Tarih Kursu 10. Sınıf Tarih DERS NOTLARI I. Ünite Yerleşme ve Devletleşme Sürecinde Selçuklu Türkiyesi

I. Ünite Yerleşme ve Devletleşme Sürecinde Selçuklu Türkiyesi

10. sınıf ders notları

Bu yazımızda güncel müfredata göre hazırladığımız 10. sınıf tarih dersi 1. ünitesi olan Yerleşme ve Devletleşme Sürecinde Selçuklu Türkiyesi ünitesinin özet ders notlarını paylaşıyoruz. 10. sınıf tarih kitabı özet pdf ders notları sayesinde derslerde daha başarılı olacaksınız. Güncel 10. sınıf Tarih ders kitabına uygun olarak hazırladığımız 10. sınıf tarih dersi notları aşağıdaki konuları kapsamaktadır.

10. Sınıf Tarih Dersi 1. Ünite

Anadolu Siyasi Tarihi

XI- XIV. YÜZYILLAR ARASI ANADOLU’DAKİ SİYASİ GELİŞMELER

1072 Saltuklular Beyliği’nin kurulması

1077 Türkiye Selçuklu Devleti’nin kurulması

1080 Danişmentliler Beyliği’nin kurulması

1080 Mengücekliler Beyliği’nin kurulması

1081 Çaka Beyliği’nin  kurulması

1093 Çaka Beyliği’nin yıkılması

1096-1099 I. Haçlı Seferi

1102 Artuklular Beyliği’nin kurulması

1141 Katvan Muharebesi

1147-1149 II. Haçlı Seferi

1157 Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılması

1174 Eyyubiler Devleti’nin kurulması

1176 Miryokefalon Muharebesi

1178 Danişmentliler Beyliği’nin yıkılması

1189-1192 III. Haçlı Seferi

1196 Moğol İmparatorluğu’nun kurulması

1202 Saltuklular Beyliği’nin yıkılması

1202-1204 IV. Haçlı Seferi

1227 Moğol İmparatorluğu’nun parçalanması

1228 Mengücekliler Beyliği’nin yıkılması

1230 Yassıçemen Muharebesi

1231 Artuklular Beyliği’nin yıkılması

1240 Bâbailer Ayaklanması

1243 Kösedağ Muharebesi

1250 Eyyubiler Devleti’nin yıkılması

1250 Memlûklular Devleti’nin kurulması

1260 Ayn-ı Calut Muharebesi

1270 Haçlı Seferleri’nin sona ermesi

1277 Karamanoğlu Mehmet Bey’in Türkçeyi resmî dil ilan etmesi

1308 Türkiye Selçuklu Devleti’nin yıkılması

Anadolu’nun Türkleşmesi

XI. YÜZYILDA ANADOLU’YA YAPILAN TÜRK GÖÇLERİ

XI. yüzyılın başlarında Oğuz Yabgu Devleti’nin yıkılmasından sonra, hayvancılıkla geçimlerini sağlayan Oğuz Türklerinin büyük bir kısmı, 

kuraklık, salgın gibi tabii olaylar,

Kıpçakların baskıları,

Moğol asıllı Karahitayların saldırıları yüzünden Horasan’a göç etmek zorunda kalmışlardı.

Horasan’a gelen Oğuz Türkleri, bölgenin iki büyük siyasi gücü olan Karahanlılar ve Gazneliler arasında sıkışıp kaldılar.

Selçuk Bey’in torunları Tuğrul ve Çağrı kardeşler, Oğuz Türklerine daha elverişli yerler bulabilmek için Anadolu’ya keşif seferleri düzenlemeye karar verdiler.

XI. yüzyılda Anadolu’ya yapılan ilk Türk akınları yerleşmeden ziyade daha çok keşif ve ganimet elde etme amacı taşıyordu.

OĞUZLAR NEDEN ANADOLU’YA AKINLAR DÜZENLEDİ?

Anadolu’nun İpek Yolu üzerinde yer alması,

Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan bir konumda olması,

Üç tarafının denizlerle çevrili olması,

Verimli topraklara sahip olması,

İklim ve bitki örtüsünün Türklerin yaşamasına uygun olması,

İslamiyet’in etkisiyle cihat ve gaza geleneğinin benimsenmesi

Bizans İmparatorluğu’nu siyasi yönden zayıf durumda olması Oğuzların Anadolu’ya akınlar yapılmasında etkili olmuştur.

ANADOLU’YA TÜRK GÖÇLERİ

Büyük Selçuklu Devleti’nin resmen kurulmasıyla, Anadolu’ya yönelik Türk akınları belirli bir sistem hâlinde yapılmaya başlandı.

Bu akınların amacı, Bizans’ın direncini kırma, fetih ve yerleşme hareketlerine yönelikti.

Türklerle Bizans İmparatorluğu arasında yapılan 1048 Pasinler Savaşı’nın kazanılması ile Oğuz Türkleri, Bizans sınırına yığılmış, önemli kale ve üsleri ele geçirmişlerdi.

1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra kısa bir süre içerisinde Anadolu’nun büyük bir kısmı Türklerin eline geçti.

Malazgirt Savaşı’ndan sonra kurulan ilk Türk beylikleri ve Türkiye Selçukluları ile Anadolu’da Türk hâkimiyeti kalıcı hâle geldi.

Oğuz Türklerinin önce Horasan’a daha sonra da Anadolu’ya yapmış oldukları ilk göç dalgasının sebep ve sonuçları göz önüne alındığında, Türklerin ilkel göçebe bir anlayışla sahip olmadıkları, aksine, kendine has yüksek bir kültür ve medeniyete sahip oldukları görülür.

