Bu yazımızda güncel müfredata göre hazırladığımız 9. sınıf tarih dersi 1. ünitesi olan Geçmişin inşa sürecinde tarih ünitesinin özet ders notlarını paylaşıyoruz. Tarihin Doğası Ders Notu sayesinde tarih dersi yazılılarına tam olarak hazırlanacaksınız. 9. sınıf tarih kitabı özet pdf ders notları sayesinde derslerde daha başarılı olacaksınız. Maarif modeline uygun olarak hazırladığımız 9. sınıf tarih dersi notları aşağıdaki konuları kapsamaktadır.
Sınıf: 9. sınıf tarih
Ünite: 9. sınıf tarih 1. ünite: Geçmişin inşa sürecinde tarih
Öğrenme çıktısı / kazanım: Tarihin Doğası ders notu
İlgili yazılı: 9. sınıf tarih 1. dönem 1. yazılı
TARİHİN DOĞASI
Tarihin Tanımında Olması Gereken Unsurlar:
Kanıt ve belge gösterme zorunluluğu: Tarih, tarihçilerin kanıtlara ve belgelere dayanarak yeniden kurmaya ve şekillendirmeye çalıştıkları geçmişin kurgusudur.
Geçmiş olaylardan bahseder: Belgelerle ortaya çıkan geçmişin bir yansımasıdır. Başka bir deyişle tarih, geçmiş yaşantıların bugünü anlamak ve geleceğe yön vermek amacıyla anlaşılabilir ve anlatılabilir bir forma dönüştürülmesidir.
Her olay kendi dönem şartları içinde değerlendirilir: Tarihçiler, araştırmalarını kendi yaşadıkları dönemde yaptıkları için geçmişi değil, geçmişten artakalan ve günümüze ulaşabilen izleri yorumlar.
Olayların gerçekleştiği yerin belirtilmesi gerekir: Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Suriye’de yapılan kazılarda ortaya çıkan sonuç artık Neolitik kültürün tümüyle yeniden tanımlanmasını gerektirecek duruma gelmiştir.
İnsan toplumunu ilgilendiren olayları inceler: Tarih; toplumdaki sürekliliği, siyasal ve sosyal değişimleri, insanları etkileyen düşünce sistemlerini, kültürel ve ekonomik koşulları kaydeden bir bellek niteliğindedir.
Olayların sebep ve sonuçlarını inceler: Bu yönüyle insanları ve toplumları etkileyen her türlü dönemsel ve olgusal değişikliği keşfetmeye çalışan, bu değişikliklerin sebep ve sonuçlarını inceleyen bir disiplindir.
Olayların zamanını kronoloji biliminin yardımı ile belirler: Tarihsel zaman içinde tanımlanan olayların öncelik-sonralıklarına göre belli bir zamansal sıraya dizilmesiyle oluşan kronoloji, olaylar arasında sağlam bir köprünün kurulması açısından tarihin temel ögelerinden biridir.
Tarihçiler, araştırma konusu olarak seçip tanımladıkları olayları kronolojik bir akış içinde vererek tarihsel zamanın algılanmasını sağlar.
Olayların tarafsız (objektif) olarak iletilmesi: Tarihçilerin titizlik gösterdiği konu, çıkarsamaların geçerliliğidir. Pratikte tarihçiler, kaynaklardan yapılabilecek çıkarsamalardan hangilerinin doğru sayılıp sayılmayacağı üzerinde tartışarak bunları daha incelikli hale getirmek için epeyce zaman harcarlar.
Tarihte “Deney ve Gözlem” yoktur: Tarihsel olgular, fen bilimlerinin aksine kesin yasalara dayandırılamaz; tarihçilerin kaynaklar üzerinden ulaştığı çıkarımlara ve yorumlara bağlıdır.
Tarihî bilgiler yeni bulgularla değişebilir: Tarihsel bilgiler; elde edilen yeni bilgilere, belgelere ve araştırma sonuçlarına göre değişebilir.
