Tarih Kursu 11. Sınıf Tarih DERS NOTLARI Değişen Dünya Dengeleri Karşısında Osmanlı Siyaseti (1595-1774)

Değişen Dünya Dengeleri Karşısında Osmanlı Siyaseti (1595-1774)

11. sınıf ders notları

Bu yazımızda güncel müfredata göre hazırladığımız 11. sınıf tarih dersi 1. ünitesi olan Değişen Dünya Dengeleri Karşısında Osmanlı Siyaseti ünitesinin özet ders notlarını paylaşıyoruz. 11. sınıf tarih kitabı özet pdf ders notları sayesinde derslerde daha başarılı olacaksınız. Güncel 11. sınıf Tarih ders kitabına uygun olarak hazırladığımız 11. sınıf tarih dersi notları aşağıdaki konuları kapsamaktadır.

11. sınıf Tarih 1. Ünite

1595-1700 YILLARI ARASINDA OSMANLI DEVLETİ

1596-Haçova Muharebesi

1606-Zitvatorok Antlaşması

1639-Kasr-ı Şirin Antlaşması

1669-Girit’in Fethi

1672-Bucaş Antlaşması

1681-Bahçesaray Antlaşması

1683-II. Viyana Kuşatması

1699-Karlofça Antlaşması

1700-İstanbul Antlaşması

XVII. YÜZYILDA OSMANLI DEVLETİ

OSMANLI DEVLETİ: XVII. yüzyılda fetih politikasını devam ettirdi. Bu nedenle Avusturya ve Safevi Devleti ile sık sık mücadele etti. Ancak bu dönemde devletteki bazı aksamalara bağlı olarak merkez ve taşra isyanları ile uğraşmak zorunda kaldı. Bu gelişmeler devletin yıpranmasına neden oldu.

SAFEVİLER: Osmanlı Devleti’nin doğudaki sınır komşusu.

AVUSTURYA: Habsburg Monarşisi’nin önemli ayağı konumundaydı. Avusturya, Balkanlara açılıp buradaki halkı kendine bağlamak ve Katoliklerin koruyuculuğunu üstlenmek istiyordu.

VENEDİK: İtalya’da yer alan Venedik Coğrafi Keşifler’den dolayı Akdeniz limanlarının önem kaybetmesi ile ekonomik yönden zayıfladı.

LEHİSTAN: Osmanlı sınırları içerisinde yer alan Eflâk, Boğdan ve Erdel nedeniyle Osmanlı Devleti ile siyasi sorunlar yaşadı.

RUSYA: Baltık Denizi’ne ve Karadeniz’e inmeyi, yine Kafkaslar ve Orta Asya’da hâkimiyet kurmayı planlıyordu. Bu amaçla Osmanlı Devleti’ne karşı kurulan Kutsal İttifak’ta yer aldı.

MALTA: Malta Adası, Akdeniz’in ortasında, doğu-batı yönündeki geçiş noktasında bulunuyordu Osmanlı Devleti’ne karşı oluşturulan Kutsal İttifak’ta yer aldı.

XVII. YÜZYIL SİYASİ ORTAMINDA OSMANLI DEVLETİ

Osmanlı Devleti, XVI. yüzyılın sonlarına doğru batıda Avusturya, doğuda Safevilerle mücadele etmiştir.

Bu mücadeleler,

iç isyanlar,

değişen ticaret yollarının Osmanlı ekonomisine olumsuz etkisi,

orduda düzenin bozulması,

Osmanlı Devleti’nin üç kıtaya yayılmış topraklarında merkezî otoriteyi kaybetmesine neden olmuştur.

Not: Bu dönemde kuzeyde yeni bir güç olarak Rusya ortaya çıkmıştır.

DİPLOMASİDE MÜTEKABİLİYET DÖNEMİ

Mütekabiliyet, devletler arasında eşitlik ve denge sağlamak için kullanılan bir yöntemdir. Eşitlik, denklik anlamında kullanılır.

Avusturya, Kanuni Sultan Süleyman zamanında 1533’te imzalanan İstanbul Antlaşması ile Osmanlı Devleti’nin üstünlüğünü kabul etti.

Avusturya Arşidükü (Kralı) Osmanlı vezir-i âzamına denk sayılacak

Uzun süre ılımlı seyreden Osmanlı-Avusturya ilişkileri 1593’te Orta Avrupa’da hâkimiyet kurma mücadelesi sebebiyle bozuldu.

1596’da Haçova Muharebesi ile başlayan bu dönemdeki hâkimiyet mücadelesi, I. Ahmed döneminde 1606’da imzalanan Zitvatorok Antlaşması ile sonuçlandı.

1606’da imzalanan Zitvatorok Antlaşması ile

Avusturya’nın Macaristan için ödediği vergi kaldırıldı.

Avusturya Arşidükü protokol bakımından Osmanlı padişahına denk sayıldı.

Bu anlaşmayla iki devlet arasındaki diplomatik ilişkilerde mütekabiliyet (karşılıklı denk olma durumu) esası belirleyici oldu.

XVII. YÜZYILDA OSMANLI-LEHİSTAN İLİŞKİLERİ

XVII. yüzyılın başlarında Lehistan’ın,

Osmanlı Devleti’nin himayesinde bulunan Eflak, Boğdan ve Erdel’in iç işlerine müdahalesi ve

Osmanlı topraklarına saldırılar düzenleyen Kazakları koruması üzerine II. Osman 1621’de Lehistan Seferi’ne çıktı.

Bir ay devam eden mücadeleden her iki taraf da net bir sonuç alamadı.

Hotin seferinde Yeniçerilerin yetersizliği anlaşılmış ve ilk defa Genç Osman, Yeniçeri Ocağı’nı kaldırmak istemişti.

