Tarih Kursu 12. Sınıf İnkılap Tarihi DERS NOTLARI XX. Yüzyıl Başlarında Osmanlı Devleti ve Dünya

XX. Yüzyıl Başlarında Osmanlı Devleti ve Dünya

12. sınıf

Bu yazımızda güncel müfredata göre hazırladığımız 12. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersi 1. ünitesi olan XX. Yüzyıl Başlarında Osmanlı Devleti ve Dünya ünitesinin özet ders notlarını paylaşıyoruz. 12. sınıf İnkılap Tarihi kitabı özet pdf ders notları sayesinde derslerde daha başarılı olacaksınız. Güncel 12 . sınıf İnkılap tarihi ve Atatürkçülük ders kitabına uygun olarak hazırladığımız 12. sınıf İnkılap Tarihi dersi notları aşağıdaki konuları kapsamaktadır.

T.C İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK I. ÜNİTE

Mustafa Kemal’in Ailesi

Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik’te doğdu.

Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım’dır.

Baba tarafından dedesi Kırmızı (Kızıl) Hafız olarak da bilinen Hafız Ahmet’tir.

XIV-XV. yüzyıllarda Konya ve Aydın’dan Makedonya’ya yerleştirilmiş Kocacık Yörüklerindendir.

Zübeyde Hanım’ın babası, Sofuzadeler diye tanınan Feyzullah Ağa’dır.

Zübeyde Hanım Selânik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin kızıdır.

Milis subaylığı, evkaf katipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım’la evlendi.

Ali Rıza Efendi ile Zübeyde Hanım’ın; Fatma, Ömer, Ahmet, Mustafa, Makbule ve Naciye adlarındaki altı çocuğu vardı.

Atatürk’ün beş kardeşinden dördü küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule (Atadan) 1956 yılına kadar yaşadı.

Eğitim Hayatı

Mahalle Mektebi ve Şemsi Efendi Okulu

Mustafa Kemal okul çağına geldiğinde önce Hafız Mehmet Efendi’nin mahalle mektebinde öğrenime başladı, sonra babasının isteğiyle Şemsi Efendi Mektebi’ne geçti.

Selanik Askerî Rüştiyesi

İlkokuldan sonra Selanik Mülkiye Rüştiyesine kısa süre devam etti.

1893 yılında Askeri Rüştiye’ye girdi ve askerî öğrenimi başladı.

Bu okulda Matematik öğretmeni Mustafa Bey adına “Kemal” i ilave etti.

Manastır Askerî İdadisi

1896’da Selanik Askerî Rüştiyesini bitiren Mustafa Kemal, Manastır Askerî İdadi sınavlarına girerek bu okula girmeye hak kazandı.

Arkadaşı Ömer Naci aracılığıyla edebiyata, özellikle de şiire ilgi duymaya başladı.

Mustafa Kemal 1897 yılında çıkan Türk Yunan savaşına katılmak istedi.

1896-1899 yıllarında Manastır Askeri İdâdi’sini bitirdi.

Fransızcasını ilerletmek için okuduğu kitaplar sayesinde; Jean Jack Rousseau (Jan Jak Ruso), Voltaire (Volter), Montesquieu (Montesku),Auquste Comte (Ogust Komt) gibi Fransız düşünürlerini yakından tanıdı ve inkılap, bağımsızlık, adalet, eşitlik gibi kavramları özümsedi.

Harp Okulu ve Harp Akademisi

Mustafa Kemal 13 Mart 1899’da İstanbul’da harp okuluna başladı.

Mustafa Kemal’in harp okulundaki öğrenimi sırasında eğitiminde ve yetişmesinde etkili olan başlıca hocaları; Yüzbaşı Naci Bey, Fransızca Öğretmeni Necip Asım Bey, Tarih Öğretmeni Rahmi Paşa, Binbaşı Fazıl Bey ve Teğmen Osman Efendi’ydi.

Ali Fuat (Cebesoy), Kazım (Karabekir), Refet (Bele), Cafer Tayyar (Eğilmez), Nuri (Conker), Mehmet Arif (Ayıcı), Ali Fethi (Okyar) gibi Millî Mücadele Dönemi’nin ünlü subayları, Mustafa Kemal’le aynı dönemde harp okulunda bulunmuşlardır.

1902 yılında teğmen rütbesiyle mezun oldu. Harp Akademisi’ne devam etti.

11 Ocak 1905’te akademiden beşinci sırada mezun oldu.

Kurmay yüzbaşı rütbesiyle Şam’da askerlik görevine başladı.

Mustafa Kemal’in Etkilendiği Hocaları

Topçu Feriki Ahmet Muhtar Paşa,

Kurmay Binbaşı Refik Bey,

Kurmay Yarbay Macit Bey,

Pertev Paşa,

Kurmay Albay Hasan Rıza Bey,

Kurmay Albay Zeki Bey

Kurmay Yarbay Trabzonlu Nuri Bey

Akademideki bütün bu hocaları dil bilen, iyi yetişmiş, deneyimli subaylardı.

Selanik

Mustafa Kemal’in doğup büyüdüğü ve günümüzde Yunanistan’ın sınırları içerisinde kalan Selanik, Makedonya’nın sosyal, siyasi, ekonomik ve kültürel açıdan en gelişmiş şehriydi.

Hem bir liman kenti olması hem de demir yolu ile ulaşımının olması, Selanik’i önemli bir ticaret merkezi hâline getirmişti.

Nüfusunun çoğunluğu Türk olan Selanik’te; Yunan, Ermeni, Bulgar, Yahudi gibi çeşitli din, mezhep ve milletlerden insanlar bir arada yaşamaktaydı.

Bu etnik ve kültürel zenginlikle birlikte şehirde farklı kültürlerin yan yana yaşama ortamı sağlanmıştı.

Bu sayede Mustafa Kemal yeni ve farklı fikirlere karşı açık olan bir ortamda yetişti.

Manastır

Manastır, önemli bir ticaret, yönetim ve ordu merkeziydi.

Mustafa Kemal, idadide öğrenim gördüğü süreç boyunca, arkadaşlarıyla ve öğretmenleriyle şehirdeki bu hareketliliği yakından takip ediyor ve ülkeyi ilgilendiren meseleler hakkında aralarında tartışıyorlardı.

İstanbul

Osmanlı Devleti’nin başkenti olması nedeniyle sosyal, ekonomik ve siyasi açıdan büyük bir öneme sahipti.

Şam

Mustafa Kemal’in ilk görev yeri, 1905 yılında atanmış olduğu Şam’daki V. Ordu’dur. Makedonya’ya göre Şam, sosyal ve ekonomik yönden geri kalmış bir yerdi.

