Tarih Kursu 10. Sınıf Tarih DERS NOTLARI 10. Sınıf Tarih 5. Ünite Dünya Gücü Osmanlı (1453-1595)

10. Sınıf Tarih 5. Ünite Dünya Gücü Osmanlı (1453-1595)

10. sınıf ders notları

Bu yazımızda güncel müfredata göre hazırladığımız 10. sınıf tarih dersi 5. ünitesi olan Dünya Gücü Osmanlı ünitesinin özet ders notlarını paylaşıyoruz. 10. sınıf tarih kitabı özet pdf ders notları sayesinde derslerde daha başarılı olacaksınız. Güncel 10. sınıf Tarih ders kitabına uygun olarak hazırladığımız Dünya Gücü Osmanlı (1453-1595) özet notları aşağıdaki konuları kapsamaktadır.

Dünya Gücü Osmanlı (1453-1595)

Fatih Sultan Mehmed (II. Mehmed) (1451 – 1481)

1453 İstanbul’un fethi

1454 Sırbistan’ın alınması

1459 Amasra’nın alınması

1460 Mora’nın alınması

1461 Sinop ve Trabzon’un alınması

1462 Eflak’ın alınması

1463- 1479 Venedik ile mücadele

1473 Otlukbeli savaşı (Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan yenildi. Akkoyunlu yıkılma sürecine girdi)

1474 Karakoyunlu Beyliği’ne son verildi.

1475 Kırım’ın fethi (Karadeniz Türk gölü oldu.)

1476 Boğdan’ın alınması

1479 Arnavutluk’un alınması

1480 İtalya seferi

II. Bayezid (1481 – 1512)

1481- 1495 Cem Sultan Olayı

1492 İspanya’daki Yahudilerin Osmanlı ülkesine getirilmesi

1511 Safeviler tarafından Şahkulu İsyanı çıkarıldı.

Yavuz Sultan Selim (1512 – 1520)

1514 Çaldıran Muharebesi (Safevi hükümdarı Şah İsmail)

1515 Turnadağ Muharebesi (Dulkadiroğulları) Anadolu’da Türk birliği sağlandı

1516 Mercidabık Muharebesi (Memlukler)

1517 Ridaniye Muharebesi (Memlukler) Halifelik Osmanlıya geçti.

FATİH SULTAN MEHMED (II. MEHMED) (1451 – 1481)

İstanbul’un Fethi

Sebepleri

Osmanlı’nın Anadolu’dan Rumeli’ye ya da Rumeli’den Anadolu’ya rahatça kuvvet geçirebilmek istemesi.

Osmanlı’nın deniz ticaretini geliştirmek ve boğazlara hâkim olmak istemesi.

Osmanlı’nın kuzey ve doğu Avrupa’dan gelen ticaret yolları ile Karadeniz-Akdeniz arasındaki su yollarının denetimini ele geçirmek istemesi.

Osmanlı’nın Katolik ve Ortodoks kilisesini birbirinden ayırarak Hristiyan âleminin birleşmesini önlemek istemesi.

Bizans İmparatorluğu’nun, Osmanlı’nın toprak bütünlüğünü bozması.

Bizans’ın Hristiyan Batı âlemini Haçlı Seferleri için tahrik etmesi.

Bizans’ın saltanat iddiasında bulunan Osmanlı şehzadelerini koruyup destekleyerek devleti devamlı bir iç savaş tehdidi altında tutması

Hz. Muhammed’in İstanbul’un fethiyle ilgili hadisi.

Yapılan Hazırlıklar

1451’de tahta çıkan II. Mehmet, ilk olarak Karamanoğulları ile anlaştı ve Anadolu’da güvenliği sağladı.

Anadolu Hisarı’nın karşısına Rumeli Hisarı’nı (Boğazkesen) yaptırdı.

Şahi adı verilen büyük toplar döktürdü.

 Balkanlardan gelebilecek yardımlara karşı gerekli önlemleri aldı.

Bizans’ın Aldığı Önlemler

Osmanlı Devleti’nin faaliyetlerine karşılık Bizans, Haliç’in girişini kalın zincirlerle kapattırdı.

Surları güçlendirdi.

Papa ve Macarlardan yardım istedi.

Gregois (Rum Ateşi) olarak isimlendirilen silahlar imal etmişlerdir.

İstanbul’un Fethi 29 Mayıs 1453

Osmanlı ordusu 6 Nisan 1453’te İstanbul’u kuşattı.

