Tarih ders notları, yks tarih ders notları, ayt tarih ders notları, tyt tarih ders notları, tarih özet, tarih 9 ders notları, tarih 10 ders notları, tarih 11 ders notları, inkılap tarihi ders notları, çağdaş Türk ve dünya tarihi ders notları, güncel tarih ders notları, özet konu anlatım, kısa tarih, yeni kitaba göre hazırlanmış ders notları, yeni müfredat tarih , tarih pdf
ULUSALLAŞMANIN VE ENDÜSTRİLEŞMENİN SOSYAL ETKİLERİ
Nüfus Politikası ve Demografik Güç
Osmanlı Devleti’nde Haberleşme ve Ulaşım
Telgraf
Demir Yolları
Ulus Devlette Vatandaş Kimliği
Osmanlı Devleti’nde Açılan Modern Askerî ve Sivil Mektepler
Osmanlı Devleti’nde Açılan Yabancı ve Misyoner Okullar ile Azınlık Okulları
II. Abdülhamit Dönemi Eğitim Politikası
II. Abdülhamit Dönemi’nde Açılan Okullar
II. Abdülhamit Dönemi’nde Eğitim ile İlgili Yapılan Diğer Çalışmalar
II. Abdülhamit Dönemi’nde Açılan Hastaneler
Emeklilik Sistemi (Tekaütlük Sistemi)
Eğitim ve Sağlıkta Dönüşüm
NÜFUS POLİTİKASI VE DEMOGRAFİK GÜÇ
Sanayi İnkılabı’nın etkisiyle kırdan kente doğru başlayan göçler şehirlerde iş gücünün oluşmasını sağladı.
Bu dönemde Avrupa’da nüfus hızla arttı. Nüfusun hızlı bir şekilde artmasında;
Doğum oranlarının yükselmesi,
Salgın hastalıkların önüne geçilmesi,
Ölüm oranlarının azalması,
Ekonomik refahın oluşması,
Ekonominin tarım ekseninden çıkıp sanayi ve diğer sektörlere kayması ve sağlıklı beslenmeyle insan ömrünün uzaması gibi sebepler gösterilebilir.
Nüfus gücü temsil ettiği için devlet adamları ülkelerindeki nüfusu arttırmaya yönelik her türlü tedbiri almıştır.
Nüfusun artmasının ülkelere sağladığı avantajlar şunlardır:
Devletin askerî ve siyasi güç kazanması
Ekonomide kalkınma için gerekli işçi gücüne sahip olunması
Bir devletin askerî, siyasi, ekonomik alanlarda mevcut nüfusu kullanabilmesi
Yeni ele geçirilen ülkelerde hem siyasi hem de ekonomik hâkimiyeti sağlayabilmesi
Savaş gücünün insan sayısına orantılı olarak artması
OSMANLI DEVLETİ’NDE HABERLEŞME VE ULAŞIM
TELGRAF
XIX. yüzyılda elektrikli telgraf Osmanlı Devleti
tarafından kullanılan başlıca teknolojik gelişmedir.
Osmanlı Devleti’ne elektrikli telgraf hattı, ilk defa 1855’te İstanbul’u Avrupa’ya bağladı. Sultan Abdülaziz ve Sultan Abdülhamit dönemlerinde, Osmanlı telgraf ağı hızlı bir şekilde yayıldı.
Elektrikli telgraf Osmanlı Devleti’nde siyasi gücün merkezîleşmesine yardımcı oldu çünkü kısa bir sürede merkezden vilayetlerin ve sancakların valilerine, askerî birliklere ve jandarmalara emir göndermek çok daha kolaylaştı.
DEMİR YOLLARI
Osmanlı Devleti demir yollarını Sanayi Devrimi’ni gerçekleştirmiş Avrupa devletlerine imtiyazlar vermek suretiyle yaptırdı.
Osmanlı Devleti’nde demir yolu ulaşımı ilk kez 1851’de Kahire ve İskenderiye arasındaki hattın yapılmasıyla başladı. Anadolu’da ise 1856 yılında İzmir-Aydın Demir Yolu’nun inşasıyla başladı.
Avrupa Kıtası’ndaki ilk Osmanlı demir yolu 1856’da Cenova-Köstence Demir Yolu İngiliz şirketlerince açıldı.
1872’de demir yolu yapım ve işletmesini gerçekleştirmek amacıyla da Demir Yolları İdaresi kuruldu.