1672 BUCAŞ ANTLAŞMASI

Rusya ve Habsburglar’la yakınlaşan Lehistan 1672’de Osmanlı Devleti’nin himayesindeki Ukrayna’ya saldırdı.

Bunun üzerine Osmanlı Devleti, Lehistan’a sefer düzenledi.

İki taraf arasında IV. Mehmet zamanında 1672’de Bucaş Antlaşması imzalandı.

Podolya Osmanlıya, Ukrayna ise Osmanlının egemenliğindeki Kazaklara bırakıldı.

Antlaşmaya göre Osmanlı Devleti’ne yıllık ödemesi gereken vergiyi vermek istemeyen Lehistan antlaşmaya karşı çıkıtı.

Antlaşmada yer alan vergi maddesi kaldırıldı. 1676’da antlaşma ikinci kez imzalandı.

Osmanlı Devleti bu antlaşma ile batıdaki en geniş sınırlarına ulaştı.

Osmanlı Devleti Kutsal İttifak savaşları sonrası imzalanan 1699’da Karlofça Antlaşması ile Podolya ve Ukrayna’yı Lehistan’a bırakmak zorunda kaldı.

XVII. YÜZYILDA OSMANLI- SAFEVİ İLİŞKİLERİ

Safeviler Osmanlı Devleti’nin doğuda sınır komşusuydu. Safevi Devleti’nin;

 Kuruluşundan itibaren Osmanlı şehzadelerini kışkırtması,

İpek Yolu üzerinde denetim kurması,

Osmanlı Devleti aleyhine ittifaklara girmesi

Şiilik propagandası yapması,

Osmanlı Devleti ile Safevi Devleti’nin sürekli mücadele etmesine sebep olmuştu.

1590 FERHAT PAŞA ANTLAŞMASI

III. Murat Dönemi’nde (1574-1595) Safeviler’in Osmanlı Devleti topraklarındaki yıkıcı, bölücü faaliyetleri ve İran topraklarından geçen ticaret kervanlarını yağmalamaları tekrar savaşları başlattı.

1590’da imzalanan Ferhat Paşa Antlaşması ile Tebriz, Karabağ, Dağıstan ve Şirvan gibi yerler Osmanlı Devleti’nin eline geçti.

Osmanlı Devleti bu antlaşma ile doğudaki en geniş sınırlarına ulaştı.

OSMANLI- SAFEVİ İLİŞKİLERİ

III. Mehmet Dönemi’ndeki (1595-1603) iç isyanlar ile Osmanlı- Avusturya mücadelesini fırsat bilen Safeviler Tebriz, Nahcivan ve Erivan’ı ele geçirdi.

I. Ahmet Dönemi’nde (1603-1617) Safevilerin saldırıları uzun süreli savaşlara dönüştü. Bu savaşlar 1612’de imzalanan Nasuh Paşa Antlaşması ile sona erdi.

II. Osman (Genç) Dönemi’nde (1618-1622) Osmanlı Devleti’nin Safeviler üzerine sefer düzenlemesi sonucu Serav Antlaşması (1618) imzalandı.

1639 KASR-I ŞİRİN ANTLAŞMASI

IV. Murat (1623-1640), 1635’te İran üzerine düzenlenen Revan Seferi’ni bizzat komuta etmiştir.

Osmanlı ordusunun İstanbul’a dönmesiyle Safeviler tekrar saldırıya geçti.

IV. Murat bunun üzerine Bağdat Seferi’ne çıktı. Bağdat Kalesi’ni

aldı ve Safevilerle 1639’da Kasr-ı Şirin Antlaşması’nı imzaladı.

Revan Safevilerde, Bağdat Osmanlı Devleti’nde kaldı.

İki taraf arasında Zagros Dağları sınır kabul edildi.

Osmanlı Devleti ile İran arasında yapılan Kasr-ı Şirin Antlaşması bazı küçük değişiklikler dışında bugünkü Türkiye-İran sınırını da belirledi.

XVII. YÜZYILDA OSMANLI-VENEDİK İLİŞKİLERİ

Osmanlı-Venedik ilişkileri iki devlet için stratejik öneme sahip olan Akdeniz’de üstünlük kurma mücadelesi ile başladı.

Fatih Sultan Mehmet, Venediklilere bazı imtiyazlar vererek iki devlet arasındaki ilişkilerin uzun süreli barış sürecine girmesini sağladı.

Bu barış süreci Osmanlı karşıtı ittifaklara Venediklilerin dâhil olmasını engelledi.

Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nde Akdeniz’de üstünlüğün Osmanlı Devleti’ne geçmesi denizci bir devlet olan Venediklilerle ilişkilerin bozulmasına neden oldu.

1669 GİRİT ADASI’NIN FETHİ

II. Selim Dönemi’nde Kıbrıs’ın alınması (1571) ile Venedikliler, Akdeniz’de üs olarak kullanabilecekleri Girit’e yoğunlaştı.

Venediklilerle birlikte Girit’e yerleşen Malta ve diğer Hristiyan deniz korsanlarının Türk ticaret ve hac gemilerine zarar vermesi, can ve mal güvenliğini tehdit etmesi dolayısıyla Osmanlı Devleti 1645’te Girit Adası’nı kuşattı.

Venedik, bir taraftan Hristiyan Avrupa ile Osmanlı Devleti’ne karşı yoğun diplomasi faaliyetine başladı, diğer taraftan da Osmanlı Devleti’ni zor durumda bırakmak amacıyla Ege adalarına saldırıp Çanakkale Boğazı’nı abluka altına aldı. 1656’da İstanbul üzerine bir saldırı düzenledi.