Değişim ve süreklilik
Değişim ve süreklilik, tarihle ilgili temel kavramlardan biridir. Tarih boyunca toplumsal yaşamdaki bazı unsurlar değişmiş, bazı unsurlar ise devamlılığını korumuştur.
Değişim ve süreklilik kavramları aracılığıyla bugün ile geçmiş arasında bağ kurulur. Örneğin bir toplumun dili, gelenekleri, mimari anlayışı gibi pek çok unsur yüzyıllar boyunca hem varlığını korumuş hem de kendi içinde bazı değişimler yaşamıştır. Tarihçiler, bu değişim ve sürekliliğin sebepleri ve sonuçlarını da inceler
Tarihin bir bilim dalı olduğunu gösteren kanıtlar ve gerekçeler
Yöntemlerin Kullanımı: Tarihçiler, diğer bilim dallarında olduğu gibi belirli yöntemler kullanırlar. Bu yöntemler arasında kaynak eleştirisi, tarihsel karşılaştırmalar, neden-sonuç ilişkilerini analiz etme gibi bilimsel süreçlere dayalı yaklaşımlar bulunur. Bu durum, tarihin sistematik ve disiplinli bir çalışma alanı olduğunu gösterir.
Bilinmeyenin Peşinde Olma: Tarihçiler, geçmişteki olayları anlamak için mevcut kaynakları inceleyerek yeni bilgiler elde etmeye çalışırlar. Bu süreçte, bilinmeyen sorulara cevap aramak ve yeni teoriler geliştirmek temel amaçtır. Tıpkı bir fizikçinin yeni bir parçacık keşfetmeye çalışması gibi, bir tarihçi de bilinmeyen bir medeniyetin izlerini sürer.
Diğer Bilimlerle İlişki: Tarih, arkeoloji, antropoloji, sosyoloji gibi diğer bilim dallarıyla sıkı bir ilişki içindedir. Bu disiplinler arası çalışmalar, tarihçilerin daha kapsamlı ve doğru sonuçlara ulaşmasını sağlar. Örneğin, bir tarihçi bir medeniyeti anlamak için arkeologların bulgularından ve antropologların kültürel analizlerinden yararlanabilir.
Sistematik Bir Yaklaşım: Tarihçiler, olayları rastgele değil, belirli bir sistematik çerçeve içinde incelerler. Kronoloji, nedensellik ve değişim gibi kavramlar, tarihçilerin kullandığı temel analiz araçlarıdır. Bu sistematik yaklaşım, tarihe bilimsel bir karakter kazandırır.
Sürekli Gelişen Bir Alan: Tarih, yeni kaynakların bulunması, yöntemlerin gelişmesi ve farklı perspektiflerin ortaya çıkmasıyla sürekli olarak değişen ve gelişen bir alandır. Tarihi bilgi yeni bir kaynak bulunduğunda değişebilir. Bu durum, tarihin statik bir bilgi değil, sürekli güncellenen ve geliştirilen bir alan olduğunu gösterir.
Tarihsel bilginin bilimsel olması için neler gerekmektedir?
Sistemleştirme: Tarihsel bilgilerin belirli bir düzen içinde sınıflandırılması ve analiz edilmesi gerekmektedir. Bu sayede tarihsel olaylar arasındaki ilişkiler ve neden-sonuç bağlantıları daha net bir şekilde ortaya konabilir.
Kaynak Eleştirisi: Tarihsel bilgilerin güvenilirliği ve doğruluğu, kullanılan kaynakların eleştirel bir şekilde değerlendirilmesine bağlıdır. Farklı kaynaklar arasındaki çelişkiler tespit edilmeli ve en doğru bilgiye ulaşmak için titiz bir inceleme yapılmalıdır.
Bilimsel Yöntemlerin Kullanımı: Tarihsel araştırmalarda bilimsel yöntemler kullanılmalıdır. Bu yöntemler arasında hipotez kurma, veri toplama, analiz etme ve sonuç çıkarma gibi adımlar yer alır.