20 Nisan’da denizlerde mücadele başladı.

Ancak, Haliç’in ağzının büyük zincirlerle kapatılmış olması nedeniyle Osmanlı donanması Haliç’e giremedi.

Bizans’a yardıma gelen Venedik, Papalık ve Ceneviz gemileri Osmanlı donanmasını yararak Haliç’e girdi.

II. Mehmet gemileri yağlı kızaklar üzerinde, karadan (Kasımpaşa sırtlarından) Haliç’e indirtti.

Karadan ve denizden saldırıya geçen Osmanlı kuvvetleri, 54 gün sonra 29 Mayıs 1453 Salı günü İstanbul’u fethetti.

Fethin Türk Tarihi Açısından Sonuçları

Rum Ortodoks Patrikhanesinin devamına izin vererek yönetimi altına aldığı Ortodokslara din ve vicdan hürriyeti tanıdı.

İstanbul, Osmanlı Devleti’nin başkenti oldu.

Asya ve Avrupa kıtalarını; Karadeniz ile Akdeniz’i birbirine bağlayan yolların denetimi Osmanlılara geçti.

Osmanlı Devleti’nin Anadolu ve Rumeli arasındaki toprak bütünlüğü sağlandı.

II. Mehmet Fatih ve Roma İmparatoru anlamına gelen Kayser-i Rum unvanlarını kullanmaya başladı.

II. Mehmet ayrıca Sultanü’l-Berreyn ve Hakanü’l-Bahreyn (İki karanın ve iki denizin Sultanı) unvanını da aldı.

Fethin Dünya Tarihi Açısından Sonuçları

Bizans İmparatorluğu yıkıldı.

İpek Yolu’nun büyük bir bölümünün Osmanlı Devleti’nin eline geçmesi Avrupalıları yeni yolların arayışına yöneltti. 

Bu olay coğrafi keşiflerin nedenlerinden birini oluşturdu.

Büyük toplarla en güçlü surların bile yıkılabileceği görüldü. Bu durum da Avrupa’daki derebeyliklerin yıkılmasına zemin hazırladı.

Fetihten sonra İtalya’ya giden bazı bilim insanları Rönesans’ın başlamasına katkıda bulundular.

Fetih Orta Çağ’ın sonu, Yeni Çağ’ın başlangıcı oldu.

Fetih Sonrası İstanbul

İstanbul kısa sürede imar edilerek âdeta devletin simgesi hâline geldi.

Osmanlı Devleti İstanbul’a, İslambol ve Dersaadet gibi adlar verdi.

Bir süre sonra Topkapı Sarayı inşa edildi.

Kapalıçarşı’nın çekirdeği olan Büyük Bedesten’in inşasına başlandı. ,

Fatih yaptırdığı caminin etrafında Sahn-ı Seman Medresesi’ni, çocuklar için bir mektep (dârü’t-tâlim) ve bir hastane inşa ettirdi.

Anadolu’dan gelen Türkmenlerin iskânı ile İstanbul Türkleştirildi.

Yerli Hristiyan halkın İstanbul’da kalması sağlanarak İstanbul, önemli bir dünya şehri hâline getirildi.

Fatih Dönemi Diğer Gelişmeler

Amasra, Sinop, Trabzon ve Kırım’ı fethederek

Karadeniz’i Türk gölü hâline getirdi.

Karamanoğulları, Osmanlı topraklarına katıldı.

1473 yılında Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan ile yapılan Otlukbeli Savaşı kazanıldı. Akkoyunlu Devleti yıkılma sürecine girdi.

Sırbistan, Mora Yarımadası, Eflak-Boğdan, Bosna-Hersek, Arnavutluk ve Otranto’da Osmanlı hâkimiyeti sağlandı.

Ege, Akdeniz ve Karadeniz ticaret yollarına hâkim olmak isteyen Fatih Sultan Mehmet, Cenevizlilerden İmroz, Taşoz, Limni ve Bozcaada’yı, Venediklilerden Midilli ve Eğriboz adalarını aldı.

II. BAYEZİD (1481 – 1512)

Fatih’in ölümünün ardından tahta geçen II. Bayezid, saltanatının ilk dönemlerinde kardeşi Şehzade Cem’in isyanıyla mücadele etmiştir.

Şehzade Cem, II. Bayezid’in padişahlığını tanımayarak Bursa’yı işgal etmiş ve burada hükümdarlığını ilan etmiştir.