Osmanlı Devleti ancak IV. Mehmet döneminde Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’nın çalışmalarıyla 1669 yılında Kandiye Kalesi’ni ele geçirerek Girit Adası’nı fethedebildi.,

XVII. YÜZYILDA OSMANLI-RUSYA İLİŞKİLERİ

Rusya’nın güçlenmeye başlaması XVI. Yüzyılın başlarında gerçekleşti.

Rusya, varlığını sürdürebilmek için sıcak denizlere inmek zorundaydı.

Rusya’nın büyümesi için Osmanlı engelini aşması mutlak bir zaruretti.

XVII. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin içine düştüğü ekonomik ve siyasi buhranlar ile İran savaşları, Rusya’ya zaman zaman bu fırsatı verdi.

Çehrin’deki (Bahçesaray) kale savunmasında Kazaklara yardım eden Rusya Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’ya boyun eğerek çekilmek zorunda kaldı (1678).

1680 yılında bizzat IV. Mehmet’in katılımıyla sefere çıkılması, Rusları telaşlandırdı ve barışa zorladı.

Bahçesaray (1681) antlaşması ile Özi Nehri Osmanlı Devleti ile Rusya arasındaki sınırı oluşturdu.

Bu antlaşma Rus Çarlığı ile Osmanlı İmparatorluğu arasında yapılan ilk resmi antlaşmadır.

XVII. YÜZYILDA OSMANLI-MALTA İLİŞKİLERİ

Malta, Akdeniz’in ortasında doğu-batı yönündeki geçiş noktasını koruyan özel konumu olan, dünyanın en korunaklı doğal limanlarına sahip bir ülkedir.

Kanuni Sultan Süleyman 1522 yılında Rodos Adası’nı aldı. Rodos’taki şövalyeler de Malta Adası’na yerleşti.

Osmanlı gücü Malta’yı kuşattı. 1565 yılındaki şiddetli hücumlar son derece müstahkem Malta surlarını aşamadı.

Malta XVII. yüzyılda hem Osmanlı Devleti’nin karşısında olan denizci güçlerin yanında hem de II. Viyana Kuşatması’ndan sonra oluşturulan Kutsal İttifak’ın içinde yer aldı.

XVII. YÜZYILDA OSMANLI-AVUSTURYA İLİŞKİLERİ

Uzun süre ılımlı seyreden Osmanlı-Avusturya ilişkileri 1593’te Orta Avrupa’da hâkimiyet kurma mücadelesi sebebiyle bozuldu.

1596’da Haçova Muharebesi ile başlayan bu dönemdeki hâkimiyet mücadelesi, 1606’da imzalanan Zitvatorok Antlaşması ile sonuçlandı.

ZİTVATOROK ANTLAŞMASI (1606)

Avusturya’nın Macaristan için ödediği vergi kaldırıldı.

Avusturya Arşidükü protokol bakımından Osmanlı padişahına denk sayıldı.

Osmanlı Devleti dış politikada prestij kaybetti.

Bu anlaşmayla iki devlet arasındaki diplomatik ilişkilerde mütekabiliyet (karşılıklı denk olma durumu) esası belirleyici oldu.

HABSBURG HANEDANI

İlk kez I. Rudolf Dönemi’nde Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’na katılan (1273) Habsburglar, Avusturya’da uzun yıllar (1278-1918) hüküm süren bir hanedandı.

Hollanda’yı, Macaristan’ı, Flemenkleri, Castilla (Kastilya) ve Aragonları evlilikler yolu ile egemenliğine aldı.

OSMANLI-AVUSTURYA İLİŞKİLERİ

Avusturya’nın Osmanlı kontrolündeki Erdel’in iç işlerine karışmasından dolayı Köprülü Fazıl Ahmet Paşa Avusturya Seferi’ne çıktı. Uyvar ve Zerinvar kaleleri alındı. İki taraf arasında 1664’te Vasvar Antlaşması imzalandı.

Uyvar ve Neograd kaleleri Osmanlıda kalacak

Erdel’in iç işlerine Avusturya karışmayacak

 Avusturya savaş tazminatı ödeyecek

II. VİYANA KUŞATMASI (1683)

Vasvar Antlaşması ile sağlanan barış ortamı Katolik Avusturya’nın Protestan Macarları mezhep değiştirmeye zorlaması ile bozuldu.

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, IV. Mehmet’i ikna ederek hem Macarların yardım isteğini yerine getirmek hem de Orta Avrupa’daki Avusturya’nın gücünü kırmak için Viyana üzerine sefer düzenledi.

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Kırım Hanı’na kuşatma esnasında Avusturya’ya dışarıdan yardımın gelmesini engelleme görevini verdi.

Kırım Hanı, Lehistan ordusunun Tuna’yı geçip Osmanlı ordusuna arkadan saldırmasına engel olamadı.

İki ateş arasında kalan Osmanlı ordusu ağır bir mağlubiyet aldı.

1683 yılı, Osmanlı Devleti için zirveden dönüş ve sonun başlangıcı demekti.

KUTSAL İTTİFAK

Viyana Kuşatması sonrasında Osmanlı Devleti’ni Avrupa’dan atma papanın teşvikleriyle Avusturya, Rusya, Lehistan, Venedik ve Malta’nın yer aldığı Avrupa-Hristiyan birliği (Kutsal İttifak) oluşturuldu.

Kutsal İttifak denilen bu haçlı kuvvetleri (1683- 1699) on altı yıl boyunca Osmanlı Devleti’yle savaştılar.

Osmanlı Devleti bu süreçte birçok cephede savaşmıştır.

Bu savaşlarda en ağır yenilgileri Salankamen (1691) ve Zenta’da (1697) almıştır.