Şam’da askerlik görevinin yanı sıra siyasi faaliyetlerini de sürdüren Mustafa Kemal, burada Vatan ve Hürriyet Cemiyetini kurdu.

Mustafa Kemal’in Askerlik Hayatı

Mustafa Kemal’in ilk görev yeri, 1905 yılında atanmış olduğu Şam’daki

  V. Ordu’dur.

1907’de Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) oldu. Manastır’a III. Ordu’ya atandı.

19 Nisan 1909’da İstanbul’a giren Hareket Ordusu’nda Kurmay Başkanı olarak görev aldı.

1911’de Fransa’ya gönderildi. Picardie Manevraları’na katıldı.

1911 yılında İstanbul’da Genel Kurmay Başkanlığı emrinde çalışmaya başladı.

1911 yılında İtalyanların Trablusgarp’a hücumu ile başlayan savaşta, Mustafa Kemal bir grup arkadaşıyla birlikte Tobruk ve Derne bölgesinde görev aldı.

Trablusgarp Mustafa Kemal’in ilk savaştığı yerdir.

6 Mart 1912’de Derne Komutanlığına getirildi.

1912’de Balkan Savaşı başlayınca Mustafa Kemal Gelibolu ve Bolayır’daki birliklerle savaşa katıldı.

1913 yılında Sofya Ateşemiliterliğine atandı.

1914 yılında yarbaylığa yükseldi.

Ateşemiliterlik görevi Ocak 1915’te sona erdi.

Mustafa Kemal 19. Tümeni kurmak üzere Tekirdağ’da görevlendirildi.

Fikir Hayatını Etkileyen Yazarlar ve Düşünürler

Ziya Gökalp – Milliyetçilik

Mehmet Emin Yurdakul – Milliyetçilik

Namık Kemal – Vatanseverlik

Tevfik Fikret – İnkılapçılık

J.J. Rousseau – Yurttaşlık Bilinci

Montesquieu – Cumhuriyetçilik

Voltaire – Bilimsellik, Akılcılık

Mustafa Kemal’in Eserleri

En önemli eseri Nutuk’tur. 1919’dan 1927’ye kadar geçen zamandaki gelişmeleri kapsamaktadır.

Ayrıca Mustafa Kemal’in, askerlikle ilgili birikimlerini aktardığı;

“Takımın Muharebe Talimi”,

“Cumalı Ordugâhı”,

“Taktik Tatbikat Gezisi”,

“Bölüğün Muharebe Eğitimi”

“Subay ve Komutan ile Konuşmalar” eserleri de bulunmaktadır.

Cumhuriyet döneminde de geometri eğitimini kolaylaştıran “Geometri” eseri de bulunmaktadır.

XX. Yüzyıl Başlarında Osmanlı Devleti’nin Durumu

İttihat ve Terakki Cemiyeti

Mekteb-i Tıbbiye öğrencileri tarafından Yeni Osmanlılar çizgisinde teşkilatlanan cemiyet üyeleri II.Abdülhamid’e karşıydı.

İttihat ve Terakki Cemiyeti Fransız İhtilali’nin düşüncelerini kendilerine örnek almıştı.

Meşrutiyet’i ilan edip Mebusan Meclisinin açılmasını sağlamak istiyorlardı.

İngiltere ve Rusya’nın Reval’de bir araya gelerek Makedonya ve Boğazlar konusunda yaptıkları görüşmeler, İttihat ve Terakki Cemiyeti üyelerini tedirgin etmişti.

1908 II. Meşrutiyet’in İlanı

Devleti dağılmaktan kurtarmak için bir an önce Meşrutiyet’in ilan edilmesi gerektiğini düşünen cemiyet üyeleri ayaklandılar.

II. Abdülhamit yeniden Meşrutiyet’i ilan etti (23 Temmuz 1908) ve Kanun-ı Esasi (1876 Anayasası) yeniden yürürlüğe girdi.

Bulgaristan’ın bağımsız olması (1908)

Bosna Hersek’in Avusturya tarafından işgal edilmesi (1908)

Girit’in Yunanistan’a katılması (1908)

31 Mart Ayaklanması

Meşrutiyet yönetimine karşı olanlar tarafından 31 Mart Ayaklanması (13 Nisan 1909) çıkarıldı.

Ayaklanma komutanlığını Mahmut Şevket Paşa’nın yaptığı kurmay başkanlığını Mustafa Kemal’in yaptığı Selanik’ten gelen Hareket Ordusu tarafından bastırıldı.

Bu olaydan sonra II. Abdülhamit tahttan indirildi ve yerine Mehmet Reşat

(V. Mehmet) tahta çıkarıldı.

31 Mart Ayaklanması’nın bastırılmasından sonra İttihat ve Terakki Cemiyetinin ülke yönetimindeki etkisi daha da arttı.

İttihat ve Terakki Cemiyeti, Türkçülük politikasına ağırlık verdi.

II. Abdülhamit, 31 Mart olayı sonunda tahttan indirilince yerine ittihatçıların istediği Sultan V. Mehmet Reşat tahta çıktı.

Bu dönem İttihat ve Terakki Partisi’nin Osmanlı iç ve dış siyasetinde hakim olduğu dönem olarak bilinir.

Osmanlı Devleti’nin yıkılışında da bu dönemde yapılan savaşların etkisi büyük olmuştur.

TRABLUSGARB SAVAŞI (1911-1912)

1870 yılında birliğini kuran İtalya, sömürge yarışından kopmamak gayesi ile, Kuzey Afrika’ya göz dikmişti.

Tunus ve Habeşistan bölgesinde umduğunu bulamayınca, Trablusgarb’a yönelmişti.

Rusya ile İtalya arasında 1909’da Racconigi Anlaşması ile Rusya İtalya’nın Trablusgarp’taki menfaatlerini, İtalya ise Rusya’nın boğazlardaki menfaatlerini tanımıştır.

İtalya Trablusgarb’ın kendi topraklarına yakınlığı ve Osmanlı Devleti’nin de bu bölgeye ilgisizliği sonunda, Osmanlı Devletine gönderdiği bir nota ile Trablusgarb’daki İtalyanlara bazı ayrıcalıklar istedi.

İstekleri kabul edilmeyince 28 Eylül 1911’de İtalya Trablusgarb’ı işgal etti.

İtalya Trablusgarp’ta Rusya’da Boğazlarda etkili olacaktı.

Bunun etkisi ile Osmanlı Devleti Trablusgarp’ı yeterince savunamadı.