Tarihte Neden-Sonuç İlişkisi
Eğer tarihsel olaylar arasındaki neden-sonuç ilişkisi kurulamazsa, tarih sadece birbirini izleyen rastgele olayların bir koleksiyonu olarak kalır. Bu durumda, tarihçiler olayları anlamlı bir şekilde açıklamak yerine, sadece kronolojik bir sırayla anlatmak zorunda kalırlar.
Tarihsel olaylar arasındaki neden-sonuç ilişkileri sayesinde gelecekteki olası gelişmeler hakkında tahminlerde bulunmak mümkün olur. Ancak bu ilişkiler göz ardı edilirse, tarih tamamen öngörülemez ve rastlantılara bağlı bir süreç olarak görülür. Bu da tarihçilerin geleceğe yönelik herhangi bir yorum yapmasını engeller.
Tarihçi, olaylar arasındaki neden-sonuç ilişkilerini ortaya çıkararak, geçmişi anlamaya ve açıklamaya çalışır. Ancak neden-sonuç ilişkileri göz ardı edilirse, tarihçinin rolü sadece olayları sıralamak ve yazgıyı öne sürmekle sınırlı kalır. Bu da tarihçinin bilimsel bir araştırmacı olmaktan çıkarak, daha çok bir hikaye anlatıcısına dönüşmesine neden olur.
Metafor
Metafor, bir şeyi başka bir şeye benzeterek daha etkili ve çarpıcı bir anlatım elde etmektir.
Bu benzetme, iki farklı şey arasında aslında olmayan bir bağlantı kurar.
Örnek: “Kalbim taş gibi oldu.” Bu cümlede kalp, hissetmeyen, duymayan bir taş ile benzetilerek kişinin duygusuz bir hale geldiği anlatılır.
Diğer Örnekler:
O bir aslandır. (Güçlü ve cesur bir kişi)
Denizler kadar derin bir aşkı var. (Çok büyük bir aşk)
Zaman su gibi akıp gidiyor. (Zamanın sürekli ve hızlı geçtiği)
Analoji
Analoji, karmaşık bir durumu daha basit ve anlaşılır hale getirmek için iki farklı şey arasındaki benzerlikleri vurgulamaktır.
Bu benzetme, iki şey arasında mantıksal bir ilişki kurar.
Örnek: “Bir atom, güneş sistemine benzer. Çekirdek güneş, elektronlar ise gezegenler gibidir.” Bu cümlede atomun yapısı, güneş sisteminin yapısına benzetilerek daha kolay anlaşılır hale getirilir.
Diğer Örnekler: “Bir ağaç gibi büyüyor.” (Sürekli olarak gelişme ve büyüme)”Bilgisayar bir beyin gibidir.” (Bilgisayarın düşünme ve işlem yapma yeteneği)” Bir puzzle gibi, her parça bir bütünün parçasıdır.” (Bir sistemdeki her öğenin önemi)
Metafor ve Analoji Arasındaki Fark
Metafor Analoji
Amaç Daha etkili ve çarpıcı anlatım Daha basit ve anlaşılır açıklama
Bağlantı İki şey arasında hayali bir bağlantı İki şey arasında mantıksal bir ilişki
Dil Daha şiirsel ve sanatsal Daha bilimsel ve mantıksal
Tarihsel bilginin özellikleri
Tarihsel olaylar tekrarlanamaz bu yüzden gözlemlenmesi mümkün değildir.
Tarihsel bilgi, laboratuvar ortamında tekrar edilmesi ya da üzerinde gözlem yapılması mümkün olmayan geçmiş yaşantıları ele alır.
Tarihçiler farklı kaynaklardan elde ettikleri çok sayıda kanıttan yararlanır:
Tarihçiler, araştırma süreçlerinde ulaştıkları belge, bulgu ve anlatılar üzerinden geçmişi yeniden kurgular.
Tarihçilerin her türlü yazılı ve görsel belgeden, arkeolojik buluntu ve kalıntıdan, konuyla ilgili yapılmış çalışmalardan ya da görgü tanıklığından yararlanması gerekir.
Tarih, kaynaklara ve kanıtlara dayandırılması gereken bir disiplindir.
Az sayıda belge günümüze ulaşmıştır.