TÜRKLERİN ANADOLU’YU YURT EDİNMELERİNİ KOLAYLAŞTIRAN ETMENLER

Bizans İmparatorluğumda sık sık taht kavgaları yaşanıyordu.

Ermeni ve Gürcülerle sık sık yaşanan siyasi sorunlar Bizans İmparatorluğunu yıpratmıştı.

Bizans-Sasani savaşları yüzünden Anadolu tahribata uğramış, halkın can ve mal güvenliği kalmamıştı.

Ticaret yolları güvenliğini kaybetmiş, tarımsal üretim iyice azalmıştı.

Anadolu’da yaşayan Ermeniler, Süryaniler ve Rumlar ise Bizans’ın ağır vergilerinden ve baskılarından bunalmışlardı.

Anadolu’da tam bir otorite boşluğu vardı.

TÜRKİYE İSMİNİN DOĞUŞU

1176 Miryokefalon Savaşı’nın kazanılmasıyla Anadolu’ya ‘’Turchia veya Turkiya dendi.

Ünlü seyyah Marko Polo (1254-1324) anılarında Anadolu için Türkiye kavramını kullandı.

Arap seyyah İbn-i Batuta, Anadolu için ‘’Berrüt Türkiyye el Maruf bi Biladir Rum’’ yani Rum diyarı diye bilinen Türk toprağı tabirini kullanmıştır.

Yine Mısır, suriye ve Hicaz bölgesine hakim olan Memluklular için birçok müellif Türkiye devleti ifadesine yer vermiştir.

Irak ve Suriye’ye yapılan Türk Göçleri

Türkler Emeviler döneminde Irak’a gelmeye başladılar.

Abbasiler döneminde idari ve askeri kadroda yer aldılar.

Halife Mutasım Türklerin Araplarla karışıp savaşçı özelliklerini kaybetmemesi için sadece Türklerin yaşadığı Samarra şehrini kurdu.

1039 yılında Oğuzlar Musul’u ele geçirdi ve buranın idaresi Selçuklu meliki İbrahim İnal’a bırakıldı.

Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey Abbasi halifesini Şii Büveyhoğulları baskısından kurtarmak için 1055 ve 1057 yıllarında Bağdat’a iki sefer düzenledi.

XIII. Yüzyılda Musul ve çevresi Moğolların hakimiyetine girdi.

Sonraki dönemde Karakoyunlu Beyi Bayram Hoca Musul’u alarak Karakoyunlu devletinin temelini attı.

Osmanlı Devleti IV. Murat zamanında Bağdat ve çevresine hakim oldu.

Osmanlı’nı bölgeden çekilmesiyle bölgedeki Türkmenler çeşitli baskılara maruz kaldılar.

Suriye’ye Türkler ilk defa Büyük Selçuklu devleti zamanında kitleler halinde geldiler.

İlerleyen zamanda Anadolu Selçukluları, Eyyubiler, Memlukler bu bölgeye hakim oldu.

1260 Ayn-ı Calut savaşında Memluklu lideri Sultan Baybars Moğolları yenerek Moğol baskısına son verdi.

1516’dan sonra Yavuz döneminde bölgeye hakim olan Osmanlılar 1918 yılına kadar bu bölgeyi yönetti.

Anadolu’daki İlk Türk Siyasi Teşekkülleri

ANADOLU’DA KURULAN İLK TÜRK BEYLİKLERİ

SALTUKLULAR (1072-1202)

DANİŞMENTLİLER (1080-1178)

MENGÜCEKLİLER (1080-1228)

ARTUKLULAR (1102-1231)

ÇAKA BEYLİĞİ (1081-1093)

ANADOLU’DA KURULAN İLK TÜRK BEYLİKLERİ

Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’ya yönelik fetih hareketleri hızlandı.

Bunda Büyük Selçuklu Hükümdarı Alp Arslan’ın fethedilen bölgeyi fetheden komutana kılıç hakkı olarak vermesi de etkili oldu.

Başlangıçta Büyük Selçuklu Devleti’ne bağlı olan komutan ve beyler, zamanla Büyük Selçuklu otoritesinin zayıflamasından faydalanarak bağımsız hareket etmeye başladılar.

SALTUKLULAR (1072-1202)

Beyliğin merkezi Erzurum’dur.

Kurucusu, Alp Arslan’ın komutanlarından Ebu’l Kasım Saltuk’tur.

Gürcülerle mücadele etmişlerdir.

Haçlı Seferleri esnasında Türkiye Selçuklu Devleti’ne destek vermişlerdir.

Saltuklulara ait önemli eserler: Erzurum’daki Kale Camisi, Tepsi Minare, Ulu Cami, Üç Kümbetler ve Tercan’daki Mama Hatun Kümbeti

DANİŞMENTLİLER (1080-1178)

Danişment oğlu Gümüştekin Ahmet tarafından Sivas merkez olmak üzere Orta Anadolu’da kuruldu (1080).

Beyliğin sınırları zamanla Tokat, Niksar, Amasya, Çankırı, Çorum, Kastamonu, Kayseri, Elbistan ve Malatya illerini içine alacak şekilde genişledi.

Ahmet Gazi, Türkiye Selçuklu Hükümdarı I. Kılıç Arslan ile birlikte Haçlı ordularına karşı savaştı.

Emir Gazi; Haçlılara, Bizanslılara ve Ermenilere karşı giriştiği mücadelelerde başarılı oldu.

Türkiye Selçuklu Hükümdarı II. Kılıç Arslan Danişmentlilere son verdi.

Danişmentli eserleri: Tokat’ta Yağıbasan Medresesi (Anadolu’nun ilk medresesi), Kayseri’de Ulu Cami , Amasya’da Hilafet Gazi Kümbeti’dir.

