Bu yazımızda güncel müfredata göre hazırladığımız 10. sınıf tarih dersi 3. ünitesi olan Devletleşme Sürecinde Savaşçılar ve Askerler ünitesinin özet ders notlarını paylaşıyoruz. 10. sınıf tarih kitabı özet pdf ders notları sayesinde derslerde daha başarılı olacaksınız. Güncel 10. sınıf Tarih ders kitabına uygun olarak hazırladığımız Devletleşme Sürecinde Savaşçılar ve Askerler özet notları aşağıdaki konuları kapsamaktadır.
10. Sınıf Tarih 3. Ünite Devletleşme Sürecinde Savaşçılar ve Askerler
OSMANLI ORDUSU
Osmanlı Devleti’nin kuruluş aşamasında düzenli bir ordusu yoktu.
Osmanlı Beyliği, sefere çıkmadan önce birçok Türkmen aşiretine duyuruda bulunur ve sefer için asker toplardı.
Genelde gazilerden oluşan ve tamamı atlı olan aşiret kuvvetleri yanında cihat amacıyla İslam dini uğruna, Gaziyân-ı Rûm, Ahiyân-ı Rûm ve Abdalân-ı Rûm adları altında teşkilatlanmış zümreler de savaşa katıldılar.
Dervişler, fetih ve iskândan başka, fethedilen bölgelerin İslamlaşmasında da oldukça etkili oldu.
Osmanlı, fetih hareketleri içinde “alplık ve gazilik” son derece önemli bir yere sahipti.
Eski Türk devletlerinin kuruluşunda etkili olan Alplar, İslami devir Türk devletlerinde Alp Gaziler olarak misyonlarını devam ettirdiler.
DÜZENLİ ORDUNUN KURULMA NEDENLERİ
Devlete bağlı olmayan aşiret kuvvetleri arasında belli bir düzen ve koordinasyon yoktu.
Savaşa karar verdiği zaman, bu grupların toplanması ve sevkiyatı oldukça sorun yaratıyordu.
Ayrıca savaş öncesi ve sırasında disipline edilmeleri oldukça zordu.
İLK DÜZENLİ OSMANLI ORDUSUNUN KURULMASI
İlk düzenli birlikler Orhan Gazi zamanında, Bursa’nın fethinden sonra oluşturuldu.
Bursa Kadısı Çandarlı Kara Halil’in önerisiyle yaya (piyade) ve müsellem (atlı) askerî birlikleri kuruldu.
Yaya ve müsellemler ilk aşamada sağlıklı ve güçlü Türk gençlerinden 1000 yaya, 1000 de atlı askerden kuruldu.
Yaya ve müsellemler, sefer sırasında belli bir ücret alıyor, barış zamanında ise kendilerine tahsis edilen arazileri ekip biçiyorlardı.
Ancak bunun karşılığında belirli vergilerden muaf tutuluyorlardı.
XV. yüzyıl ortalarından sonra yaya ve müsellemler daha profesyonel bir ordu niteliğinde olan Kapıkulu Ocaklarının kurulmasından sonra tersanelerde, maden ocakları ve kale inşaatlarında çalıştırılmak üzere geri hizmet birlikleri arasına alındılar.
OSMANLI ORDUSU
A) KARA KUVVETLERİ
1- KAPIKULU ASKERLERİ
Kapıkulu Piyadeleri
• Acemi Ocağı
• Yeniçeriler
• Cebeciler (Silahlarla ilgilenir)
• Topçular
Kapıkulu Süvarileri
• Silahtarlar
• Sipahiler
2- EYALET ASKERLERİ
• Tımarlı Sipahiler
• Yayalar ve Müsellemler
• Azaplar
• Akıncılar
B) BAĞLI DEVLET VE BEYLİK ASKERLERİ
C) DENİZ KUVVETLERİ
(DONANMA)
Kapıkulu Piyadeleri
Acemi Ocağı: Kapıkulu ocaklarına asker yetiştiren okuldur.