Uzak geçmişte yaşanan olay ya da olgularla ilgili bir araştırma yapıldığında kaynak sayısı daha az olacak ve daha az kanıta erişilecektir.
Bazı tarih çalışmalarında kaynaklara bağlı olarak daha sınırlı bir çalışma alanı söz konusudur.
Tarih diğer bilim dallarından faydalanır.
Tarih çalışmalarında kronoloji, coğrafya, arkeoloji, nümismatik, diplomatik gibi farklı disiplinlere ait alan bilgilerinden yararlanılır.
Tarihçiler, bu alan bilgilerini kullanarak kaynaklarını hesaplanabilirlik, ölçülebilirlik ve kesinlik ölçütlerine göre değerlendirir.
Tarihsel bilgide Fen Bilimlerinde olduğu gibi kesin bilimsel yasalara dayanan tarihsel olgular bulunmaz.
Tarihsel olgular, fen bilimlerinin aksine kesin yasalara dayandırılamaz; tarihçilerin kaynaklar üzerinden ulaştığı çıkarımlara ve yorumlara bağlıdır.
Tarih çalışmaları belli bir sistem dâhilinde ve nesnel bir yaklaşımla yapılması, ayrıca farklı kaynaklar üzerinden çok sayıda kanıta ulaşılması yönüyle bilimsel nitelik taşır.
Bazı tarihsel bilgiler değişebilir.
Bir konu hakkında çalışma yapılırken kullanılan kaynaklara veya tarihçinin bakış açısına göre farklı yorumlar ya da çıkarımlar ortaya konabilir.
Tarihsel bilgiler; elde edilen yeni bilgilere, belgelere ve araştırma sonuçlarına göre değişebilir.
Tarih Nedir
Tarih; toplumların başından geçen olayları zaman ve yer göstererek belgelere dayalı bir biçimde anlatan bunların sebep ve sonuçlarını, birbirleriyle olan ilişkilerini objektif olarak ele alan sosyal bir bilimdir.
Tarihçilerin Araştırma Konularını Belirlerken Kullandığı Çalışma Yöntemleri:
Konu içeriği ve kapsamını sınırlamak gereklidir: Bir tarihçinin geçmişteki tüm olayları, kişileri, toplulukları ya da mekânları araştırması mümkün değildir. Bu nedenle ele alınacak konunun tarihsel önemini belirlemek için söz konusu olay ya da olgunun o dönemde yaşayan insanlar için ne kadar önemli olduğu, insanların yaşamını nasıl etkilediği, bu etkilerin günümüze kadar devam edip etmediği gibi sorular üzerinden konu içeriği ve kapsamı sınırlandırılır.
Tarihçilerin kanıtlara ve belgelere dayanarak çalışma yapmaları gerekir: Geçmişteki bilgiyi yeniden kurmaya ve şekillendirmeye çalıştıkları geçmişin kurgusudur. Bu nedenle kendi yorumlarını ve bakış açılarını kullanırken belge ve kanıtlar onların temel ilkeleri olmalıdır.
Tarihçiler için “Kaynak nedir?” ve çeşitleri nelerdir?
Kaynak: Tarih, geçmişe dair kaynakların belli metotlarla çalışılarak bilgi üretilmesi faaliyeti olarak tanımlandığında kaynaklar da geçmişe dair izleri muhafaza eden materyaller şeklinde tanımlanabilir.
O halde tarihçinin yaptığı iş, en sade ifadeyle, geçmişe dair izleri muhafaza eden bu kaynaklardan yararlanarak bilgi üretmektir.
Tarihçilerin her türlü yazılı ve görsel belgeden, arkeolojik buluntu ve kalıntıdan, konuyla ilgili yapılmış çalışmalardan ya da görgü tanıklığından yararlanması gerekir.
Tarih çalışmaları belli bir sistem dâhilinde ve nesnel bir yaklaşımla yapılması, ayrıca farklı kaynaklar üzerinden çok sayıda kanıta ulaşılması yönüyle bilimsel nitelik taşır.