M. Kemal, Fethi Bey ve Enver Paşa Derne, Tobruk ve Bingazi’de başarılı mücadeleler yaptılar.

Uyarı: M. Kemal’in emperyalist devletlere karşı ilk mücadelesidir.

Bu gelişme üzerine İtalya 12 adaya saldırdı. Çanakkale Boğazı’nı ablukaya aldı.

Osmanlı Devleti bunun üzerine barış yapmak zorunda kaldı.

Sonuçta Ouchy (Uşi) Antlaşması imzalandı. (18 Ekim 1912)

Ouchy (Uşi) Antlaşması (18 Ekim 1912)

Osmanlı Devleti Trablusgarp ve Bingazi’yi İtalya’ya bıraktı. Dini bakımdan Halife’ye bağlı kaldılar.

Oniki ada Osmanlı Devleti’ne verilecek fakat Balkan Savaşları bitene kadar İtalya’da kalacaktı. (Yunanistan’a karşı korumak gayesiyle)

Kapitülasyonların kaldırılmasında Osmanlı Devleti’ne İtalya destek verecekti.

Osmanlı Devleti ile İtalya arasında ilk yazılı anlaşmadır.

 Osmanlı Devletinin Kuzey Afrika’daki son toprağıdır.

İtalya Akdeniz’de önemli bir güç oldu.

Osmanlı Devleti’nin bu savaştaki başarısızlığı Balkan Devletleri’ni cesaretlendirmiştir.

I. BALKAN SAVAŞI’NIN NEDENLERİ (1912)

Osmanlı Devletini Balkanlardan atmak,

Rusya’nın (Bulgaristan, Karadağ, Sırbistan ve Yunanistan ile) Panslavizm politikasını gerçekleştirme düşüncesi.

Ortodoksların birliği düşüncesi.

Milliyetçilik akımının etkisi.

Osmanlı Devleti’nin Trablusgarb’ta, İtalya’ya yenilmesi.

Balkan Devletleri’nin sınırlarını genişletme isteği.

I. BALKAN SAVAŞI’NIN GELİŞİMİ (1912)

Osmanlı Devleti; Karadağ, Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan ile savaştı.

I. Balkan Savaşı ilk olarak 8 Ekim 1912 yılında Karadağ’ın Osmanlı Devletine savaş açması ile başladı. Daha sonra diğer devletler savaşa başladılar.

Osmanlı Devleti savaşa hazırlıksız yakalandı.

Romanya savaşa katılmayan tek Balkan Devletidir.

I. BALKAN SAVAŞI’NIN SONUÇLARI (1912)

Osmanlı Devleti bütün cephelerde yenildi.

En karlı çıkan devlet Bulgaristan oldu.

İçteki ittihatçı-itilafçı parti çekişmesi yenilginin asıl nedeni oldu.

Ordu siyasete karıştı.

Arnavutluk bağımsızlığını ilan etti.

Bulgarlar Çatalca’ya kadar ilerledi.

Osmanlı Devleti Ateşkes istedi.

LONDRA ANTLAŞMASI (30 Mayıs 1913)

Midye-Enez hattı batısındaki tüm Rumeli toprakları Balkan devletlerine bırakıldı.

Arnavutluk ve Ege adalarının durumunu Avrupa’nın büyük devletleri belirleyecek.

Selanik, Güney Makedonya ve Girit Yunanistan’a verilecek.

Bütün Trakya (Kavala ve Dedeağaç dahil)  Bulgaristan’a verilecek.

Makedonya Sırbistan’a verilecektir.

II. BALKAN SAVAŞI’NIN GELİŞİMİ (1913)

I. Balkan Savaşı sonunda Osmanlı Devletinden alınan toprakları paylaşmasında çıkan anlaşmazlık savaşın ana nedenidir,

Makedonya’nın Bulgaristan’a bırakılması, Sırbistan ve Yunanistan’ın buna karşı çıkmaları savaşın başlamasına neden oldu.

Romanya ve Karadağ da savaşa katıldı.

Bu kargaşadan faydalanan Osmanlı Devleti Edirne’yi Meriç’e kadar ele geçirdi.

Balkan Devletleri kendi aralarında bu savaşın bitirilmesi için anlaşmaya vardılar.

Not: Bu savaşa I. Balkan Savaşına katılmayan Romanya da katıldı.

BÜKREŞ ANTLAŞMASI (10 Ağustos 1913)

Balkan Devletlerinin kendi aralarında yaptıkları bu antlaşma ile Bulgaristan; Romanya, Yunanistan ve Sırbistan’a bir kısım toprakları bıraktı.

Balkan Devletleri ile Osmanlı Devleti arasında da ayrı ayrı antlaşmalar yapıldı.

I. İSTANBUL ANTLAŞMASI (29 Eylül 1913)

Bulgaristan ile Osmanlı Devleti arasında yapıldı.

Edirne, Kırklareli ve Dimetoka Osmanlılara bırakıldı.

Bulgaristan Türklere her türlü din, mezhep ve ibadet hürriyeti verdi.

Meriç Nehri sınır kabul edildi.

Kavala ve Dedeağaç Bulgaristan’a kaldı.

ATİNA ANTLAŞMASI (14 Kasım 1913)

Yunanistan ile Osmanlılar arasında yapıldı.

Yunanistan’daki Türklerle ilgili düzenlemeler yapıldı.

Ege Adaları Yunanistan’a bırakıldı.

II. İSTANBUL ANTLAŞMASI (13 Mart 1914)

Sırbistan Osmanlı Devleti arasında yapıldı. Sırbistan’daki Türklerle ilgili düzenlemeler yapıldı.

II. BALKAN SAVAŞI (1913) GENEL DEĞERLENDİRME

Balkanlarda Türk azınlıklarının hak ve hürriyetleri garanti altına alındı.

Balkanlarının siyasi haritasında önemli değişiklikler oldu.

Osmanlı Devletinin ordu yapısında önemli değişikliklere gidildi.

Osmanlı Devletinin çöküşü hızlandı.

Bulgaristan’ın Rusya ile arası açılmıştır.

BALKAN SAVAŞLARININ ÖNEMİ

Balkan devletleri önemli amaçlarına ulaştılar.

Balkanlarda Osmanlı varlığı Meriç’in doğusu ile sınırlı kaldı.

Balkanlarda binlerce Türkün korumasız kalması ve Anadolu’ya göç hareketi başlattı.

Ege adaları elden çıktı. Ege Denizi kontrolü kaybedildi.

Arnavutluk bağımsız oldu.

Ordunun siyasete karışmasının zararları açıkça görüldü.

Bugünkü Bulgaristan sınırı çizildi.

Osmanlıcılık fikri geçersiz hale geldi.

İttihat ve Terakki Partisi darbe yaptı.