Giriştiği taht mücadelesini kaybeden Cem, Memluk Devletine sığınmış, sonra Rodos Şövalyeleri’nin eline düşmüş, ardından Fransa’ya ve papalığa teslim edilmiştir. Cem burada ölmüştür.

Şehzade Cem isyanı iç sorun iken bir dış sorun hâline gelmiştir. Bu sorun, Osmanlı Devleti’nin Batılı devletlere karşı pasif politikalar izlemesinde etkili olmuştur.

Şahkulu İsyanı (1511)

Osmanlı Devleti’nin doğu sınırında bulunan Safevi Devleti, kendine rakip olarak gördüğü Osmanlı Devleti’ni Şiilik propagandası yolu ile ele geçirmek istiyordu.

Bu amaçla Safevi Hükümdarı Şah İsmail, II. Bayezid Dönemi’nde Antalya ve yöresinde Şahkulu İsyanı’nı çıkarttı (1511).

İlk başlarda başarılı olan ayaklanma, daha sonra Osmanlı Devleti tarafından etkisiz hâle getirildi.

1512’de tahta oturan Yavuz Sultan Selim ilk olarak Safeviler üzerine yürümeye karar verdi.

YAVUZ SULTAN SELİM (1512 – 1520)

Çaldıran Savaşı (1514)

Safevi ordusu bozguna uğradı.

Savaş sonucunda Tebriz, Musul, Kerkük ve Erbil Osmanlı topraklarına katıldı.

Tebriz, Halep ve Bursa İpek Yolu’nun da hâkimiyeti Osmanlılara geçti.

Anadolu’daki Safevi tehlikesi kırıldı.

1515 Turnadağ Savaşı

Yavuz Sultan Selim, Çaldıran’dan dönerken Sinan Paşa komutasındaki bir orduyu Dulkadiroğulları Beyliği üzerine yolladı.  Savaş sonrası Dulkadiroğulları Osmanlı hâkimiyetine girdi

Bu durum Osmanlı-Memlûklu ilişkilerinin iyice gerilmesine neden oldu.

Osmanlı- Memlûklu İlişkileri

Osmanlı Devleti’nin Memlûklular üzerine sefer düzenlemesinde;

Fatih Dönemi’nde tamir ettirilmek istenen Hicaz su yollarına Memlûkluların izin vermemesi,

Baharat Yolu’nun denetimini ele geçirerek ekonomik yönden güçlenmek,

Türk İslam dünyasının tek lideri olmak,

Halifelik makamının ve kutsal yerlerin denetimini Memlûklulardan almak istemesi gibi sebepler etkili olmuştur.

Mercidabık Savaşı (1516)

Yavuz Sultan Selim ile Memlûklu Sultanı Kansu Gavri Halep ile Kilis arasındaki Mercidabık Ovası’nda karşılaştı (1516).

Savaşı Osmanlı Devleti kazandı.

Memlûklu Hükümdarı Kansu Gavri savaş alanında öldü.

Mercidabık Savaşı sonunda Suriye Osmanlı topraklarına katıldı.

Ridaniye Savaşı (1517):

Yavuz, Sina Çölü’nü geçerek Kahire yakınlarında Mısır ordusu ile yaptığı Ridaniye Savaşı’nı kazandı.

Böylece Memlûklu Devleti’ne son verildi.

Mısır Seferi’nin Sonuçları

Memlûklu Devleti yıkıldı;

Suriye, Filistin, Lübnan, Mısır ve Hicaz bölgeleri Osmanlı Devleti’ne katıldı.

Doğu Akdeniz’den geçen Baharat Yolu Osmanlı Devleti’nin denetimine girdi.

Halifelik Osmanlılara geçti ve Osmanlı Devleti İslam dünyasının lideri oldu.

Venedikliler, Kıbrıs Adası için Memlûklara ödedikleri vergiyi bundan sonra Osmanlı Devleti’ne ödemeye başladı.

Yavuz Sultan Selim Döneminin Sonu

Mısır Seferi sonucunda İstanbul’a dönen Yavuz Sultan Selim bir süre sonra rahatsızlandı.

22 Eylül 1520’de, şirpençe denen bir çıban yüzünden henüz elli yaşında iken vefat etti.

Tarihçiler, Yavuz Sultan Selim’i, sekiz yıla seksen yıllık iş sığdırmış büyük bir padişah olarak değerlendirirler.