Danişment Gazi Destanı’nda Türklerin Anadolu’yu yurt tutma çabaları ve kahramanlıkları anlatılır.

MENGÜCEKLİLER (1080-1228)

Mengücek Gazi tarafından Erzincan, Kemah, Divriği ve Şebinkarahisar dolaylarında kuruldu.

Erzincan ve Divriği kolu olmak üzere ikiye ayrıldı.

Türkiye Selçuklu Hükümdarı I. Alâeddin Keykubat, Erzincan koluna son verdi.

Divriği kolu ise Türkiye Selçuklularına bağlı olarak varlığını sürdürdü. 1228’de tamamen bu devlete katıldı.

Mengücekliler’in önemli eserleri arasında Divriği Ulu Cami (UNESCO Dünya miras listesinde) ve Sitte Melik Kümbeti yer almaktadır.

ARTUKLULAR (1102-1231)

Artuk Bey’in ölümünden sonra oğulları İlgazi ve Sökmen Diyarbakır’a geldiler. Bu bölgede Artukoğullarını kurarak üç koldan yönetim sürdüler (1102).

Bu kollar,

Hısnıkeyfa (Hasankeyf) Artukluları,

Mardin Artukluları ve

Harput Artuklularıdır.

Artuklular, Eyyubi Devleti ile ittifak yaparak Haçlı Seferleri’ne karşı;

Türkiye Selçuklu Devleti ile ittifak yaparak Bizans’a karşı başarılı mücadeleler verdiler.

Diyarbakır’daki Ulu Cami, Mardin’de Zinciriye ve Mesudiye medreseleri, Ulu Cami, Babüsur Camisi ve Batman Çayı üzerindeki Malabadi Köprüsü önemli eserleridir.

Dünyanın ünlü fizikçileri arasında gösterilen El-Cezeri bu dönemde önemli bilimsel çalışmalarda bulundu. El-Cezeri’nin ilk robotu yapıp çalıştırdığı kabul edilir.

ÇAKA BEYLİĞİ (1081-1093)

İlk Türk denizcisi olarak kabul edilen Çaka Bey Bizans’a karşı başarılı mücadeleler sergiledi.

İzmir’e gelerek burada kendi adıyla beyliğini kurdu.

İstanbul’u kuşatmak için Peçenek Türkleri ve Türkiye Selçuklu Devleti ile ittifak oluşturdu.

Bizans’ın oyununa gelen I. Kılıç Arslan, Çaka Bey’i öldürttü.

Bu karışıklıktan yararlanan Bizans, İzmir’i yeniden ele geçirerek Çaka Beyliği’ne son verdi (1093).

DİĞER TÜRK BEYLİKLERİ

Sökmenliler (Ahlatşahlılar) (1100-1208): Sökmen Bey kurdu. Van, Erçiş, Tatvan, Muş.

İnançoğulları (Ladik Beyliği) (1261-1368): İnançoğlu Mehmet Bey kurdu. Denizli, Ladik.

Dilmaçoğulları (Togan Arslanoğulları) (1085-1394): Dilmaçoğlu Mehmet Bey kurdu. Bitlis, Erzen.

İnaloğulları (1098-1183): Emir İnal Bey kurdu. Diyarbakır, Ergani.

Tanrıvermişoğulları (1081 – 1093): Tanrıvermiş Bey kurdu. Efes.

Çubukoğulları (1085-1213): Çubuk Bey kurdu. Harput.

TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ’NİN KURULUŞU (1077-1308)  

Kurucusu, Selçuklu soyundan (Oğuzların Kınık Boyu) Süleyman Şah’tır.

Alp Arslan Dönemi’nde Anadolu fetihlerine katılan Süleyman Şah, Bizans’taki karışıklıklardan yararlanarak 1075 yılında İznik’i fethetti.

Ancak bir süre kardeşi Mansur’un çıkardığı ayaklanma ile uğraştı.

Bu olaylardan sonra Melik Şah gönderdiği bir fermanla Anadolu Sultanlığını Süleyman Şah’a verdi.

Böylece İznik merkez olmak üzere Türkiye Selçuklu Devleti kurulmuş oldu (1077).

Süleyman Şah, Halep’i de almak isteyince Suriye Selçuklu Sultanı Tutuş ile arası açıldı.

Halep civarında yapılan savaşı Süleyman Şah kaybetti ve savaş meydanında öldü (1086).

I. KILIÇ ARSLAN DÖNEMİ (1092-1107)

Süleyman Şah’ın vefatı ile bozulan devlet düzenini sağladıktan sonra Bizans üzerinde baskı kurdu.

Bu sırada Çaka Bey de İstanbul’u kuşatma planları yapıyordu.

Çaka Bey’in daha fazla güçlenmesinden çekinen I. Kılıç Arslan, Bizans’ın oyununa gelerek Çaka Bey’i öldürttü.

Haçlı ordularının Anadolu’ya doğru ilerlediği haberini aldı. İznik’e gelerek şehri savunmaya başladı.

Kalabalık Haçlı kuvvetleri karşısında İznik’i terk ederek devletin merkezini Konya’ya taşıdı.

I. Mesut Dönemi (1116-1155):

I. Mesut, Konya civarında Bizans ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı.

Bu arada II. Haçlı ordusunun Anadolu’ya doğru ilerlediğini öğrenince Bizans’la antlaşma yapmak zorunda kaldı.

Antlaşmaya göre Antalya ve çevresindeki bazı yerler Bizans’a bırakıldı.

II. KILIÇ ARSLAN DÖNEMİ (1155-1192):

Haçlı Seferleri’nin Anadolu’da yarattığı otorite boşluğundan faydalanan Bizans İmparatoru Manuel Komnenos, Türkleri Anadolu’dan tamamen atmak için harekete geçti.