Yeniçeri Ocağı: Çok iyi silah kullanan ve savaş alanında padişaha hizmet eden yeniçerilerin başkentte huzuru sağlamak, yangınlara müdahale etmek gibi görevleri de vardır.
Cebeci Ocağı: Ordunun silahlarını temin etmek, bu silahların bakım ve tamirini yapmakla görevli askerler.
Topçu Ocağı: Orduya ait topların yapımı, bakımı ve tamiri ile görevli ocaktır.
Kapıkulu Süvarileri
Sipahiler: Seferde sultanın çadırını silahtarlar ile nöbetleşe koruyan askerlerdir.
Silahtarlar: Devlet büyüklerinin silahlarına bakan ve onları koruyan görevlilerdir.
Eyalet Askerleri
Yaya ve Müsellemler: Orhan Gazi zamanında piyade (yaya) ve süvari (atlı) birlikleri kurulmuştur.
Tımarlı Sipahiler: Osmanlı Devleti’ne bağlı eyaletlerde tımar sahiplerinin besledikleri atlı askerlerdir.
Azaplar: Bekâr Türk erkeklerinden oluşur. Savaşta ilk hücuma geçerler.
Akıncılar: Türklerden meydana gelir. Düşman topraklarına akınlar yaparak araziyi keşfederler.
TIMAR SİSTEMİ VE ÖZELLİKLERİ
Osmanlı Devleti, Anadolu ve Rumeli’de fethettiği toprakları devlete bağlı arazi olarak tahrir defterlerine kaydetmek suretiyle tapulaştırırdı.
Tahrir defterlerine kaydedilen bu araziler, mirî yani devlet arazileri olarak adlandırıldı.
Osmanlı Devleti, bu mirî arazileri dirlik adı verilen bölümlere ayırırdı. Bu dirliklerin üzerinde yaşayan çiftçiler, toprağı ekip biçer ve vergi öderlerdi.
Tımar sistemine göre devlet, kendisine ait olan bu vergilerin toplama hakkını başta yönetenler (askerîler) olmak üzere savaşlarda üstün başarılar göstermiş olanlar ile diğer devlet görevlilerine (kâtip, kadı vs.) bırakırdı.
Buna karşılık tımar sahipleri, tasarruf ettikleri yerin yıllık gelirine göre yeme, içme, silah ve at gibi her türlü ihtiyaçları kendilerine ait olmak üzere atlı askerler yetiştirirdi.
Tımar sahipleri bu hizmetlerine karşılık birçok vergiden de muaf tutulurlardı.
TIMAR SİSTEMİNİN FAYDALARI
Osmanlı Devleti, tımar sistemi ile devlet hazinesinden para ayırmadan Osmanlı ordusunun taşradaki en kalabalık grubu olan eyalet askerlerini oluşturmuştur.
Tarım arazilerinin sürekli işlenmesini sağlayarak üretime süreklilik kazandırdı.
Toprak gelirleriyle memur maaşları karşılanmış, vergiler düzenli toplanmıştır.
Tımar sistemi ile savaşa hazır askerler (tımarlı sipahiler) yetiştirildi.
Tımar sahipleri bulundukları yerlerde güvenliği sağlayarak devlet otoritesini güçlendirdi.
Bütün bunların yanında konar-göçer Türkmenlerin, büyük ölçüde yerleşik hayata geçmesi sağlandı ve yerli halka zarar vermeleri de önlendi.
Tımarlı Sipahiler
Tımarlı sipahiler, Osmanlı ordusunun en önemli ve en kalabalık atlı kuvvetleri idi.
Tımar sahiplerinin vergi gelirine göre beslemek zorunda oldukları bu atlı askerlere “cebelü” de denirdi.
Devletten maaş almaz, ganimet elde etmezlerdi.
Tımarlı sipahiler bağlı bulunduğu bölgede reayadan vergileri toplarlardı.