I. Dünya Savaşı’nın Balkanlardaki zemini oluştu.

XIX.YY’DA OSMANLI DEVLETİNDE FİKİR AKIMLARI

Osmanlıcılık

Adem-i Merkeziyet

İslamcılık

Türkçülük

Batıcılık

Osmanlıcılık

Bu fikirde olanlar bütün Osmanlıların siyasi birliğini ön görüyorlardı.

Dil, din ve ırk farkı gözetilmemesi esastı. Azınlıklara bazı yeni hakların verilmesini savundular.

Şinasi, Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi isimler bu fikir akımının önemli temsilcileridir.

Bu görüş “Milliyetçilik” duygusunun yayıldığı bölgelerde etkili olamamıştır.

Bu görüşü gerçekleştirmek için iki çalışma yapıldı:

Kanun-u Esasi’nin ilanı

Meclisi Mebusan’ın açılması.

Balkan Savaşları ile birlikte Osmanlıcılık fikri önemini yitirdi.

Adem-i Merkeziyet

Prens Sabahattin’in düşünceleridir. Yerinden yönetim ve bireysel teşebbüs ilkesine dayanıyordu.

Liberalizm savunuluyordu.

İslamcılık

Ümmetin birliği esasına dayanıyordu.

II. Abdülhamid bu düşüncenin en önemli şahsiyeti idi.

M. Akif, Cemalettin Afgani gibi temsilcileri vardır.

İslâm’ın, devletin birliğini sağlayacağına inanılıyorlardı. (Pan İslamizm)

1. Dünya Savaşı ile geçerliliğini yitirdi.

Türkçülük

Bu düşüncede olanlar Türklerin birliğini savunuyorlardı. (Pan Türkizm)

Önemli savunucuları Ziya Gökalp’ti. M. Emin Yurdakul.

İttihat ve Terakki Cemiyetinin temel görüşüdür.

 Batıcılık

Kurtuluşu batı ile entegrasyon da görenlerdir.

Abdullah Cevdet en önemli temsilcisidir.

 Not: Mustafa Kemal Batıcılık ve Türkçülük görüşlerinden etkilenmiştir. İslamcılık düşüncesini benimsememiştir.

OSMANLIDA SOSYAL DURUM

Balkan Savaşları sonrasında kaybedilen topraklarda büyük kitleler hâlinde Türkler bırakıldı.

Bu topraklarda kalan Türkler, gördükleri baskılar karşısında Anadolu’ya göç etti.

Göçün yaratmış olduğu karmaşa da sosyal hayatı olumsuz etkiledi.

EKONOMİK DURUM

Avrupa devletleri Sanayi İnkılabı’yla beraber hızla ekonomik büyüme sağlarken Osmanlı Devleti kendi sanayileşmesini gerçekleştiremedi.

Avrupalı ülkelerin rekabetiyle açık pazar haline dönüştü.

1854 yılından sonra Osmanlı Devleti’nin mali sıkıntıları giderek arttı ve Kırım Savaşı’nda ilk kez İngiltere ve Fransa’dan  dış borç alındı.

Osmanlı Devleti, aldığı borçların faizini bile ödeyemeyince iflas ettiğini açıkladı.

20 Aralık 1881’de yayımlanan Muharrem Kararnamesi ile alacaklı olan devletler Düyûn-u Umumiye İdaresini (Genel Borçlar İdaresi) kurdular.

Bu idarenin kurulmasıyla Osmanlı maliyesi alacaklı devletlerin denetimi altına girdi.

Osmanlı Devleti ekonomik bağımsızlığını kaybetti.

I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti

I. DÜNYA SAVAŞI 1914- 1918

I. Dünya Savaşı’nın Genel Nedenleri

Milliyetçilik akımı

Sömürgecilik yarışı

Ham madde ve pazar arayışı

Devletlerarası bloklaşma

Silahlanma yarışı

I. Dünya Savaşı’nın Özel Nedenleri

Japonya’nın Uzak Doğu’da sömürgeler elde etmek istemesi,

Fransa’nın Sedan Savaşı’nda, Almanya’ya kaptırdığı kömür yatakları açısından zengin olan Alsace Lorraine’i (Alsas Loren) geri almak istemesi,

Avusturya-Macaristan’ın kendisi için tehlike olarak gördüğü Sırbistan’ı ortadan kaldırıp Doğu’ya doğru genişlemek ve Rusya’yı Balkanlar’dan uzaklaştırmak istemesi,

Rusya’nın Balkanlar’daki bütün Slavları kendi idaresinde birleştirme isteği (Panislavizm politikası) ve sıcak denizlere ulaşma amacı,

Almanya ve İtalya’nın siyasi birliklerini tamamlaması ve sömürgecilik rekabetine katılmaları,

İngiltere ve Almanya arasındaki siyasal ve ekonomik rekabet,

İtalya’nın Akdeniz ve çevresinde yeni sömürgeler ele geçirmek istemesi.

Görünen Neden

28 Haziran 1914’te Avusturya-Macaristan Veliahtı François Ferdinand (Fransuva Ferdinand) ve eşi, bir Sırp milliyetçisi tarafından suikast sonucu öldürüldü.

Bu olay, İttifak ve İtilaf devletlerini savaşa sürükledi. 28 Temmuz 1914’te Avusturya- Macaristan, Sırbistan’a savaş ilan etti.

Savaşın Tarafları

Savaş başında devletler arasında bloklaşma yaşanmıştır. Bunlar:

Üçlü itilaf (Anlaşma): İngiltere, Fransa, Rusya

Üçlü İttifak (Bağlaşma): Almanya. Avusturya-Macaristan, İtalya

İtalya savaş sırasında taraf değiştirerek İtilaf Devletlerinin yanına geçmiştir.

Romanya, Japonya, ABD ve Yunanistan itilaf devletlerinin yanında savaşa katılmıştır.

Osmanlı Devleti ve Bulgaristan bir dönem sonra İttifak grubu yanında savaşa katılmıştır.

Japonya, Uzak Doğu’da bulunan Alman sömürgelerini ele geçirmek için savaşa girmiş ve amacına kısa sürede ulaşmıştır. 1. Dünya Savaşı’ndan ilk olarak Japonya çekilmiştir.

Osmanlı Devleti’nin Savaşa Girişi

Osmanlı yönetimi savaş başladığında tarafsız olduğunu ilan etmiş, Boğazların kapatıldığını ve kapitülasyonların tek taraflı olarak kaldırıldığını ifade etmiştir.

Savaşın dışında kalamayacağını anlayan Osmanlı Devleti ilk olarak İngiltere ve Fransa ile bağlantı kurmak istemiş fakat reddedilmiştir.