Miryokefalon Savaşını Türkiye Selçuklu Devleti kazandı (1176).

Miryokefalon Zaferi sonucunda:

Bizans’ın Anadolu’yu Türklerden geri alabilme umutları sona erdi.

Anadolu kesin olarak Türk yurdu oldu. Bu tarihten sonra Anadolu’ya Türkiye denmeye başlandı.

Türklerin batıya ilerleyişi hızlandı. Batı Anadolu’da Türk nüfusu arttı.

Anadolu’daki ticaret yollarının denetimi büyük ölçüde Türkiye Selçuklu Devleti’ne geçti.

BOY BİRLİĞİNDEN DEVLETLEŞMEYE

Boylar hâlinde yaşayan Oğuz Türkleri boy birliği ya da beylik gibi geçici siyasi çatılar altında bir araya gelme alışkanlığına sahiplerdi.

Her boyun başında da “bey” unvanı taşıyan bir başkan vardı.

Her boyun kendine özgü bir damgası vardı.

Her boy kendi beyinin başkanlığında sosyal, ekonomik ve idari bir teşkilata sahipti.

Oğuz boylarını bir araya getirip birleştiren boy beyi ise genelde kağan olurdu.

Oğuz boyları, I. ve II. Kök Türk Devleti’nin kurulmasında önemli rol oynadılar.

Kök Türklerin yıkılmasından sonra bir süre bağımsız hareket eden Oğuzlar, Uygurların hâkimiyetine girdiler.

Uygur Devleti’nin yıkılmasından sonra Oğuz Yabgu Devleti’ni kurdular.

Oğuz Yabgu Devleti’nin son dönemlerinde bu devletin subaşısı olan Selçuk Bey, Oğuz Yabgusu ile anlaşmazlığa düştü.

Kendisine bağlı Kınık boyu ile Cend Bölgesine göç etti (960).

Burada boyu ile Müslümanlığı kabul etmelerinden sonra Oğuzlara Türkmen denildi.

Sonraki dönemlerde Selçuk Bey’in torunları Tuğrul ve Çağrı Beylerin önderliğindeki Oğuz Türkmenleri Horasan’da Büyük Selçuklu Devleti’ni kurdular.

Daha sonraki dönemlerde ise Türkiye Selçukluları Anadolu’da, Osmanlı Devleti ise Anadolu ve Rumeli’de devletleşme sürecini devam ettirdiler.

TÜRKİYE SELÇUKLULARINDA DEVLET YÖNETİMİ

Türkiye Selçuklu Devleti, Büyük Selçuklu Devleti’nin idari yapısını ve ordu teşkilatlanmasını örnek aldı.

Devletin başında Selçuklu ailesinden gelen bir “sultan” bulunurdu.

Sultan unvanı yanında hükümdarlar “keyhüsrev, keykavus, keykubat” gibi Farsça unvanlar da kullanırlardı.

Devlet hükümdar ailesinin ortak malı olarak kabul edilir ve şehzadeler arasında paylaştırılırdı.

Devlet işleri “Divân-ı Saltanat’ta (Büyük Divân) görüşülürdü. Her türlü konu divanda değerlendirilerek karara bağlanırdı.

Hükümdarın çocuklarına “şehzade” denir; şehzadeler, devlet tecrübesi kazanmaları amacıyla küçük yaşlarda vilayetlere gönderilirdi.

Şehzadelerin yanına “atabey” denilen tecrübeli devlet adamları verilirdi.

Ülke idari yönden eyaletlere ayrılmıştı. Eyaletlerin başında “emir” denilen askerî vali bulunurdu.

Önemli eyaletlere şehzadeler “melik” unvanıyla atanırlardı.

Şehirlerin güvenliğinden “subaşılar” sorumluydu.

Bizans ve Ermeni sınır bölgelerini ise “Uç Beyleri” yönetirdi. Uç beyleri sınırları korumanın yanında, düşman ülkelere akınlar düzenler, sultan ile sefere çıkarlardı.

TÜRKİYE SELÇUKLULARINDA ORDU

Hassa askerleri: Hükümdarın sürekli yanında bulunan atlı ve yaya askerlerdi. Üç ayda bir devletten maaş alırlardı.

Sipahiler (İkta askerleri): Tamamen Türklerden oluşan askerlerdi. Maaş yerine ikta (dirlik) denilen tımarları alan sipahiler genelde atlı birliklerdi. Savaş zamanı ikta sahibi ile birlikte orduya katılırlardı.

Türkmenler: Uç bölgelerinde her an savaşa hazır durumda bulunan birliklerdi.

Devlete bağlı beylik askerleri: İhtiyaç duyulduğu zaman savaşa davet edilirlerdi.

Donanma: Donanma komutanlarına “reisü’l-bahr” denirdi.

SOSYAL HAYAT

1176 Miryokefalon Zaferi ‘den sonra başta başkent Konya olmak üzere Aksaray, Sivas, Erzurum Kastamonu, Sinop, Alanya, Antalya gibi şehirlerde imar faaliyetleri başladı.

Fethedilen bölgelere Türkmenler iskân edilerek Anadolu’nun Türkleşme ve İslamlaşma süreci hızlandı.

Türkiye Selçuklularının uyguladığı adil ve hoşgörülü politika sayesinde Anadolu’daki Ermeniler, Rumlar, Gürcüler ve diğer gayrimüslim topluluklar rahat ve huzurlu yaşadılar.

Türkiye Selçuklularında sosyal tabakalaşma yoktu.

HALK

Şehirliler: Askerler, devlet memurları, ilmiye sınıfı, esnaf, zanaatkârlar ve şehir halkından oluşurdu. Esnaflar Ahilik teşkilatına bağlıydı.

