Tarih Kursu 10. Sınıf Tarih DERS NOTLARI 2. Ünite Beylikten Devlete Osmanlı Siyaseti (1302-1453)

2. Ünite Beylikten Devlete Osmanlı Siyaseti (1302-1453)

10. sınıf ders notları

Bu yazımızda güncel müfredata göre hazırladığımız 10. sınıf tarih dersi 2. ünitesi olan Beylikten Devlete Osmanlı Siyaseti ünitesinin özet ders notlarını paylaşıyoruz. 10. sınıf tarih kitabı özet pdf ders notları sayesinde derslerde daha başarılı olacaksınız. Güncel 10. sınıf Tarih ders kitabına uygun olarak hazırladığımız Beylikten Devlete Osmanlı Siyaseti özet notları aşağıdaki konuları kapsamaktadır.

10. Sınıf Tarih 2. Ünite

1302-1453 YILLARI ARASINDAKİ SİYASİ GELİŞMELER
DEVLETLEŞME SÜRECİNDE OSMANLI-BİZANS İLİŞKİLERİ
OSMANLI DEVLETİ’NİN RUMELİ’DEKİ İSKÂN VE İSTİMÂLET POLİTİKASI
ANADOLU’DA TÜRK SİYASİ BİRLİĞİNİ SAĞLAMA ÇABALARI

KURULUŞ DÖNEMİ PADİŞAHLARI

I. Osman         (1299–1324)

Orhan Bey       (1324–1362)

I. Murat           (1362–1389)

I. Bayezid        (Yıldırım) (1389–1402)

I. Mehmet       (Çelebi) (1413–1421)

II. Murat          (1421–1451)

AŞİRETTEN BEYLİĞE

(1302) Koyunhisar Muharebesi

(1326) Bursa’nın Fethi

(1329) Palekanon Muharebesi

(1331) İznik’in Fethi

(1337) İzmit’in Fethi

(1345) Karesi Beyliği’nin alınması

(1353) Çimpe Kalesi’nin alınması

(1363) Edirne’nin Fethi

(1371) Çirmen Muharebesi

(1389) I. Kosova Muharebesi

(1396) Niğbolu Muharebesi

(1402) Ankara Savaşı

(1402-1413) Fetret Devri

(1444) Varna Muharebesi

(1448) II. Kosova Muharebesi

13. Yüzyıl Sonlarında Anadolu ve Çevresi

Anadolu, Asya ile Avrupa’yı Karadeniz ile Akdeniz’i birbirine bağlayan bir köprü vazifesi görüyordu.

Ayrıca Çin’den başlayıp Avrupa’ya kadar uzanan İpek Yolu’nun önemli bir kısmı da Anadolu’dan geçiyordu.

Türkiye Selçuklu Devleti:

1243 Kösedağ Savaşı’nda Moğollara yenilerek dağılma sürecine girdiler.

Bunun sonucunda da Anadolu’da siyasi birlik bozuldu.

Anadolu’nun muhtelif bölgelerinde birçok Türkmen beyliği ortaya çıktı.

Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans):

İmparatorluğun XIII. yüzyıl sonlarında sınırları Balkanlardaki Yunanistan, Trakya, Makedonya ve Ege Adalarının bir kısmından ibaretti.

Taht    kavgaları ve   Haçlı Seferleri’nin etkisiyle Anadolu ve Balkanlardaki siyasi etkinliğini kaybetme noktasındaydı.

Trabzon ve çevresinde hüküm süren Trabzon İmparatorluğu ise siyasi yönden etkisiz bir konumdaydı.

İhanlı Devleti:

Moğol İmparatorluğu’nun parçalanması üzerine Hülagü Han tarafından İran ve çevresinde kuruldu (1256).

İlhanlılar XIII. yüzyılda Anadolu’yu egemenliklerine aldılar.

Ancak 1260’ta Memlûklularla yapılan Ayn-ı Calut Savaşı’nda büyük bir yenilgi yaşadılar. İlhanlı Devleti 1336 yılında yıkıldı.

Memlûklu Devleti:

Eyyubi Devleti komutanlarından Aybek tarafından Mısır’da kuruldu (1250).

Memlûklular, Haçlılara ve Moğollara karşı başarılı mücadele verdiler.

Sınırlarını Filistin, Suriye ve Çukurova Bölgesi’ne kadar genişlettiler, Baharat Yolu’nu denetimleri altına aldılar.

Altın Orda Devleti:

Moğol İmparatoru Cengiz Han’ın ölümünden sonra Türk boylarından Kıpçakların Moğollarla karışması sonucu Batu Han tarafından Karadeniz’in kuzeyinde kuruldu (1227).

