Tarih Kursu 12. Sınıf İnkılap Tarihi DERS NOTLARI İnkılap Tarihi 3. Ünite Atatürkçülük ve Türk İnkılabı

İnkılap Tarihi 3. Ünite Atatürkçülük ve Türk İnkılabı

12. sınıf

Bu yazımızda güncel müfredata göre hazırladığımız 12. sınıf T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersi 3. ünitesi olan Atatürkçülük ve Türk İnkılabı ünitesinin özet ders notlarını paylaşıyoruz. 12. sınıf İnkılap Tarihi özet pdf ders notları sayesinde derslerde daha başarılı olacaksınız. Güncel 12 . sınıf İnkılap tarihi ve Atatürkçülük ders kitabına uygun olarak hazırladığımız Atatürkçülük ve Türk İnkılabı ders notları aşağıdaki konuları kapsamaktadır.

T.C İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük 3. Ünite Atatürkçülük ve Türk İnkılabı Ders Notları

TÜRK İNKILÂBI

Osmanlı Devleti XIX. ve XX. yüzyılda çağdaş milletlerden geri kalmamak için çeşitli adımlar atmıştır.

Çağdaşlaşma adına birçok kanunlar çıkarılmış ve “ıslahat” adı verilen pek çok yenilikler yapılmıştı ama başarılı olunamamıştır.

XX. yüzyılda, Atatürk önderliğinde birçok alanda yeni kurumlar oluşturuldu.

Çağın gereklerine uymayan eski kurumlar yenilendi.

Türk milletinin tarihî birikimleri esas alınarak yapılan tüm bu çağdaşlaşma çabalarına Türk inkılabı adı verilir.

Türk inkılabının esasları Atatürkçü düşünce sistemini oluşturur.

ATATÜRK İLKELERİ

Türk toplumunun ihtiyaçlarından doğmuştur.

Temelinde Türk kültürü vardır.

Herhangi bir dış baskı, zorlama ve taklitçiliğe dayalı değildir.

Akla ve bilime dayalıdır.

Anlam ve amaç bakımından birbirini tamamlayan bir bütündür.

Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmayı amaçlar.

Milliyetçilik duygusuna dayalıdır.

Türk İnkılabı ile uygulamaya konulmuştur.

5 Şubat 1937’de, 1924 Anayasası’nda yapılan bir değişiklikle, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nitelikleri olarak kabul edilen Atatürk İlkeleri anayasaya girmiştir.

Temel ilkeler:

  • Milliyetçilik (Ulusçuluk) 1919
  • Halkçılık 1920
  • Cumhuriyetçilik 1923
  • Laiklik 1924
  • Devletçilik 1931
  • İnkılapçılık

Cumhuriyetçilik

Atatürkçü düşünce sisteminin dayanağı olan en temel ilke cumhuriyetçiliktir.

Cumhuriyet, milletin egemenliğini kendi elinde tuttuğu bir devlet şeklidir.

Cumhuriyet’te egemenlik; kişi, zümre, sınıf gibi toplumun bir kısmına değil tüm halka aittir.

Cumhuriyet yönetiminin esası; halkın ülke yönetiminde kendisini temsil edecek devlet başkanını, yöneticileri ve temsilcileri, anayasada belirlenen sürelerde, seçim yoluyla işbaşına getirmesidir.

1919’da başlayan Millî Mücadele, kongrelerde alınan kararlarla, millî iradeyi esas alarak yürütülmüştür. 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılmasıyla cumhuriyet yönetimine doğru giden süreç hızlanmıştır.

29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanıyla yeni Türkiye Devleti resmî olarak, millî egemenliğe dayalı bir yönetime kavuşmuştur.

Cumhuriyet yönetimlerinin temel ilkelerinden biri de devletin yasama, yürütme ve yargı güçlerinin birbirinden ayrı olması anlamına gelen “kuvvetler ayrılığı”dır.

“Türk Devleti’nin yönetim şekli Cumhuriyettir” İlkesi 1924 anayasasından itibaren bütün anayasamızda yer almıştır.

TBMM’nin açılması, saltanatın kaldırılması, Halifeliğin kaldırılması, Cumhuriyetin ilanı 21 ve 24 Anayasalarının kabulü, çok partili hayat denemeleri ilgili inkılaplar Cumhuriyetçilikle ilgilidir.

Atatürkçü düşüncenin en büyük hedeflerinden birisi millî egemenliktir.

Milliyetçilik

Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı ırkçılığı reddeder. Laiktir, barışçı ve insancıldır. Türk Milletini çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmayı amaç edinir.