Ahilik, şehirlerdeki esnaf ve zanaatkârların sosyal ve ekonomik yönden teşkilatlanmalarını sağlamıştır. Ahi teşkilatının başında “Ahi Baba” adı verilen bir yönetici bulunurdu.

Ahilik meslek kuruluşu olduğu kadar aynı zamanda kültür, inanç, yiğitlik ve ahlaki değerler taşırdı.

Köylüler: Köylerin başında köy kethüdası bulunurdu. Köylüler, tarım ve hayvancılıkla uğraşırlardı.

Konar-göçerler: Genelde hayvancılıkla uğraşırlardı. Kendilerine ait yaylak ve kışlakları vardı. Devlet, konar-göçerleri uç bölgelerine iskân ederek onların yerleşik hayata geçmelerine ön ayak olurdu.

EKONOMİK HAYAT

Tarımı geliştirmek için su kanalları yaptırıldı. İkta sistemi ülke genelinde yaygınlaştırıldı

Din ve ırk ayrımı yapmaksızın köylüye gübre ve tohum yardımı yaptılar.

İKTA SİSTEMİ

Mülkiyeti devlete ait olan mirî araziler meliklere, emirlere ve valilere hizmet karşılığı verilirdi.

Arazi iyi işletildiği sürece verilen kişide kalır ve miras olarak bırakabilirdi.

Araziyi üç yıl boyunca işletemeyen kişilerden tarlanın işletme hakkı geri alınırdı.

İkta sahipleri kendilerine verilen araziler üzerinde asker beslemekten ve bu askerlerin eğitimini sağlamaktan sorumluydu.

İkta sistemi sayesinde devlet, bütçeden para ayırmadan asker yetiştirmiş, tarım arazilerinin sürekli işlenmesini sağlamış, taşrada devlet otoritesi sağlanmış, toprak gelirleriyle memur maaşları karşılanmış ve iktalarda savaşa hazır askerler yetiştirilmiştir.

EKONOMİK HAYAT

Anadolu’dan geçen İpek yolu ticaretin gelişmesini sağladı.

Türkiye Selçukluları Sinop, Samsun, Alanya, Antalya gibi önemli liman şehirlerine sahip olunca deniz ticaretine büyük önem verdiler.

Ticaret yollarının güzergâhları üzerine kervansaraylar inşa ettiler.

 Kervansaraylara gelen misafirlerin ihtiyaçlarını ücretsiz karşıladılar.

Ayrıca Kervanları zarar gören tüccarların zararlarını karşılamaya yönelik bir çeşit sigortacılık sistemi geliştirdiler. 

Şehir merkezlerinde çarşı ve pazarlara yakın yerlere han veya kapalı çarşılar kurarak esnaf ve tüccarlara kolaylık sağladılar.

Konya, Sivas, Kayseri, Malatya, Erzincan başlıca sanayi merkezleriydi.

Erzurum ve Sivas gibi merkezlerde çeşitli silahlar üretilirdi.

BİLİM HAYATI

Nizamiye Medreselerindeki eğitim geleneğini Anadolu’ya taşıdılar. Önemli şehir merkezlerine medreseler, kütüphaneler kurdular.

Bu medreselerde dinî eğitimin yanında tıp, matematik, astronomi, fizik gibi alanlarda eğitim verildi.

Darüşşifalar (hastaneler) inşa ettiler. Bu Darüşşifalarda tıp eğitimi de verdirerek birçok tabip (doktor) yetişmesini sağladılar.

1205’te Kayseri’de Türkiye Selçukluları Dönemi’nde yaptırılan en önemli darüşşifa, “Gevher Nesibe Darüşşifası”dır.

Türkiye Selçuklularının ilk tıp okulu olan Gevher Nesibe Darüşşifası, XIX. yüzyıla kadar eğitim faaliyetlerini sürdürmüştür.

KÜLTÜREL HAYAT

XIII. yüzyıl başlarında Konya’da Mevlana Celaleddin-i Rumi Allah ve insan sevgisini işleyen şiirler yazdı.

Muhyiddin Arabi, Sadrettin Konevi ile Necmeddin Razi tasavvuf alanında önemli çalışmalarda bulundular.

Yunus Emre Türkçe tasavvufi şiirler yazdı.

Ünlü tarihçilerinden İbn-i Bibi yazdığı eserlerle hükümdarlar ve devlet yönetimi hakkında önemli bilgiler verdi.

Sivas ve Konya’da dokunan kumaş ve halılar Avrupa hükümdarlarına hediye olarak gönderilirdi.

Müzik alanında ise Mevlevi ve Ahi zaviyelerinde tasavvuf müziği, dergâhlarda kopuz eşliğinde söylenen Dede Korkut Hikâyeleri, sultanlar için belli günlerde sarayda çalınan bandolar vardı.

Türkiye Selçukluları Dönemi’nde süsleme sanatları kabartma, minyatür, oymacılık, çinicilik oldukça gelişti.

Devletin simgesi olan çift başlı kartal resmine, ev ve kale duvarları, camii girişleri gibi yerlerde sıkça rastlamak mümkündü.

Türkiye Selçuklularından Kalma Eserler

Konya: Alâeddin Cami, Taş Mescit, Sırçalı Mescit ve Karatay Mescidi

Niğde: Alâeddin Cami,

Kayseri : Hunat Hatun Cami ve Külliyesi

Bu eserlerdeki süslemeler genelde ayet ve hadisleri hat ile mermer veya taş üzerine yazma şeklindedir.

Bunun dışında, saray, medrese, mescit, kümbet gibi mimari yapılarda ise bitki ve hayvan motifleri kullanıldı.