Ancak XIV. yüzyılın sonlarında Altın Orda Hanı Toktamış Han, Timur ile yaptığı mücadeleyi kaybetti (1395).

Daha sonraki dönemlerde yaşanan karışıklıklar yüzünden Altın Orda Devleti yıkıldı.

Balkanlar

XIII. yüzyıl sonlarında Balkanlarda Bizans İmparatorluğu, Sırp ve Bulgarlarla siyasi üstünlük mücadelesindeydi.

Balkanlarda Sırp, Bulgar, Arnavut krallıkları, Eflâk ve Boğdan voyvodalıkları ile Bosna Prensliği bulunuyordu.

Sırp Krallığı, Balkanlarda egemenlik alanını genişletip büyük Sırbistan’ı kurmak istiyordu.

Avrupa

XIII. yüzyıl sonlarında Avrupa’da, feodal yapıya sahip Hristiyan topluluklarından oluşan birçok devlet bulunuyordu.

Merkezi Viyana olan Kutsal Roma Germen İmparatorluğu Avrupa’nın en önemli siyasi gücüydü.

İtalya’da Napoli Krallığı, Venedik ve Ceneviz cumhuriyetleri ile Papalık yer almaktaydı.

Doğu Avrupa’da Macaristan ve Lehistan Krallığı ve Moskova Knezliği vardı.

Orta Avrupa’daki Macaristan, Balkanlar üzerinde hâkimiyet kurmak istiyordu.

Batı Avrupa’da İngiltere ve Fransa bulunuyordu. Ancak bu iki devlet arasında “Yüzyıl Savaşları” devam etmekteydi. İspanya’da Beni Ahmer İslam Devleti bulunuyordu.

OSMANLI BEYLİĞİ’NİN KURULUŞ SÜRECİ

Osmanlı Devleti’ni kuranlar Oğuzların Günhan soyunun Kayı boyuna mensuptur.

Kayı kelimesi, güç ve kudret anlamına gelmektedir.

Kayıların büyük bir bölümü, 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’ya gelerek Ahlat yöresini yurt edindiler.

Türkiye Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubat zamanında Moğollarla yaptıkları başarılı mücadeleler ve Türkiye Selçuklu Devleti’ne yaptıkları hizmetler karşılığında ilk olarak Ankara yakınlarındaki Karacadağ yöresine, daha sonra Bizans sınırındaki Söğüt’e uç beyliği olarak yerleştirildiler.

Bu dönemde Kayıların başında Ertuğrul Gazi bulunuyordu.

Bizans’a karşı fetih faaliyetlerine başlayan Ertuğrul Gazi bir süre sonra Domaniç’i ele geçirdi.

Kayılar, Söğüt’ü kışlak; Domaniç’i de yaylak olarak kullanmaya başladılar.

1281 yılında Ertuğrul Gazi’nin vefatı üzerine yerine oğlu Osman Bey, Kayı boyunun başına geçti.

Bu dönemde Türkiye Selçuklu Sultanı III. Alaaddin Keykubat’ın İlhanlılar tarafından İran’a götürülmesi üzerine Anadolu’da iktidar boşluğu ortaya çıktı.

Bu sırada Osman Bey, Bizans ile mücadele hâlindeydi.

Bizansla yapılan Koyunhisar Savaşı’nı kazanan Osman Bey bağımsızlığını ilan ederek kendi adına hutbe okutup para bastırdı.

Böylece Osmanlı Beyliği bağımsız konuma geldi (1302).

Osmanlı Devleti’nin kuruluşu, gelişimi, menşei üzerine çeşitli tartışmalara neden oldu.

Bu tartışmaların temelinde Osmanlıların ilk dönemlerine ait yeterli belgelerin olmayışı ve yapılan araştırmaların konuyu tam olarak aydınlatamaması da etkilidir.

Osmanlı Devleti’nin kuruluş tarihi olarak ders kitaplarında yıllarca 1299 yılı verildi.

Yapılan tarihî araştırmalar bu tarihin doğru olmadığını gösterdi.

Osman’ın bir hanedan kurucusu durumuna gelmesi, 1302’de bir Bizans ordusuna karşı Bapheus (Koyunhisar) Savaşı zaferiyle ilgilidir.

Osmanlı Beyliği’nin Kuruluşu Hakkında Öne Sürülen Nazariyeler

Halil İnalcık’a göre Moğolların doğrudan yönetiminden kaçmak isteyen Türkmen toplulukları Bizans sınırlarına doğru yönelir. XIV. yüzyılın başlarında “gaza ideolojisini benimseyen Türkmen beyleri Batı Anadolu’da önem kazanırlar.