KARLOFÇA ANTLAŞMASI (1699)

İngiltere ve Hollanda aracılığıyla Macaristan’ın Karlofça kasabasında, Avusturya, Lehistan, Venedik ile Osmanlı Devleti arasında, 1699’da Karlofça Antlaşması imzalandı.

Lehistan’a Podolya ve Ukrayna; Venedik’e Mora ve Dalmaçya kıyıları; Avusturya’ya ise Banat ve Temeşvar hariç Macaristan’ın tamamı verildi.

Karlofça Antlaşması hükümleriyle Osmanlı reayası olan Katoliklere mezhep hürriyeti verilmesi Avusturya’nın iç politikaya müdahale etmesine imkân tanıdı.

Osmanlı Devleti batıda ilk kez toprak kaybetti.

Antlaşma müzakerelerine katılan Rusya ise uzun vadeli bir barışa yanaşmayarak iki yıllık bir antlaşma imzaladı.

1700 yılında da Osmanlı Devleti ile Rusya arasında imzalanan İstanbul Antlaşması ile Azak Kalesi Rusya’ya bırakıldı.

KARLOFÇA ANTLAŞMASI’NIN ÖNEMİ

Osmanlı Devleti ilk kez müzakere ederek bir antlaşma imzaladı.

Bu barış antlaşmasının imzalanması her şeyden önce Osmanlı Devleti’nin saldırıdan savunmaya geçmesini simgelemekteydi.

Karlofça Antlaşması’ndan sonra devlet idaresinde bürokratik unsurlar, askerî unsurlara göre daha fazla ön plana çıkmaya başladı.

KARLOFÇA ANTLAŞMASININ OSMANLI DIŞ SİYASETİNE ETKİLERİ

Bu dönem, Osmanlı Devleti’nin izlediği dış politikanın yeniden şekillenmesinde ve konjonktürel (şartlara ve memfaate göre) ittifaklar kurmasında da etkili oldu.

Fransa, Osmanlı Devleti nezdinde giderek itibarını kaybetmeye başladı ve bu boşluğu İngiliz ve Hollandalılar doldurdu.

Levant ticaretinde (Doğu Akdeniz ticareti) üstünlüğü elinde bulunduran Fransa, ticari faaliyetlerde büyük düşüşler yaşadı.

Osmanlı Devleti’ne karşı yapılan Haçlı Seferleri yerini Osmanlı ticaretinden daha fazla imtiyaz kopartma yarışına bıraktı.

Ülkenin ekonomik kaynakları ile birlikte moral kaynağı da yok olmuş, yüzyıllardır geliştirilen ve insanlara telkin edilen Müslümanların hâkim millet olduğu olgusu zedelenmişti.

Artık Osmanlı ıslahatları kendi iç dinamiklerinden çok Avrupa ilham alınarak yapılmaya çalışıldı.

Artık yenileşme hareketleri Osmanlı toplum ve siyasi hayatında ön plana çıktı.

Osmanlı Devleti’nin belirli kesimleri Batı yaşam tarzının çekim alanına girdi.

İSTANBUL ANTLAŞMASI (1700)

Viyana’da Osmanlı ordularının bozguna uğraması (1683), Rusya’ya emellerini gerçekleştirme konusunda yeni bir ümit verdi.

Rusya, Osmanlı ordusunun Avusturya ve Venedik ile savaş hâlinde olmasından yararlanarak Karadeniz’e çıkmaya çalıştı.

Azak Kalesi’ni kuşattı (1695). Karadeniz’in kilidi olan bu kaleyi alamadı

Çar I. Petro, ertesi yıl Azak’ı nehirden ve karadan olmak üzere, ikinci defa kuşatıp ele geçirdi (1696).

Azak Kale’si İstanbul Antlaşmasıyla (1700) Rusya’ya bırakıldı. Böylelikle Rusya, Karadeniz’e inme siyasetinde ilk adımı atmış oldu.

Ayrıca bu anlaşmaya göre Rusya, İstanbul’da elçi bulundurabilecekti.

AVRUPALI GÜÇLERİN VE OSMANLI DEVLETİ’NİN DENİZCİLİK FAALİYETLERİ

COĞRAFİ KEŞİFLERİN DENİZCİLİK FAALİYETLERİNE ETKİLERİ

Doğunun zenginliklerine ulaşma isteği coğrafi keşiflerin başlamasında etkili oldu.

Portekiz ve İspanyollar’ın önderliğindeki büyük Coğrafi Keşifler, dünya hakkındaki o zamanlara kadar gelen yanlış ve kısıtlı bilgileri temelinden sarstı ve değiştirdi.

Coğrafi keşiflerin sonuçları

Coğrafi Keşifler, Avrupa’ya umulmadık bir zenginlik sağladı.

Dünya Portekiz ve İspanyol bloğuna ayrıldı.

Dünya’nın bilinen ticaret yolları (Baharat ve İpek Yolu) değişti.

Ticaret sahası iç denizlerden dış denizlere taşındı.

Keşfedilen yeni kıtalardaki eski medeniyetler (İnka, Aztek, Maya) acımasızca imha ve talan edildi.

Sömürgeci ülkeler iş gücü ihtiyacını Afrika’dan taşınan kölelerle telafi etti.

AVRUPA GÜÇLERİNİN DENİZCİLİK STRATEJİLERİ

İspanya ve Portekiz

XVI. yüzyılın sonlarına doğru İber Yarımadası’nda İspanya, Portekiz’i zapt ederek siyasi bütünleşmeyi sağladı.

İspanya ve Portekiz sömürge imparatorlukları uzun ömürlü olmadı.