Tımarlı sipahilerin yıllık gelirleri, hizmet kıdemlerine göre bin ile yirmi bin akçe arasında olurdu.
Özürsüz olarak sefere katılmayan sipahinin dirliği elinden alınır, savaşlarda yararlık gösterenlerin dirliklerine ise zam yapılırdı.
Vefat eden tımarlı sipahinin dirliğinin bir kısmı, varsa oğluna; oğlu olmayanın tımarı ise alay beyi tarafından uygun birine verilirdi.
Tımarlı sipahiler, işlevsel ve hızlı olduklarından Osmanlı Devleti için oldukça önemli bir yere sahipti.
Bazen tımarlı sipahileri Yeniçerilere karşı denge sağlayan bir faktör olarak kullandı.
Osmanlı Devleti tımarlı sipahileri, merkezî otoritenin ve saltanatın alternatif koruyucuları olarak gördü.
PENCİK-DEVŞİRME SİSTEMİ VE YENİÇERİLER
Rumeli’deki toprakları genişlemeye başlayan Osmanlı Devleti, daha fazla askere ihtiyaç duydu.
Batı yönünde süratle ilerleyen fetihlerin devamı için Anadolu’nun Türk ve Müslüman unsurlarının yanında, hem Osmanlı saltanatını koruyacak hem de daima silah altında bulunacak bir asker ocağının kurulmasına karar verildi.
Bu amaçla savaşlarda elde edilen erkek esirlerin beşte biri (pencik) ile Hristiyan tebaasından devşirme sistemiyle oluşturulan yeni bir ordu kuruldu.
I. Murad Dönemi’nde, Kazasker Çandarlı Halil Paşa’nın tavsiyesi ile kurulan kapıkulu askerleri, piyadeler ve süvariler şeklinde iki kısma ayrılırdı.
Acemi Ocağı
Acemi Ocağı, yeniçeri Ocağına asker yetiştirmek için ilk olarak Gelibolu’da kuruldu. Acemi Ocağına iki şekilde asker alınırdı.
Bunlardan biri savaşlarda esir edilen, genelde on sekiz yaşından küçük, ruhen ve bedenen sağlıklı gençlerin beşte birinin (pencik) vergi karşılığı devlet hizmetine alınması şeklinde oluşturulan “pencik sistemi”, diğeri ise “devşirme sistemi”dir.
Pencik, Farsçada 1/5 anlamına gelir. Pencik Kanunu’na göre Osmanlı Devleti’nin fethettiği bölgelerden alınan esirlerin 1/5’i padişahın olurdu.
Pencik oğlanlarından eli yüzü ve karakteri düzgün olanlardan bazıları sarayda “iç oğlanı” olarak alınarak saray eğitimine tabi tutulurlardı.
Geriye kalanlar ise Anadolu’da belli Türk çiftçilerinin yanına verilerek Yeniçeri olmadan önce Türk ve İslam kültürünü öğrenirlerdi.
Acemi Ocağına asker alınmasının diğer bir yolu da devşirme sistemidir.
Kapıkulu Ocağına 1. Murat’tan itibaren pençik sistemiyle asker alınırken devşirme sistemi Çelebi Mehmet zamanında uygulanmaya başlanmıştır.
Ancak devşirme sisteminin kanun haline gelmesi II. Murad zamanında olmuştur.
Genelde Rumeli’de Hristiyan tebaadan yapılan bu uygulamada öncelikle gönüllü olarak devşirilmek istenenlerin çocukları alınırdı. Tek erkek çocuğu olan ailelerden devşirme yapılmazdı. 8 yaş altı ve 20 yaş üstü devşirilemez. Devşirme olarak alınan çocuğun köyü, kazası, sancağı, baba ve anasının isimleri, doğum tarihi, eşkali bir deftere yazılırdı. En az üç, en fazla sekiz sene eğitilen çocuklar Acemi Ocağına gönderilirdi.