Bunun en büyük nedeni Rusya’yı kendi yanlarında tutmak istemeleridir.

Almanya ise Osmanlı Devleti’nin kendi yanında savaşa girmesi için büyük çaba harcamıştır.

Almanya’nın Osmanlı Devletini Yanında İstemesinin Nedenleri

Halifenin nüfuzundan yararlanmak

İngiltere’nin Hint sömürge yolunu ele geçirmek

Yeni cepheler açılmasını sağlayarak, kendi askerî yükünü hafifletmek

Osmanlı insan gücünden ve ham madde kaynaklarından yararlanmak (Musul-Kerkük petrollerinden yararlanma düşüncesi)

Osmanlı Devleti’nin coğrafi konumunu ve Boğazları kullanmak

Rusya’ya yapılacak yardımların önünü kesmek

Alman donanmasına ait Goben ve Breslav adlı savaş gemileri İngiliz donanmasından kaçarak Osmanlı Devleti’ne sığınmıştır.

Osmanlı Devleti tarafsızlığını korumak için gemileri satın aldığını açıklamıştır.

Yavuz ve Midilli adlarını alan gemiler, Karadeniz’de Rusya’nın Sivastapol ve Odessa limanlarını bombalamışlardır.

Bu olay ile Osmanlı Devleti resmen savaşa girmiş oldu.

Osmanlıların Savaşa Girmesi İle:

Yeni cepheler açılmış, savaş daha geniş bir alana yayılmıştır.

Savaş; İtilaf Devletleri için daha güç hâle gelmiş ve uzamıştır.

İngiltere Kıbrıs’ı topraklarına kattığını ilan etmiştir.

Osmanlı Devleti’nin Savaştığı Cepheler

Saldırı Cepheleri

Kafkas,

Kanal,

Savunma Cepheleri

Çanakkale,

Irak,

Hicaz-Yemen,

Suriye-Filistin,

Sınırları Dışındaki Cepheleri

Galiçya,

Makedonya,

Romanya

Kafkas Cephesi

Ruslarla mücadele edildi.

I. Dünya savaşındaki ilk mücadelenin verildiği cephedir.

Nedeni

Rus limanlarının bombalanması,

Almanların Bakü petrolleri üzerindeki düşünceleri,

Osmanlı Devleti’nin Turancılık politikaları burada savaşı başlatmıştır.

Kafkas Cephesi’nin Sonuçları

Osmanlı ordusu ağır bir yenilgi aldı (kış şartları)

Erzincan, Muş, Bitlis, Trabzon Ruslara geçti.

Muş ve Bitlis Mustafa Kemal Paşa’nın da çabaları ile geri alınmıştır.

Ermenilerin olumsuz tavırları görüldü. Buna bağlı olarak 1915 yılında Ermeniler Tehcir Kanunu’na tabi tutuldular.

3 Mart 1918’de imzalanan Brest-Litovsk Anlaşması ile Kars, Ardahan ve Batum (Elviye-i Selâse) Osmanlı Devleti’ne geri verildi.

1915 Ermeni Olayları

Osmanlı Devleti’ni paylaşma planı yapan Rusya, İngiltere ve Fransa; Ermenileri kışkırtarak Doğu Anadolu’da bağımsız bir devlet kurmaları için onları harekete geçirdi.

Hınçak ve Taşnak komiteleri öncülüğünde kurulan Ermeni çeteleri; Van, Erzurum, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ gibi Anadolu’nun birçok yerinde Müslüman halka yönelik katliamlar yaptılar.

Ermenilerin yaptıkları saldırı ve katliamlar karşısında Osmanlı Devleti, birtakım tedbirler almak zorunda kaldı.

Osmanlı Dâhiliye Nezaretinin, 24 Nisan 1915’te yayınladığı bir genelgeyle Hınçak ve Taşnak komite büroları kapatıldı ve bu komitelerin üyeleri de tutuklandı.

Ermenilerin, 1915 olaylarının yıl dönümü olarak her yıl andıkları “24 Nisan” bu genelgenin yayınlandığı tarihi işaret eder.

Alınan bütün tedbirlere rağmen Ermenilerin saldırı ve katliamları artarak devam etti.

27 Mayıs 1915’te Sevk ve İskân (Tehcir ya da Zorunlu Göç) Kanunu çıkarıldı.

Bu kanunla Ermeniler arasından Ruslarla iş birliği içinde olanlar, çeteciler ve isyan hareketine karışanlar zorunlu olarak göçe tabi tutuldu.

Kafkas İslam Ordusu

1917 yılında Rusya’da yaşanan Bolşevik devrimi ile Çarlık rejiminin yıkılmasının ardından Rus Kafkas Ordusu dağıldı.

Rus birlikleri bölgeden ayrılırken silahlarını Ermeni ve Gürcülere bırakarak Osmanlı ile mücadeleyi onlara devretti.

Bölgeden Rusların çekilmesiyle birlikte Ermeni ve Gürcü çeteleri Müslüman ve Türklere karşı katliamlara başladı.

Bunun üzerine Azerbaycan Türkleri, Osmanlı Devleti’nden yardım istediler.

İstanbul Hükûmeti, Nuri (Killigil) Paşa’nın komutanlığında, Azerbaycan Türkleri ve Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti vatandaşı Dağıstanlı gönüllülerden oluşan bir Kafkas İslam Ordusu kurdu.

15 Eylül 1918’de, Kafkas İslâm Ordusu Bakü’ye girdi.

Böylece şehir düşmandan temizlendi.

Kanal Cephesi

Nedeni:

Almanya’nın teşviki ile Osmanlı devleti İngiltere’nin sömürgeleriyle bağlantısını keserek insan ve ham madde sağlamasını önlemek istedi.

Sonuç:

Süveyş Kanalı bölgesinde İngilizler Osmanlı ordusunu yenilgiye uğrattı.

İngiltere 1917’de saldırıya geçip Sina Yarımadası’nı alarak Suriye’ye kadar ilerledi.

Çanakkale Cephesi

Nedenleri

İstanbul ve Boğazları ele geçirip Osmanlı’yı savaş dışı bırakmak,

Rusya’ya gerekli askerî ve ekonomik yardımları yapmak,

Rusya’nın buğdayından faydalanmak

Bu cephede kazanılacak başarıyla birlikte hâlâ tarafsız olan Balkan Devletleri’ni kendi yanlarında savaşa çekmek.

Çanakkale Cephesi’ndeki Gelişmeler

İtilaf Devletleri, Çanakkale’yi önce denizden geçmeyi denediler.