Halil İnalcık, eski Selçuklu ucunda büyük bir demografik (nüfus) potansiyele sahip ve yüceltilmiş gaza ideolojisiyle donanmış yeni bir Türkiye’nin doğmakta olduğunu savunur.

Paul Wittek, Osmanlı Beyliği’nin çok güçlü bir devlet olarak ortaya çıkmasını bu beyliği kuranların gaza düşüncesiyle hareket etmelerine bağlamaktadır.

Paul Wittek’e göre Osmanlı Devleti’nin genişlemesinin bir sebebi de idareleri altına giren ahalinin dinlerine karışmamayı tercih etmeleri olmuştur.

Fuad Köprülü, Osmanlı Devleti’nin tamamen dinî sebeplerle olan yükseliş tarzına itiraz etmektedir. Ona göre;

Moğolların baskısı sonucu Anadolu’ya göç eden Türkmenlerin gaza ruhu ile Bizans topraklarını Dâr’ül-İslâm yapma gayretleri

Selçuklu Devleti’nin zaafa düşmesi ve Anadolu beyliklerinin kurulması gibi bu dönemde meydana gelen büyük siyasi olaylar,

Türklerin sahip olduğu etnik özellikler ve Osmanlı kabilesinin asil oluşu

Anadolu’da oluşan Gaziyân-ı Rûm, Ahiyân-ı Rûm, Bâciyân-ı Rûm ve Abdalân-ı Rûm gibi askerî, sosyal ve iktisadi gruplar

Osmanlı Beyliği’nin bulunduğu yerin jeopolitik durumu

Diğer beyliklerin Osmanlı Beyliği’ne karşı düşmanca tutum içine girmemeleri Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda ve gelişiminde önemli rol oynamıştır.

Osman Bey (1299-1326)

Gaza ve cihat politikası doğrultusunda hareket eden Osman Bey, Batı eksenli bir fetih politikası izledi.

Bu politikada en büyük rakibi Bizans ve Bizans’a bağlı tekfurlardı.

Osman Bey     Anadolu beyliklerinin birbirleriyle olan mücadelelerinden uzak kalmaya çaba gösterdi.

 Osmanlılar ele geçirdikleri yerlerdeki gayrimüslim halka son derece iyi davrandılar; yağma yerine onları himaye altına alıp vergiye bağlamayı tercih ettiler. Buna istimâlet (gönül alma) deniliyordu.

Birçok Türkmen topluluğu, alperen ve derviş Osman Bey’in etrafında toplandı.

Anadolu’ya gaza yapmak amacıyla gelen “Gaziyân-ı Rûm” denilen Türklerin yanında, Anadolu’daki kadın teşkilatlanması olan “Bâcıyân-ı Rûm” kollarından destek gördü.

Ahi reislerinden Şeyh Edebali’nin kızı Malhun (Bala) Hatun ile evlenmesi Osman Bey’in nüfuzunu arttırdı.

Osman Bey’ Bizans’tan Karacahisar’ı aldı ve bundan sonraki fetihleri buradan yönetti.

Yarhisar, Bilecik ve İnegöl’ü ele geçiren (1299) Osman Bey beyliğin merkezini Bilecik’e taşıdı.

Osman Bey Köprühisar ve Yenişehir’i ele geçirdi. Beyliğin topraklarını İznik’e kadar genişletti.

Koyunhisar (Bapheus) Savaşı (1302) sonrasında Bursa tekfurunun önderliğindeki Bizans ordusu bozguna uğratıldı.

Osmanlı Beyliği bölgede büyük bir itibar kazanarak bağımsız konuma geldi.

1320 yılında itibaren askerî seferlerin başına geçmiş olan oğlu Orhan Bey, Bursa’yı kuşattı. Kuşatmaya daha fazla dayanamayan Bursa Tekfuru, şehri Osmanlılara teslim etmek zorunda kaldı (1326).

Bursa’nın fetih haberini alan Osman Bey bu sırada vefat etti. Bursa Gümüşlü Kümbet’e defnedildi.

Orhan Bey 1326- 1362

Bursa, Osmanlı Devleti’nin başkenti yapıldı. Bursa’nın  önemli ticaret yolları üzerinde olması (İpek Yolu gibi) Osmanlı Beyliği’nin ekonomik açıdan güçlenmesine katkıda bulundu.

Bizansla yapılan Palekanon Savaşı’nı Osmanlı Devleti kazandı.

Orhan Bey İznik’i (1331) aldı. İznik’in fethinden sonra Gemlik ve İzmit kısa bir süre sonra Osmanlı hâkimiyetine girdi (1337).

NOT: 1337’de Avrupa’da İngiltere ve Fransa arasında 1453’e kadar sürecek olan Yüzyıl Savaşları başladı.