Kanunî Sultan Süleyman (1520 – 1566)

1521 Belgrad’ın Fethi

1522 Rodos’un Fethi

1526 Mohaç Muharebesi (Macaristan yenilgiye uğradı)

1526 Babür İmparatorluğu’nun kurulması

1529 Barbaros Hayrettin’in Cezayir’e hâkim olması

1529 I. Viyana Kuşatması

1533 İstanbul Antlaşması (Avusturya imparatoru Osmanlı sadrazamına denk)

1533 Cezayir’in alınması

1534 Irakeyn Muharebesi (Bağdat Safeviler’den alındı)

1538 Preveze Deniz Savaşı (Akdeniz Türk gölü oldu)

1538-1553 Hint Deniz Seferleri

1551 Trablusgarp’ın Fethi

1548 Tebriz’in alınması

1553 Nahçıvan’ın alınması

1555 Amasya Antlaşması (İlk Osmanlı Safevi Antlaşması)

1555 Sudan’ın Kızıldeniz sahilinde Sevâkin Adası merkezli Habeş Eyaleti’nin kurulması

1555 Augsburg Barışı (Protestanların varlığını kabul eden ilk kalıcı yasal düzenleme)

1560 Cerbe Deniz Savaşı

1566 Zigetvar Seferi (Kanuni’nin ölümü)

II. Selim (1566 – 1574)

1566 Sakız Adası’nın alınması

1568 Yemen’in alınması

1571 Kıbrıs’ın Fethi (Venedik’ten alındı)

1571 İnebahtı Deniz Savaşı (Haçlılar Osmanlı donanmasını yaktı)

1574 Tunus’un Fethi

III. Murad (1574 – 1595)

1578 Fas’ta Osmanlı hâkimiyetinin kurulması

1590 Ferhat Paşa Antlaşması (Safevilerle imzalandı. Doğuda en geniş sınırlara ulaşıldı)

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN (1520- 1566)

Yavuz Sultan Selim’in vefatından sonra yerine, tahtın tek varisi olan I. Süleyman geçti.

Osmanlıların Kanuni, Avrupalıların ise Muhteşem sıfatını verdikleri I. Süleyman, 46 yıl padişahlık yapmıştır.

Osmanlı’da en uzun süre padişahlık yapan kişidir.

Yavuz Sultan Selim hükümdarlığında en zengin dönemini yaşayan Osmanlı hazinesi, Kanuni Dönemi’nde uzun süren seferler yüzünden ilk kez açık verdi.

XVI. YÜZYILDA OSMANLI- HABSBURG MÜCADELESİ

XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Doğu ve Orta Avrupa’daki en büyük rakibi Avusturya oldu.

Avusturya Kralı Ferdinand, Roma-Germen İmparatoru Şarlken’in aynı zamanda kardeşi idi.

Bu durumdan cesaret alarak Osmanlı Devleti’nin Avrupa’da ilerlemesine karşı çıkıyordu.

Kanuni, ilk olarak Orta Avrupa’nın giriş kapısı niteliğinde olan Belgrad’ı 1521 yılında fethederek önemli bir üs merkezi edindi ve Macaristan ile sınır oldu.

1526 Mohaç Meydan Savaşı

Fransa ile Habsburg İmparatorluğu arasında yapılan savaşta, Fransa Kralı I. Fransuva, Alman İmparatoru Şarlken’e esir düştü.

I. Fransuva’nın annesi Kanuni’den yardım istedi.

Kanuni Fransa kralını esaretten kurtarmak ve Almanya’nın en büyük müttefiklerinden olan Macarları saf dışı bırakmak amacıyla Macaristan üzerine yürüdü.

1526 Mohaç Savaşı sonrasında Macar Kralı öldürüldü.

1533 İstanbul Antlaşması

Osmanlı Devleti, 1529’da Viyana’yı kuşatsa da bir sonuç elde edemedi.

Bu olaydan sonra Ferdinand yeniden Macar topraklarına saldırdı.

Bu durum karşısında Osmanlı Devleti, Almanya seferini başlatarak hem Ferdinand’a hem de Şarlken’e iyi bir ders vermek istedi.

Ancak Osmanlı Devleti’nin karşısına hiçbir güç çıkmaya cesaret edemedi.

Avusturya ile Osmanlı arasında 1533 yılında İstanbul Antlaşması yapıldı.