18 Mart 1915’te İtilaf donanması, Çanakkale Boğazı’nı geçmek için harekete geçti.

Nusret Mayın Gemisi ile Boğaz’a döşenen mayınlar ve kahraman Türk topçusunun başarısı sayesinde İtilaf donanması büyük kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldı.

Deniz yolu ile Çanakkale’yi geçemeyeceklerini anlayan İtilaf Devletleri, Gelibolu Yarımadası’na asker çıkardılar.

25 Nisan 1915’te çoğunluğu Anzaklardan oluşan İtilaf ordusu, Seddülbahir, Kumkale ve Arıburnu’na çıkarma harekâtı düzenledi.

19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal ve emrindeki Türk ordusu; Anafartalar, Conkbayırı, Arıburnu ve Kireçtepe’de destan yazarak düşmana geçit vermediler.

Çanakkale’de kara savaşlarında da başarılı olamayan İtilaf kuvvetleri, Ocak 1916’da Gelibolu’yu boşalttılar.

Çanakkale Muharebeleri’nin kazanılmasında Seyit Onbaşı’nın kahramanlığı, Nusret Mayın Gemisi komutanı Yüzbaşı İsmail Hakkı’nın özverisi, 57. Alay’ın fedakârlığı büyük rol oynadı.

Çanakkale Cephesi’nin Sonuçları

Çanakkale Muharebelerini Osmanlı’nın kazanmasıyla I. Dünya Savaşı’nın süresi de uzadı.

Bulgaristan, İttifak Devletleri’nin yanında savaşa katıldı.

Böylece Almanya ile Osmanlı Devleti arasında kara bağlantısı sağlandı.

Müttefiklerin yardım götüremediği Rusya’da Bolşevik İhtilali çıktı.

Rusya’daki Çarlık rejimi yıkıldı.

Bolşevik İhtilali’nin ardından Rusya savaştan çekildi.

Anafartalar Kahramanı olarak tanınan Mustafa Kemal’in bu cephedeki başarısı, Millî Mücadele’nin de lideri olmasında etkili oldu.

Osmanlı Devleti’nin Çanakkale’deki kayıplarının büyük çoğunluğu, eğitim seviyesi yüksek insanlardı.

Bu yüzden Cumhuriyet’in ilk yıllarında pek çok alanda yetişmiş eleman bulma sıkıntısı yaşanmıştır.

I. Dünya Savaşı süresince Osmanlı Devleti’nin zafer kazandığı tek cephe Çanakkale Cephesi’dir.

Hicaz-Yemen Cephesi

Nedeni:

İngiltere Mac Mahon (Mak Mahon) Planı ile Mekke Emiri Şerif Hüseyin’e bağımsızlık vadetmişti.

Böylece İngilizlerin desteğini sağlayan bazı Arap kabileleri, Osmanlı egemenliğine karşı ayaklandılar.

Osmanlı kuvvetleri kutsal yerleri korumak için İngiltere ve Mekke Emiri Şerif Hüseyin’e karşı savaştı.

Fahrettin Paşa komutasındaki Türk askeri Medine’yi uzun süre müdafaa etti.

Sonuç:

İngilizlerin desteklediği Araplar bölgede Osmanlı Devleti’nin varlığını sona erdirdiler.

Bu cephede yaşananlar İslamcılık (Ümmetçilik) politikasının etkisini kaybettiğini göstermiştir.

Irak Cephesi

Nedeni:

Cephe İngiltere tarafından açılmıştır.

İngilizler Aden’e çıkartma yaptılar.

Orta Doğu petrollerini kontrol altında tutmak ve Kafkaslarda Ruslarla birleşmek İngiltere’nin hedefleri arasında yer alıyordu.

Türk kuvvetlerinin İran’a girip İngiliz sömürgesi olan Hindistan’ı tehdit etmesini de önlemek istiyordu.

Irak Cephesi’nin Sonuçları

Osmanlı orduları Selman-ı Pak Muharebesi’nde büyük bir başarı gösterip Kut’ül Amâre’deki İngiliz kuvvetlerini kuşattı.

İngiliz kuvvetleri 29 Nisan 1916’da Halil Paşa komutasındaki Türk kuvvetlerine teslim oldu.

İngiliz tümeni, komutanı General Townshend (Tavsınt) ile birlikte esir alındı.

Osmanlı Devleti, Çanakkale Savaşı’ndan sonra İngilizlere karşı ikinci büyük zaferini Kut’ül Amâre’de kazanmıştır.

İngilizler, Irak’a daha büyük bir kuvvet yığarak karşı saldırıya geçtiler.

Savaşın son yılında Bağdat’a kadar olan bölgeyi İngiliz kuvvetleri ele geçirdiler

İngilizler 1918 sonunda bütün Musul’u aldılar.

Suriye-Filistin Cephesi

İngilizler, Kudüs ve Filistin’i işgal etti.

Kanal Cephesinin devamı niteliğindedir.

Kanal harekatında başarılı olan İngilizler Suriye’ye kadar ilerlediler.

İsyancı Arap güçleri ile 26 Ekim 1918’de yaptığı Katma Savaşı’nı kazanan Mustafa Kemal, Halep’in beş kilometre kadar kuzeyindeki bölgeyi Türk sınırı olarak belirledi.

Mustafa Kemal Alman Limon Von Sanders’ten sonra 31 Ekim’de Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı’na atandı.

Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasının ardından sonra İngilizler Suriye’yi tamamen kontrolleri altına aldı.

Misak-i Millî’de bu dönemde belirlenmiştir.

Ümmetçiliğin Sonu

Kanal, Suriye-Filistin ve Irak Cephesi savaşları Ümmetçilik fikrinin çöktüğünü gösteren cephelerdir.

Çünkü Müslüman Araplar Osmanlıya karşı İngilizleri desteklemişlerdir

Sınırları Dışında Savaşılan Cepheler

Galiçya Cephesi

Rusya’nın Karadeniz kıyısına çıkarma yapması üzerine, Osmanlı Devleti’nin Bulgarlara yardım etmesi ile oluşan bir cephedir.

Makedonya Cephesi

Sırpları desteklemek için Selanik’e gelen Fransız kuvvetleri karşısında Osmanlı Devleti Bulgarlara yardım etmiştir. .

Romanya Cephesi

Bulgarları Romanya’ya karşı desteklemek için Dobruca, Bükreş ve Tuna bölgesinde verilen mücadelelerdir.

I. DÜNYA SAVAŞI SONA ERERKEN

1917’de yaşanan en önemli gelişmelerden biri de Rusya’daki Bolşevik İhtilali’dir. (7 Kasım 1917)

İktidara gelen Bolşevik yönetimi, İttifak Devletleri ile 3 Mart 1918’de Brest Litowsk Antlaşması’nı imzalayarak savaştan çekildi.