Sultan Abdülaziz Dönemi’nde İstanbul’u Bağdat’a bağlayacak olan demir yolu yapılması planlandıysa da Osmanlı Devleti’nin 1875’te iflas etmesi üzerine bu proje uygulanamadı.
Osmanlı Devleti’nde en fazla demir yolu yapımı II. Abdülhamit Dönemi’nde Düyûn-ı Umûmiye İdaresi’nin kurulmasıyla başladı.
Bu dönemde demir yolu politikası savunma politikalarıyla birlikte düşünülmeye başlandı. II. Abdülhamit’in en büyük projelerinden biri de Bağdat Demir Yolu’nun yapılmasıydı. Bu hattın yapımını Almanlara veren II. Abdülhamit bu hat sayesinde İngiltere ve Rusya’yı telaşa ve korkuya sürükledi.
II. Abdülhamit’in demir yolları projesi Avrupa devletlerini karşı karşıya getirdi.
Ayrıca II. Abdülhamit’e göre demir yolları sayesinde Osmanlı tarım ürünlerinin pazara sevki kolaylaşacak, halkın zenginliği artacak, ticaret gelişerek ithalat ve ihracattan alınan gümrük vergileri hazineye katkı sağlayacaktı.
ULUS DEVLETTE VATANDAŞ KİMLİĞİ
Ulus devlette meşruiyetin kaynağı din, soy veya krallık
olmaktan çıkıp laik, demokratik bir yapıya büründü.
Bu yolla bütün vatandaşlar birbirlerine eşit olarak kabul edildi.
Özellikle federal devletlerde ortak aidiyet duygusunu geliştirmek için okulların müfredatlarına yurttaşlık eğitimi konuldu.
Ulus devlet yapılanmasında vatandaş ordusu, zorunlu askerlik ve eğitim aşamaları çok önemliydi.
Devletler eğitim sistemleri ve askerî teşkilatları sayesinde aynı üniformayı giyen, aynı marşı söyleyen, aynı dili konuşan, disiplinli, vatansever, üretken ve devletine sadık vatandaşlar yetiştirdiler.
OSMANLI DEVLETİ’NDE AÇILAN MODERN ASKERÎ VE SİVİL MEKTEPLER
Osmanlı idarecileri yenilgileri, Avrupalı subay ve askerlerin iyi
eğitim almış olmalarına ve kendilerinin de bu alanda geri kalmalarına bağladılar.
XVIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren askerî ihtiyaçları karşılamak için Avrupa’nın çağdaş eğitim kurumları örnek alınarak modern mektepler açıldı.
1734’te askerî okul olarak açılan “Hendesehane” modern mekteptir.
III. Mustafa, Osmanlı Devleti’nin 1770 Çeşme Bozgunu’nda kaybettiği deniz gücünü tekrar kazanılabilmesi için deniz subayı ve mühendisleri yetiştirmek amacıyla “Mühendishane-i Bahri-i Hümâyun” adındaki askerî okulu açtı (1773).
Osmanlı Devleti, kara ordusuna subay ve teknik elemanlar yetiştirmek üzere III. Selim Dönemi’nde Mühendishane-i Berri-i Hümâyun adında bir okul açtı (1795).
Bu mühendishanenin en önemli özelliği medrese tarzı eğitim yerine tamamen Batı tarzında ders verilen bir yükseköğretim kurumu olmasıydı.
II. Mahmut Dönemi’nde modern tıp eğitiminin verilmesi
amacıyla İstanbul’da Mekteb-i Tıbbiye adıyla askerî bir mektep açıldı (1827).
Yine II. Mahmut Dönemi’nde Fransız eğitim sistemi örnek alınarak 1834’te askerî eğitim veren Mekteb-i Harbiye açıldı.
Bu dönemde bazı öğrenciler Viyana, Paris ve Londra’ya eğitim için gönderildi ve aynı zamanda ders vermeleri için Avrupa’dan öğretmenler getirildi.
II. Mahmut Dönemi’nin sonlarında memur yetiştirmek üzere Mekteb-i Maârif-i Adliyye ve Mekteb-i Ulûm-u Edebiyye adında mesleki okullar açıldı.
II. Mahmut, erkek çocukların sıbyan mekteplerine devamını sağlayacak zorunlu eğitimi başlatacak bir ferman yayınladı.
Sultan Abdülmecid Dönemi’nde Maarif Nazırı Sami Paşa tarafından temeli atılan Mülkiye Mektebi,1859 yılında öğretime başlamıştır.