Antlaşma’ya göre:

Avusturya arşidükü, protokol bakımından Osmanlı sadrazamına denk sayılacaktır

Ferdinand, Macaristan üzerinde hak iddia etmeyecek ve elinde bulundurduğu Macar toprakları için Osmanlı Devleti’ne vergi ödeyecektir.

1541 yılında Kanuni, Macaristan’ı doğrudan Osmanlı topraklarına kattı.

Osmanlı Devleti, Habsburg İmparatorluğu’na karşı Almanya’da patlak veren mezhep savaşlarında Protestanlara da destek vererek Avrupa’daki mezhep savaşlarını körükledi. Böylece Habsburg İmparatorluğu’nu siyasi ve askerî yönler dışında dinî yönden de zayıflatmak istedi.

1555 Amasya Antlaşması

Safevi Hükümdarı Şah İsmail vefatından sonra yerine geçen oğlu Şah Tahmasb da Şii propagandaları yaparak Anadolu’da karışıklık çıkarmaya çalıştı.

Osmanlı Devleti aleyhine Venedik ve Avusturya ile anlaşma yaptı.

Bu gelişmeler üzerine Kanuni 1534, 1548 ve 1553’te İran üzerine üç sefer düzenledi.

1555’te iki ülke arasında “Amasya Antlaşması” yapıldı. Antlaşmaya göre;

Osmanlı Devleti ile İran arasındaki ilk resmî antlaşmadır.

Tebriz, Erivan, Bağdat, Irak ve Doğu Anadolu Osmanlı Devleti’ne bırakıldı.

OSMANLI’NIN EKONOMİ POLİTİKALARI

Osmanlılar ilk olarak 1352’de Rumeli’ye geçtikten sonra Venedik ve Cenovalılara siyasi ve ticari amaçlı kapitülasyonlar verdiler.

Bu kapitülasyonlar Çelebi Mehmet, II. Murad ve Fatih tarafından da devam ettirildi.

Fatih Sultan Mehmet, Venediklilerle uzun vadeli ticaret yapmak amacıyla kendilerine, İstanbul’da balyos (elçi) bulundurma hakkı verdi ve birtakım gümrük kolaylıkları sağladı.

Fatih, bunu yaparak hem bölge ticaretini canlı tutmayı hem de Batı’nın en güçlü denizci tüccar devletinin gücünü yanına çekip onu, Avrupa Hristiyan birliğinden ayırmayı amaçladı.

Yavuz Sultan Selim Mısır seferi sonrası Memluklular tarafından Venedik, Katalan ve Fransızlara verilen kapitülasyonları devam ettirdi.

Fransızlara gerçek manada Kapitülasyonlar Kanuni dönemi sonrası ancak 1569 tarihinde verildi.

Osmanlı-Fransız İlişkileri ve Kapitülasyonlar

Osmanlı Devleti’nin “İmtiyaz-ı Mahsusa”, Fransızların “kapitülasyon” dedikleri ayrıcalıklara göre;

Fransa, Akdeniz’de düşük gümrük vergisi ödeyerek serbestçe ticaret yapabilecektir.

Fransızlara ait ticari ve hukuki davalara İstanbul’a gönderilen bir yargıç bakacaktır.

Antlaşma her iki hükümdarın hayatta kaldığı sürece geçerli olacaktır.

XV VE XVI. YÜZYIL OSMANLI SİYASETİ

Osmanlı Devleti de Roma Katolik Kilisesini Hristiyan dünyasında yalnız bırakmak ve Avrupa Hristiyan birliğini parçalamak amacıyla çeşitli tedbirler aldı.

Osmanlı Devleti kuruluş Dönemi’nden izlemiş olduğu adaletli ve hoşgörülü politika sayesinde Balkan halkının güvenini kazandı.

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettikten sonra şehirdeki tüm gayrimüslimlere inanç ve ibadet özgürlüğü tanıdı.

Katolik Roma Kilisesine karşı, Ortodoksları himaye edecek Hristiyan birliğini bozmayı amaçladı.

Kanuni, Reform hareketlerinin Osmanlı Devleti’nin yararına olduğunu düşündü. Luther’e ve Protestanlara destek verdi.

Reform Hareketleri

XVI. yüzyıl başlarından itibaren Avrupa’da Katolik Kilisesinin aşırı zenginleşmesi, yozlaşması, siyasetle ve dünyevi etkinliklerle daha fazla ilgilenmeye başlaması birçok din adamı ve halkın tepkisine yol açtı.