BİZANS’LA UZLAŞMA VE RUMELİ’YE GEÇİŞ

1345 yılında Bizans’ta Saray Bakanı Kantakuzenos (Kantakuzen) ile İmparator Yuannis arasında taht kavgaları yaşanıyordu.

Bu durum karşısında Kantakuzenos, Orhan Bey’den askerî yardım istedi ve karşılığında kızı Thedora’yı (Tedora) Orhan Bey’e gelin vermeyi, dolayısıyla Osmanlı Devleti ile akraba olmayı önerdi.

Orhan Bey teklifi kabul etti.

 Böylece Kantakuzenos, Osmanlı yardımı sayesinde Bizans tahtına çıktı (1347).

Bizans imparatoru daha sonra Balkanlarda çıkan ayaklanmaların bastırılması için Orhan Bey’den zaman zaman yardım istedi.

Bu yardımlara karşılık Çimpe Kalesi’ni Osmanlı Devleti’ne askerî üs olarak verdi (1353). Çimpe Kalesi’nin alınması ile Rumeli’ye ilk adım atılmış oldu.

Osmanlı Devleti, Şehzade Süleyman Paşa komutasında Rumeli’de fetih hareketlerine başladı.

Gelibolu, Bolayır, Tekirdağ, Keşan, Malkara, Lüleburgaz ve Çorlu fethedildi.

1357 yılında Orhan Bey’in on iki yaşındaki oğlu Halil, Foçalı Rum korsanlar tarafından kaçırıldı. Bu arada Rumeli fatihi Şehzade Süleyman Paşa’nın da vefatı üzerine Osmanlı Devleti sıkıntılı bir sürece girdi.

1357 yılında Osmanlı Devleti ile Bizans arasında yeni bir antlaşma yapıldı.

Bu antlaşmayla Osmanlı-Bizans ilişkileri Şehzade Halil’in iki yıl sonra kurtarılmasına kadar sükûnet içerisinde geçti.

OSMANLI DEVLETİ’NİN RUMELİ VE BALKANLARDA HÂKİMİYET KURMASINDAKİ ETKENLER

I. Murat (1362-1389) Dönemi’nde, Edirne fethedildi (1363) Osmanlı Devleti’nin başkenti yapıldı.

XIV. yüzyılın başlarında Rumeli ve Balkanlarda siyasi, sosyal ve dini belirsizlikler söz konusuydu.

Bölgede Bizans’tan başka Sırp, Bulgar, Arnavut krallıkları; Eflâk ve Boğdan voyvodalıkları; Bosna ve Hersek prenslikleri yer alıyordu.

Bölge halkları feodal beylerle krallar arasındaki çekişmelerin ortasında kalmıştı. Ayrıca veba salgını yüzünden nüfus azalmıştı.

Balkanlarda  Sırp Krallığı ile Bizans’la sürekli mücadele hâlindeydi.

Ortodoks, Katolik ve Bogomil adındaki Hristiyan mezhepleri arasında sürekli çatışmalar yaşanıyordu.

Sultan I. Murad 1364 yılında birleşik Haçlı ordusuna karşı  Sırpsındığı Zaferi’ni kazandı. Ayrıca Haçlı ittifaklarıyla yapılan Çirmen Savaşı (1371) ve I. Kosova Savaşı (1389) Osmanlı Devleti’nin lehine sonuçlandı.

I. Kosova Savaşı’nda sonra I. Murad savaş meydanında gezerken şehit edildi.

I. Bayezid  (Yıldırım) (1389–1402) Dönemi’nde Haçlılarla yapılan  1396 Niğbolu Savaşı’nı Osmanlı Devleti kazandı. Niğbolu Zaferi’nden sonra uzun yıllar Osmanlı Devleti’ne karşı Haçlı ittifakı kurulamadı.

Yıldırım Bayezid 1391 yılında İstanbul’u kuşattı. Bu amaçla Anadolu Hisarı’nı yaptırdı. Ancak Niğbolu Savaşı (1396) yüzünden kuşatmayı kaldırdı.

Yıldırım Bayezid, daha sonra ikinci kez İstanbul’u kuşattı (1402). Bu kez Anadolu’da Timur tehlikesi ortaya çıkınca İstanbul kuşatmasını yine kaldırmak zorunda kaldı ve Bizans’la bir antlaşma yaptı. Anlaşmaya göre:

İstanbul’da bir Türk mahallesi kurulacak ve bir cami inşa edilecek.

Türklerin davalarına bakmak için bir Türk kadı tayin edilecek;

Bizans, her yıl Osmanlı Devleti’ne 10 bin düka vergi ödeyecekti.