Haçlı Seferleri(1096-1270)

Hristiyan dünyasının birleşerek Orta Çağ’da Kudüs ve çevresini alma bahanesiyle Türk İslam dünyası üzerine yapmış olduğu saldırılara “Haçlı Seferleri” denir.

Seferlere katılanların savaşa giderken elbiselerinin ön kısmında, seferden dönerlerken ise sırtlarında bir haç işareti bulunurdu.

Haçlı Seferleri’ne karşı başta Türkiye Selçuklu Devleti ve Eyyûbî Devleti olmak üzere Anadolu’da kurulan ilk Türk beylikleri mücadele ettiler.

HAÇLI SEFERLERİ’NİN DİNİ SEBEPLERİ

Hristiyanların, Müslümanların elinde bulunan Kudüs ve diğer kutsal yerleri (Antakya ve Urfa vb.) almak istemeleri

Fransa’da ortaya çıkan Kluni tarikatının Müslümanlarla savaşılması yönünde yaptığı çalışmalar

Katolik kilisesinin Ortodoks kilisesini hâkimiyet altına almak istemesi

Katolik kilisesinin halkı seferlere teşvik etmesi

HAÇLI SEFERLERİ’NİN SİYASİ SEBEPLERİ

Türkler karşısında zor durumda kalan Bizans’ın Avrupa’dan yardım istemesi

Türklerin Anadolu, Suriye, Filistin ve Akdeniz bölgelerinden uzaklaştırılmak istenmesi

HAÇLI SEFERLERİ’NİN EKONOMİK SEBEPLERİ

Avrupalıların Doğu’nun zenginliklerini ele geçirmek istemeleri

Doğudan gelen ticaret yollarının Türklerin denetiminde olması

Bazı soylu ve derebeylerin yeni topraklar kazanarak ekonomik durumlarını daha da güçlendirmek istemeleri

I. HAÇLI SEFERİ (1096-1099)

Kudüs’ü almak için yola çıkan 600 Bin kişilik ilk düzenli Haçlı ordusu 1096 yılında İznik önlerine kadar geldi.

I. Kılıç Arslan bu ordu karşısında tutunamadı ve İznik’i terk ederek devletin merkezini Konya’ya taşıdı.

Bundan sonra I. Kılıç Arslan, Danişment Gazi ile birleşerek Haçlıları yıpratmaya yönelik saldırılar düzenledi.

Haçlılar Anadolu’dan Kudüs’e vardıklarında sayıları 50.000-100.000 kadar kalmıştı.

Haçlılar, yetmiş günlük bir kuşatma sonrasında Kudüs’ü Fâtimîler’in elinden aldılar.

Anadolu’dan Kudüs’e ulaşamayan Haçlıların bir kısmı ise Antakya ve Urfa’yı ele geçirerek buralarda kontluklar kurdular.

II. Haçlı Seferi (1147-1149)

Musul Atabeyi Nurettin Mahmut Zengi 1144 yılında Haçlılardan önce Urfa’yı, daha sonra da Halep ve Şam’ı geri aldı.

Anadolu’ya gelen Haçlı kuvvetleri , Konya civarında yapılan savaşta, Türkiye Selçuklu Hükümdarı I. Mesut tarafından ağır bir yenilgiye uğratıldı.

Haçlılar Şam’ı kuşatmak istedilerse de başarılı olamadılar.

II. Haçlı Seferi’nin en önemli özelliği bu sefere ilk kez kral ve imparatorların katılması oldu.

III. Haçlı Seferi (1189-1192):

Mısır’da kurulmuş olan Eyyübi Devleti Hükümdarı Selahaddin Eyyubi, 1187 yılında Haçlılarla yaptığı Hittin Savaşı’nı kazanarak Kudüs’ü ele geçirdi.

Fransa Kralı Philippe Auguste (Filip Ogüst), İngiltere Kralı I. Richard (Arslan Yürekli Rişard) ve Alman İmparatoru I. Friedrich (Frederik Barbaros), III. Haçlı Seferi’ne katıldılar.

Haçlılar Kudüs kuşatmasında başarılı olamayarak ülkelerine geri döndüler.

IV. Haçlı Seferi (1202-1204)

Kudüs’ün alınamaması üzerine Papa’nın kışkırtmalarıyla yeni bir ordu kuruldu.

Bu sırada Bizans’ta taht kavgaları sonucunda tahtan indirilen İmparator Aleksios, Haçlı ordusundan yardım istedi.

İstanbul’a gelen Haçlılar İstanbul’u yağmalayarak bir Latin İmparatorluğu kurdular.

XI-XIII. yüzyıl boyunca sekiz Haçlı Seferi gerçekleşti.

Son dört Haçlı seferi ise Anadolu üzerinden yapılmayıp değişik yollar üzerinden yapıldı.

Ancak Haçlılar bu seferlerden bir netice elde edemediler.

HAÇLI SEFERLERİ’NİN SİYASİ SONUÇLARI

Haçlı Seferleri’nde birçok soylunun ölmesi veya geriye dönebilenlerin parasızlık sebebiyle mallarını satması Avrupa’da derebeylik sisteminin zayıflamasına, merkezî krallıkların güçlenmesine neden oldu.

Türkiye Selçuklularının, Haçlılarla savaşmasını fırsat bilen Bizans, Batı Anadolu topraklarını ele geçirdi.

Türklerin, İslam dünyasındaki saygınlığı arttı.

Ancak Türklerin batıya ilerleyişleri bir süre durdu.

HAÇLI SEFERLERİ’NİN EKONOMİK SONUÇLARI

Doğu-Batı ticareti büyük ölçüde gelişti. Batı Akdeniz ve limanları (Venedik, Cenova, Marsilya gibi) önem kazandı.

Doğu-Batı ticaretinin gelişmesine bağlı olarak Avrupa’da bazı tüccarlar ekonomik yönden güçlendi.