Bu durum başta Almanya olmak üzere Fransa, İngiltere ve Kuzey Avrupa ülkelerine yayılan Reform hareketlerine neden oldu.

Almanya’da Reform hareketlerinin öncüsü, ilahiyatçı Martin Luther oldu.

Lutherciler’in ayaklanmalarından endişelenen Alman İmparatoru Şarlken, Reform Hareketlerinin yayıldığı yerlerde kalmasına dair bir karar çıkarttı (1529).

Şarlken’in bu kararını beş Alman prensi ve on dört şehir protesto etti.

Bu yüzden Luther taraftarlarına “Protestan” adı verildi.

Şarlken ve Luther taraftarları arasında yirmi beş yıl süren savaşlar oldu.

Bu savaşlar sonunda “Augsburg Antlaşması” ile Protestanlara inanç serbestliği tanındı (1555).

Reform Hareketleri sonucunda Avrupa’da mezhep birliğinin bozulması, Otuz Yıl Savaşlarının başlamasına neden oldu (1618-1648).

1648 Vestfalya Antlaşması ile savaş sona erdi.

Savaş sonrasında Almanya zayıfladı, Fransa güçlendi.

İngiltere’de ise I. Elizabeth (Elizabet) mutlak monarşi anlayışını ülkesinde daha da güçlendirmeye çalıştı.

Reform Hareketleri ve Osmanlı

Reform hareketleri Osmanlı Devleti’nde etkili olamadı.

Çünkü Osmanlı topraklarında yaşayan Hristiyanlar, din ve vicdan özgürlüğüne sahiplerdi.

Osmanlı Devleti, Avrupa’daki Reform hareketleriyle siyasi açıdan ilgilendi.

Dönemin hükümdarı Kanuni, Luther’e ve Protestanlara destek verdi.

Avrupa’daki karışıklıklardan faydalanarak Viyana önlerine kadar ilerledi.

Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika Politikası

Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika’daki hâkimiyeti 1517’de Mısır’ın fethiyle başladı

Oruç Reis’in ölümünden sonra Kanuni Dönemi’nde Osmanlıların hizmetine giren Hızır Reis (Barbaros Hayrettin Paşa), Cezayir’i Osmanlı topraklarına kattı (1529)

Barbaros’un ölümünden sonra yerine Turgut Reis geçti.

Turgut Reis, Saint Jean (Sen Jan) şövalyelerinin denetiminde olan Trablusgarp’ı (1551), bir süre sonra da Tunus’u (1574) alarak Osmanlı topraklarına kattı.

AKDENİZ’DE OSMANLI HÂKİMİYETİNİN KURULMASI

Osmanlı donanmasının temeli, daha önce sahil bölgelerinde kurulan Karesioğulları, Aydınoğulları, Candaroğulları, Saruhanoğulları ve Menteşeoğulları beyliklerinin Osmanli hâkimiyetine girmesiyle teşekkül etti.

I. Bayezid (Yıldırım) Gelibolu’da yeni bir tersane inşa ettirdi.

I. Mehmet (Çelebi) Dönemi’nde, ilk Osmanlı deniz savaşı Venediklilerle yapıldı ancak kaybedildi.

II. Mehmet (Fatih), İstanbul’un fethi için yaklaşık 400 gemiden oluşan bir deniz gücü meydana getirildi.

Oluşturulan bu güçlü donanma sadece İstanbul’un fethinde kullanılmadı.

Trabzon İmparatorluğu’na son verilmesi (1461), Kırım ve Kefe’nin fethedilmesinde (1475) donanma gücünden faydalanıldı.

Bu gelişmeler sonucunda XV. Yüzyılın ikinci yarısında Karadeniz adeta bir Türk gölü hâline geldi.

II. Bayezid Döneminde, her bakımdan gelişme gösteren Osmanlı donanması, Avrupa devletlerinin deniz gücüyle rekabet edebilecek seviyeye ulaştı.

Yeni tekniklerle üretilen kadırga ve kalyonlar Osmanlı donanmasına denizlerde büyük bir avantaj sağladı.

Kili ve Akkerman’ın alınmasıyla Karadeniz’de; Modon, Koron, Navarin ve İnebahtı’nın alınmasıyla da Akdeniz’de Osmanlı hâkimiyeti iyice güçlendi.

Haliç’teki tersane, Yavuz Sultan Selim Dönemi’nde Galata’dan Kağıthane’ye kadar genişletildi.