Bu antlaşma ile Bizans, Osmanlı Devleti’nin siyasi üstünlüğünü kabul etmiş oldu.

II. Murad Dönemi’nde ise Haçlı ittifakıyla yapılan Varna Savaşı (1444) ve II. Kosova Savaşı (1448) sonucunda Balkanlarda Osmanlı egemenliği kalıcı hâle geldi.

Bu savaşlar sonrası Osmanlılar fethedilen bölgelerdeki halka zarar vermediler. İstimâlet (hoşgörü) anlayışı ile hepsinin gönlünü aldılar. Osmanlı’nın adaleti huzur ve güven getirdi.

Akıncılar

Osmanlı Devleti’nin Rumeli ve Balkanlarda kalıcı olmasında akıncı uç beyleri ile bunların kumandanlarının payı büyüktür.

Akıncılar, hafif süvari birlikleri idi. Bunlar, iyi binici olan atlılardan meydana gelen savaşçı, cesur ve çevik birliklerdi.

Sınırlarda ya da sınıra yakın yerlerde bulunurlardı.

Sınır güvenliğini sağlamalarının yanında bir program ve plan dâhilinde yaz kış demeden sınır ötesine akınlar yaparlardı.

Nitekim Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda başlangıçta yaptığı fetihlerde Evrenos Bey, Hacı İlbeyi, Turahan Bey ve Mihal Bey gibi önemli akıncı beyleri etkin rol oynamışlardı.

Akıncı beyleri ve aşiret reisleri, Osmanlı kültür yapısının Balkanlarda fethedilen topraklara taşınmasında ve idare edilmesinde önemli rol üstlendiler.

Kısa sürede Osmanlı idaresinin Balkan topraklarındaki temsilcisi ve denetleyicisi konumuna geldiler.

Osmanlı Devleti, Balkanlardaki fetihlerde etkin rol oynayan akıncı beylerine hizmetleri karşılığında araziler tahsis etti.

Bu sayede sınır boylarının savunmasını sağlayarak yeni fethedilen toprakların imar ve iskânını sağlamayı amaçladı.

Şeyh ve Dervişler

Şeyh ve dervişler, Balkanlarda kurmuş oldukları zaviye ve tekkeler aracılığı ile gayrimüslim halkı etkilediler.

Bunun yanında şeyh ve dervişler zaman zaman fetih hareketlerine de katılarak askere manevi güç verdi.

Şeyh ve dervişlerin bölgede kurdukları tekke ve zaviyelerin etrafında zamanla mahalle ve köyler oluştu. Buralar birer din, kültür ve sanat merkezleri hâline geldi.

Dolayısıyla şeyh ve dervişler sadece din adamları olarak değil, aynı zamanda toprağı işleyen, köy kuran, sanat ve ilim yapan şahıslar olarak önemli görevler üstlendi.

OSMANLILARIN RUMELİ’DE İSKÂN SİYASETİ

Osmanlı Devleti, fethedilen yerlere Türk kimliği kazandırmak için öncelikle buralarda Türk nüfusun artırılmasına önem verdi.

Anadolu’da konar-göçer yaşayan Türk topluluklarını ve bazı meslek erbaplarını Rumeli’de fethedilen yerlere yerleştirdi.

Yerli halkın inançlarına, dillerine, gelenek ve göreneklerine karışmayarak onları kültürlerini yaşamalarında serbest bıraktı. Ayrıca onlardan tekfurların aldığı vergilerden daha azı alındı.

Osmanlı Devleti, Rumeli’de yaptığı fetihleri kolaylaştırmak için ordunun geçeceği önemli yolları, geçitleri ve şehirleri askerî açıdan güvence altına alarak bu stratejik noktaların da Türkleştirmesine özel önem verdi.

Rumeli’de imar faaliyetleri yapılarak cami, yol, köprü,

medrese, çeşme ve hastanelerle bölgeye Türk İslam kimliği kazandırıldı.

Osmanlı Devleti, Rumeli’de uyguladığı iskân siyasetinde bazı kurallara dikkat etti.

Göçmenlerin, yeni yerleşim bölgelerine yakın yerlerden olmasına çalışıldı. Böylece uzun yol eziyeti ve iklim farklılıklarının etkisi en aza indirildi.

Ayrıca Anadolu’da aralarında husumet ve anlaşmazlık bulunan ailelerden bir kısmı Rumeli’ye göç ettirilerek ülkede sosyal düzen ve huzur sağlanmaya çalışıldı.

Ahiyân-ı Rûm

Ahiyân-ı Rûm, Ahilik teşkilatına mensup üyelerden oluşuyordu.