Seferlere gerekli parasal desteğin sağlanması için kralların Venedikli bankerlerden borç para almaları bankacılık sisteminin gelişmesine ortam hazırladı.

Avrupalılar doğudaki bazı bitki, baharat, porselen ve cam eşyayı, ipek ve pamuklu kumaşları, halıları ülkelerine götürdüler.

Seferler neticesinde Anadolu, Suriye ve diğer bölgeler tahrip oldu, tarımsal üretim azaldı, ticari hayat durgunlaştı.

HAÇLI SEFERLERİ’NİN DİNİ SONUÇLARI

Katolik kilisesi ile Ortodoks kilisesi arasındaki ayrılıklar daha da arttı.

Kudüs’ün Müslümanlar tarafından geri alınması, seferlerde birçok insanın ölmesi papalara ve din adamlarına olan güveni sarstı.

HAÇLI SEFERLERİ’NİN BİLİMSEL VE KÜLTÜREL SONUÇLARI

Avrupalılar Müslümanlardan pusula, barut, kâğıt ve matbaanın kullanımını öğrendiler.

Avrupalılar İslam kültür ve medeniyetini yakından tanıma fırsatı buldular.

Bazı İslam âlimlerine ait eserleri Latinceye çevirdiler. Bu durum Avrupa’da bilim hayatının büyük ölçüde gelişmesine ortam hazırladı.

Moğol İstilası ve Sonuçları

MOĞOL İMPARATORLUĞU (1196-1227)

1196 yılında, Cengiz Han tarafından kuruldu.

Moğollar, devlet yönetiminde Uygurlardan etkilenmiş, önemli devlet memuriyetlerine Uygurları getirmişlerdi.

Cengiz Han, Pekin’i uzun süren savaşlar sonrasında almayı başardı.

1221’de Harezm Bölgesi’nin büyük bir kısmını ele geçirdiler.

 Bir süre sonra tüm Kafkasya, Rusya ve Anadolu’yu Moğolların hâkimiyeti altına aldı

Cengiz’in ölümüyle işgal ettiği ülkeler, oğulları arasında paylaşıldı.

I. ALÂEDDİN KEYKUBAT DÖNEMİ (1220- 1237)

XIII. yüzyıldan itibaren Anadolu’ya yönelik Moğol tehdidi belirgin hâle geldi.

Alâeddin Keykubat Konya, Kayseri, Sivas gibi şehirlerin kalelerini yeniden inşa etti.

 Sınır boylarındaki kaleleri güçlendirdi. Eyyübilerle ve Harzemşahlarla dostane ilişkiler kurdu. Moğollarla iyi geçindi.

Eyyubilerle birlikte Harzemşahları da yanına alarak Moğollara karşı ittifak kurmak istedi.

Ancak Harzemşah Hükümdarı Celalettin Harzemşah’ın Ahlat’ı işgal edip Sivas’a doğru ilerlemesi yüzünden bu ittifak gerçekleşmedi.

I. Alâeddin Keykubat, Harzemşahlar Devleti üzerine yürüdü.

Yassı Çimen’de yapılan savaşı Türkiye Selçuklu Devleti kazandı (1230).

Bu savaştan bir süre sonra Harzemşahlar yıkıldı (1231).

 Harzemşahların yıkılmasıyla Türkiye Selçuklu Devleti ve Moğollar komşu oldular.

Moğollar büyük bir ordu ile Malatya’ya kadar ilerlediler. Bu durum karşısında I. Alâeddin Keykubat, Moğol Hükümdarı Ögeday’a elçiler göndererek barış teklifinde bulundu.

Moğolların ağır şartlar içeren teklifini, Moğolları Anadolu’dan uzak tutabileceği düşüncesiyle kabul etti.

Abbasi halifesi, Selçuklu ve Eyyubilere elçiler gönderdi. Elçiler, her iki devlete birbirleriyle savaşmaları yerine Moğollara karşı ittifak kurmalarını önerdiler.

I. Alâeddin Keykubat bu fikre destek verdi.

Ancak bu ittifaka karşı olanlar, I. Alâeddin Keykubat’ın elçiler, onuruna verdiği ziyafet esnasında onu zehirleyerek öldürdüler (1237).

II. GIYASEDDİN KEYHÜSREV DÖNEMİ (1237- 1246)

II. Gıyaseddin Keyhüsrev, tahta çıkmasında kendisine yardımcı olan vezir Sadettin Köpek’in etkisinde kaldı.

Hırsı ve ülkeyi tek başına yönetme isteği Sadettin Köpek’in birçok önemli devlet adamını ve komutanı ortadan kaldırmasıyla kendini gösterdi.

Tahta çıkmaya kalkışınca II. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından ortadan kaldırıldı.

Tüm bu gelişmeler merkezî otoriteyi zayıflattı.

BABA İSHAK İSYANI (1237):

Güney Anadolu’daki (Kâhta, Adıyaman ve Maraş) bazı Türkmenler otlak ve mera yetersizliği, devletin kendileriyle fazla ilgilenmediği iddiasıyla Baba İshak adlı bir şeyhin etrafında isyan çıkardılar.

Baba İshak Amasya’ya giderek buradaki Türkmenleri de isyana teşvik etti.

Sivas’ı ele geçirip yağmalayan Türkmenler, üzerlerine gelen bir Selçuklu ordusunu da yenmeyi başardılar.

II. Gıyaseddin Keyhüsrev, Baba İshak üzerine yeni ordular gönderdi. Yakalanan Baba İshak idam edildi.

KÖSEDAĞ SAVAŞI (1243):

Anadolu Selçuklu Devleti’nin Baba İshak İsyanı’nı güçlükle bastırmasını ve merkezî otoritenin bozulmasını fırsat bilen Moğollar Anadolu’ya saldırdılar.