Tanzimat Dönemi’nde ülkede nitelikli memur yetiştirmek için Mekteb-i Maârif-i Adliyye ve Mekteb-i Aklâm açıldı.
Ayrıca mesleki ve teknik eleman ihtiyacını karşılamak amacıyla Askerî Baytar Mektebi, Ziraat Talimhanesi, Maadin Mektebi, Telgraf Mektebi adlarında birçok okul açıldı.
Memurların dil öğrenebilmesi için Lisan Mektebi açıldı.
Mesleki ve teknik eleman yetiştirmeye yönelik önemli adımlar atan Mithat Paşa “Islâhhâne” ve Mekteb-i Sanayi’yi kurdu. Kızların meslek öğretimi ile ilgili olarak açılan Cevri Kalfa Mektebi ile Kız Sanayi Mektebi dönemin önemli meslek okullarıydı.
Osmanlı Devleti, İstanbul’un fetihten sonra gayrimüslimlere
kendi dillerini konuşmalarına ve anadilde eğitim yapmalarına izin verdi.
Osmanlı Devleti’nin güçlü olduğu zamanda bir problem teşkil etmeyen azınlık okulları XIX. yüzyıldan itibaren devletin denetiminden uzaklaşmaya başladı.
Azınlık okullarını kendi çıkarları için kullanmak isteyen yabancı devletler onları maddi ve manevi olarak desteklediler.
Islahat Fermanı ile gayrimüslimlere okul açma yetkisi verilirken aynı zamanda da devlet okullarında okuyarak memur ve asker olmalarının yolu da açıldı.
Gayrimüslimler ise çocuklarını yabancı okullar ile misyoner okullarına göndermeyi daha çok tercih ettiler.
Bazı yabancı okullar kapitülasyonlardan yararlanarak kurulmuş olan ve misyonerlik faaliyetleri kapsamında eğitim veren okullardı.
Yabancı okulların zararlarının farkına varan Osmanlı Devleti,
birtakım kanunlar çıkararak bu okulları denetim altına almaya çalıştı.
İlk olarak 1846’da Meclis-i Maarif-i Umûmiye kuruldu.
En kapsamlı düzenleme 1869 yılında Saffet Paşa tarafından hazırlanan ve eğitimin hemen hemen her aşamasına ilişkin hükümler getiren Maarif-i Umûmiye Nizamnamesi oldu.
Osmanlı Devleti, bütün bu düzenlemelere rağmen yabancı ve azınlık okullarının kontrolünü eline alamadı ayrıca bu okullara Müslüman ailelerin çocukları da gitmeye başladı.
1914 yılında Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi üzerine savaştığı devletlere ait olan yabancı okulları kapattı. ,
1915 yılında çıkartılan Mekâtib-i Hususiye Talimatnamesi ile yabancı ve misyoner okulları ile ilgili kısıtlayıcı kanun yürürlüğe girdi ve birçok yabancı okul kapatıldı.
II. ABDÜLHAMİT DÖNEMİ EĞİTİM POLİTİKASI
II. Abdülhamit eğitim ve öğretim faaliyetlerinde merkeziyetçi, eğitim kurumları arasında ise denge politikası izledi.
Eğitim faaliyetlerinde Türklerin yoğun yaşadığı Anadolu’ya ağırlık verdi. Azınlık ve yabancı okullara Türk öğretmenler atanarak kontrol altına alınmaya çalışıldı.
Bu dönemde İlk dereceli okullarda İslamcılık, orta dereceli okullarda ise Osmanlıcılık akımını vermeye çalışan programlar uygulandı.
Türkçülük anlayışı da yavaş yavaş okulların müfredatına girmeye başladı.
II. Abdülhamit Dönemi’nde Maarif Merkezî Teşkilatı yeniden düzenlenerek her öğretim kademesi için genel müdürlükler ve müfettişlikler oluşturuldu.
I. Abdülhamit Dönemi’nde okullaşma tüm ülkeye yayıldı.
İbtidai (ilkokul) mektepler, rüşdiyeler ve idadiler yaygınlaştırıldı.
(İlk kız idadisi 1880 yılında açılmıştı.)
Darülfünuna yeni bölümler açılarak genişletildi.
Daru’l-Muallimin düzenlenerek “Âliye” şubesi (Yüksek Öğretim Okulu) açıldı.