Ahilik, XIII. yüzyılda Ahi Evran tarafından kurulmuş şehirlerdeki esnaf ve zanaatkârların sosyal ve ekonomik yönden teşkilatlanmalarını sağlayan bir oluşumdu.

Ahilik meslek kuruluşu olduğu kadar aynı zamanda kültür, inanç, yiğitlik ve ahlaki değerler taşırdı.

Osman Bey’in Ahi teşkilatının lideri olan Şeyh Edebali’nin kızıyla evlenmesiyle Ahiler, Osmanlı Devleti’nin en büyük manevi destekleyicilerinden biri oldular.

Ahiler fetihlere maddi ve manevi destek verdiler ayrıca beyliği teşkilatlandırma, sosyal hayatı düzenleme ve beylere danışmanlık yapma gibi önemli görevleri üstlendiler.

Kurdukları tekke ve zaviyeler aracılığı ile bölgenin Türkleşmesine ve İslamlaşmasına önemli katkıda bulundular.

Bâciyân-ı Rûm

Ahi Evran’ın hanımı Fatma Hatun tarafından kurulan bu kadın teşkilatlanmasına “Anadolu Bacıları” da denilirdi.

Bu teşkilata mensup olanlar halı, kilim gibi tekstil üretimi yaparlardı. Aynı zamanda Türk kültür ve geleneklerini bulundukları bölgelerde yaşatarak çevrelerine örnek olurlardı.

Kadınların eğitimi ile ilgilenir, kimsesiz kadınlara sahip çıkarlardı. Yaşlı kadınlara bakım ve ihtiyaçları konusunda yardımcı olurlardı.

Gerektiğinde erkeklerle birlikte ülke savunmasına katılırlardı.

Anadolu Bacıları iskân faaliyetlerinde de bulunarak bu amaçla çeşitli zaviyeler de açmışlardı. Bu zaviyeler aracılığı ile kadın Türk dervişleri ordularla birlikte hatta onlardan daha evvel fütûhata çıkmışlardı.

Bâciyân-ı Rûm’a mensup kadınlar, ilk dönemlerde Osmanlı ordusunun üniformalarını da imal etmişlerdi.

ANADOLU’DA TÜRK SİYASİ BİRLİĞİ SAĞLANIYOR

Osman Bey Dönemi’nde Bizans eksenli fetih politikası izleyen Osmanlı Beyliği diğer Müslüman beyliklere karşı askerî faaliyetlerde bulunmadı.

Anadolu’daki Türk siyasi birliğini kurma çalışmaları ilk kez Orhan Bey Dönemi’nde başladı.

Bu dönemde Balıkesir ve Çanakkale civarında kurulmuş olan Karesioğulları Beyliği iç mücadelelerle uğraşıyordu. Orhan Bey, Karesioğulları topraklarını savaşmadan ele geçirdi (1345).

Osmanlı egemenliğine giren ilk Anadolu Beyliği olan Karesioğullarının donanması da Osmanlı hizmetine girdi. Böylece Osmanlı Devleti’nde denizciliğin temeli atılmış oldu.

Ayrıca Karesioğullarının önemli akıncı beylerinden Hacı İlbey, Ece Halil ve Evrenos Bey Osmanlı hizmetine girerek Rumeli’nin fethinde görev aldılar.

Orhan Bey, Eretna Beyliği’nin iç karışıklıklarından yararlanmak istedi.

Ankara’daki Ahilerin de desteği ile Ankara ve Sivrihisar’ı savaşmadan aldı.

I. Murad, Anadolu Türk siyasi birliğini kurma yolunda barış yolunu seçti.

Karamanoğullarına karşı güç kazanmak isteyen Germiyanoğlu Süleyman Şah, kızını I. Murad’ın oğlu Yıldırım Bayezid ile evlendirdi. Bu evlilikle Kütahya, Simav, Emet ve Tavşanlı çeyiz olarak Osmanlılara geçti.

I. Murad, Hamitoğullarından para karşılığı Akşehir, Beyşehir, Yalvaç, Seydişehir ve Isparta’yı aldı.

Osmanlı Devleti’nin Anadolu’daki en güçlü rakibi Karamanoğulları, her fırsatta Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanıyor, Osmanlı aleyhine Bizans ile ittifak kuruyordu.

Yıldırım Anadolu Türk siyasi birliğini sağlamak için harekete geçti.

Yapılan savaşlar sonucu Karamanoğulları, Aydınoğulları, Menteşeoğulları, Saruhanoğulları, Candaroğulları (Kastamonu kolu) ve Eretna beylikleri toprakları Osmanlı Devleti’ne katıldı.

Yıldırım, ele geçirilen bu bölgelerin idaresini kolaylaştırmak amacıyla Kütahya merkez olmak üzere “Anadolu Beylerbeyliğini kurdu.