İspanyol 30 yıl Savaşlarında Fransa’ya yenilerek güç kaybetti.

Portekiz ve İspanya’nın sömürgelerine İngiltere ve Hollanda tarafından el konuldu.

Fransa

Fransa, 1580’li yıllardan sonra sömürge politikasına hız verdi.

İlk sömürgeleri Güney ve Kuzey Amerika’da Karayip Denizi ve adaları oldu.

Bu adalar o zamanlarda sömürge politikası güden bütün Avrupa devletlerinin ele geçirmek istedikleri yerlerdendi ancak bu bölgeye yönelik mücadelelerde Fransa, İngiltere’ye karşı başarılı olamadı.

Fransa sömürgeci ülkeler arasında ilk defa Afrika Kıtası’na yönelen ülke oldu. Afrika sömürgeciliğinde en büyük gelir kaynağını köle ticareti teşkil etti.

Fransa, Avrupa dışındaki sömürgelerinin pek çoğunu, rakibi ve takipçisi olan İngiltere’ye terk etti (1763).

İngiltere

İngiltere, başta Amerika Kıtası olmak üzere yeni keşfedilen bölgelere kendi halkını yerleştirdi.

Kraliçe I. Elizabet (1558-1603) denize hakim olanın ticarete hükmedeceğini düşündü.

İngiltere, 1580’de Levant Company’i (Livınt) Doğu Akdeniz Ticaret Şirketi) kurdu.

Bu şirket, XVII. yüzyıldan itibaren ise neredeyse ticari bir tekel hâline dönüştü .

İngiltere, doğudan batıya büyük bir coğrafyadaki kaynakları kontrol eden bir deniz imparatorluğu hâline geldi.

 Bu süreçte en önemli rakibi Hollanda oldu.

İngiltere, 1714’te Cebelitarık’ı işgal ederek Fransa ve İspanya’nın deniz güçlerini etkisiz hâle getirdi.

Kıtalara yayılmış geniş toprakları, güçlü donanması ve siyasi nüfuzu ile İngiltere’ye bu dönemde “üzerinde güneş batmayan imparatorluk” unvanı verilmiştir.

Bu unvanın verilmesinin nedeni İngiltere’nin kuzey yarım kürede, sömürgelerinin ise güney yarım kürede bulunmasıdır.

Hollanda

Westphalia Barışı (1648) ile İspanya, Hollanda’nın bağımsızlığını resmen tanıdı.

Hollanda, XVII. yüzyılda ticaret ve gemiciliğin gelişmesiyle hızla zenginleşti.

Ekonomik gelişmelerle birlikte güçlenen varlıklı tüccar ve bankerler Hollanda’da aristokratik bir cumhuriyetin de temellerini attı.

1795’ten 1815’e kadar Fransız istilâsına maruz kalan Hollanda, elindeki teknelerin çoğunu kaybetti ve kolonilerinin önemli bir bölümünü de Uzak Doğu’daki ticari rantı paylaşmak istemediği İngilizlere kaptırdı.

Mali durumun bozulması üzerine Batı ve Doğu Hindistan şirketlerini de feshetmek zorunda kaldı.

Rusya

Çar I. Petro’dan itibaren sıcak denizlere çıkma ve dünya ticaretinde söz sahibi olma politikasını prensip edinen Rusya, kendisine yayılma alanı olarak Osmanlı coğrafyasını seçti.

Rusya, karşısında menfaatleri gereğince Osmanlı Devleti’ni destekleyen İngiltere ve Fransa’yı buldu.

Özellikle Kırım, Rusya için çok önemliydi çünkü Kırım; Karadeniz’e, İstanbul’a, Boğazlar’a ve Akdeniz’e açılmanın kapısı konumundaydı.

Rus Çar’ı I. Petro’nun bir diğer hedefi de Balkanlar’daki Slavları kendine bağlamak oldu (Panslavizm). Rusya böylece Balkanlar üzerinden de Ege ve Akdeniz’e açılabilecekti.

İtalya

Ekonomisi genelde deniz ticaretine dayanan İtalya, Coğrafi Keşifler sonrası uluslararası ticaretin Akdeniz’den çok okyanuslara taşınmasıyla XVII. yüzyılda uzun bir durgunluk dönemine girdi.

Avrupa’nın en gelişmiş yarımadası olan İtalya’nın eski ihtişamından geriye bir şey kalmadı.

Bu durumu fırsat bilen İspanyollar Güney İtalya’yı egemenlikleri altına aldılar.

KARADENİZ’DE OSMANLI HAKİMİYETİNİN ZAYIFLAMASI

Osmanlı Devleti, XV. yüzyılda Karadeniz’de; XVI. yüzyılda ise Akdeniz’de hâkimiyetini tesis etmişti.

Osmanlı Devleti Karadeniz’de sadece imtiyaz tanıdığı ülkelerin (Venedik, Fransa, İngiltere ve Hollanda) ticari gemilerinin dolaşmasına izin verdi.

Osmanlı Devleti’nin zayıflamasındaki en önemli dış etkenlerden biri Rusya’nın Çar I. Petro (1682-1725) liderliğinde güçlü bir tehdit unsuru hâline gelmesiydi.

1700 yılında Osmanlı Devleti ile Rusya arasında imzalanan İstanbul Antlaşması ile Azak Kalesi Rusya’ya bırakılmıştı.

Böylece Rusya Karadeniz’e açılmak için sağlam bir üs edinmişti.

Rusya, Karadeniz’de ilk kez 1720 yılında yapılan antlaşma ile serbest ticaret hakkını elde etti.

1739 tarihinde yapılan Belgrad Antlaşması ile Rusya Karadeniz’de gemi bulundurmayacak ancak Rus tüccarları Osmanlı Devleti’nin gemileriyle ticaret yapabilecek denildi.

Rusya, Belgrad Antlaşması ile Azak’a hâkim olsa da bu antlaşma Rus gemilerine Karadeniz’de seyrüsefer (gidiş geliş) hakkı tanımadı.

1770’te Çeşme’de demirli hâlde bulunan donanmanın Rusya tarafından yakılması Osmanlı Devleti için büyük bir felaket oldu.

Ruslar bağımsızlık vaatleri ile bazı Tatar prenslerini kendi taraflarına çekmeyi başarınca 1771’de Kırım’a saldırdı.

Osmanlı Devleti ile Rusya arasında 1768’de başlayan Kırım ve Karadeniz hâkimiyeti mücadeleleri iki devlet arasında 1774 tarihinde imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması ile son buldu. Kırım Osmanlıdan ayrıldı, bağımsız oldu.

Rusya, 1783’te Osmanlı ile yaptığı antlaşması ile Akdeniz, Ege ve Karadeniz’de serbestçe dolaşabilme ve ticaret yapma hakkı elde etti.

1792 tarihinde Osmanlı Devleti ile Rusya arasında imzalanan  Yaş Antlaşmasıyla Osmanlı Devleti Kırım’ın Rusya’ya ait olduğunu resmen kabul etti.

AKDENİZ’DE OSMANLI HAKİMİYETİ’NİN ZAYIFLAMASI

Coğrafi Keşifler sonrası Atlas Okyanusu’na komşu olan ülkelerin ticareti gelişince Akdeniz ticareti eski önemini yitirdi.

Bu durumdan en çok Venedik ve Ceneviz gibi Akdeniz ticaretinde söz sahibi olan ülkeler olumsuz etkilendi.

Osmanlı Devleti de keşiflerden olumsuz etkilenen ülkelerden oldu.

Deniz ticaretini canlı tutmak isteyen Osmanlı Devleti, Avrupalı devletlere kapitülasyonlar verdi.

Bu durum Akdeniz ve Karadeniz’deki ticaretin yabancı devletlerin tekeline girmesine sebep oldu.

Osmanlı Devleti’nin, 1571 İnebahtı Savaşı’nda donanması haçlılar tarafından yakıldı. Bu olaydan Girit Adası Seferleri’ne (1645) kadar Akdeniz’de ciddi bir savaş olmamıştır.

OSMANLI DENİZCİLİĞİNDE KADIRGADAN KALYONA GEÇİŞ

Kadırga: Devletin kuruluşundan XVII. Yüzyılın ikinci yarısına kadar kadırgalar (kürekli gemi) kullanıldı.

Akdeniz’in havasının durgun olması nedeniyle burada yelkenliden çok kadırga tercih edilmiştir.

1534 itibaren Barbaros Hayrettin Paşa ile birlikte, Osmanlı Devleti kendine  has gemi inşa etme ve donanma oluşturma yoluna gitti.

Çektiri denilen modelde yelkeli gemilerde kürek de kullanılarak karma bir sistem uygulandı.

Kalyon: XVII. Yüzyılın ortalarından XIX. Yüzyılın ortalarına kadar  kalyonlar (yelkenli gemi) kullanıldı.

1682 yılından itibaren kalyon üretimi için tersanelerde sistemli çalışmalar yapıldı.

Bu çerçevede Garp Ocakları ( Kuzey Afrika Eyaletleri: Tunus, Cezayir, Trablusgarp) ile iş birliği yapıldı.

Buharlı Gemiler: XIX. Yüzyılın ortalarından yıkılışa kadar kullanıldı.

OSMANLI DEVLETİ’NDE GARP OCAKLARI

Garp Ocakları, Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika’daki üç eyaletine verilen ortak addır. (Tunus,Cezayir ve Trablusgarp)

Barbaros Hayrettin Paşa Cezayir’in,

Koca Sinan Paşa ile Kılıç Ali Paşa Tunus’un,

Turgut Reis Trablusgarp’ın fethinde görev almışlardır.

Garp Ocakları XVI. ve XVII. yüzyılda deniz ticareti ve korsanlık ile zenginleşmişlerdir.

Başlangıçta merkezden gönderilen beylerbeyileri tarafından yönetilmişlerdir. Osmanlı merkezî gücü zayıflayınca Garp Ocakları’nda yerel yönetim güçlenmiştir

1700-1774 YILLARI ARASINDA OSMANLI DEVLETİ

1711 PRUT ANTLAŞMASI

1718 PASAROFÇA ANTLAŞMASI

1730 PATRONA HALİL İSYANI

1739 BELGRAT ANTLAŞMASI

1740 KAPİTÜLASYONLARIN SÜREKLİ HALE GELMESİ

1770 ÇEŞME BASKINI

1774 KÜÇÜK KAYNARCA ANTLAŞMASI

XVIII. YÜZYILDA OSMANLI DEVLETİ’NİN GENEL POLİTİKASI

Osmanlı Karlofça (1699) ve İstanbul(1700) antlaşmalarında kaybettiği yerleri alabilmek için Rusya, Avusturya, Venedik ile mücadele etti.

Ayrıca  doğu’da da İran ile mücadele edildi.

Bu dönemde Padişah II. Mustafa’nın devlet işlerinden uzaklaşarak zamanının çoğunu Edirne’de geçirmesi yeniçeriler ve İstanbul halkı arasında huzursuzluğa neden oldu.

Huzursuzluk 1703 yılında büyük bir isyana dönüştü.

İsyancılar İstanbul’da idareyi ele aldıktan sonra Edirne’ye gelerek II. Mustafa’yı tahttan indirip yerine kardeşi III. Ahmet’i geçirdi. (Edirne Olayı)

III. Ahmet, 1703’te Osmanlı Devleti’nin başına geçmiş, Lâle Devri boyunca padişahlık yapmıştır.

Avrupa’daki gelişmeleri inceleme fırsatı bulmuş ve matbaanın Osmanlı Devleti’ne gelmesi için çok çaba sarf etmiştir.

XVIII. Yüzyılda Osmanlı-Safevi ilişkileri

İran’daki iç karışıklıklar, Afganların İsfahan’dan başlattıkları İran işgali (1722), Rusların Hazar Denizi’nin batı kıyıları boyunca güney Kafkasya’da ilerleyişi (1722) Osmanlı Devleti’nin bölgeye müdahale etmesini zorunlu hâle getirdi.

Osmanlı Devleti 1723 yılında da mezhepsel baskıdan dolayı kendisinden yardım isteyen grupları himaye etmek ve İran topraklarının bütünüyle Rusya’nın eline geçmesini önlemek üzere harekete geçmişti.

Kafkasya’ya kadar ilerleyen Osmanlı ordusu ile Rus ordusu karşı karşıya geldi.

İki ülke arasındaki gergin ortam, Fransa tarafından giderildi ve Osmanlı Devleti ile Rusya arasında İstanbul Antlaşması (1724) imzalandı.

Bu antlaşma ile İran’ın kuzeydeki toprakları Osmanlı ve Rusya arasında paylaşıldı.

İran topraklarını Osmanlı Devleti ile Rusya arasında paylaştıran İstanbul Antlaşması (1724), Safeviler tarafından tepkiyle karşılandı.

1725’te Osmanlı Devleti ile İran arasında cereyan eden siyasi gerginlik bir yıl sonra savaşa dönüştü. İsfahan’ı ele geçiren Nadir Han Safevilerin başına geçti ve ülke içinde birlik sağlandı.

Osmanlı kuvvetleri 1731’de Safevî kuvvetlerini bozguna uğrattı.

1732’de imzalanan Ahmet Paşa Antlaşması ile Aras Nehri’nin kuzeyindeki Azerbaycan toprakları Osmanlılara kalırken Tebriz, Kirmanşah, Hamedan ve Luristan İran’a bırakıldı.

Nadir Han 1733’te Bağdat Seferi’ne çıktı ve Osmanlı kuvvetlerini mağlup ederek Kerkük, Necef ve Kerbela’yı ele geçirdi ama Bağdat’ı kuşattıysa da alamadı.

Osmanlı Devleti ile İran arasında uzun süren mücadelelerden herhangi bir sonuç alınamaması üzerine 1746 yılında iki devlet arasında Kasr-ı Şirin Antlaşması şartlarını içeren Kerden Antlaşması imzalandı.

XVIII. yüzyılda Osmanlı-İran arasında yaşanan son savaşlar İran’ın başına geçen Kerim Han’ın Basra’yı işgal edip Bağdat ve çevresini yağmalaması üzerine yeniden başladı.

İran bu savaşlar sırasında hem Osmanlı Devleti’ne kaptırdığı toprakları hem de Rusya’ya bıraktığı Azerbaycan’ı geri aldı.

Savaşlar Osmanlı birliklerinin karşı taarruza geçerek Basra’yı geri almasıyla sona erdi.

XVIII. Yüzyılda Osmanlı-Venedik-Avusturya İlişkileri

XVIII. Yüzyılın başlarında Venedik, Karlofça Antlaşması’na aykırı olarak Akdeniz’deki Osmanlı ticaret gemilerine zarar vermeye başladı.

Ayrıca Karadağlıları Osmanlı Devleti’ne karşı isyana teşvik edince Osmanlı Devleti, 1715 yılında Venedik’e savaş ilan etti.

Osmanlı Venedik’in eline geçmiş olan Mora Yarımadası’nı geri aldı.

Avusturya, 1715 yılında Osmanlı Devleti’nin Venedik’e savaş açmasını, Karlofça Antlaşması’nın ihlali sayıp Venedik’in yanında yer alarak Osmanlı Devleti’ne savaş açtı.

Avusturya, 1716 Petervaradin Muharebesi’nde başarılı olmasından cesaretlenerek Osmanlı topraklarında hızla ilerledi, Macaristan, Temeşvar ve Belgrad’ı ele geçirdi.

Aynı anda iki devletle savaşan Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ateşkesin sağlanamaması hâlinde Rumeli’nin de elden çıkabileceği tehlikesi üzerine savaşa son vermek istedi.

Kapitülasyonlar nedeniyle Osmanlı topraklarında çıkarları bulunan İngiltere ve Hollanda’nın arabuluculuğu ile Avusturya, Venedik  ve Osmanlı Devleti arasında 1718’de Pasarofça Antlaşması imzalandı.

Bu süreçte Mora Osmanlıda kaldı,

Dalmaçya kıyıları Venedik’e bırakıldı. 

Belgrat, Temeşvar ve Kuzey Sırbistan Avusturya’ya bırakıldı.

Aynı sene Venedik ile bir de ticaret antlaşması imzalandı.

Osmanlı devleti 1739 Belgrat Antlaşması ile Belgrat’ı geri aldı.

XVIII. Yüzyılda Osmanlı-Rus İlişkileri

İsveç Kralı Demirbaş Şarl, 1709’daki Poltava Savaşı’nda Rusya’ya yenilince yaralı olarak Osmanlı Devleti’ne sığınmak zorunda kaldı.

Rusya hem Balkanlar’daki Slav topluluklarını Osmanlı Devleti’ne karşı isyana kışkırtıp hem de İstanbul Antlaşması’na aykırı biçimde Osmanlı sınırına kaleler yaptı.

Osmanlı Devleti’nin İsveç Kralı’nı sınır dışı etmemesinden dolayı gergin ortam bir Osmanlı-Rus savaşına dönüştü.

1711 yılında Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu ile Kırım kuvvetlerinin Prut Irmağı kıyısındaki hücumları karşısında direnemeyen Çar I. Petro ve ordusu kısa sürede kuşatıldı.

Çar I. Petro barış istedi. Prut Antlaşması (1711) imzalandı.

PRUT ANTLAŞMASI (1711)

Rusya, Azak Kalesi’ni Osmanlı Devleti’ne geri verdi ve İstanbul’da elçi bulundurma hakkından vazgeçti.

Rusya, Lehistan’ın iç işlerine karışmayacağını ve Demirbaş Şarl’ın ülkesine serbestçe dönmesine izin vereceğini kabul etti.

Çar I. Petro, ordusunu Prut bataklıklarından kurtarmakla diplomatik bir zafer kazandı.

Prut’tan sonra Rus ordusu yönünü Kafkaslar’a, Azerbaycan’a, İran’a ve Türkistan’a çevirdi.

BELGRAT ANTLAŞMASI (1739)

I. Mahmut döneminde Avusturya ve Rusya ile aynı anda savaşıldı.

Savaş sonunda Fransa’nın araya girmesiyle 1739 Belgrat Antlaşması imzalanmıştır.

Avusturya Pasarofça antlaşması ile aldığı Belgrat’ı geri verdi.

Rusya Karadeniz’de gemi bulunduramayacak, Azak kalesi yıkılmak şartıyla Rusya’ya verilecek.

Belgrat Antlaşması Osmanlı Devleti’nin 18. yy da imzaladığı son kazançlı antlaşmadır.

Belgrat Antlaşmasındaki arabuluculuğundan dolayı 1740 yılında Fransa’ya verilen kapitülasyonlar sürekli hale getirilmiştir.

Savaşın kazanılmasında I. Mahmut zamanında Humbaracı Ahmet Paşa’nın yapmış olduğu ıslahatlar etkili oldu.

1768-1774 OSMANLI- RUS SAVAŞI

Osmanlı Devleti ve Rusya arasında Karadeniz ve Kırım’ın hâkimiyetinden dolayı 1768-1774 yılları arasında yaşanan kara ve deniz savaşları Osmanlı Devleti’nin ağır mağlubiyeti ile sonuçlandı.

Rusya 1770 yılında Çeşme’de Osmanlı donanmasını yaktı.

Bu mağlubiyetlerin ardından I. Abdülhamid döneminde Osmanlı Devleti ile Rusya arasında için 1774 tarihli Küçük Kaynarca Antlaşması imzalandı.

1774 KÜÇÜK KAYNARCA ANTLAŞMASI

Kırım bağımsız oldu ve sadece halkı dinî bakımdan halifeye bağlandı. Osmanlı Devleti 1792 Yaş Antlaşması ile Kırım’ın Ruslara ait olduğunu kabul etti.

Rus gemilerinin iki ülkenin topraklarını çevreleyen denizlerde serbestçe dolaşması kabul edildi.

Osmanlı Devleti Rusya’ya savaş tazminatı ödedi.

Rusya, gerekli gördüğü Osmanlı Devleti yerleşim birimlerinde konsolosluklar açıp kapitülasyonlardan yararlanma hakkı elde etti.

Rusya Osmanlı yönetimindeki Ortodoksların haklarını koruyabilecek.

1774 KÜÇÜK KAYNARCA ANTLAŞMASI’NIN DEĞERLENDİRMESİ

Osmanlı Devleti ilk defa halkı Müslüman ve Türk olan bir yeri kaybetmiştir. (Kırım)

Osmanlı Devleti; halifeliği bir antlaşmada ilk defa kullanmıştır.

Rusya ilk defa kapitülasyonlardan yararlanma hakkını elde etmiştir.

Osmanlı Devleti ilk defa bir devlete kendi iç işlerine karışabilme hakkını tanımıştır.

Belgrat Antlaşması ile kapatılan Karadeniz, Rusya’ya tekrar açılmıştır.

Osmanlı Devleti ilk defa bir devlete savaş tazminatı ödemeyi kabul etmiştir.

OSMANLI- RUSYA- AVUSTURYA SAVAŞLARI

Osmanlı Devleti’nin Rusya’ya mağlup olmasını bir fırsat olarak gören Avusturya, Osmanlı topraklarını ele geçirmeye başladı. Hatta Avusturya ve Rusya ittifakı kuruldu.

Ancak 1789’da yaşanan Fransız İhtilali’nin milliyetçilik akımından etkilenen Avusturya, Osmanlı Devleti ile 1791’da Ziştovi Antlaşması’nı imzalayıp bölgesindeki gelişmelerle ilgilenmek için geri çekildi.

Rusya da Avusturya’ya benzer bir tutum içine girerek Osmanlı Devleti ile 1792’de Yaş Antlaşması’nı imzalayıp bölgesindeki gelişmelerle ilgilenmeye başladı.

Yaş antlaşması ile Kırım’ın Rusya’ya ait olduğunu kabullendik.

Kırım’ın Rusya’ya Bağlanma Süreci

1774 Küçük Kaynarca Antlaşması: Kırım Bağımsız oldu.

1779 Aynalıkavak Tenkihnamesi: Rus yanlısı Şahin Giray Han oldu.

1783 Kırım Ruslar tarafından işgal edildi.

1792 Yaş Antlaşması: Osmanlı Devleti Kırım’ın Rusya’ya ait olduğunu kabul etti.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Related Post