II. Gıyaseddin Keyhüsrev, Moğolları Sivas’ın doğusunda yer alan Kösedağ mevkisinde karşıladı.

Savaşı kazanan Moğollar kısa sürede Sivas, Erzincan ve Kayseri’yi ele geçirip yağmaladıktan sonra İran’a çekildiler.

Kösedağ yenilgisinden sonra Sultan, Moğol Komutanı Baycu Noyan’a elçiler göndererek barış istedi.

Türkiye Selçuklu Devleti, bu anlaşmayla Moğolların denetimine girmiş oldu.

1243 KÖSEDAĞ SAVAŞI’NIN SONUÇLARI

Türkiye Selçuklu Devleti dağılma sürecine girdi.

Selçuklularda taht kavgaları arttı ve Moğollar istediklerini tahta çıkarmaya başladı. Böylece Türkiye Selçuklu Devleti Moğolların egemenliğine girdi.

Merkezî otoritenin bozulması üzerine birçok Türk beyliği ortaya çıktı.

Anadolu yağmalanarak tahrip edildi. Tarımsal üretim düştü. Ticaret yollarının güvenliği kalmadığından ticari faaliyetler azaldı.

Moğol tehlikesinden kurtulmak isteyen birçok Türkmen boyu Batı Anadolu’ya göç ederek buraların Türkleşmesini sağladı.

MOĞOL İSTİLASI SONRASI ANADOLU’NUN SİYASİ VE TOPLUMSAL DURUMU

Türkiye Selçukluları, doğudan gelen Türkmenleri, batıda “uç” adı verdiği Bizans sınırlarına yerleştirdi.

Kösedağ Savaşı sonrasında uçlardaki Türkmenler bağımsız hareket etmeye başladılar.

Anadolu’da Moğol baskısının artması sonucu, birçok Türkmen batıya, uçların bulunduğu bölgelere göç etmek zorunda kaldı.

Bu durum uçlarda ani bir nüfus artışına, dolayısıyla da sosyal ve ekonomik sorunlara yol açtı.

Bağımsız hareket etmeye başlayan Türkmen beyleri bir süre sonra İlhanlı Devleti’ne biat etmek zorunda kaldılar.

İlhanlıların 1336 yılında yıkılmasıyla tamamen bağımsız oldular. Böylece Anadolu’da İkinci Türk Beylikleri Dönemi başladı.

Kösedağ Savaşı’ndan Sonra Anadolu’da Kurulan Türk Beylikleri

Karamanoğulları: Konya civarında kuruldu. Dönemin en güçlü beyliği idi.

Germiyanoğulları: Kütahya civarında kuruldu.

Aydınoğulları: Aydın civarında kuruldu. Denizcilik faaliyetlerinde bulundular.

Menteşeoğulları: Muğla civarında kuruldu. Denizcilik faaliyetlerinde bulundu.

Saruhanoğulları: İzmir ve Manisa civarında kuruldu. Denizcilik faaliyetlerinde bulundu.

Karesioğulları: Balıkesir ve Çanakkale civa­rında kuruldu. Denizcilik faaliyetlerinde bulundu.

Osmanoğulları: Söğüt ve Domaniç civarında kuruldu.

Hamitoğulları: Isparta ve Burdur civarında kuruldu.

Candaroğulları: Kastamonu ve Sinop civarında kuruldu. Denizcilik faaliyetlerinde bulundu.

Ramazanoğulları: Adana ve Tarsus civarında kuruldu.

Dulkadiroğulları: Maraş civarında kuruldu.

Eratna Devleti: Ankara, Tokat, Sivas civarında kuruldu.

MOĞOL İSTİLASI SONRASI ANADOLU’NUN SİYASİ VE TOPLUMSAL DURUMU

Türkiye Selçuklu Devleti alperenleri uç (sınır) bölgelerine yerleştirerek bunların hem fetihlerde bulunmalarını hem de bulundukları bölgelerde İslamiyet’i yaymalarını sağladı.

Bunlar arasından Baba İlyas, Anadolu’da “Babaîlik” adıyla ilk tarikatı kurdu.

Bu tarikatın dışında Anadolu’da Mevlevilik, Bektaşilik, Yesevilik gibi tarikatlar faaliyetlerde bulunuyordu.

Bunlar özellikle Kösedağ Savaşı sonrası Anadolu’da sosyal huzurun bozulması karşısında düzeni yeniden sağlanmasına yönelik büyük gayretler gösterdiler.

Moğol saldırıları sonrası Uçlara giden şeyhler, derviş ve âlimler; bölgede yarattıkları dinî ve millî heyecanla Bizans’a karşı gaza ve cihat mücadelesini başlattılar.

MEVLÂNÂ, HACI BEKTÂŞ-I VELİ VE YUNUS EMRE

Mevlânâ Celâleddîn-î Rumî bir uyarıcı ve yol gösterici gibi davranarak Anadolu’nun karışık dönemlerinde insanlara yeni ufuklar açmaya çalıştı.

Bektaşilik Tarikatı’nın kurucusu Hacı Bektâş-ı Veli Suluca Karahöyük’te bir zaviye kurarak Moğol istilası yüzünden Anadolu’da zor durumda kalan insanlara kucak açtı.

Bektaşilik tarikatından yetişen müritleri ise Anadolu’nun çeşitli yerlerine giderek İslamiyet’i yaymaya çalıştı.

Moğol istilası sonucu Anadolu’da sosyal düzeni sağlamaya çalışan önemli isimlerden birisi de engin hoşgörü anlayışı ile Anadolu halkını etkileyen Yunus Emre idi

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Related Post