Bu ilke Kurtuluş Savaşımızın çıkış noktasını oluşturmuştur.

Yeni Türk harflerinin kabul edilmesi

Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’nun kurulması

Kapitülasyonların kaldırılması

Kabotaj Yasasının kabulü

Türk Parasını Koruma Kanununun kabulü. Merkez Bankasının kurulması

Yabancıların kurduğu bazı işletmelerin millileştirilmesi

Misakımilli’nin kabul edilmesi

Erzurum ve Sivas kongrelerindeki Vatan bir bütündür parçalanamaz kararı.

Halkçılık

Halkçılık ilkesi, ülke sınırları içinde yaşayan değişik sosyal grupların mutluluk ve refahını artırmayı amaçlar. Halkçılıkta eşitlik esastır. Halkçılık ilkesi; cumhuriyetçilik ve milliyetçilik ilkelerinin doğal (zorunlu) bir sonucudur.

Aşar Vergisi’nin kaldırılması

Kılık-Kıyafet Kanununun kabulü

Medeni Kanunun kabulü

Kadınlara siyasal haklar verilmesi

Soyadı Kanununun kabul edilmesi

Unvan ve lakapların kaldırılması

İlköğretimin zorunlu hale getirilmesi

Sosyal devlet anlayışı halkçılık ilkesiyle ilgilidir.

Devletçilik

Devletçiliğin esası, başta ekonomi olmak üzere her alanda devletin planlamacı bir tutum takınmasıdır.

Devletçilik ilkesi, devletin planlama görevinin yanında bireysel faaliyeti ve çalışmayı da kabul eder.

1933’te planlı kalkınmaya geçiş anlamı taşıyan Devletçilik ilkesi bu yıldan itibaren uygulamaya konulmuştur.

Demir, çimento, şeker fabrikalarının kurulması

Sümerbank ve Etibank’ın kurulması

I. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın hazırlanması devletçilikle ilgilidir.

Laiklik

Bir kavram olarak laiklik, dinî olanla dünyevi olanın birbirinden ayrılmasıdır.

Laiklik yoluyla devlet yaşamında aklın ve bilimin egemen olması sağlanır.

Saltanatın kaldırılması

Halifeliğin kaldırılması

Şeriye ve Evkaf Vekaletinin kaldırılması

Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabulü

Medreselerin kapatılması

Maarif Teşkilatının kurulması

Kılık-Kıyafet Kanununun kabulü

Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması

Türk Medeni Kanununun kabulü

1924 Anayasasında yer alan Devletin dini İslamdır hükmünün 1928’de Anayasa dan çıkarılması

Anayasa’ya 1937′ de Laiklik maddesinin konulması

Cumhurbaşkanı ve vekil yemin şeklinin değiştirilmesi

İnkılapçılık (Devrimcilik)

Toplum düzenini ve yapısını daha iyi duruma getirmek için yapılan köklü değişikliklere inkılap denmektedir.

Türk toplumunu çağın gerisinde bırakan kurumları ortadan kaldırmak veya bu kurumları yeni gelişmelere uygun hâle getirmektir.

İnkılapçılık ilkesi çağdaşlaşmayı sağlayan güçtür.

İnkılapçılık ilkesinin uygulanması, Cumhuriyet’in ilk yıllarında aydın bir nesil oluşmasına zemin hazırlamıştır.

Atatürk inkılapları çerçevesinde yapılan her yenilik hareketi, Atatürkçü düşüncenin inkılapçılık ilkesi kapsamında değerlendirilir.

Saat, ölçü, takvim, hafta tatili konularında yapılan değişiklikler İnkılapçılık ilkesi ile ilgilidir.

İNKILAPLAR

SİYASİ ALANDA YAPILAN İNKILAPLAR

  • Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
  • II. TBMM Açılması (11 Ağustos 1923)
  • Ankara’nın Başkent Oluşu (13 Ekim 1923)
  • Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)
  • Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)
  • Anayasa Hareketleri

Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)

Nedenleri:

Saltanatın varlığının millet iradesi ile uyuşmaması,

Lozan Konferansına TBMM yanında İstanbul hükümetinin de çağrılması (iki başlığı ortadan kaldırmak),

TBMM açılışı ile saltanatın varlığının gereksizliği (Millet iradesinin gerçekleştirilmesi),

16 Mart 1920’de İstanbul’un işgali ile Saltanatın işlerliğini kaybetmesi,

Dini otorite ile siyasi otoritenin ayrılarak, Laikliğe geçişin hızlandırılmak istenmesi.