Bolşevik yönetimi, Çarlık hükûmetinin bütün gizli antlaşmalarını dünya kamuoyuna açıkladı.

İtilaf Devletleri, Rusya’nın çekilmesiyle oluşan boşluğu ABD ile tamamladılar.

Amerikan ticaret gemilerinin, Alman denizaltıları tarafından batırılması üzerine ABD, Almanya’ya savaş ilan etti. (2 Nisan1917)

ABD savaşa katılınca savaş İtilaf Devletleri’nin lehine sonuçlandı.

 ABD, I. Dünya Savaşı’na katılarak aynı zamanda ilk kez Monroe Doktrini’nden de ayrılmıştır.

Selanik Ateşkes Antlaşması (29 Eylül 1918) ile Bulgaristan savaştan çekildi.

Osmanlı Devleti bu tehlike karşısında ateşkes istedi ve Mondros Mütarekesi’ni İtilaf Devletleri ile imzaladı. (30 Ekim 1918)

Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, iç karışıklıklarının da artmasıyla birlikte, Villa Gusti Ateşkesi’ni imzalayıp savaştan çekildi. (3 Kasım 1918)

Almanya da Rethondes (Rethıns) Ateşkes Antlaşması’nı (11 Kasım 1918) imzalayarak savaştan çekildi.

Böylece dört yıl süren I. Dünya Savaşı da sona erdi.

Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918)

I. DÜNYA SAVAŞI’NDA ANADOLU

I. Dünya Savaşı’nın ardından, Anadolu harap ve yıkıktı.

Türk milleti savaş dönemi boyunca açlık ve yoksulluk nedeniyle çok fazla insan hayatını kaybetti.

Cephe gerisinde kalan kadın ve çocuklar çok büyük acılar yaşadılar.

Osmanlı İmparatorluğu’nun Paylaşılmasını Öngören Gizli Antlaşmalar

İstanbul Antlaşması (18 Mart-10 Nisan 1915)

Londra Antlaşması (26 Nisan 1915)

Sykes-Picot (Sayks Piko) Antlaşması (26 Nisan 1916)

St. Jean De Maurıenne (Sen Jan Dö Moryen) Antlaşması (17 Nisan 1917)

İstanbul Antlaşması (18 Mart-10 Nisan 1915)

İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanmıştır.

Buna göre; Boğazlar, Midye-Enez çizgisine kadar Trakya, Gelibolu Yarımadası, Sakarya Irmağı’na kadar Kocaeli Yarımadası ile İmroz ve Bozcaada savaştan sonra Rusya’ya bırakılacaktı.

 Londra Antlaşması (26 Nisan 1915)

 Üçlü İtilaf Devletleri, İtalya’yı kendi yanlarına çekmek için bu antlaşmayı İtalya’yla imzalamışlardır.

Bu antlaşmaya göre Antalya, Rodos ve 12 Ada İtalya’ya bırakılacaktı.

Sykes-Picot (Sayks Piko) Antlaşması (26 Nisan 1916)

Bu antlaşmayla Rusya’ya; Kafkas sınırına yakın yerler, yani Van ve Erzurum illeriyle Trabzon ve Bitlis illerinin doğu bölümleri; Sivas, Harput (Elazığ) ve Diyarbakır illerinin bir kısmı bırakılacaktı.

Fransa’ya; Adana ile Beyrut illeri; Halep, Harput ve Diyarbakır illerinin büyük kısmı; Şam ve Sivas illerinin bir kesimi ve Cebel-i Lübnan sancağının tamamı bırakılacaktı.

İngiltere’ye Bağdat ve Basra illerini de içeren Güney Irak bırakılacaktı.

Rusya’nın isteği üzerine Trabzon’a kadar Doğu Karadeniz kıyıları ve Doğu Anadolu da Rusya’ya bırakılacaktı.

St. Jean De Maurıenne (Sen Jan Dö Moryen) Antlaşması
(17 Nisan 1917)

İngiltere, Fransa ve İtalya arasında yapılan bu antlaşmaya göre;

Antalya, Menteşe Sancağı ve Konya ilinin bir kısmı ile İzmir ve kuzeyi İtalya’ya bırakılacaktı.

MONDROS MÜTAREKESİ (30 EKİM 1918)

Savaşın sonlarına doğru Osmanlı Devleti’nde V. Mehmet Reşad’ın vefat etmesiyle VI. Mehmet Vahdettin tahta çıktı.

Sadrazam Talat Paşa istifa etti.

Osmanlı Devleti’ni savaşa sokan İttihat ve Terakki yönetimden çekildi.

Ahmet İzzet Paşa başkanlığında yeni hükûmet kuruldu ve bu hükûmet Wilson İlkeleri doğrultusunda imzalanacak bir ateşkes istedi.

İstanbul Hükûmeti tarafından Bahriye Nazırı Rauf Bey başkanlığında görevlendirilen heyet, Limni Adası’nın Mondros Limanı’na gitti.

İtilaf Devletleri’ni temsil eden Amiral Calthorope (Kalthorp) ile İngilizlerin Agememnon adlı zırhlı savaş gemisinde 27 Ekim 1918’de ateşkes görüşmeleri başladı.

25 madde hâlinde düzenlenen Mondros Mütarekesi imzalandı. (30 Ekim 1918)

Mondros Mütarekesi’nin bazı maddeleri

Boğazlar İtilaf Devletleri’ne açılacak, Karadeniz’e girişler serbest olacak, Karadeniz ve Çanakkale’deki istihkâmlar İtilaf Devletleri tarafından işgal edilecek.

Osmanlı orduları terhis edilecek; ordunun taşıt, araç gereç, silah ve cephanesine İtilaf Devletleri tarafından el konulacak.

Osmanlı Devleti’nin elindeki tüm savaş esirleri ile esir ya da tutuklu bulunan bütün Ermeniler serbest bırakılacak fakat İtilaf Devletleri’nin elindeki Türk savaş esirleri geri verilmeyecek.

İtilaf Devletleri güvenliklerini tehdit eden bir durum karşısında, herhangi bir stratejik noktayı işgal hakkına sahip olacak. (Madde 7)

Vilayet-i Sitte denilen altı doğu ilinde (Erzurum, Van, Bitlis, Sivas, Harput, Diyarbakır) herhangi bir karışıklık çıkarsa İtilaf Devletleri buraları işgal hakkına sahip olacak. (Madde 24)

Toros Tünelleri, İtilaf Devletleri tarafından işgal edilecek.

Tüm liman ve tersaneler İtilaf Devletleri’nin kontrolünde olacak.