Mekteb-i Funûn-ı Maliye, Ziraat ve Baytar Mektebi , Gümrük Mektebi, Hamidiye Ticaret Mektebi, Polis Mektebi gibi memur meslek mektepleri açıldı.
Mekteb-i Hukuk, Hendese-i Mülkiye, Maliye Mektebi, Ticaret Mektebi, Deniz Ticareti Mektebi, kız sanayi mektepleri gibi yüksekokullar açıldı.
Sanayi-i Nefise Mektebi açıldı.
Rüşdiyelerden itibaren yabancı dil öğretimi zorunlu oldu.
Devletin kritik bölgelerinde yer alan aşiretlerin çocuklarını Osmanlılık bilinciyle yetiştirmek amacıyla İstanbul’da bir Aşiret Mektebi açıldı.
II. Abdülhamit, eğitim olanaklarını kasaba ve köylere
kadar ulaştırmanın yanında birçok vilayet merkezinde hastaneler de açtırdı.
Günümüzde varlığını devam ettiren Darülaceze kimsesiz çocuklar ile yaşlı ve bakıma muhtaç insanları barındırmak amacıyla 1896 yılında açılmıştı.
Darülaceze 200 yataklı bir hastahane, bir yetimhane, çamaşırhane ile hamam gibi binaları ve el sanatları ile ilgili imalathaneler, fırın ve mabetlerden (cami, kilise ve havra) oluşan bir kompleksti.
Hamidiye Etfal Hastanesi II. Abdülhamit’in Dönemi’nde açılan en önemli kurumlardandır.
Bu dönemde 300’den fazla hastane yapılmıştır.
EMEKLİLİK SİSTEMİ (TEKAÜTLÜK SİSTEMİ)
1865’te Emeklilik Kanunu ile emekliliği düzenleyen ilk kurumlar ortaya çıktı.
Bu konudaki en önemli gelişme ise II. Abdülhamit Dönemi’nde emekli sandıklarının kurulmasıdır.
Yeni düzenlemelerle emeklilik sistemi askerî ve sivil memurlarının dışında dul ve yetimlerini de kapsayacak şekilde genişletildi.
Sosyal yardım uygulamalarından biri de şüphesiz yoksul aylıklarıdır. Tanzimat Dönemi’nde Maliye Nezareti’nin çeşitli kalemlerinden ve valilerin “Kapualtı Hasılatından” muhtaçlara maaşlar bağlanmıştır.
II. Abdülhamit Dönemi’nde Hazine-i Maliye-i Celile ödemeleri arasında “muhtacın tertibi” düzenlemesi ile muhtaç insanlara maaş bağlanmıştır.
Yoksul aylığı uygulaması, Osmanlı Devleti’nin sosyal bir devlet olma yolunda attığı büyük adımlardan biridir.
EĞİTİM VE SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM
Osmanlı Devleti’nde XVIII. yüzyılın sonlarına gelinceye
kadar en yaygın eğitim kurumları sıbyan mektepleri ile medreselerdi.
II. Mahmut Dönemi’nde geleneksel eğitimin yanında Batı tarzı askerî eğitim veren okullar açıldı.
Medreselerin yanına modern okulların açılması Osmanlı Devleti’ndeki medrese-mektep ikilemini ortaya çıkarmıştı.
Tanzimat Dönemi’nde ilk kez eğitimin siyasi bir araç ve aynı zamanda toplumsal fonksiyonunun olduğu fark edildi. Okullarda bu dönemde çocuk ve gençlere “Osmanlılık” ideali aşılanmaya başlandı.
Osmanlı Devleti’nde Kanun-i Esasi ile tüm okullar devletin denetimi altına alındı.
XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde sağlık alanında daha çok
Darüşşifa, Darüssıhha, Bimaristan, Maristan gibi vakıflarca sunuluyordu.
Tanzimat’la beraber Osmanlı Devleti, sağlık sorunlarına yönelerek bu sorunların çözümü için çareler aramaya başladı.
Sağlık ağını genişletmek amacıyla askerî ve sivil tıp okulları açıldı.
Artık devlet sağlık hizmetlerini vakıflar aracılığı ile değil bizzat kendi eliyle götürmeye çalışıyordu.
Osmanlı idaresi kurmak istediği sağlık teşkilatına hekim yetiştirebilmek için 1839’da Mekteb-i Tıbbiye ve 1867’de Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye (Sivil Tıp Okulu) kurumlarını açtı.
Emeğinize sağlık
TEŞEKKÜRLER