Sonuçları:

 Lozan Konferansı’nda Türkler arasında ikilik çıkması önlenmiştir.

Millî egemenliğin önündeki önemli bir engel ortadan kalkmıştır.

Devrimlerin ve çağdaşlaşmanın önündeki önemli bir engel ortadan kalkmıştır.

Osmanlı Devleti siyasî olarak resmen sona ermiştir.

l. TBMM kayda değer tek devrimini yapmıştır.

 Son padişah Vahdettin ülkeyi terk etmiştir.

Abdülmecit Efendi TBMM tarafından halife ilan edilmiş.

II. TBMM Açılması (11 Ağustos 1923)

23 Nisan 1920 yılında kurulan Meclis kurucu meclisti.

Savaş sonrasında meclisin yenilenmesi düşüncesi ağırlık kazandı. Çünkü:

M. Kemal’e karşı saltanatın kaldırılması ile bir muhalefetin oluşması,

I. TBMM’nin savaş sırasında yıpranması,

Yeni Türk Devletini çağdaşlaştırma düşüncesi,

M. Kemal daha önce oluşan Müdafaa-i Hukuk grubunu esas alarak 9 Eylül 1923’te yeni Türkiye’nin ilk siyasi partisini (Halk Fırkası) kurdu.

II. Meclis 11 Ağustos 1923’te açıldı.

Saltanatın kaldırılması dışında inkılapları gerçekleştiren meclis bu meclistir.

Ankara’nın Başkent Oluşu (13 Ekim 1923)

İstanbul boşaltılınca (6 Ekim 1923), yeni başkentin neresi olacağı konusu gündeme gelmiştir. Ankara, yasayla başkent sayılmıştır.

Bu tercihte Ankara’nın coğrafi, jeopolitik ve stratejik konumu rol oynamıştır.

Ankara’nın sahip olduğu konumun ülkenin savunmasında ve idaresinde avantaj oluşturacağı düşünülmüştür.

Ankara, TBMM’de 13 Ekim 1923’te çıkan kanunla resmen Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti oldu.

Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)

Nedeni:

TBMM’nin açılmasıyla Ulusal Egemenlik ilkesi yürürlüğe konmuş, dolayısıyla Cumhuriyet yönetimi fiilen uygulanmaya başlanmıştır.

II. Meclisin görevine başlamasına rağmen bir türlü hükümeti kuramaması, bir hükümet bunalımının yaşanmasına neden olmuştur.

Hükümet bunalımının Meclis Hükümeti Sistemi nedeniyle aşılamaması, kabine sistemine geçmek dolayısıyla da Cumhuriyeti ilan etmek için uygun bir ortam yaratmıştır.

Böylelikle 29 Ekim l923‘te bir Anayasa değişikliğiyle Cumhuriyet ilan edilmiştir.

Sonuç:

Devlet rejiminin adı konuldu, devlet başkanlığı sorunu çözümlendi.

Meclis Hükümeti sisteminden Kabine Sistemine geçildi.

Yapılacak yeni inkılaplara ortam hazırlandı.

İlk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, meclis başkanı Fethi Okyar, başbakan ise İsmet İnönü olmuştur.

Cumhuriyet’in ilanı Milli egemenliğe geçişte en önemli adımdır.

Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)

Hazreti Muhammed’in vefatıyla İslâm devletlerinde devlet işlerinin yürütülmesi işini halifeler üstlendiler.

Devlet başkanları halife ismi ile birlikte anıldı.

Memluklerin ortadan kalkması ile Yavuz Sultan Selim Döneminde Osmanlı Devlet’ine geçen halifelik (1517), Saltanatın kaldırılmasına kadar (1 Kasım 1922) saltanatla birlikte anılan bir siyasi güç oldu.

Saltanatın kaldırılması ile halife, siyasi yetkilerinden ayrılıp dini yetkiler ile varlığını sürdürdü.

Eski rejim yanlıları Cumhuriyet’e karşı muhalefetlerini ifade edebilmek için halife Abdülmecit etrafında etkili olmaya başladı.

Nedenleri:

Halifeliğin cumhuriyetçi, demokratik, laik, çağdaş ilkelerle bağdaşmaması

Halifeliğin ümmetçilik, TBMM’nin ise milliyetçilik ilkesini esas alması

TBMM’nin Türk milletinin temsilcisi ve en yetkili yönetim organı haline gelmesi

Abdülmecit Efendi’nin TBMM’nin iç ve dış politika ilkelerine uymaması

Abdülmecit Efendi’nin hâlâ otoriteymiş gibi davranması ve çeşitli görüşmeler ve törenler yapması

Hintli Müslümanların liderlerinin yazdıkları mektup ile Türkiye’nin iç işlerine karışması

Sonuç:

TBMM 3 Mart 1924’te kabul ettiği bir yasayla Halifeliği kaldırmıştır.