Böylelikle Osmanlı’nın yıkılışına kadar donanmanın merkez üssü olacak Haliç Tersanesi yani “Tersane-i Amire” kurulmuş oldu.

Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nde ise Osmanlı donanması altın çağını yaşadı.

Osmanlı Devleti, kısa sürede Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika’nın tamamına hâkim oldu.

COĞRAFİ KEŞİFLER

Osmanlı Devleti’nin zamanla, İpek ve Baharat yollarının denetimini ele geçirmesi 

Akdeniz’de her geçen gün hâkimiyet alanını genişletmesi, Avrupalı devletleri yeni ticaret yolları aramaya sevk etti.

Özellikle İspanya ve Portekiz krallarından aldıkları destekle birçok denizci açık denizlere çıktı.

Bu durum Avrupa’nın kaderini değiştirecek Coğrafi Keşifler’in başlamasını sağladı.

Coğrafi Keşiflerin Sebepleri

Pusulanın geliştirilmesi ve sağlam gemilerin yapılması

Coğrafya bilgisinin artması ve cesur gemicilerin yetişmesi

Avrupalıların Doğu’nun zenginliğine ulaşmak isteği

Hristiyanlığı Avrupa dışında yayma düşüncesi

İpek ve Baharat gibi ticaret yollarının Türklerin denetiminde olmasından dolayı Avrupalıların Çin ve Hindistan’a giden başka yollar bulma arzusu

Coğrafi Keşiflerin Sonuçları

Amerika, Avustralya ve Afrika’nın bilinmeyen bölgeleri ile yeni yerler ve kıtalar keşfedildi.

Keşfedilen bölgelerde İspanyollar ve Portekizliler koloniler kurarak sömürge bölgeleri oluşturdular.

Bu bölgelerdeki insanları köle ticaretinde kullandılar.

Ticaret yollarının güzergâhı değişti.

Akdeniz limanları önemini kaybederken Atlas Okyanusu üzerindeki limanlar [Lizbon, Bordeaux (Bordo), Anvers, Roterdam…] değer kazandı.

Avrupa’ya bol miktarda altın ve gümüş getirildi.

Böylece Avrupa’nın ekonomisi güçlendi.

Ticaretle uğraşan burjuva sınıfı zenginleşti.

Coğrafi Keşifler sonucu yeni bitki, sebze ve meyve türleri de keşfedildi. Tütün, pamuk, patates, domates, kakao gibi.

Hıristyanlık keşfedilen bölgelerde yayılma imkânı buldu.

Dünya’nın yuvarlak olduğunun anlaşılması özellikle Katolik Kilisesinin birtakım öğretilerini derinden sarstı.

Bu durum kilise ve din adamlarına olan inancın sorgulanmasına neden oldu.

Coğrafi Keşiflerin Osmanlı Devleti’ne Etkileri

Coğrafi Keşifler sonucunda ticaret yollarının yön değiştirmesi, Osmanlı ülkesinden geçen İpek ve Baharat yollarının önemini azalttı.

Atlas Okyanusu’ndaki limanlar önem kazanırken Akdeniz limanları önemini kaybetti.

Bu durum Osmanlı Devleti’nin gümrük gelirlerinde azalmaya, dolayısıyla da ekonomisinde gerilemeye neden oldu.

İpek Yolu üzerinde bulunan birçok Türk hanlığı ekonomik yönden zayıflayarak zamanla Rusların denetimine girdi.

Keşfedilen bölgelerden Avrupa’ya taşınan değerli madenlerin (altın, gümüş) zamanla Osmanlı ülkesine girmesi, Osmanlı para birimi olan akçenin değer kaybetmesine yol açtı.

Bu durum eşya ve mal fiyatlarının artmasına (enflasyon) neden oldu.

HİNT DENİZ SEFERLERİ (1538-1553)

Coğrafi Keşifler sonucu Hint deniz yolunun bulunmasından sonra Portekizler Hint ticaret yollarını denetimlerine aldılar.

Osmanlı Devleti, gerek bu bölgelerdeki Müslümanlara yardım etmek gerekse Portekizleri bölgeden uzaklaştırmak amacıyla Hindistan’a dört sefer düzenledi.

Bu seferler, Hadım Süleyman Paşa (1538), Piri Reis (1551), Murat Reis (1552) ve Şeydi Ali Reis (1553) tarafından gerçekleştirildi.