Acemi Ocağında dinî, ilmî ve askerî eğitimden geçirilen devşirmeler ‘’ çıkma’’ veya ‘’ kapıya çıkma’’ adıyla yeniçeri ocağına alınırlardı.
Yeniçeri Ocağı
I. Murad Dönemi’nde bizzat padişahın hizmetinde bulunacak daimi ve profesyonel bir ordu kuruldu (1362).
Yeniçeri Ocağı, barış zamanlarında Edirne’de ve saray çevresinde dururdu.
İstanbul’un fethinden sonra İstanbul’da iki yeniçeri kışlası yapıldı.
İstanbul’daki kışlalardan biri Şehzade Camisi civarında, diğeri Aksaray tarafındaydı.
Yeniçeriler başlarına börk denilen özel bir serpuş giyer; silah olarak da ok, yay, kılıç, hançer, balta; ateşli silahların yayılmasından sonra ise tüfek kullanırlardı.
Yeniçeriler savaşta padişahın yanında ve merkezde savaşırlar, üç ayda bir “ulufe” denilen maaş alırlar ve askerlikten başka bir işte çalışmazlardı.
Yeniçeri Ocağının en büyük komutanı “Yeniçeri ağasıydı. Yeniçeri ağası ocakla ilgili işleri görmek üzere ‘Ağa Divânı’ adı verilen bir divan kurar ve ocakla ilgili davaları dinlerdi.
GULAM SİSTEMİ
Bu sistem Abbasiler ve Selçuklular tarafından uygulanmıştı.
“Gulam sistemi” adı verilen bu uygulamada, savaş esirleri arasından seçilenler ile bazı bölgelerden toplanan küçük yaştaki çocuklar, yeteneklerine göre yetiştirilecekleri “gulamhane” denilen merkezlere getirilirlerdi.
Burada askerî konuların yanında yönetim ve protokol kuralları ile ilgili eğitim de verilirdi. Gulamların çoğunluğunu Türkler oluştururdu.
Halifenin veya Selçuklu sultanlarının özel muhafız ordusu olan gulamlar aynı zamanda hükümdarla birlikte savaşa katılır ve olası ayaklanmaların bastırılmasında aktif rol oynarlardı.
Gulam Sistemi ve Yeniçeri Ocağı
Osmanlı Devleti’nde, yeniçeri olacak adayların belirlenmesi gulam sistemine göre daha planlı bir şekilde yapıldı. Öyle ki devşirilen çocukların her türlü özellikleri ve kişisel bilgilerini en ince ayrıntısına kadar devletin resmî kayıtlarına geçirildi.
Dönemin şartlarına göre profesyonel bir askerî yapıya kavuşturulan Yeniçeriler, Osmanlı merkezî devlet yapısını ve dolayısıyla da saltanatın devamlılığını güçlendirdi.
Osmanlı Devleti, Yeniçeriler sayesinde profesyonel ve daimi bir ordu kurdu.
Osmanlı Devleti, aynı zamanda yeniçeriler sayesinde diğer Türk devletlerine ve Avrupa’ya karşı askerî ve siyasi üstünlük sağladı.
KAPIKULU SÜVARİLERİ
Kapıkulu süvarileri, merkez ordusunun en itibarlı atlı birlikleriydi. İlk zamanlarda buraya nüfuzlu devlet adamlarının ve kumandanlarının çocukları alınırdı.
İlk kez I. Murad Dönemi’nde kurulan Kapıkulu Süvarileri, sipahi ve silahtar adıyla iki bölük şeklinde teşkil edildi.
Daha sonraları sağ ve sol ulufeciler ile sağ ve sol gariplerin de ilavesiyle Kapıkulu süvari bölüklerinin sayısı altıya çıktı bu yüzden bunlara Altı Bölük de denildi.
Kapıkulu süvarileri, savaş ve seferlerde padişahı korur; padişahın silahlarını, Osmanlı sancağını ve hazinesini taşırlardı. Yeniçerilere göre daha itibarlı bir konuma sahiplerdi.