Aynı kanunla Osmanlı ailesi üyelerinin de yurt dışına çıkarılmaları, ileride saltanat ve halifelik iddiasında bulunmamaları için kabul edildi.

Tevhid-i Tedrisat (Öğretimin Birleştirilmesi) Kanunu kabul edildi.

Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile tüm okullar Millî Eğitim Bakanlığına bağlanarak, eğitim ve öğretimde birlik ve denetim sağlanmıştır. Bu kanun sonucunda medreseler kapanmıştır.

Vakıf, medrese ve ibadethaneleri denetleyen Şeriye ve Evkaf Vekâleti kaldırılmıştır. Din işleri ve kurumlarının yönetimi için Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur. Başına ise Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi getirilmiştir.

Vakıfları kontrol etmek amacıyla Vakıflar Müdürlüğü kurulmuştur.

Erkanıharbiye Vekâleti kaldırılmıştır. En yüksek askerî makam olarak Genelkurmay Başkanlığı kurulmuştur.

3 Mart 1924’te kabul edilen bu kanunla laik devlet düzenine geçişte önemli bir adım atıldı.

Anayasa Hareketleri

Millî Mücadele Dönemi’nde TBMM açıldığında Osmanlı Kanun-ı Esasi’si yürürlükteydi.

20 Ocak 1921’de TBMM yeni bir anayasa kabul etti. İlk anayasa olan Teşkilat-ı Esasîye  23 madde ve bir ek maddeden oluştu.

Cumhuriyetin ilanı ile birlikte savaş döneminin olağanüstü şartlarında yapılan Teşkilat-ı Esasîye yeni dönemin ihtiyaçlarını karşılayamadı.

20 Nisan 1924’te yeni anayasa TBMM’de kabul edilerek yürürlüğe girdi.

1924 Anayasası, 27 Mayıs 1960 askerî darbesine kadar yürürlükte kalmıştır.

HUKUK ALANINDA YAPILAN İNKILAPLAR

  • 1921 Anayasası (Teşkilat-ı Esasiye) 20 Ocak 1921
  • 1924 Anayasası (20 Nisan 1924)
  • Türk Medeni Kanununun Kabulü (17 Şubat 1926)
  • Diğer Kanunlar
  • Kadınlara Siyası Hakların Tanınması

Osmanlı Devleti’nde hukukun kaynağı İslam dini ve geleneklere dayanırdı.

 Kapitülasyonlar, Konsolosluk Mahkemeleri ve Karma Mahkemeler devlet içinde hukuk birliğinin sağlanmasını engelliyordu.

II. Mahmut ve Tanzimat döneminde gerçekleştirilen kanunlaştırma hareketleri tam anlamıyla amacına ulaşamamıştı.

Bu dönemde yeni kanunların çıkarılmasına karşı eski kuralların varlığını koruması hukuk alanında ikili bir sistemin ortaya çıkmasına neden olmuştu.

Cumhuriyetin devraldığı hukuk sistemi bir hukuk birliğinden yoksun, sorunlar çözmekten uzak ve çağın gerisindeydi.

1921 Anayasası (Teşkilat-ı Esasiye) 20 Ocak 1921

l. TBMM tarafından hazırlanmıştır.

Kurucu bir anayasadır.

Çerçeve bir anayasadır; ayrıntısızdır.

Savaş dönemi olduğundan, ayrıntılı bir anayasa hazırlanamamıştır.

Millî iradeyi üstün tutmuştur.

Meclis hükûmeti sistemini benimsemiştir.

Güçler birliğini benimsemiştir; tam demokratik değildir.

TBMM şeriat işlerini de yürütür.” demektedir; laik değildir.

1924 Anayasası (20 Nisan 1924)

II. TBMM tarafından hazırlanmıştır.

Millî iradeyi üstün tutmuştur.

Kabine sistemini benimsemiştir.

Devletin dini İslam’dır.  maddesi 1928’de kaldırılmış, 1937’de Atatürk ilkeleri” konmuş; anayasa böylece sonradan laikleştirilmiştir.

Türk Medeni Kanununun Kabulü (17 Şubat 1926)

Osmanlı Devletinin ilk medeni kanunu olan ve 1876’da yürürlüğe giren Mecelle toplumun ihtiyaçlarını karşılamak için yetersiz kalmıştır.

Cumhuriyetin ilanından sonra hukuk sistemi laikleştirilmiştir.

En son hazırlanmış olması, çağın ihtiyaçlarına en iyi şekilde cevap vermesi gibi nedenlerden dolayı İsviçre Medeni Kanunu kabul edilmiş (17 Şubat 1926) ve yürürlüğe sokulmuştur (4 Ekim 1926).

Türk Medeni Kanununun Kabulüyle

Aile hukukunda kadın, erkek eşitliği sağlandı.

Çok eşle evlilik yasaklandı. Evliliklerde resmi nikah zorunlu kılındı.

Mirasta kadın erkek eşitliği sağlandı.

Boşanma hakkı kadına da tanındı.

Kadınlara istediği mesleği seçme hakkı getirildi.

Dinsel ve mezhepsel ayrımlara son verildi.

Türk Medeni Kanun ile Patrikhanenin ve Konsoloslukların mahkeme kurma ve nikah kıyma yetkileri sona erdirildi.

Medeni Kanun kadına siyasi alanda eşitlik getirmemiştir.

Medeni Kanun ile ülkede “hukuk birliği” sağlanmıştır.

Diğer Kanunlar

Türk Ceza Kanunu: 1 Temmuz 1926’da yürürlüğe girdi. İtalya’dan alınmıştır.

Türk Ticaret Kanunu 29 Mayıs 1926’da Alman ve İtalyan Ticaret Kanunundan etkilenilerek hazırlanmıştır.

Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu: 18 Haziran 1926’da yürürlüğe girmiş. İsviçre’den alınmıştır.

Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu: 4 Nisan 1929’da kabul edilmiş ve Almanya’dan alınmıştır.

İcra ve İflas Kanunu: Nisan 1929’da çıkarılmış ve İsviçre’den alınmıştır.

Kadınlara Siyası Hakların Tanınması

Türkiye’de kadınlar 20 Mart 1930’da belediye seçimlerinde seçme hakkı kazandılar.

1933’te Köy Kanunu’nda muhtar seçme ve köy heyetine seçilme hakkı düzenlendi.

Milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkına ise 5 Aralık 1934’te yapılan anayasa değişikliğiyle kavuştular.

8 Şubat 1935’de ilk defa meclis seçimlerine katılan Türk kadınları mecliste 18 sandalye elde ettiler.

EĞİTİM ALANINDA YAPILAN İNKILAPLAR

  • Tevhid-i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924)
  • Maarif Teşkilatı Kanunu (2 Mart 1926)
  • Harf Devrimi (1 Kasım 1928)
  • Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti’nin kuruluşu 1931
  • Türk Dili Tektik Cemiyeti’nin kuruluşu (Türk Dil Kurumu) 1932
  • Üniversite Reformu (1933)
  • Güzel Sanatlar ve Spor alanlarında yapılan çalışmalar

Eğitim ve Kültür Alanında Yapılan İnkılaplar

Osmanlı medreseleri Kuruluş ve Yükselme dönemlerindeki ileri durumunu kaybetmiştir.

Medreselerin yanı sıra Osmanlı Devleti içinde yabancı ve azınlık okullarının bir arada olması kültür çatışmalarını doğurmuştur.

l. Dünya Savaşı’nda  ve Kurtuluş Savaşında eğitimli nüfusun önemli bir kısmı kayıp verilmiştir.

Tevhid-i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924)

Tüm okullar MEB’e bağlanarak eğitim öğretimde birlik sağlanmıştır.

Medreseler kapatılmıştır.

Tevhid-i Tedrisat Kanunu eğitimde laikleşme aşamasıdır

Maarif Teşkilatı Kanunu (2 Mart 1926)

Eğitim sisteminin millî ve çağdaş hâle getirilmesi, okulların açılması, müfredat programlarının halkın ihtiyaçlarını karşılayacak hale getirilmesi yönündeki yetki ve görevler MEB’e verilmiştir.

İlköğretim zorunlu, parasız ve beş yıllık olarak belirlenmiştir.

Harf Devrimi (1 Kasım 1928)

Türkler tarih içinde Uygur, Göktürk, Arap ve Latin alfabeleri kullanmışlardır.

Eğitimde çağdaş bir yapı oluşturma ve okur-yazar oranının artırılmak istenmesi amacıyla Latin harfleri kabul edilmiş, bazı harfler Türkçeye uyarlanmıştır.

1928’de ayrıca yeni rakamlar kabul edilmiştir.

Millet Mektepleri açılarak Latin harfleri öğretilmiştir.

Millet Mektepleri‘nin yanı sıra Atatürk Dönemi’nde açılan eğitim kurumlarından biri de Halkevleridir.

İlk olarak 1932’de açılan Halkevleri’nde Atatürkçü düşünüş ve buna dayalı Atatürk ilkelerini yaymak ve inkılapları yerleştirmek amaçlanmıştır.

Millet Mekteplerinin açılması (1 Ocak 1929)

Okul çağını geçmiş vatandaşlara yeni harflerle okuma- yazma öğretmek için açıldı.

Mustafa Kemal’e Millet Mekteplerinin Başöğretmeni unvanı verildi.

Millet Mekteplerinin açılması Halkçılık ilkesi ile doğrudan ilgilidir.

Tarih Alanındaki Çalışmalar

Türklerin insanlığın en eski uygarlıklarını kuran köklü bir millet olduğunu bilimsel metotlarla ortaya koymak ve tarih bilincini geliştirmek amacıyla 1931de Atatürk tarafından Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti adıyla açılmıştır.

Amaçları;

Türk kültürünü ve kimliğini korumak

Türklerin medeniyet sahasındaki katkılarını ortaya koymak

Türk tarihini araştırmak

l. Türk Tarih Kongresi’nde (1932) “Türk Tarih Tezi” ortaya atılmıştır.

TTK’nin süreli araştırma yayını Belleten’dir.

1936 yılında Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi kuruldu.

Dil Alanındaki Çalışmalar

Türk dili, tarihî akış içerisinde Arapça ve Farsçadan aldığı kelime ve tamlamalarla özünden uzaklaşmıştı.

26 Eylül-5 Ekim 1932 tarihleri arasında, Atatürk’ün de katılımıyla I. Türk Dili Kurultayı toplandı.

12 Ekim 1932’de Türk Dili Tektik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu) kuruldu.

Kurumun kuruluş hedefi: Türk dilinin zenginliğini ortaya çıkarmaktı.

Türk Dili Tektik Cemiyeti’nin 1936’da ortaya koyduğu “Güneş Dil Teorisi” de bu doğrultuda oluşturulan somut bir örnektir.

Türk dilini zenginleştirmek, canlı tutmak ve yabancı kelimelerden kurtarmak için yapılan çalışmalar ve açılan kurumların faaliyetleri Atatürk’ün milliyetçilik ilkesi gereğidir.

Üniversite Reformu (1933)

Darülfünûn, Cumhuriyet öncesinde Batılı ölçütlerde kurulmuş yükseköğretim kurumlarından biriydi.

Yeni Türkiye Cumhuriyeti 1931 yılında Darülfünûn’da yeni bir düzenleme yapılmasına karar verdi.

16 Ocak 1932’de Cenevre Üniversitesinden Türkiye’ye gelen Prof. Dr. Albert Malche (Albert Malke) incelemelerde bulundu ve hazırladığı raporu Millî Eğitim Bakanlığına sundu.

31 Mayıs 1932’de çıkan kanunla Darülfünûn kapandı.

31 Temmuz 1933’te İstanbul Üniversitesi kuruldu.

1925’te Ankara Hukuk Mektebi “Hukuk Fakültesine dönüştürülmüştür.

1936’da Dil ve Tarih, Coğrafya Mektebi açıldı.

Güzel Sanatlar ve Spor

1926’da açılan Gazi Eğitim Enstitüsünde resim bölümü açılmıştır.

1928’de Osmanlı döneminden kalan Sanayi-i Nefise Mektebi, Güzel Sanatlar Akademisine dönüştürülerek çağdaş bir nitelik kazandırılmıştır.

1937’de İstanbul Resim ve Heykel Müzesi açılmıştır.

1924’te Musiki Muallim Mektebi (Müzik Öğretmen Okulu) kurulmuştur.

1932’de Cumhurbaşkanlığı Filarmoni Orkestrası kurulmuş, 1934’te Millî Musiki Akademisi, 1936’da Ankara Konservatuvarı açılmıştır.

Darülbedayi, 1934’te çağın gereklerine göre İstanbul Şehir Tiyatrosuna dönüştürülmüştür.

Cemal Reşit Bey, Ulvi Cemal Erkin, Ahmet Adnan Saygun gibi müzisyenler ve İbrahim Çallı, Namık İsmail gibi ressamlar yetişmiştir.

TOPLUMSAL ALANDA YAPILAN İNKILAPLAR

Şapka İnkılabı ve Kıyafette Yapılan Düzenlemeler (25 Kasım 1925)

Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması (30 Kasım 1925)

Takvim, Saat ve Ölçülerde Yapılan Değişiklikler

Soyadı Kanununun Kabulü (21 Haziran 1934)

Türk Kadınına Verilen Haklar

Amaçları:

Toplum hayatını yeniden düzenlemek

Toplumsal düzeni çağdaşlaştırmak

Avrupa ile ilişkilerde karışıklık ve sorunlar yaşanmasını önlemek

Şapka İnkılabı ve Kıyafette Yapılan Düzenlemeler (25 Kasım 1925)

Kılık ve kıyafette birliği sağlamak, çağdaş görünümlü bir toplum oluşturmak amacıyla 25 Kasım 1925’de Şapka Giyilmesi Hakkındaki kanun kabul edilmiştir.

Kıyafetlerle değişiklik Laiklik ve Halkçılık ilkesi doğrultusunda yapılmış bir düzenlemedir.

Ülke de kılık kıyafet birliği sağlanmaya çalışıldı

Diyanet İşleri başkanı, Haham babası ve Patrikler dini kıyafetle dolaşabilecekti.

Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması (30 Kasım 1925)

Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında tarikatlar önemli görevler üstlenmişlerdir.

Cumhuriyet karşıtı kişilerin örgütlendiği kurumlar haline gelen tekke, türbe ve zaviyeler 30 Kasım 1925’te bir kanun çıkarılarak kapatılmıştır. Şeyh, molla, derviş, çelebi, türbedar, mürid gibi unvanların kullanımı yasaklanmıştır.

Takvim, Saat ve Ölçülerde Yapılan Değişiklikler

Türkiye, Batı ile olan ilişkilerde karışıklıklar yaşanmaması amacıyla takvim, saat ve ölçülerde değişiklik yapmıştır.

Kanunla Milletlerarası Takvim (Miladi Takvim) ve Saat sistemi kabul edilmiştir ve 1 Ocak 1926’da yürürlüğe girmiştir.

1 Nisan 1931’de çıkan bir yasayla ticarette karışıklığa, hesapların zorlaşmasına yol açan arşın, endaze, dönüm, okka gibi ölçüler bırakılmış metre ve kilo sistemine geçilmiştir.

1935’te hafta sonu tatili düzenlenmiştir. Hafta tatili cumadan pazara alınmıştır.

Soyadı Kanununun Kabulü (21 Haziran 1934)

İsim benzerliği nedeniyle resmî işlemlerde karışıklıklar yaşanmaktaydı.

Bu karışıklıkları ortadan kaldırmak amacıyla 21 Haziran 1934’te TBMM tarafından Soyadı Kanunu kabul edilmiştir.

Herkesin toplumsal yaşamda ve kanun önünde eşit olması amaçlanmıştır.

Soyadı Kanunu toplumsal alandaki ayrımcılıkları ortaya aldırmayı amaçladığından “halkçı” özellik taşır.

TBMM çıkardığı bir kanunla akrabaları dahil kendisinden başka kimsenin kullanmaması kaydıyla Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’e ‘’Atatürk’’ soyadını vermiştir.

Türk Kadınına Verilen Haklar

Kadınların sosyal hayatta erkeklerle eşit konuma yükseltilmesinde ilk adım 1926’da Türk Medeni Kanunu’nun kabulü ile atıldı.

1927-1928 öğretim yılından itibaren karma eğitime geçildi.

Kadınların siyasal eşitliğe kavuşturacak ilk adım 1930’da Türk kadınına belediye seçimlerine katılma hakkı verilmesiyle atıldı.

1933’te Türk kadını muhtarlık seçimlerine katılma hakkı elde etti.

5Aralık 1934’te kadınlar genel seçimlerde de seçme ve seçilme haklarını kazandılar.

Fransa’da kadınlar 1944’te, Yunanistan’da 1952, İsviçre’de 1974’te seçme ve seçilme hakkına kavuştu.

EKONOMİ ALANINDA YAPILAN İNKILAPLAR

  • İzmir İktisat Kongresi 17 Şubat 1923
  • Sanayi ve Ticaret Alanındaki Gelişmeler
  • Tarım Alanındaki Gelişmeler
  • Ulaştırma Alanındaki Gelişmeler
  • Sağlık Alanındaki Gelişmeler

İzmir İktisat Kongresi 17 Şubat 1923

17 Şubat 1923’te yeni Türk Devleti’nin ekonomi politikasını belirlemek ve ülkeyi kalkındırmak için İzmir İktisat Kongresi toplandı.

Lozan Antlaşması öncesinde İzmir’de 1135 kişinin katıldığı bir iktisat kongresi yapıldı.

Misak-ı Ekonomi (Milli Ekonomi Andı) kabul edildi.

İzmir İktisat Kongresi 17 Şubat 1923 Kongrenin Önemi

Siyasal bağımsızlık yanında ekonomik bağımsızlıkta hedeflenmiştir.

Ekonomide “devletçilik” ilkesi ortaya çıkmıştır.

1934’te yürürlüğe konulan “Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı” ile kalkınma hamlesi devlet gözetiminde ve müdahalesiyle gerçekleştirilmeye başlandı.

Atatürk döneminde Misak-ı İktisadi programı çerçevesinde alınan ekonomik tedbirler sonucu kişi başına düşen millî gelir yükseldi.

Sanayi, tarım, bayındırlık ve ulaştırma faaliyetlerinde geçmiş yıllara göre mesafe kaydedildi.

Türk ekonomisi kendine yetecek hâle geldi.

Sanayi ve Ticaret Alanındaki Gelişmeler

26 Ağustos 1924’te ilk özel banka Türkiye İş Bankası kuruldu.

19 Nisan 1925’te Ticaret Bakanlığı tarafından Sanayi ve Maadin Bankası kuruldu.

Teşvik-i Sanayi Kanunu çıkarıldı. (28 Mayıs 1927)

1929 Ekonomik bunalımı ile yerli malı ve üretim kullanımı teşvik edildi.

Uşak’ta şeker fabrikası açıldı. (1926)

Karabük’te Demir Çelik Fabrikası açıldı. (1939)

Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü kuruldu. (1935)

Etibank kuruldu. (1935)

Tarım Alanındaki Gelişmeler

Aşar vergisi kaldırıldı. (17 Şubat 1925)

Halkçılık anlayışı doğrultusunda yapılan bu hamle ile devlet, en büyük vergi kaynağından vazgeçti.

Ziraat Bankasından çiftçiye kredi sağlandı.

1929’da Zirai Kredi Kooperatifleri kanunu çıkarıldı.

Ziraat Yüksek Enstitüsü kuruldu.

Ankara’da, Yüksek Ziraat Enstitüsü kuruldu, sonra Ziraat Fakültesi oldu.

1926 toprak reformu ile topraksız köylüye toprak verilmeye çalışıldı.

Ulaştırma Alanındaki Gelişmeler

Ulaşım meselesi millî birliğin sağlanması ve ekonomik kalkınma için en başta gelen konulardandı.

Osmanlı Dönemi’nde Anadolu ve Trakya’da toplam 3350 km demir yolu vardı.

Cumhuriyet Dönemi’nde Türkiye, tamamen kendi kaynaklarını kullanarak 1925-1933 yılları arasında 2048 km demir yolu yaptı.

1 Temmuz 1926’da çıkarılan Kabotaj Kanunu ile Türk kara sularında yalnızca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına gemi işletme hakkı verildi.

Bu kanun, milliyetçilik ilkesi doğrultusunda atılan bir adımdı.

Sağlık Alanındaki Gelişmeler

Numune hastaneleri, sağlık ocakları, doğumevleri açıldı.

1930’da Umumi Hıfzıssıhha Kanunu çıkarıldı.

Hıfzıssıhha Kanunu ile kolera, veba, tifo, tifüs, zehirlenme, çiçek, difteri, kızıl gibi hastalıkların ilgili birimlere bildirilme mecburiyeti getirildi.

Bu tür salgın hastalıklar parasız tedavi edilmeye başlandı.

1923’te ise “Türkiye Hilâl-i Ahmer Cemiyeti”nin adı değiştirilip Kızılay adı verildi.

Sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması hedefine uygun olarak 1924’te Ebe Okulu, 1925’te ise Kızılay Hemşire Okulu açıldı.

1924’te İstanbul ve Sivas’ta sağlık memurları yetiştiren okullar açıldı.

ATATÜRK İLKE VE İNKILAPLARININ ÖNEMİ

Atatürkçü düşünce sistemi Türk milletinin kendi tarihî birikimleriyle çağdaş dünyaya uyumunu öngören bir sistemdir.

Egemenliğin millete ait olduğunu savunur.

Türk milletinin vatan ve millet sevgisi etrafında şekillenmesini öngörür.

Türk millî kültürünün unsurlarını geliştirmeyi hedefler.

Türk milletinin dünya milletleri arasında bağımsız ve özgür yaşama idealini gerçekleştirmeye çalışır.

Devletin yapısını ve sosyal hayatı çağdaşlaştırmaya çalışır.

Türk milletini medeni dünyanın bir parçası hâline getirmeyi hedefler

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Related Post