu.