Tarih Kursu 12. Sınıf İnkılap Tarihi DERS NOTLARI 12. Sınıf İnkılap Tarihi 2. Ünite: Milli Mücadele Ders Notu

12. Sınıf İnkılap Tarihi 2. Ünite: Milli Mücadele Ders Notu

12. sınıf

Bu yazımızda güncel müfredata göre hazırladığımız 12. sınıf T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersi 2. ünitesi olan Milli Mücadele ünitesinin özet ders notlarını paylaşıyoruz. 12. sınıf İnkılap Tarihi özet pdf ders notları sayesinde derslerde daha başarılı olacaksınız. Güncel 12 . sınıf İnkılap tarihi ve Atatürkçülük ders kitabına uygun olarak hazırladığımız Milli Mücadele ders notları aşağıdaki konuları kapsamaktadır.

MİLLÎ MÜCADELE’NİN HAZIRLIK ÇALIŞMALARI
BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN AÇILMASI (23 NİSAN 1920)
SEVR ANTLAŞMASI (10 AĞUSTOS 1920)

MİLLÎ MÜCADELE DÖNEMİ’NDE CEPHELER
MUDANYA ATEŞKES ANTLAŞMASI’NDAN LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI’NA KADAR YAŞANAN GELİŞMELER

T.C İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük II. Ünite Milli Mücadele

KUVA-YI MİLLİYE’NİN OLUŞUMUNDAN BÜYÜK MİLLET MECLİSİNE

I. Dünya Savaşı’nın yenik devletlerine imzalatılacak olan barış anlaşmalarının hazırlanması için toplanan Paris Barış Konferansı’nda İzmir ve çevresinin Yunanistan tarafından işgal edilmesi kararlaştırılmıştı.

İtilaf Devletleri, Paris Barış Konferansı’ndan önce, Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasının hemen ardından antlaşmanın 7. maddesine dayanarak işgallere başlamışlardı.

İlk olarak Musul, İngilizler tarafından işgal edilmişti.

Fransızlar da Hatay’ın Dörtyol ilçesini işgal etmişlerdi.

Fransızlara karşı, silahlı ilk halk direniş hareketi de başlamıştı.

İzmir’in İşgali (15 Mayıs 1919)

İstanbul Hükûmeti’ne bu işgalin Mondros Ateşkes Antlaşması’nın 7. maddesi gereğince yapılacağı bildirildi.

Damat Ferit Paşa Hükûmeti’nden gelen emirler gereği, İzmir Valisi İzzet Bey ve Kolordu Komutanı Ali Nadir Paşa’dan işgal hareketine karşı koymamaları ve işgal kuvvetlerine karşı gereken kolaylığın gösterilmesi istendi.

15 Mayıs 1919 sabahında, bir İngiliz gemisinin desteğindeki Yunan ordusu İzmir’e asker çıkardı.

Hukuk-u Beşer gazetesi yazarı Hasan Tahsin, silahını ateşleyerek Yunan bayrağını taşıyan askeri vurdu.

İzmir’de ilk silahlı direniş başlarken Hasan Tahsin de şehit düştü.

Yunanlılar, Aydın, Nazilli, Akhisar ve Ayvalık’ı işgal etti.

Amiral Bristol Raporu:

Yunan birlikleri tarafından gerçekleştirilen katliamlar Avrupa gazetelerinde haber olarak yer almış, Avrupa kamuoyunda tepkiler oluşmuştur.

Amerikalı Amiral Bristol’un başkanlığında bir heyetin Batı Anadolu’da inceleme yapmasına ve bir rapor hazırlamasına karar verilmiştir. Rapora göre:

Rumların İzmir ve çevresinde katledildiği bilgisi yanlıştır.

Bölgedeki Rum azınlığın güvenlikleri tehlikede değildir.

Bölgede Rum nüfusu Türk nüfusundan fazla değildir.

İzmir’in işgali sonrasında bölgede yaşanan çatışma ve katliamların sorumluluğu Yunan tarafına aittir.

Amiral Bristol tarafından hazırlanan rapor, Türklerin haklılığını uluslararası alanda ortaya koyan ilk belgedir.

Kuvay-ı Millîye Hareketi

Kuvay-ı Millîye, Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra, vatanı işgal eden düşmanla ve azınlık faaliyetlerine karşı çarpışan silahlı grupları ve onlara maddi, manevi ya da fikirsel yardımda bulunan herkesi kapsamaktadır.

Halk tarafından işgallere karşı kurulan Kuvayı millîye birlikleri İzmir’in işgalinden sonra ortaya çıkmıştır.

Gönüllülük esasına dayalı birliklerdir.

Askerî disiplinden yoksundur.

Herhangi bir merkezden emir almadan hareket etmiştir.

Bölgeseldir.

Her türlü ihtiyaçlarını halktan karşılamıştır.

İşgalleri sona erdirememiş, ancak düzenli ordu birlikleri oluşturulana kadar işgalci güçleri oyalamıştır.

Cemiyetler

İtilaf Devletleri bir yandan işgal ettikleri yerleri genişletirken, diğer yandan da Anadolu ve Trakya’da bağımsızlık elde etme emeliyle harekete geçen azınlıkları kışkırtıyor ve kullanıyorlardı.

Bu girişimlere karşı kurulan Müdafaa-i Hukuk-u Millîye Cemiyetleri ile bir taraftan siyasi faaliyetler başlarken, diğer taraftan Kuvay-ı Millîye adı altında askerî kurumlar oluşturulmaya başlandı.

Kuruluş amaçları yönünden ele alındığında üç grup cemiyet oluştu.

  • Azınlıkların Kurduğu Cemiyetler
  • Millî Varlığa Düşman Cemiyetler
  • Millî Cemiyetler

Azınlıkların Kurduğu Cemiyetler

Rum, Ermeni ve Museviler tarafından kurulan bu cemiyetlerin ortak amacı, dağılan Osmanlı İmparatorluğu topraklarından pay almak ve kendi devletlerini kurmaktı.

Mavr-i Mira (Kara Gün) Cemiyeti :

Megalo İdea (Büyük Ülkü) amacıyla hareket ediyordu. Rumlar tarafından kurulan cemiyetin ana hedefi Bizans İmparatorluğu sınırlarına yeniden ulaşmaktı.

Yunan Kızılhaçı, Göçmenler Cemiyeti ve Rum İzcilik Okulu tarafından destekleniyordu.

Etnik-i Eterya :

1821’de Yunan isyanını Patrikhane ile birlikte çıkaran cemiyettir.

Mütareke Dönemi’nde Batı Anadolu’da Rum nüfusunun artırılması ve Trabzon dolaylarında Pontus Rum Devleti’nin kurulması için çalışmıştır.

Pontus Rum Cemiyeti

Doğu Karadeniz kıyılarında bir Pontus Devleti kurulması düşüncesi, Yunanistan’ın bağımsızlığını elde ettiği yıllara kadar gitmektedir.

Misyonerlik faaliyetleri de yürüten Merzifon Amerikan Kolejinin etkisiyle 1904’te Pontus Cemiyeti kuruldu.

Ruslar, Rum çetelerinin de yardımıyla Trabzon başta olmak üzere Karadeniz Bölgesi’nin bir kısmını işgal ettiler.

BMM Hükûmeti ancak 9 Aralık 1920’de “Merkez Ordusu” adı altında yeni bir ordu kurduktan sonra, Pontus çetelerine karşı etkili bir mücadeleye girebildi.

1985 yılından itibaren sözde “Pontus Soykırımı” iddialarına hız vermiş, 19 Mayıs gününü sözde “Pontus Soykırımı’nı Anma Günü” olarak kabul eden tarihî gerçeklerle uyuşmayan bir yasa çıkarmıştır.

Taşnak Sütyun ve Hınçak Cemiyetleri

Amaçları Doğu Anadolu’da ve Çukurova yöresinde Ermeni Devleti kurmaktı.

Ermeni Patriği Zaven Efendi tarafından yönetilen Hınçak Komitesi, Mavri Mira Cemiyeti ile de iş birliği yaptı.

Alyans İsrailit ve Makabi Cemiyetleri :

Bu cemiyetlerin amacı Filistin’de İsrail Devleti’nin kurulmasını sağlamaktı.

Osmanlı Devleti’nde yaşayan Yahudilerin ticari çıkarları için uğraşmıştır.

Millî Varlığa Düşman Cemiyetler

Millî varlığa düşman cemiyetlerin çoğu İtilaf Devletleri’nin, özellikle de İngilizlerin desteğiyle kurulmuş ve yönlendirilmişlerdir.

Halkın gücüne dayanarak bağımsızlığın sağlanabileceğine inanmadıkları için İstanbul Hükûmeti’nin politikalarını desteklemişler ya da güçlü bir devletin manda ve himayesini istemişlerdi.

Bu cemiyetlerin faaliyetleri millî birliği bozucu sonuçlar doğurmuştur.

Kürt Teali Cemiyeti :

İngilizlerin desteği ile İstanbul’da kurulan bu cemiyetin amacı, bağımsız bir Kürt devleti kurmaktı.

İslam Teali Cemiyeti :

İstanbul’da bazı medrese hocaları önderliğinde kurulan bu cemiyetin amacı, hilafet ve saltanatı güçlendirerek kurtuluşu sağlamaktı.

Wilson Prensipleri Cemiyeti:

Halide Edip, Ahmet Emin, Refik Halit gibi Osmanlı aydınları tarafından kurulan cemiyet, kurtuluşun ancak Amerika mandasına girmekle mümkün olabileceğini savunuyordu.

İngiliz Muhipleri Cemiyeti :

İngilizlerin desteği ile İstanbul’da kurulmuştur.

Sadrazam Damat Ferit Paşa ve bazı devlet adamlarınca desteklenmiştir.

Cemiyet İngiltere’nin koruyuculuğu altına girmeyi amaçlamıştır..

Hürriyet ve İtilaf Fırkası :

1911’de İttihat ve Terakki’ye karşı olanların kurduğu partidir.

Anadolu’da başlayan kurtuluş hareketini İttihatçıların işi olarak gördükleri için bu harekete karşı çıkmışlardır.

Sulh ve Selamet-i Osmani Fırkası :

Ulema tarafından İstanbul’da kurulmuştur. Ülkenin kurtuluşunun ancak padişah ve halifenin emirlerine uymakla mümkün olacağını savunmuşlardır.

Millî Cemiyetler

İtilaf Devletleri, Mondros Ateşkes Antlaşması’nın 7. Maddesini hukukî dayanak göstererek, ülkenin çeşitli yerlerine asker çıkarmaya başladılar.

Bu gelişmelerden cesaret alan azınlıklar da kendi emelleri doğrultusunda harekete geçerek, Türklere karşı taşkınlıklarını arttırdılar.

İstanbul Hükûmeti’nin bu duruma sessiz kalması karşısında Türk aydınları harekete geçtiler.

Vatanı koruma ve bağımsız yaşama isteği doğrultusunda cemiyetler kurdular.

Bölgesel amaçlı kurulan cemiyetlerin ortak özellikleri

Bölgelerinin Türklüğünü kanıtlamak çabasındaydılar. Bunun için de tarihsel gerçeklerle birlikte nüfus çoğunluğuna önem vermişlerdir.

Wilson İlkeleri’nin 12. Maddesinden yararlanmak istemişlerdir.

Bölge halkının desteğini ve birliği sağlamak için geniş katılımlı kongreler düzenlemişlerdir.

Haklarını savunmak, isteklerini iletmek için Paris Barış Konferansı’na ve İstanbul’daki İtilaf Devletleri temsilcilerine heyetler göndermişlerdir.

Bölgelerini işgalcilere ve azınlıklara karşı savunmuşlardır.

Bu cemiyetler; birbirlerinden habersiz, yörelerin kurtuluşu amacı ile kurulan ve kongreler düzenleyen cemiyetlerdir.

Mustafa Kemâl’in de gayretleri ile Sivas Kongresinde bunlar Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri adı ile birleşmişlerdir.

Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti : (1918)

Merkezi: Edirne’dir.

Amacı: Trakya’daki Rum taşkınlıklarını engellemek, bu bölgenin Yunanistan’a katılmasını engellemektir.

Edirne ve Lüleburgaz’da kongre yapmışlardır.

Trakya’da bağımsız bir Türk devletinin kuruluşunu gerçekleştirmişler, sonra Anadolu hareketine katılmışlardır.

Basın yolu ile Trakya’nın Türk yurdu olduğunu duyurmaya çalışmışlardır.

Millî Kongre Cemiyeti :

İstanbul’da kurulan bu cemiyetin diğer cemiyetlerden farkı, ülke genelinde partiler üstü bir örgütlenmeyi sağlamaktı.

Cemiyetin amacı, Türkler aleyhine basın ve yayın yoluyla yapılan olumsuz propagandaları engellemekti.

Şark (Doğu) Vilayetleri Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti

Merkezi İstanbul’dadır.

Anadolu’nun doğusunda bir Ermeni Devleti kurulması planlarını önlemek ve bölge halkının haklarını savunmak için mücadele etmişlerdir.

Erzurum Kongresi, bu cemiyet tarafından düzenlenmiştir.

İzmir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti :

İzmir’de kurulmuştur.

İzmir ve Ege Bölgesi’nin Türklere ait olduğunu dünyaya kanıtlamak ve bölgenin Yunanistan’a verilmesini önlemek amacıyla mücadele etmiştir.

İzmir Redd-i İlhak Cemiyeti :

 Önce Müdafaa-i Hukuk adını taşıyan bu cemiyet, İzmir’in Yunanistan tarafından işgal edileceğinin öğrenilmesi üzerine kurulmuştur.

Bu işgale karşı silahlı mücadeleyi başlatmıştır.

Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Millîye Cemiyeti:

Trabzon ve civarının Rumlara verilerek bu bölgede Pontus Rum Devleti’nin kurulmasını önlemek; işgallere ve Pontus çetelerine karşı silahlı direnişte bulunmak üzere kurulmuştur.

Erzurum Kongresi’nin toplanmasında Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile birlikte önemli rol oynamıştır.

Kilikyalılar Cemiyeti:

Merkezi İstanbul’dur.

Adana ve çevresini işgal eden Fransızlar ve Fransız ordusunda yer alan Ermenilerin saldırılarına karşı bölgede silahlı direnişi başlatmıştır.

Pozantı Kongresi’ni toplamıştır.

Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a Çıkışı (19 Mayıs 1919)

Mustafa Kemal’in Samsun’a:

Askeri görevi: 9. Ordu Müfettişi,

İdari görevi: Doğu Karadeniz’de meydana gelen Pontus Rum Çeteleri ile yerel milis kuvvetler arasındaki uyuşmazlığı gidermek.

Hukukî görevi: Teftişlerde bulunmak amacı ile Samsun’a çıkmıştır.

İstanbul’dan Samsun’a doğru 16 Mayıs 1919’da Bandırma vapuruyla yola çıkan heyet, 19 Mayıs 1919 sabahı Samsun Limanı’na ulaştı.

Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıktıktan sonra bölgedeki durumu inceleyerek Damat Ferit Paşa Hükûmeti’ne bir rapor gönderdi (22 Mayıs 1919).

Havza Genelgesi (28 Mayıs 1919)

Mustafa Kemal “Anadolu halkını uyarmak” amacı ile Havza’da “İşgallere karşı konulmasını, İstanbul hükümetine protesto telgrafları çekilmesini” isteyen bir genelge yayınlanmış, 30 Mayıs’ta ise bir miting düzenlenmiştir.

Bildiri ile;

İşgallerin protesto edilmesi için mitingler yapılması,

İtilaf Devletleri temsilciliklerine uyarı telgrafları gönderilmesi,

Hristiyan azınlığa karşı saldırı ve düşmanlıklarda bulunulmaması istenmiştir.

İngiltere Damat Ferit Hükûmetine baskı yaparak Mustafa Kemal Paşa’nın geri çağrılmasını istedi.

8 Haziran1919 tarihinde “Geri Dön” çağrısına itibar etmeyen Mustafa Kemal Paşa, 13 Haziran 1919 tarihinde Amasya’ya hareket etti.

Amasya Genelgesi (22 Haziran 1919)

Mustafa Kemal Havza’dan Amasya’ya geçmiştir.

Amasya’da yakın silah arkadaşları Rauf (Orbay) Bey, Refet (Bele) Bey, Ali Fuat (Cebesoy) Bey, Kazım Karabekir Bey (telgrafla) gibi önemli şahıslarla görüşen Mustafa Kemal Amasya Genelgesini yayınladı.

Genelgenin 1-2. maddelerinde Kurtuluş Savaşının gerekçesi,

3-4,maddelerinde Kurtuluş Savaşının amaçları ve

5,6,7. Maddelerinde ise Kurtuluş Savaşı’nın metodunu (yöntem) belirlemiştir.

Amasya Genelgesinin Önemi

Milletin kendi kurtuluş kararını vermesi Türk tarihinde ilk kez oluyordu.

Belge bir uyanış ve bağımsızlık savaşı çağrısıdır.

Kurtuluş savaşının amacı gerekçesi ve metodunu belirlenmiştir.

İstanbul hükümetine ve işgalci güçlere karşı bir başkaldırı vardır.

İlerde kurulacak devletin şeklini ve Cumhuriyet rejimini belirleyen bir belgedir.

Millî egemenlikten bahseden bir belgedir.

Not:

Mustafa Kemal görevden alınacağını öğrenince 7- 8 Temmuz gecesi askerlik görevinden istifa etmiştir.

KONGRELER

İzmir Müdafaa-i Hukuk Kongresi (2-19 Mart 1919)

İzmir’de toplandı. Düşman saldırısına karşı silahlı eylem yapma kararı aldı.

Edirne Kongresi (9-13 Mayıs 1919)

Trakya Paşaeli cemiyeti bu kongreyi gerçekleştirdi. Yunanlılara karşı koyma kararı alındı.

Balıkesir Kongresi (26-30 Temmuz 1919)

Balıkesir de toplandı. Yöresel kararlar alındı. Sivas’a delege göndermemiştir.

Nazilli Kongresi (9 Ağustos 1919)

Nazilli de toplandı. Muğla, Burdur, Antalya illerinde varlık gösterdi. Düşmana karşı örgütlenme kararı alındı.

Alaşehir Kongresi (16-25Ağustos 1919)

Bölgede düşmana karşı örgütlenme kararı alır. Balıkesir kongresinde alınan kararla burada alınan kararlar onaylandı.

Erzurum Kongresi (23 Temmuz-7 Ağustos 1919)

Şark vilayetleri Müdafaa-i Hukuk-u Millîye Cemiyeti ile Trabzon Muhafazaa-i hukuk Cemiyeti’nin birlikte hazırladığı bir kongredir.

Trabzon’da Pontus Devleti kurulacak, Doğu Karadeniz’i içine alacaktı. Doğu Anadolu’da ise, Ermeni Devleti kurulması düşünülüyordu. Bunlara engel olmak gayesi ile toplantı yapıldı.

Kongreye Erzurum, Sivas, Bitlis, Van ve Trabzon temsilcileri katılmıştır.

Erzurum, stratejik olarak, galip devletlerin zor ulaşacakları yerde olması, silah ve cephane depolarının bulunması, 15. kolordunun dağıtılmamış olması ile önemlidir.

62 üye katılmıştır. Mustafa Kemal son anda Erzurum kongresine katılmıştır. Oy çokluğu ile başkan seçilmiştir.

Kurtuluş Savaşının temelini bu kongre oluşturur. Alınan kararlar Millî Mücadelenin temel kurallarıdır.

Erzurum Kongresinin Önemi:

Bu kongre toplanışı ile mahallî, aldığı kararların özellikleri sebebi ile milli bir özelliğe sahiptir.

Ülke bütünlüğü, bağımsızlığı söz konusu edilmiştir.

Mahallî irade yerine millî iradeden bahseder.

Anadolu’da İstanbul hükümeti vazifesini yapmazsa bir hükümetten bahseder.

İlk defa milli sınırlardan bahsedilmiştir.

Manda fikrine ilk kez karşı çıkılmıştır.

Heyeti Temsiliye kurulmuştur.

Kongre kendinden sonraki olayları etkilemiştir. Çünkü;

Sivas’ta alınan kararlar bu kongrenin kararlarına dayanır.

B.M.M. toplanışı ve aldığı kararlar Erzurum kongresine dayanır.

İrade-i milliyeyi hakim kılma Cumhuriyet rejiminin özünü oluşturur.

Erzurum kongresinde oluşan Heyet-i Temsiliye B.M.M. Hükümeti oluşumuna kadar yürütmeyi elinde bulundurmuştur.

Sivas Kongresi (4-11 Eylül 1919)

Amasya Genelgesinde yapılan çağrıdır.

Kongrede yapılan ilk iş Erzurum Kongresinde alınan kararların yurda duyurulmasını sağlamaktır.

İşgalci güçler ve İstanbul hükümeti kongrenin yapılmamasına çalıştılar.

Elazığ valisi Ali Galip Bey’e kongreyi basmak, toplanmadan dağıtmak gayesi ile M. Kemal ve arkadaşlarını tutuklatmak görevi verilmiştir.

Ali Galip Bey görevini yapmamış ve Halep’e kaçmıştır.

Kongre çalışmalarına 38 kişi katılmıştır.

Sivas Kongresinin Önemi

İstanbul hükümetinin Amasya Genelgesi sonrası hakkında tutuklama kararı verdiği M. Kemal’in kongre başkanı olması ile Sivas Kongresi ihtilalci bir yapıya bürünmüştür.

İşgallere karşı çıkılıp mandacılık kesinlikle reddedilmiştir.

Kayıtsız şartsız bağımsızlık ilkesi benimsenmiştir.

M. Kemal millî mücadelenin fiili lideri olmuştur.

Bütün milli cemiyetler tek çatı altında birleştirilmiş ve Anadolu Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti adını almıştır.

Sivas Kongresindeki gelişmeler İstanbul hükümetini etkilemiş, Damat Ferit Paşa ülkeyi yönetemez hâle gelince istifa etmek zorunda kalmıştır (30 Eylül 1919).

Bu durum Temsil Heyeti’nin İstanbul karşısında elde ettiği ilk siyasi başarıdır.

Yeni kabine Anadolu hareketini ciddiye almıştır.

İrade-i Milliye isimli gazete bu kongre sırasında çıkmıştır.

Ali Fuat Paşa ‘’Garbi Anadolu Umum Kuvva-yı Milliye Kumandanlığı” ile görevlendirmiştir.

Amasya Görüşmeleri (20–22 Ekim 1919)

Sivas Kongresi sonrası Damat Ferit Hükûmetinin istifasının ardından yeni hükûmeti kuran Ali Rıza Paşa, Millî Mücadele’ye daha ılımlı bakıyordu.

9 Ekim 1919’da Ali Rıza Paşa, Temsil Heyeti’ne görüşme isteğinde bulundu.

Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti, Ali Rıza Paşa’nın bu talebini millî birlik ve beraberlik açısından önemli bir gelişme olarak değerlendirdi.

Bu gelişmenin ardından Amasya’da 20-22 Ekim 1919 tarihleri arasında bir araya gelindi.

İstanbul hükümetini temsilen Ali Rıza Paşa hükümetinin Bahriye Nazırı Salih Paşa ile Anadolu’daki cemiyetleri temsilen M. Kemal, Rauf Orbay Bekir Sami Bey görüşmelere katıldı.

İstanbul hükümetinin Anadolu’daki Anadolu ve Rumeli müdafaa-i Hukuk Cemiyetini resmen tanıdı.

“Milletin istiklalini, yine milletin azim ve iradesi kurtaracaktır” sözü ülkeye ve dünyaya duyurulmuş oldu.

Mebuslar meclisinin toplanması kararlaştırıldı.

Temsil Heyeti’nin Ankara’ya Gelmesi (27 Aralık 1919)

Ankara’nın Merkez olma nedenleri:

Batı cephesine yakınlığı,

İstanbul’a Ankara’nın Sivas’a göre daha yakın olması,

Ankara’nın haberleşme ve demiryolu gibi ulaşım imkânlarına sahip olması,

Ankara’nın merkezi ve güvenilir bir yer olması,

Buranın kontrolünün Ali Fuat Cebesoy’da olması,

Ankara halkının misafirperver davranışları,

Temsil kurulu (Heyeti Temsiliye) M. Kemal başkanlığında 27 Aralık 1919’da Ankara’ya geldi.

Sivas Kongresi sonrası yayınlanan “İrade-i Milliye” gazetesi, “Hakimiyet-i Milliye” adı ile yayınlanmaya başladı.

Son Osmanlı Mebusan Meclisi ve Misak-ı Millî (12–28 Ocak 1920)

Amasya Görüşmeleri sonrasında Kasım 1919’dan itibaren Meclis-i Mebusan için seçimler yapılmaya başladı.

Seçimlerde Müdafa-i Hukuk Cemiyeti üyeleri başarılı oldu.

İtilaf Devletleri yapılan seçimlere meclisten kendi aleyhlerine bir karar çıkmayacağına inandıkları için karşı çıkmadılar.

Mustafa Kemal Erzurum milletvekili oldu ama güvenlik gerekçesiyle gitmedi.

Meclis 12 Ocak 1920’de faaliyetlerine başladı.

Mustafa Kemal’in kurulmasını istediği Müdafa-i Hukuk grubu yerine Felah-ı Vatan grubu oluştu.

Mustafa Kemal başkan seçilemedi.

Bu durum meclistekilerin padişaha bağlılıklarını göstermektedir.

Misak-ı Millî kararlarını kabul ettiler.

Misak-ı Millî (Ulusal Ant) (Peyam-ı Milli) (28 Ocak 1920)

Misak-ı Millî, çizilen sınırlar içinde tam bağımsızlığın sağlanması için vatanseverlerin ortaklaşa yaptıkları yemin belgesidir.

Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nde hazırlandı 28 Ocak 1920’de kabul edildi.

Erzurum ve Sivas kongrelerinin devamı niteliğinde olan bu millî kararlar, Türk milletinin tarih boyunca birlik ve beraberlik içinde olduğunu açık bir şekilde göstermektedir.

Misak-ı Millî ile birlikte vatanın sınırları belirlenmiştir.

Türk milletinin istekleri tüm dünyaya duyurularak kapitülasyonlar reddedilmiştir.

28 Ocak 1920 günü kabul edilen Misak-ı Millî kararları 17 Şubat 1920’de ilan edildi.

Misak-ı Millî kararlarının önemi:

Türk vatanının milli ve bölünmez sınırı çizilmiştir.

Türk Milleti tam bağımsızlığı benimsemiştir.

Amasya, Erzurum ve Sivas karaları onaylatıldı.

İşgal Devletleri buna karşı tedbir aldı.

İstanbul’un Resmen İşgali (16 Mart 1920)

İngilizler Misak-ı Millî kararlarının Meclis-i Mebusan’da kabul edileceğini beklemedikleri için buna büyük tepki gösterdiler.

13 Kasım 1918’den beri fiilen kontrol ettikleri İstanbul’u 16 Mart 1920’den itibaren ulaşım, haberleşme, emniyet, yönetim ve ekonomik yönden kontrol altına almaya başladılar.

Meclis-i Mebusan-ı dağıttılar.

Vatansever aydın ve yazarları tutukladılar.

Salih Paşa hükümeti görevden ayrıldı.

Damat Ferit hükümeti kurdu.

Mustafa Kemal İstanbul’un işgalini bütün Anadolu’ya duyurmaya çalıştı.

İstanbul’un İşgaline Heyet-i Temsiliye’nin Tepkisi

İstanbul ile her türlü iletişim ve ulaşım kesilecektir.

İtilaf Devletleri subayları tutuklanacaktır.

Banka ve defterdarlıklara el konulacaktır.

Vergiler gönderilmeyecek.

Anadolu’da Heyet-i Temsiliye’nin sözünü dinlemeyenler cezalandırılacaktır.

Anadolu’dan İstanbul’a para ve kıymetli eşya gönderilmeyecektir.

Millî iradeyi yansıtacak bir meclis derhal Ankara’da toplanacaktır.

Yurt genelinde seçim yapılacaktır.

Büyük Millet Meclisi’nin Açılması (23 Nisan 1920)

Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin basılarak dağıtılmasının ardından Türk milleti adına karar verecek bir meclisin açılması zaruri hâle gelmişti.

Mustafa Kemal Paşa 19 Mart 1920’de vali ve kolordu komutanlarına bir genelge göndererek seçimlerin yeniden yapılmasını istedi.

Yapılan seçimler sonunda, yeni seçilen ve İstanbul’dan gelebilen mebusların katılımıyla 23 Nisan 1920’de Ankara’da Büyük Millet Meclisi açıldı.

B.M.M.’nin Özellikleri (I. Meclis):

Devrimci özellik taşır.

Demokrasi uygulamasıdır.

İdealist bir meclistir.

Olağanüstü yetkileri vardır.

Güçler birliği elindedir.

Meclis Başkanı aynı zamanda yürütmenin de başıdır.

Meclis hükümeti sistemi var.

İlk Meclis başkanı Mustafa Kemal’dir.

İstanbul Hükümetine karşı yeni bir devlet kurulmuştur.

İlk Meclis kurucu meclistir.

Yaptığı tek devrim saltanatın kaldırılmasıdır.

Alınan Kararlar:

Mutlak surette hükümet kurulmalıdır.

Geçici olarak bir hükümet başkanı tanımak ya da padişah vekili atamak uygun değildir.

Meclis’in üstünde (B.M.M.) hiç bir güç yoktur.

B.M.M. yasama, yürütme ve yargı, gücünü kendinde toplar.

B.M.M. üyelerinden hükümet oluşur. B.M.M. başkanı hükümetin başıdır.

Padişah- Halife baskı ve zordan kurtulunca, meclisin vereceği karar gereği durumunu belirlenir.

25 Nisan 1920’de 11 kişilik icra vekilleri heyeti (hükumet) oluştu.

İlk çıkan kanun “Ağnam vergisi” dir.

Büyük Millet Meclisine Karşı Ayaklanmalar

İstanbul hükümeti İngilizlerin de gayreti ile B.M.M. çalışmalarını engellemeye çalıştır. Bunun için;

M. Kemal ve arkadaşları için gıyaben ölüm cezası verildi.

Şeyhü’l İslâmdan fetva alınarak Milli mücadeleye katılanların dinsiz oldukları ilan edildi.

B.M.M.’nin haksız yere halktan asker ve malzeme topladığını söyleyerek buna karşı halkın ayaklanmasını teşvik etti.

Bazı kuvayımilliye liderlerinin sahip oldukları gücü kaybetmek istememeleri de isyanlara neden olmuştur.

İstanbul hükümeti aldığı bu kararlar doğrultusunda 1919 yılından başlayarak ülkede ayaklanmalar çıkardı.

1920’de bu ayaklanmalar şiddetlendi. 1923 yılında bastırıldı.

1. Anzavur Ayaklanması (25 Ekim-30 Kasım 1919)

Damat Ferit Paşa Hükûmeti tarafından Millî Mücadele’ye karşı tertip edilmiş ayaklanmalardır. Bu ayaklanmalara İtilaf Devletleri de destek vermiştir.

2. Anzavur Ayaklanması (16 Şubat-16 Nisan 1920)

Anzavur Ayaklanması ve Kuvay-ı İnzibatiye Ayaklanması bu tür ayaklanmalar içerisinde yer almıştır. Bu isyanlar Ethem ve Ali Fuat Paşa’ya bağlı birlikler tarafından bastırıldı.

Kuvay-ı İnzibatiye Ayaklanması (8 Mayıs-23 Mayıs 1920)

Kurtuluş Savaşı’nın başladığı günlerde Osmanlı Padişahının ve İngilizlerin kışkırtmaları ve teşviki ile Milli kuvvetleri yok etmek için hilafet ordusu adı ile kurulan Kuvay-ı İnzibatiye tarafından çıkarılan ayaklanmalardır. Bu isyanlar Ethem ve Ali Fuat Paşa’ya bağlı birlikler tarafından bastırıldı.

Düzce Ayaklanması (13 Nisan-31 Mayıs 1920)

Kurtuluş savaşı sırasında gerek İstanbul Hükümeti’nin ve gerekse İngilizlerin kışkırtması ile milli kuvvetlere karşı girişilen ayaklanmalardır. İstanbul hükümeti tarafından desteklenen Kuvay-ı İnzibatiye Kuvvetleri Düzce’de ayaklanma çıkarmışlardır.

Asiler ilçenin dışında bulunan Müfreze Karargahını basarak, Müfreze Kumandanını esir almışlardır.

Düzce Ayaklanması (8 Ağustos-23 Eylül 1920)

Birinci Düzce isyanından hemen sonra, milli kuvvetlerin Yozgat isyanını bastırmak için görevlendirilmesi üzerine, bu durumdan faydalanmak isteyen

Abaza ve Çerkezler, İkinci defa Düzce ve Hendek dolaylarında ayaklanmışlardır. Bolu dağına gönderilen birlik, gece yarısı asiler tarafından pusuya düşürülmüş ve asiler birçok milli kuvvet subayını şehit etmişlerdir

Pontus Ayaklanması (Kasım 1918 – Şubat 1923)

Mondros’tan sonra işgaller başlamış, azınlıklar ise bu işgallerden cesaret bularak bulundukları bölgede isyan etmişlerdir.

Amaçları:

Karadeniz Bölgesi’nde bir Rum, Doğu ve Güneydoğu illerinde ise bir Ermeni devleti kurmak olmuştur.

Nurettin Paşa Rumların çıkardığı isyanları bastırırken Kâzım Karabekir Paşa ise 15. Kolordu kuvvetleriyle Ermeni isyanlarını bastırmıştır.

Ermeni Ayaklanması (28 Eylül 1920)

28 Eylül 1920’de düzenlenen karşı taarruzla Ermeni saldırıları sona erdi.

Ermeniler, 2-3 Aralık 1920 tarihinde imzalanan Gümrü Antlaşması ile Anadolu’daki toprak taleplerinden vazgeçtiler.

Koçgiri Ayaklanması (6 Mart-17 Haziran 1921)

Damat Ferit Paşa ve İtilaf güçleri Millî Mücadele’yi engellemek ve boğazları ellerinde tutmak, boğazların güvenliğini sağlamak için Düzce, Yozgat Konya bölgelerinde ayaklanmalar çıkarmış; Cemil Çeto, Koçgiri ve Millî Aşireti isyanlarına destek vermişlerdir.

Kuvay-ı Millîye birlikleri bu ayaklanmaları bastırmıştır.

Cemil Çeto Ayaklanması (20 Mayıs-7 Haziran 1920)

Kurtuluş Savaşı sırasında Fransız ve İngilizlerden yardım alarak Bahtiyar Aşireti Reisi tarafından çıkarılan ayaklanmadır.

Bahtiyar Aşireti Reisi olan Cemil Çeto, Kürt Teali Cemiyeti prensiplerine uygun olarak İngilizlerden yardım almış ve Doğu’da bir Kürdistan Devleti kurmak için ayaklanmıştır. Milli kuvvetler bu isyanı bastırmıştır.

Ethem Ayaklanması (27 Aralık 1920-23 Ocak 1921)

Yunanlıların İzmir’i işgalinden sonra, Çerkez Ethem topladığı kuvvetlerle Salihli Cephesi’ni kurmuş ve kendini de cephe komutanı ilan etmişti.

Kuvay-i Seyyare adıyla anılan süvari birlikleri, yalnız istilacı düşmana karşı değil, Anzavur’un ezilmesinde, Düzce, Adapazarı ve Yozgat ayaklanmalarının bastırılmasında yararlılık gösterdi.

Demirci Mehmet Efe Ayaklanması (1 Aralık-30 Aralık 1920)

İlk önceleri Kuvay-ı Millîyeci olup da sonradan İtilaf Devletleri’nin tahrikiyle ayaklanmışlardır. Düzenli ordu kurulduktan sonra bu çete reisleri disipline edilmiş birliklere katılmak istememiş, bulundukları bölgede düzenli orduya karşı isyan etmişlerdir.

Ethem ve Demirci Mehmet Efe isyanları İsmet Paşa’ya bağlı Batı Cephesi kuvvetlerince bastırılmıştır.

Konya Ayaklanması (2 Ekim 1920-22 Kasım 1920)

Kurtuluş savaşı yıllarında baş gösteren ve Konya’nın bir süre isyancıların elinde kalmasına neden olan ayaklanmadır.

1919’daki Bozkır Ayaklanmalarının elebaşlarından olan Delibaş Mehmed, Ankara Hükümeti’ni tanımadığını ilan ederek çoğu asker kaçağı 500 kadar silahlı kişiyle Konya’nın Çumra nahiyesini bastı; nahiye müdürünü tutukladı ve Konya ile haberleşmeyi kesti (2 Ekim 1920).

Ankara Hükümeti Dahiliye Vekili Miralay Refet Bey’i (Bele) ayaklanmayı bastırmakla görevlendirdi. Demirci Mehmed Efe ve Yarbay Osman Bey’e bağlı birliklerinde bastırma harekâtına katılmasıyla ayaklanmacıların gücü iyice kırıldı.

Yozgat Ayaklanması (15 Mayıs-27 Ağustos 1920)

Kurtuluş Savaşı sırasında Hürriyet ve İtilaf Fırkası reisi Çapanoğlu Edip ve Celal tarafından Yozgat ve yöresinde çıkarılan ayaklanmadır. Çapanoğlu Edip ve Celal kardeşlerin kışkırtması ile Yozgat yöresinde, Ankara Hükümeti’ne karşı başlatılan ayaklanma iki ayrı dönemde olmuştur.

İlk ayaklanma Yıldızeli’nde Erzurumlu Hüseyin Nazım ve Kara Mustafa’nın elebaşılığında çıkarılmıştır. Milli Kuvvetler bu ayaklanmayı 30 Aralıkta bastırmaya muvaffak olmuşlardır.

İkinci isyan ise avukat Zileli Ali, Bucak Müdürü Naci ve arkadaşları tarafından çıkarılmıştır. Ayaklanma Yozgat’a da yayılmıştır.

Yozgat isyanını bastırmakla görevlendirilen Çerkez Ethem, kuvvetleri ile birlikte Yozgat’a girmiş, elebaşlarından birçoğunu idam ederek ayaklanmaya son vermiştir.

Millî Aşireti Ayaklanması (1 Haziran-8 Eylül 1920)

Kurtuluş Savaşı sırasında İngilizler ve Fransızların kışkırtması üzerine Urfa’da Milli Aşiret tarafından çıkarılan ayaklanmadır.

Milli Aşiret’in reisi İsmail ile birlikte Halil, Bahur, Abdurrahman ve Mahmut adlı elebaşıları, Doğu’da bir Kürdistan Devleti kurmak düşüncesi ile ayaklanmışlardır (24 Ağustos 1920).

Büyük bir kuvvetle harekete geçen asiler, Viranşehir’i aldıktan sonra Karakeçi Aşireti’ne mensup olanları öldürmüşler, fakat daha sonra yapılan çatışmada, büyük çoğunluğu ortadan kaldırılmıştır.

BMM’nin Ayaklanmalara Karşı Aldığı Önlemler

Büyük Millet Meclisi Karşı Fetva

Damat Ferit Hükumetinin fetvalarına karşı Ankara Müftüsü Rıfat Hoca’dan (Börekçi) 16 Nisan 1920’de Millî Mücadele’yi destekleyen bir fetva alınarak camilerde okutuldu. Böylelikle halk bu konuda bilinçlendirildi.

Hıyanet-i Vataniye Kanunu (29 Nisan 1920)

Asayişin sağlanması için 29 Nisan 1920’de Hıyanet-i Vataniye Kanunu Meclisten çıkarılarak Damat Ferit hain ilan edildi ve vatandaşlıktan çıkarıldı.

Bunun yanında Büyük Millet Meclisine karşı çıkanlar ve ayaklananların vatan haini sayılarak idam cezasına çarptırılacakları halka bildirildi.

Hâkimiyet-i Millîye Gazetesi

Halkın aydınlanması için Ankara’da Hâkimiyet-i Millîye gazetesi çıkartılarak halk gelişmelerden haberdar edildi.

Anadolu Ajansının kuruluşu 6 Nisan 1920

Millî Mücadele’yi desteklemek ve Türk milletini bilinçlendirmek için gazete çıkarılması yeterli olmadı. Bu gazetelerin ihtiyaç duyduğu haber ve malzemelerin, kaynağından alınması gerekiyordu.

Ayrıca bağımsızlık için verilen mücadelenin haklılığı dünya kamuoyuna anlatılmalıydı.

6 Nisan 1920’de “Anadolu Ajansı” kuruldu.

İstiklal Mahkemelerinin kurulması (11 Eylül 1920)

Büyük Millet Meclisi isyancıların, yağmacıların, casusların ve asker kaçaklarının yargılanması için 11 Eylül 1920’de İstiklal Mahkemelerinin kuruldu.

San Remo Konferansı

18-26 Nisan 1920 tarihinde San Remo Konferansı’na katılan İtilaf Devletleri, hazırladıkları barış antlaşmasının taslağını Osmanlıya kabul ettirmek için bir temsilci istedi.

Konferansa Tevfik Paşa başkanlığında bir heyet gönderildi.

Paris’e giden Türk Heyeti 11 Mayıs 1920’de kendilerine sunulan barış şartlarını “Antlaşma şartlarının bağımsız bir devlet anlayışıyla bağdaştırılması mümkün değildir.” diyerek kabul etmedi.

Bu olaydan sonra itilaf kuvvetleri işgalleri genişletmeye başladı.

Sevr Antlaşması (10 Ağustos 1920)

Ankara’da B.M.M. çalışmalarına başlaması, İstanbul hükümetini tanımadığını ilan etmesi, itilaf devletlerinin Osmanlı Devleti ile bir barış antlaşması yapmalarını gerekli hale getirmişti.

18-24 Nisan tarihlerinde San-Remo’da İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcileri bir metin üzerinde anlaştılar.

Mayıs ayında Osmanlı temsilcisine durumu bildirdiler.

Damat Ferit Türk tarafının isteklerini bildirdi ise de, San-Remo kararlarının değişmeyeceği ve 27 Temmuz 1920’ye kadar anlaşmayı imzalamaları istendi.

Toplanan Saltanat Şurası Sevr anlaşmasını kabul ettirdi ve 10 Ağustos 1920 de anlaşma imzalandı. Maarif Nazırı Hadi Paşa Fransa’ya giderek Osmanlı Devleti adına antlaşmayı imzalamıştır.

Sevr Antlaşması’nın maddeleri

İstanbul Osmanlı Devleti’nin başkenti olarak kalacak, ancak Osmanlı Devleti azınlık haklarını gözetmezse elinden alınacaktır.

Boğazlar bütün devletlerin gemilerine açık olacaktır ve Boğazlar Komisyonu tarafından yönetilecektir.

Doğu Anadolu’da bağımsız Ermeni ve özerk bir Kürt Devleti kurulacaktır.

Azınlıklara geniş haklar tanınacaktır (Askerlikten ve vergiden muaf tutulacaklardır.).

Doğu Trakya ve Batı Anadolu Yunanistan’a; Urfa, Antep dahil olmak üzere Suriye Fransa’ya verilecektir.

Musul ve Arabistan dahil Irak İngiltere’ye verilecektir.

Güneybatı Anadolu İtalya’ya verilecektir.

Rodos ve Oniki Ada İtalya’ya, diğer Ege Adaları ise Yunanistan’a bırakılacaktır.

Osmanlı ordusunun ağır silahları bulunmayacak ve 50700 kişiden oluşacaktır.

Kapitülasyonlar bütün devletlere tanınacaktır.

Sevr Antlaşmasının Özellikleri:

Bu anlaşmayı onaylayacak bir meclis olmadığı ve uygulama alanı bulmadığı için “ölü doğmuş bir anlaşmadır” hukuken geçersizdir.

Anlaşmayı imzalayanlar 19. Ağustos 1920’de B.M.M. tarafından vatan haini sayılmışlardır.

Türk Milletini yok saymaktadır.

Sevr Anlaşması ülkeyi sömürge yapan bir anlaşmadır.

KURTULUŞ SAVAŞI

Doğu Cephesi

Berlin Anlaşması ile Rusya ve İngiltere desteği alan Ermeniler, 1. Dünya Savaşı’nda Ruslara Kafkas Cephesinde yardım ettiler.

Ermeniler, Doğu Anadolu’da Wilson ilkelerine bağlı olarak bir Ermeni devletinin kuruluşunu gerçekleştirmek istediler.

Mondros Ateşkes Anlaşmasının 24. Maddesine bağlı olarak bölgenin kendilerine ait olduğunu söyleyen Ermenilerin halka zulüm yaptılar.

Sevr Antlaşması ile Ermeniler devlet kurmaya kalkışınca 1920’de Kazım Karabekir Ermeniler üzerine yürüdü ve Ermeniler barış isterler.

Gümrü Anlaşması (3 Aralık 1920)

Kars ve dolayları B.M.M.’ne bırakılır.

Ermeniler Sevr barış anlaşmasına geçersiz sayarlar.

Bu anlaşma ile Ermeni sorunu çözüldü. Doğu güvenliği sağlandı.

Buradaki birlik, araç ve gereç batıya kaydırılır.

Halkın B.M.M.’ye olan güveni artar. Gümrü anlaması ile B.M.M. ilk kez tanınır.

İlk siyasi ve askeri zafer elde edilir.

Ermenistan BMM Hükûmetinin varlığını tanıyan ilk devlet oldu.

Erivan bölgesinde Sovyet Ermeni Cumhuriyeti kuruldu.

Sovyet Rusya ile yapılan 16 Mart 1921 tarihli Moskova ve 13 Ekim 1921 tarihli Kars antlaşmalarıyla Gümrü Antlaşması teyit edildi.

HARBORD RAPORU

ABD Başkanı Wilson’un isteği üzerine 1919 Eylül’ünde Türkiye’de manda idaresini ve Ermeni iddiaları ve meselesini incelemek üzere 46 kişilik bir heyet kuruldu.

Bu raporda Doğu Anadolu’da Türklerin çoğunlukta olduğu ve bunların Ermenileri tehdit ettiklerine dair hiçbir hareketin görülmediği belirtilmiş ve Ermeniler tamamıyla haksız bulunmuştu.

Güney Cephesi

Bu cephede Fransız ve Ermenilerle mücadele edildi.

Bu cephe savaşlarında Antep’te Şahin Bey, Maraş’ta

Sütçü İmam gibi insanlar etkili oldu.

Antep “Gazi”;

Maraş “Kahraman”,

Urfa “Şanlı” isimlerini aldı.

Burada verilen mücadeleler Sakarya Savaşı

sonunda Fransızlarla yapılan 20 Ekim 1921 Ankara Anlaşması ile sona erdi.

Suriye sınırı bugünkü Hatay dışında belirlendi.

Düzenli Ordunun Kurulması

Kuvay-ı Millîye şefleri bağımsız hareket ettiği için diğer direniş güçleriyle birliktelik sağlanamıyordu.

İhtiyaçlarını halktan karşılayan bu birlikler bazen adaletsiz davranışlar sergileyebiliyordu.

Meclis, 12 Temmuz 1920’de düzenli ordunun kurulmasına karar verdi.

Bunu gerçekleştirmek için de Kuvay-ı Millîye’de bulunan yetenekli milislerin düzenli askerî birliklerin kadrolarına geçirilmesi ve halktan savaşacak yaşta olanların ise askere alınması sağlandı.

Kasım 1920’de ikiye bölünerek Batı Cephesi’nde yeni bir taktik uygulandı.

Batı Cephesi’nin kuzey bölgesine Albay İsmet Bey (İnönü) Bey, güney bölgesine ise Albay Refet Bey (Bele) komutan olarak atandı.

Fevzi Paşa Millî Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı görevlerine atandı.

Sivas Kongresinde Batı Cephesi Kuvayı millîye  kumandanlığına atanan Ali Fuat Cebesoy ise Moskova Büyükelçisi olarak Rusya’ya gönderildi.

I. İnönü Muharebesi (6-10 Ocak 1921)

Neden:

Çerkez Ethem’in ayaklanmasından Yunanlıların yararlanmak istemeleri,

Yunanlıların Ankara’yı almak ve B.M.M.’ni dağıtmak istemeleri,

Türk ordusunun toparlanma ve yeniden teşkilatlanmasının engellenmesi isteği,

Daha önce İzmir ve Bursa’yı ele geçiren Yunanlıların Eskişehir’i de alarak Anadolu’da önemli bir stratejik noktayı ele geçirmek istemeleri

Yunanlılar 6 Ocak 1921’de saldırıya geçtiler.

Sonuç:

6 Ocak’ta başlayan Yunan ileri harekâtı 10 Ocak’ta duruldu.

Halkın savaşma gücü ve B.M.M. desteği arttı.

Yunanlılar ilk kez Anadolu’da düzenli bir ordu ile karşılaştı ve yenildiler.

Kuvva-i Seyyare’nin kaldırılması ve düzenli ordunun kuruluşu kesinleşti.

İsmet İnönü generalliğe yükseldi.

  • Teşkilat-ı Esasiye kanunu kabul edildi.
  • Londra Konferansı toplandı.
  • Afganistan’la dostluk anlaşması imzalandı (1 Mart 1921).
  • İstiklal Marşı kabul edildi (12 Mart 1921).
  • Moskova Antlaşması imzalandı (16 Mart 1921).
  • Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun Kabulü (20 Ocak 1921)

20 Ocak 1921’de kabul edilen Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’yla Türkiye Devleti’nin ilk anayasası düzenlenmiştir.

Teşkilat-ı Esasiye kurucu bir anayasa olarak kabul edilmiştir.

Devletin resmî ismi 3 ve 10. Maddelere göre “Türkiye” olarak belirlenmiştir.

Bu anayasadan önce “Büyük Millet Meclisi” ismiyle anılan Meclis “Türkiye Büyük Millet Meclisi” şeklinde yeniden adlandırılmış ve böylelikle Meclise resmiyet kazandırılmıştır.

İstiklal Marşı’nın Kabulü (12 Mart 1921)

Mehmet Akif Bey Ankara’daki Taceddin Dergâhı’nda yazdığı ve Türk ordusuna ithaf ettiği şiirini yarışmaya gönderdi.

Türk ordusuna hitap edilen bu şiir Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12 Mart 1921 tarihli oturumunda kabul edildi.

Mecliste İstiklal Marşı’nı okuyan ilk kişi Hamdullah Suphi Bey oldu.

İstiklal Marşı daha sonra Osman Zeki Üngör tarafından bestelendi.

Londra Konferansı (23 Şubat- 12 Mart 1921)

I. İnönü Savaşı’nın kazanılması uluslararası alanda büyük yankı uyandırdı.

İtilaf Devletleri Londra’da bir konferans düzenleyerek yapacakları ufak değişikliklerle Sevr Antlaşması’nı, TBMM’ne kabul ettirmeyi planlıyordu.

Konferansta bir uzlaşma sağlanamadı ve konferans bir sonuç alınamadan dağıldı.

Londra Konferansı ile Türk milleti, Millî Mücadeleyi ve haklı davasını Avrupa devletlerine duyurma ve barış yanlısı olduğunu gösterme fırsatı buldu.

Anlaşma devletleri TBMM’yi konferansa çağrılarak hukuken tanıdılar.

Ayrıca bu konferansta İtilaf Devletleri arasındaki fikir ayrılığı iyice derinleşti.

Türk-Afgan Dostluk Antlaşması (1 Mart 1921)

Tarafların amacı:

BMM Hükûmetini tanıtmak,

Karşılıklı olarak yardımlaşmayı sağlamak,

Afganistan TBMM Hükûmetini tanıyan ilk İslam devleti olmuştur.

Moskova Antlaşması (16 Mart 1921)

Tarafların amacı :

İki ülke arasındaki siyasi ve askerî ilişkileri başlatmak, karşılıklı olarak tanınmak,

Sovyet Rusya, TBMM Hükûmetini tanıyan ilk Batılı devlet olmuştur.

II. İnönü Muharebesi (23 Mart-1 Nisan 1921)

Neden:

Londra Konferansından bir sonuç alınamaması ve Türk tarafının konferansı terk etmesi,

Sevr anlaşmasının kabul edilmesini hızlandırmak arzusu ile itilaf devletlerinin Yunanistan’ı kışkırtmaları,

Yunanlıların I. İnönü’deki kaybettikleri prestiji tekrar sağlamak istemeleri,

Yunanlıların Ankara’yı alarak TBMM’yi dağıtmak isteği,

Yunanlıların Pontus Rumlara yardım isteği

Sonuç:

Yunan ordusu yenildi.

Türk Halkının TBMM ‘ye inancı arttı.

M. Kemal «Siz orada yalnız düşmanı, değil, milletin makus tarihini yendiniz.” sözü ile İsmet İnönü’ye moral desteği verdi.

Fransızlar görüşmeler yapmak için Ankara’ya temsilci gönderdi.

İzmir’in Yunanlılara bırakılmasına kızan ve Türk halkının mücadele azmini anlayan İtalyanlar Anadolu’dan çekilmeye başladılar (5 Temmuz 1921)

Eskişehir-Kütahya Savaşları (10-24 Temmuz 1921)

Yunanlıların 10 Temmuzda başlayan bu saldırılar sonunda Afyon, Kütahya, Eskişehir ve Bilecik gibi önemli stratejik yerler elden çıktı.

Türk ordusu fazla kayıp vermeden geri çekildi.

Yunanlılar Sakarya Nehrinin batısına kadar ilerlediler.

TBMM’de değişik görüşler ve kargaşalar baş gösterdi.

Meclisin Kayseri’ye taşınması önerildi.

Türk ordusunun Sakarya nehrinin doğusuna geçirilmesiyle;

Zaman kazanmak

Ordunun eksiklerini tamamlamak

Düşmanı tanımadığı bir alana çekmek amaçlanmıştır.

Maarif (Eğitim) Kongresi (16-21 Temmuz 1921)

Mustafa Kemal Paşa bir yandan cephede düşmanla savaşırken bir yandan da eğitimle ilgili çalışmalar yapıyordu.

15 Temmuz 1921’de, Ankara’da Maarif Kongresi düzenlenerek eğitimin sorunları, okul ve öğretmenlerin durumları tartışıldı ve problemlere çözümler arandı.

Eskişehir-Kütahya Savaşları’nın olduğu bir zamanda eğitim kongresinin düzenlenmesi oldukça önemli bir gelişmeydi.

İstiklal Yolu

Türk tarihinde “İstiklal Yolu” olarak geçen bu güzergâhta Millî Mücadele yıllarında cepheye silah ve erzak gibi malzemeler taşınmıştır.

İstanbul’dan kaçırılan cephaneler bu yol üzerinden Ankara’ya ulaştırılmıştır.

Bu yolu kullanan Şerife Bacı ve Halime Çavuş gibi birçok kişinin kahramanlıkları, sonsuza kadar yaşatılacak niteliktedir.

Mustafa Kemal’e Başkomutanlık Yetkisi (5 Ağustos 1921)

Yunan ordularını yenebilmek ve işgalleri önleyebilmek için kararların ve tedbirlerin acilen alınması gerekiyordu.

TBMM’de başlayan gizli oturumlarda Mustafa Kemal Paşa’ya verilecek olan Başkomutanlık yetkisi tartışıldı.

Çoğunluğun kabulüyle 5 Ağustos 1921’de Mustafa Kemal Paşa, Başkomutan olarak 3 ay süreyle yetkilendirildi.

Her üç ayda bir uzatılan bu yetki, 20 Temmuz 1922’de sürekli hale getirilmiş, cumhuriyetin ilanıyla sona erdirilmiştir.

Tekalif-i Milliye Kararları (Milli Vergi) (7-8 Ağustos 1921)

Tekâlif-i Milliye Emirleri ile Türk ordusunun yiyecek, giyecek, silah ve cephane ihtiyaçlarının karşılanması amaçlanmıştır.

Gıda maddelerinin % 40’ına, karşılığı sonra ödenmek koşuluyla el konulacaktır.

Ulaşım araçları, ordu için her ay 100 kilometre taşıma yapacaktır.

Her evden bir asker için bir kat çamaşır, bir çift çorap ve bir çift çarık toplanacaktır.

Sahipsiz mallara el konulacaktır.

Halk, silahlarını üç gün içinde devlete teslim edecektir.

Zanaatkârlar ordu için devlet hizmetine alınacaktır.

Sakarya Meydan Savaşı (23 Ağustos-13 Eylül 1921)

Neden:

Türk ordusunun önemli yerleri kaybetmesi ve ordusunun Sakarya’nın doğusunda beklemesi,

Yunanlıların Türk ordusuna son darbeyi vurmak istemesi,

Yunanlıların,

Ankara’yı alma,

Sevr’i kabul ettirme,

Pontuslara yardım,

Batılı devletlerin desteğini sürdürmeyi istemesi

Sakarya Meydan Savaşı (23 Ağustos-13 Eylül 1921)

22 gün süren savaşla Türk ordusunun II. Viyana bozgunundan beri devam eden geri çekilişi, taarruza dönüştü.

Yunanlılar batıya doğru çekilmeye başladılar, Taarruzdan savunmaya geçtiler.

Başkomutan sıfatı ile Mustafa Kemal en ileri hatlarda savaşmış, ordunun savaş gücünü arttırmıştır.

“Hattı müdafaa yoktur, Sathı müdafaa vardır” emrini veren M. Kemal vatanın topyekün savunulmasını istemiştir.

Halkın morali ve TBMM’ye olan güveni arttı.

Yunanlılara itilaf devletlerinin güveni sarsıldı.

İtilaf devletleri arası anlaşmazlıklar arttı.

M. Kemal’e “Mareşallik” ve “Gazilik” ünvanları verildi (19 Eylül 1921).

Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan ile Kars Anlaşması yapıldı (13 Ekim 1921).

Fransa ile Ankara anlaşması imzalandı (20 Ekim 1921).

Savaş paralosı “ya istiklal ya ölüm” dür.

Çok sayıda subay öldüğü için bu savaşa Subaylar Savaşı adı da verilmiştir.

Ukrayna ile dostluk antlaşması imzalandı

Kars Antlaşması (13 Ekim 1921)

Sovyet Rusya’yla (Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan) yapılan Kars Antlaşması (13 Ekim 1921) ile Ardahan Türkiye’de, Batum ise Gürcistan’da kalmak şartıyla doğu sınırımız belirlenmiş oldu.

Ankara Antlaşması (20 Ekim 1921)

Sakarya Zaferi’nden sonra 20 Ekim 1921’de Fransızlarla Ankara Antlaşması imzalanarak Hatay hariç güney sınırlarımız belirlendi.

Böylelikle Güney Cephesi kapanmış oldu.

Burada bulunan mevcut Türk birlikleri Batı Cephesi’ne sevk edildi.

İlk kez Sevr Anlaşmasını tanımayan itilaf devleti Fransa olmuştur.

Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebeleri (26 Ağustos-9 Eylül 1922)

Neden:

Yunan ordusunu yurttan atmak,

Misak-ı Milli sınırları içinde düşman bırakmamak ve bağımsız bir Türk devleti kurmak,

İtilaf Devletlerini kesin bir barış antlaşması öncesinde savaş gücü bakımından sıkıştırmak ve üstünlüğü ele geçirmek.

Kütahya-Eskişehir sınırına yerleşmeye çalışan Yunan kuvvetlerine karşı Türk ordusu 4. kez yetkileri süresiz uzatılan Mustafa Kemal önderliğinde saldırıya geçti.

Hedef “Ordular ilk hedefiniz Akdenizdir, ileri!” oldu.

Yunan ordusu Anadolu’dan çekilmeye başladı. 9 Eylül’de İzmir’in kurtuluşu ile, Yunanlılar Anadolu’dan atıldı (18 Eylül 1922).

Türk ordusu itilaf devletlerini ateşkese mecbur ettiler.

Not: Bu savaşta, Kocatepe, Anıttepe, Dumlupınar, Aslıhanlar mücadeleleri Mohaç’tan sonraki en önemli imha hareketidir.

Mudanya Ateşkes Anlaşması (11 Ekim 1922)

Türk ordusu İstanbul ve boğazlar bölgesine ilerlemeye başladı.

İngiltere, savaşa devam edebilmek için sömürgelerinden yardım istedi.

Ancak bu yardım çağrılarına hiçbir şekilde destek bulamadı.

Ayrıca Sovyet Rusya’nın, savaşın devam etmesi hâlinde Türkiye’nin yanında olacağını açıklaması, İngiltere’nin antlaşmaya yaklaşmasında etkili oldu.

İsmet Paşa’nın imzaladığı Mudanya Ateşkes Anlaşması’ndan sonra Refet Paşa (Bele) Doğu Trakya’yı teslim almak üzere harekete geçti. İstanbul’da sevgi ve coşkuyla karşılandı (19 Ekim 1922).

Mudanya Ateşkes Anlaşması askerî zaferleri noktalayan siyasi bir başarı oldu.

İngiltere TBMM’yi resmen tanıdı.

Böylelikle Doğu Trakya ve İstanbul sınırlarımıza katıldı.

Lozan Antlaşması (24 Temmuz 1923)

Kurtuluş Savaşı’nı tamamen bitirecek kalıcı bir antlaşmanın imzalanması gerekiyordu.

Konferans yeri olarak, tarafsız bir yer olan İsviçre’nin Lozan kendi belirlenmiştir.

 Mudanya’daki başarısından dolayı İsmet Paşa gönderilmiştir.

Konferansa İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Japonya, Yugoslavya ve Türkiye temsilcileri katılmıştır.

Boğazların statüsü konusunda Rusya ve Bulgaristan da toplantıya dâhil olmuştur.

ABD ise konferansta gözlemci bulundurmuştur.

Mustafa Kemal, konferansa gidecek olan Türk heyetinden, Kapitülasyonlar ve Ermeni sorunu konularında kesinlikle taviz verilmemesini istemiştir.

Sınırlar:

Türkiye’nin güney sınırı; Fransa’yla imzalanan Ankara Antlaşması’ndaki şekliyle kalacak. Misakımillî’den verilen taviz (Hatay tavizi) devam etmiştir

Meriç Nehri Türkiye-Yunanistan sınırı sayılacak. Yunanistan savaş tazminatı olarak Karaağaç’ı Türkiye’ye verecek.

Gökçeada ve Bozcaada dışındaki Ege adaları Yunanistan’ın olacak.

On İki Ada İtalya’nın olacak.

Türkiye-Irak sınırı (Musul Meselesi) konusunun çözümü, Türkiye ile İngiltere’nin, ileride yapacakları ikili görüşmelere bırakılacak.

Musul ya da Irak Sınırı sorunu Lozan’da çözülemeyen tek sorundur.

Ülkede yaşayan azınlıklar “Türk vatandaşı” sayılacak.

Batı Trakya’daki Türkler ile İstanbul’daki Rumlar hariç; geri kalan Türkler ve Rumlar yer değiştirecek. Sorun tam olarak Atatürk-Venizelos görüşmeleri sonucunda ancak çözülecektir (1930).

Yabancı okulların eğitim ve öğretimini Türk hükûmeti düzenleyecek.

Kapitülasyonlar kaldırılacak.

Boğazlar; başkanı Türk olan uluslararası bir komisyonca yönetilecek.

Boğazlar konusunda taviz verilmiş; egemenlik haklarımız zedelenmiştir.

Osmanlı borçları, Osmanlıdan ayrılan devletlere paylaştırılacak. Türkiye 1954’e kadar borçlarını ödemeye devam etmiştir.

Patrikhane İstanbul’da kalacak. Tüm uğraşlara rağmen, Patrikhanenin İstanbul dışına çıkarılması Avrupalılara kabul ettirilememiştir.

24 Temmuz 1923 Lozan Barış Antlaşması’nın Önemi

Yeni Türk Devleti’nin bağımsızlığı dünya devletlerince kabul edilmiştir.

Osmanlı Devleti’nin sona erdiği kabul edilmiştir. Sevr Antlaşması’nın geçersiz olduğu tescillenmiştir.

Musul Meselesi çözülememiştir.

Hatay’ın Yeni Türk Devleti’nin sınırları dışında kalması ile Misakımillî’den ödün verilmiştir.

Batı Trakya ve Ege adaları kaybedilmiştir.

Boğazlar konusu Türkiye’nin egemenlik haklarına gölge düşürmüştür.

Kapitülasyonların kaldırılması ile Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığı yolunda önemli bir adım atılmıştır.

Yabancı okulların Türkiye karşıtı faaliyetler içine girmeleri engellenmiştir.

Nüfus mübadelesi ile azınlık sorunları azaltılmaya çalışılmıştır.

Milli Mücadele Kahramanları

Şerife Bacı

İnebolu’dan Ankara’ya cephane götüren yaşlı kadın ve erkeklerden biridir.

Ancak kötü hava koşulları sebebiyle Aralık 1921’de donarak hayatını kaybetmiştir.

Kara Fatma (Fatma Seher Hanım)

1. Dünya Savaşına katıldı.

Sivas Kongresi’nde Mustafa Kemal ile görüştü.

Batı Cephesi’nde Yunanlılara karşı savaştı.

Ayşe Hanım

İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali üzerine köy köy dolaşıp asker topladı.

Oğulları şehit olurken kendisi de gazi oldu.

Tayyar Rahmiye Hanım

Adana’da Fransızlara karşı savaşırken şehit oldu.

Şahin Bey

Güney Cephesi’nde Antep Kuvayı Milliye komutanlığı yaptı.

Antep savunmasında şehit oldu.

Ahmet Hulusi Efendi

Denizli müftüsüdür.

İzmir’in işgal günü Denizli’de halka hitap etti.

Rıfat (Börekçi) Efendi

Ankara müftüsüdür.

Milli mücadele yanlısı fetva verdi

Halide Edip Hanım

İzmir’in İşgalinden sonra İstanbul’da düzenlenen mitinglerde halka seslendi.

1. İnönü muharebesinde savaştı. Onbaşı rütbesini aldı.

Türk’ün Ateşle İmtihanı ve Ateşten Gönlek eserlerinde Milli Mücadele yıllarını anlatır.

Ali Fuat (Cebesoy) Paşa

Mustafa Kemal’in okul arkadaşıdır.

Ankara’da 20. Kolordu komutanlığına atandı.

Sivas Kongresi’nde Batı Anadolu Genel Kuvayı Milliye komutanlığına atandı.

Kazım (Özalp) Bey

İzmir’in işgali sonrası burada Kuvayı Milliye birliklerinin oluşturulmasında görev aldı.

Fevzi (Çakmak) Paşa

Osmanlı Devleti’nde Genel Kurmay Başkanlığı ve Harbiye Nazırlığı yaptı.

Sakarya Savaşı’nı kazanılmasında ve Başkomutanlık Meydan Muharebesini kazanılmasında etkili oldu.

Fevzi Çakmak Paşa’ya Büyük Millet Meclisi tarafından 30 Ağustos zaferinden sonra mareşallik rütbesi verildi.

İsmet (İnönü) Paşa

Batı cephesi komutanlığı yaptı.

1. ve 2. İnönü muharebelerinde ordumuza komutanlık etti.

Mudanya ve Lozan görüşmelerinde ülkemizi temsil etti.

Kazım (Karabekir) Paşa

Erzurum 15. kolorduda görev yaptı.

Erzurum kongresinin toplanmasında etkili oldu.

Büyük Millet Meclisi tarafından Doğu Cephesi komutanlığına atandı.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Related Post