Böylece Anadolu’da Türk siyasi birliği büyük ölçüde sağlandı.

 Yine Memlûklulara bağlı olan Dulkadiroğullarına ait Malatya, Besni, Elbistan ve Darende alındı.

 Tüm bu gelişmeler Osmanlı Devleti ile Memlûkluların arasının bozulmasına neden oldu.

ANKARA SAVAŞI (1402)

Timur Devleti’nin (1369-1507) kurucusu olan Timur, kısa sürede Harezm, Doğu Türkistan, İran, Azerbaycan, Hindistan Delhi Sultanlığı, Irak, Suriye ve Altın Orda topraklarına sahip oldu.

Özellikle Altın Orda Devleti üzerine düzenlediği seferler Moskova knezlerinin güçlenmesine yol açtı.

Yine Karakoyunlu Hükümdarı Kara Yusuf ile Bağdat Hükümdarı Ahmet Celayir’e baskı yaparak bu iki hükümdarın Yıldırım Bayezid’e sığınmalarına neden oldu.

1402 ANKARA SAVAŞI’NIN NEDENLERİ

Timur’un Çin’e düzenleyeceği sefer öncesi arkasında güçlü bir devlet bırakmak istememesi.

Yıldırım tarafından siyasi varlıklarına son verilen Türkmen beylerinin Timur’a sığınmaları

Timur, Yıldırım’a bir mektup göndererek Osmanlı Devleti’nin kendisine bağlanmasını, Anadolu beylerinden alınan yerlerin eski sahiplerine verilmesini ve Kara Yusuf ile Ahmet Celayir’in kendisine teslim edilmesini istemesi.

Timur’un Sivas’a girerek şehri tahrip etmesi ve Ankara’yı kuşatması.

Ankara Savaşı’nın Seyri

Osmanlı ve Timur kuvvetleri Ankara’nın Çubuk Ovası’nda karşılaştı.

Timur fillerle takviyeli zırhlı kuvvetleri sayesinde Osmanlı hücumunu önledi. Savaşın en şiddetli anında Osmanlı ordusunda yer alan Kara Tatar birlikleri ve Anadolu beyliklerine bağlı sipahiler Timur saflarına katılınca, Osmanlı ordusu bozguna uğradı.

Yıldırım Bayezid ve oğulları Şehzade Musa ile Şehzade Mustafa, Timur ordusu tarafından esir edildi (1402).

Timur Bursa’yı işgal ederek şehri yağmaladı.

İzmir’i Saint-Jean Şövalyelerinden alarak Aydınoğullarına verdi.

Esarete dayanamayan Yıldırım Bayezid vefat etti (1403).

 Timur, Şehzade Mustafa’yı da yanına alarak Horasan’a hareket etti. Şehzade Musa’yı daha sonra serbest bıraktı.

Ankara Savaşı’nın Sonuçları

Timur, Anadolu beyliklerini yeniden kurdurarak (Karesioğulları ve Eşrefoğulları hariç) -Osmanlı Devleti de dâhil- hepsini kendine bağladı.

Anadolu’da Türk siyasi birliği bozuldu.

Osmanlı Devleti dağılma tehlikesi yaşadı.

Yıldırım Bayezid’in dört oğlu (İsa, Musa, Süleyman ve Mehmet) arasındaki taht kavgaları yüzünden Fetret Devri yaşandı (1402-1413).

Osmanlı’da yaşanan iç karışıklıklar, Bizans’ın siyasi ömrünün bir süre daha uzamasına neden oldu.

Osmanlı Devleti’nin Rumeli’deki ilerleyişi bir süre durdu ama Balkanlarda büyük toprak kaybı yaşanmadı.

FETRET DÖNEMİ (1402-1413)

Timur’un Anadolu’dan çekilmesiyle Yıldırım Bayezid’in dört oğlu arasında (İsa, Musa, Mehmet, Süleyman) taht kavgaları başladı.

Taht kavgaları ile geçen bu döneme “Fetret Dönemi” denir (1402-1413).

On bir yıl süren bu mücadeleyi I. Mehmet (Çelebi) kazanarak 1413 yılında Osmanlı Devleti’nin başına geçti.

Osmanlı Devleti’ni dağılma tehlikesinden kurtardı.

Osmanlı Devleti  Ankara Savaşı ve sonrası döneminde Anadolu’daki topraklarının büyük bir kısmını kaybetti.

Bu olumsuzluklara rağmen Balkanlarda önemli ölçüde toprak kaybı yaşamadı.

Bunun en önemli sebebi Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda uyguladığı iskân politikası ve adaletli yönetim anlayışıdır.

Çelebi Mehmet (1413-1421)

I. Mehmet öncelikle Anadolu’da Türk siyasi birliğini yeniden sağlamak istedi. Dış siyasette ise barışçıl bir politika izledi.

I. Mehmet ilk olarak Aydınoğullarından İzmir’i, Karamanoğullarından Akşehir, Beyşehir ve Seydişehir ile Hamitoğullarına ait toprakları ele geçirdi.

 Bu arada Candaroğulları, Saruhanoğulları ve Menteşeoğulları da Osmanlı Devleti’ne bağlılıklarını bildirdi.

Şeyh Bedreddin İsyan

Osmanlı Devleti’nde meydana gelen ilk dinî ve sosyal içerikli hareket Şeyh Bedreddin isyanıdır.

Şeyh Bedreddin, Fetret Dönemi’nde Musa Çelebi’nin yanında yer almış ve üç yıl boyunca onun kazaskerliğini yapmıştı.

Ancak Musa Çelebi’nin iktidar mücadelesini kaybetmesinden sonra, Osmanlı Padişahı I. Mehmet Çelebi’ye karşı tavır almıştı.

Şeyh Bedreddin, sonraki dönemlerde Balkanlarda devlete karşı isyan hareketine başladı.

Özellikle fakir ve Osmanlı Devleti’ne karşı olan bazı kesimlere (tımarı elinden alınanlar, sürgün edilenler hatta bazı Hristiyan beyleri) yönelik propaganda faaliyetlerinde bulundu.

Şeyh Bedreddin’in önemli bir âlim ve tasavvuf ehli olması bazı kesimlerin etrafında toplanmasında etkili oldu.

İsyan hareketi uzun sürmedi; Osmanlı Devleti tarafından kısa sürede bastırıldı.

İsyan yüzünden bölgede kısa süre de olsa toplumsal karışıklıklar yaşandı; bu durum Osmanlı Devleti’nin bölgedeki otoritesini sarstı.

Diğer yandan Şeyh Bedreddin’in ahiret inancını reddeden düşünceleri, İslamiyet’i yeterince tanımamış bazı kesimler tarafından benimsendi.

Bu durum dinsel anlamda gruplaşmalara, İslamiyet’in farklı yorumlanmasına neden oldu.

II. Murad (1421- 1451)

I. Mehmet’ten sonra tahta geçen II. Murad, Osmanlı Devleti aleyhinde faaliyetlerde bulunan Bizans’ı cezalandırmak amacıyla İstanbul’u kuşattı.

Osmanlı Devleti’nin yaşadığı karışıklıklardan faydalanmaya çalışan Karamanoğulları, Germiyanoğulları, Menteşeoğulları ve Candaroğulları Osmanlı topraklarına saldırdılar.

Bu durum karşısında İstanbul kuşatmasını kaldıran II. Murad, Türk beyliklerinin üzerine yürüdü.

İlk olarak Menteşeoğullarına son verdi (1425). Karamanoğulları ile yapılan savaşı kazandı.

Diğer yandan Germiyanoğlu Yakup Bey’in vasiyeti gereği ölümünden sonra toprakları Osmanlı Devleti’ne katıldı.

Osmanlı orduları Balkanlarda Macarlarla yaptıkları savaşları kaybettiler. Bunun üzerine II. Murat barış istedi.

Macarlarla Edirne Segedin Antlaşması imzalandı (1444).

Bu antlaşma Balkan devletleri ile yapılan ilk antlaşmadır.

II. Murat, antlaşmanın imzalanmasının ardından tahtı küçük yaştaki oğlu Şehzade Mehmet’e bırakmıştır.

II. Murat’ın tahtı bırakması ve yerine çocuk yaşta birinin padişah olması Balkan devletlerini harekete geçirmiştir. Bu durum karşısında II. Murat yeniden Osmanlı tahtına geçmiştir.

Varna Savaşında Osmanlı orduları Haçlıları yenilgiye uğratmıştır (1444).

Osmanlı ilerleyişinin durdurulamaması üzerine, Macarların girişimleri ile yeni bir Haçlı ordusu oluşturulmuş, bu ordu ile Osmanlı ordusu arasında yapılan II. Kosova Savaşı’nı (1448) Osmanlılar kazanmışlardır. Bu zaferle birlikte;

Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki hâkimiyeti kesinleşmiştir.

Avrupalıların, Balkanlar’dan Türklerin atılabileceği ümitler suya düşmüştür.

Osmanlı Devleti’nin, Avrupa’da, II. Viyana kuşatmasına kadar sürecek olan askeri üstünlük süreci (1448-1683) başlamıştır.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Related Post