Tarih çalışmalarında kronoloji, coğrafya, arkeoloji, nümismatik, diplomatik gibi farklı disiplinlere ait alan bilgilerinden yararlanılır.
Tarihçiler, bu alan bilgilerini kullanarak kaynaklarını hesaplanabilirlik ölçülebilirlik ve kesinlik ölçütlerine göre değerlendirir.
Uzak geçmişte yaşanan olay ya da olgularla ilgili bir araştırma yapıldığında kaynak sayısı daha az olacak ve daha az kanıta erişilecektir.
Tarihçilerin Araştırma Yöntemlerinin Basamakları:
• Araştırma soruları sorarak konuları belirleme,
• Kaynaklardan bilgi toplama,
• İnceleme ve eleştirme,
• Olguları belirleme,
• Olgular arasında ilişki kurma
• Ulaşılan bilgileri sentezleme.
Geçmiş ve tarih kavramları arasındaki farklar
Geçmiş, yaşanmış, somut olayların bütünüdür; geri dönülemez bir zaman dilimidir. Örneğin, Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşu, Fransız İhtilali gibi olaylar geçmişe aittir. Ancak bu olayları sadece kendi başlarına düşünemeyiz. Bu olayları anlamak, yorumlamak ve geleceğe taşımak için tarih bilimine ihtiyaç duyarız.
Tarih ise, geçmişteki bu olayları belgeleyen, yorumlayan ve anlamlı bir bütün haline getiren bir insan etkinliğidir. Tarihçiler, çeşitli kaynakları (kitaplar, belgeler, arkeolojik buluntular vb.) kullanarak geçmişi yeniden inşa ederler. Örneğin, bir tarihçi, Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşunu incelerken, o dönemde yazılmış tarih kitaplarına, seyahatnamelere, fermanlara ve diğer belgelere başvurur. Bu belgeleri analiz ederek, imparatorluğun nasıl kurulduğu, hangi etkenlerin rol oynadığı gibi sorulara cevap arar.
Kısacası, geçmiş, yaşanmış olan her şeydir; tarih ise bu yaşanmışlıkları anlamlandırma, yorumlama ve geleceğe taşıma çabasıdır.
Geçmiş, bir nevi ham madde ise, tarih bu ham maddeden yapılan bir eser gibidir.
Tarihçiler, bu eseri oluştururken kendi bakış açılarını, bilgi birikimlerini ve kullandıkları kaynakları da işin içine katarlar. Bu nedenle, aynı olayı farklı tarihçiler farklı şekilde yorumlayabilirler.
Zamanın Farklı Düzeyleri ve Tarihsel Zaman:
Bireysel Zaman: Hızlı akan, kişisel deneyimlere dayalı zaman algısı.
Toplumsal Zaman: Sosyal yapıların etkisiyle daha yavaş akan zaman algısı.
Coğrafi Zaman: Çevresel faktörlerin etkisiyle neredeyse durmuş gibi algılanan zaman algısı.
Tarihsel Zaman: Toplumsal olayların kronolojik sırasını belirleyen ve tarihçilerin kullandığı zaman kavramı.
Takvim Sistemleri ve Tarihsel Dönemlendirme
Güneş ve Ay hareketleri gözlemlenerek takvimler oluşturulmuştur. Her toplum kendine özgü bir takvim oluştururken yaşamlarını en çok etkileyen olayı takvimlerinin başlangıcı olarak kabul etmişlerdir.
Ay Takvimi: İlk olarak Sümerler tarafından kullanılmıştır.
Güneş Takvimi: İlk olarak Antik Mısırlılar tarafından kullanılmıştır.
Roma Düzenlemesi: Julius Caesar zamanında Antik Mısır güneş takvimi yeniden düzenlenmiştir.
Gregoryen Takvim: Antik Mısır güneş takvimi 1582’de Papa XIII. Gregor tarafından düzenlenmiştir ve günümüzde bu takvim kullanılmaktadır. Bu takvimin başlangıcı İsa’nın doğduğu yıl (0 yılı) kabul edilmiştir.
Zamanın Sınıflandırılması
Tarih yüzyıllık dönemlere ve çağlara ayrılmıştır. Tarihi çağlara ve yüzyıllara ayırmak, tarihçilerin araştırmalarını kolaylaştırır.
Çağ: Kendine özgü bir özellik taşıyan zaman parçası; asır, dönem, devir.
Yüzyıl: Milat başlangıç alınarak 0-99, 100-199, 200-299 vb. olarak sayılan yüzyıllık dönem.
Avrupa’da XVII. yüzyıldan itibaren tarih dönemlere ayrılarak incelenmeye başlanmıştır. Bu dönemlendirme sırasında Avrupa’da yaşanan gelişmeler ve değişimler dikkate alınmıştır. Bu yaklaşımın nedeni; Avrupalı tarihçilerin, kendi yaşadıkları coğrafyayı diğer bölgelerden daha ileri ve önemli bir merkez olarak kabul etmesidir
İnsanoğlu yazının keşfini bir dönüm noktası olarak kabul etmiştir. Bunun sonucunda yazıdan önceki zamanlar tarih öncesi, sonraki zamanlar ise tarihî dönemler olarak adlandırılmıştır.
Tarih Öncesi Devirler: Yazılı kaynakların olmadığı dönemdir. Antropolojik Araştırmalar XIX. yüzyılda hız kazanmış ve tarih öncesi devirler hakkında bilgi sağlamıştır.
Tarihi Devirler: Sümerlerin MÖ 3200’lerde yazıyı icat etmesiyle tarihi devirler başlar.
Tarihi Çağlar:
Eski Çağ: Yazının icadından Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşüne kadar (bazılarına göre, Hıristiyanlığın Büyük Kostantinus tarafından resmî din olarak kabul edildiği 336-337 ye kadar) olan devre, Eski Çağ denir.
Orta Çağ: Eski Çağ’ın bitiminden İstanbul’un fethi olan 1453 yılına (veya Amerika’nın keşif tarihi 1492 yılına) kadar olan devre de Orta Çağ denilmektedir.
Yeni Çağ: 1453’ten 1789 yılındaki Fransız ihtilaline kadar olan devre Yeni Çağ denir.
Yakın Çağ: Fransız ihtilalinden günümüze kadar olan devre de Yakın Çağ denilmektedir.
Tarihsel Olay ve Olgu
Tarihsel olay: Tarihte insanlığı etkileyen siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik dinî konularda kısa sürede meydana gelen gelişmelerdir. Olaylar; kendine has özelliklere sahiptir, somut bilgiler içerir, yer ve zaman bildirir. Olayların başlangıç ve bitiş süreleri de bellidir. (Örneğin, ilk Müslümanların Mekke’den Medine’ye hicreti).
Tarihsel olgu: Tarihte insanlığı etkileyen olayların ortaya çıkardığı sonuçlara göre uzun sürede meydana gelen değişimlerdir.
Olgular; geneldir, süreklilik gösterir, soyuttur. Olgularda belirli bir yer ve zaman söz konusu değildir. (Örneğin, İslamiyet’in yayılışı).
Örnekler:
James Watt’ın buhar makinesini icat etmesi olaydır, Sanayi Devrimi olgudur.
Fransız İhtilali’nin başlaması olaydır, milliyetçilik düşüncesinin ortaya çıkması olgudur.
Atatürk’ün 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkışı olaydır, Türk inkılabı olgudur.
Neden-Sonuç İlişkisi:
Tarihsel olaylar ve olgular arasında sıkı bir neden-sonuç ilişkisi bulunur. Bir olay, başka bir olayın nedeni olabilir veya bir olgunun sonucu olabilir. Bu ilişkiyi anlamak, tarihsel süreçleri daha iyi kavramamızı sağlar.
Örnek:
XVI. yüzyıl sonunda yaşanan Küçük Buzul Çağı dünya çapında tarımsal üretimin azalmasına neden olmuştur, ancak Celali İsyanlarının tek nedeni bu değildir.
Fransız İhtilali, milliyetçilik düşüncesinin yayılmasına önemli katkı sağlamıştır.
Bir yanıt bırakın