Ancak bu seferlerden bir netice elde edilmedi. Çünkü:

Osmanlı Devleti’nin bölgenin önemini tam olarak kavrayamaması,

Osmanlı gemilerinin açık denizlere dayanıklı olmaması

Bölge halkının tam destek vermemesi etkili oldu.

Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa, Osmanlı donanmasını Akdeniz’den Hint Okyanusu’na geçirebilmek için “Süveyş Kanalı Projesi”ni hayata geçirmek istedi.

Bu proje ile Akdeniz ve Kızıldeniz’i bir kanalla birleştirmeyi amaçladı. Böylece Coğrafi Keşifler yüzünden önemini kaybeden Akdeniz limanları yeniden canlanabilecekti. Ancak bu proje hayata geçirilemedi.

Hint Deniz Seferleri oldukça büyük zorluklarla yapıldığı gibi, Osmanlı devletini ekonomik açıdan da olumsuz etkiledi.

ATLANTİK ÜLKELERİNİN AKDENİZ’E NÜFUZ ETME ÇABALARI

XVI. yüzyıl yoğun olarak Osmanlı Devleti ile Atlantik ülkeleri (İspanya, Portekiz, İngiltere, Hollanda)  arasında Akdeniz’e hâkim olma mücadelesi içerisinde geçti.

Osmanlı-İspanya rekabetinde en önemli konulardan biri Orta Akdeniz’de jeopolitik konumuyla dikkat çeken Tunus oldu.

Osmanlı Devleti, Barbaros Hayrettin Paşa komutasında Tunus’u ele geçirdi.

Bu durum karşısında İspanya’nın desteklediği Andrea Dorya komutasında bir Haçlı donanması oluşturuldu.

28 Eylül 1538’de yapılan Preveze Deniz Savaşı ile Haçlı donanması büyük bir bozguna uğratıldı.

Türk denizcilik tarihinin bu en büyük zaferi sonrasında Akdeniz’deki üstünlük Osmanlı Devleti’ne geçti.

İspanyolların elinde bulunan Cerbe Adası’nın fethedilmesi Osmanlı Devleti’nin Akdeniz’deki hâkimiyeti daha da güçlendi (1560).

II. Selim Dönemi’nde Kaptanıderya Lala Mustafa Paşa, Venediklerin elinde bulunan Kıbrıs’ı, ele geçirdi (1571).

Kıbrıs’ın fethedilmesi sonrası İspanya, Portekiz, Venedik gibi ülkelerden oluşan yeni bir Haçlı donanması oluşturdular.

İnebahtı mevkinde yapılan savaşta yaklaşık üç yüz parçalık Osmanlı donanmasını yaktılar (1571).

Osmanlı Devleti ile İspanya arasında Tunus üzerinde hâkimiyet kurma mücadelesi yaklaşık kırk yıl sürdü.  Ancak bu mücadele Osmanlı Devleti’nin Tunus’a hâkim olmasıyla sonuçlandı (1574).

Osmanlı Devleti ile Portekiz arasında yaşanan Akdeniz’e hâkim olma mücadelesi zamanla Atlas ve Hint Okyanusu’nda da devam etti.

 Kuzey Afrika’nın en batısında yer alan Fas’taki hâkimiyeti için yapılan ve tarihte “Vadiü’s- Seyl Savaşı” olarak bilinen savaşta Portekiz donanmaları ağır bir darbe aldı.

Portekiz Kralı da bu savaşta hayatını kaybetti (1576).

Bu savaştan sonra Portekiz, Akdeniz ve diğer bölgelerdeki sömürgelerini kaybederek sömürgecilik rekabetinde geri plana düştü.

Hollanda, XVI. yüzyıla kadar İspanya’nın hâkimiyeti altında bulunuyordu.

İspanya’nın zayıflaması sonrası Hollanda, İspanya’dan ayrılarak bağımsız bir konuma geldi.

XVI. yüzyıl sonları ve XVII. yüzyıl başlarından itibaren Osmanlı Devleti ile iyi ilişkiler kurmaya çalıştı.

Bu sayede birtakım ekonomik imtiyazlar kazanarak Akdeniz’de etkinliğini arttırmak istedi.

İngiltere, XVI. yüzyıl ortalarından itibaren büyük bir donanma gücüne sahip oldu.

XVII. yüzyıldan itibaren sömürgecilik faaliyetlerinde en büyük rakipleri olan İspanya, Portekiz ve Fransa’yı saf dışı bırakarak âdeta tek başına yol aldı.

İngiltere “Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk” haline geldi.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Related Post