Hükûmet haberleşmesi dışındaki telsiz, telgraf ve kablolar (iletişim hatları) İtilaf Devletleri’nin denetimi altında olacak.

İran içlerinde ve Kafkasya’da bulunan Osmanlı kuvvetleri, I. Dünya Savaşı’ndan önceki sınırlara çekilecek.

Mondros Sonrası

Mondros Mütarekesi’nin 7 ve 24. maddeleri, İtilaf Devletleri’nin Osmanlı topraklarında istedikleri yerleri işgal etmelerine zemin hazırlamıştır.

Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından hemen sonra İngiltere, Musul’a girerek ateşkese rağmen -Osmanlı topraklarındaki ilk işgalini gerçekleştirdi. (3 Kasım 1918)

Fransa da Adana ve çevresini işgal etti.

13 Kasım 1918’de İtilaf donanması İstanbul’a gelerek Dolmabahçe Sarayı önlerinde demir attı.

Osmanlı Devleti’nin başkenti de fiilen işgal edilmiş oldu.

İstanbul Hükûmeti’nin Mondros Mütarekesi’ne Tepkisi

Mondros Mütarekesi dört yıldır devam eden savaşı bitirdiği ve beklenen barışı getirdiği düşüncesiyle, İstanbul Hükûmeti tarafından olumlu karşılandı.

Mondros’tan sonra hükûmette yaşanan iç karışıklıklar nedeniyle Ahmet İzzet Paşa Hükûmeti istifa etti.

Tevfik Paşa yeni hükûmeti kurdu.

Padişah anayasanın kendisine verdiği yetkiyi kullanarak Mebusan Meclisini dağıttı.

İşgalcilerin baskıları karşısında Tevfik Paşa Hükûmeti de padişaha istifasını sundu ve yerine İngilizleri destekleyen politikalar izleyen Damat Ferit Paşa Hükûmeti kuruldu.

Mustafa Kemal’in Tepkisi

Mondros Mütarekesi imzalandığında, Alman General Liman Von Sanders’in (Liman Fon Sanders) yerine Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı’na tayin edilen Mustafa Kemal, antlaşmanın çok ağır şartlar içerdiği konusunda İstanbul Hükûmeti’ni uyarmaya çalıştı.

Mustafa Kemal, Harbiye Bakanlığı emrine alınarak İstanbul’a çağrıldı.

Düşüncelerini halka duyurabilmek için Fethi Bey ile birlikte ‘’ Minber’’ adlı gazete çıkardı.

13 Kasım 1918’de Mustafa Kemal, İstanbul’a geldiğinde Dolmabahçe Sarayı önlerinde demirli olan işgal donanmasını görünce:

“Geldikleri gibi giderler” sözleriyle tepkisini gösterdi.

Halkın Tepkisi

Halk, işgal güçleri karşısında bulundukları bölgeleri korumak için direniş cemiyetleri kurdu, miting ve protestolarla işgallerin haksızlığını tüm dünyaya duyurmaya çalıştı.

Daha sonra Kuvay-ı Millîye’yi oluşturan halk işgalci güçlere karşı silahlı mücadeleye geçerek yaşadıkları toprakları korumaya çalıştı.

8 Ocak 1918 Wilson İlkeleri

ABD başkanı Woodrow Wilson (Vudruv Vilsın), her iki tarafın da çıkarlarını gözettiği iddiasıyla 14 maddelik bir bildiri duyurdu.

Barış antlaşmalarında ve diplomaside açıklık olacak.

Ekonomik sınırlandırılmalar kaldırılacak.

Ülkelerin silahsızlanmalarını sağlayacak karşılıklı güvenceler verilecek.

Galip devletler mağlup devletlerden toprak ya da savaş tazminatı almayacak.

Devletlerarası barışı sağlamak amacıyla Cemiyet-i Akvam (Milletler Cemiyeti) kurulacak.

Osmanlı Devleti’nin Türklerin çoğunlukta olduğu bölgelerinde Osmanlı egemenliği sağlanacak, Türklerin çoğunlukta olmadığı bölgelerde ise buradaki milletlerin kendi kendini yönetme hakkı olacak.

Boğazlar bütün milletlerin gemilerine açık olacak ve bu durum milletlerarası kontrol altında olacak (12. Madde).

18 Ocak 1919 Paris Barış Konferansı

Konferansın toplanma amacı, savaşı kaybeden devletlerle yapılacak olan barışın esaslarını görüşmekti.

Konferansa otuz iki devlet katıldı.

ABD, İngiltere, Fransa, Japonya ve İtalya konferansta etkili olan devletlerdi.

Konferansa bizzat katılan ABD Başkanı Wilson’un temel amacı, Cemiyet-i Akvamın (Milletler Cemiyeti) kurulmasını sağlamaktı.

İzmir ve çevresi Yunanistan’a verildi

I. Dünya Savaşı’nı Bitiren Antlaşmalar

Almanya ile imzalanan Versailles (Versay) Antlaşması’na göre:

Almanya, Fransa ve Belçika’dan daha önceden aldığı bütün toprakları geri verecek.

Almanya’nın bütün sömürgeleri İngiltere, Fransa ve Japonya arasında paylaşılacak.

Almanya’da zorunlu askerlik kaldırılacak, Alman ordusu 100 bin kişiye indirilecek.

Deniz kuvvetleri sınırlandırılacak. Denizaltı ve savaş uçağı yapması yasaklanacak.

Almanya savaş tazminatı (tamirat borcu adı altında) ödeyecek.

Avusturya ile imzalanan Saint Germain (Sen Jermen) Antlaşması’na göre:

Avusturya-Macaristan İmparatorluğu parçalandı.

Macaristan, Çekoslovakya ve Yugoslavya bağımsız oldu.

Milletler Cemiyetinin izni olmadan Almanya ile birleşmeyecek.

Avusturya’da zorunlu askerlik kaldırılacak ve Avusturya ordusu 30 bin kişiyle sınırlandırılacak.

Avusturya savaş tazminatı ödeyecek.

Bulgaristan ile imzalanan Neuilly (Nöyyi) Antlaşması’na göre:

Güney Dobruca Romanya’ya; Gümülcine ve Dedeağaç Yunanistan’a; Tsaribrod ve Srurmitsa Yugoslavya’ya bırakılacak.

Bulgaristan’da zorunlu askerlik kaldırılacak. Ordusu 25 bin kişi ile sınırlandırılacak, deniz ve hava kuvveti oluşturması yasaklanacak.

Bulgaristan savaş tazminatı ödeyecek.

Macaristan ile imzalanan Triannon (Tiriyanon) Antlaşması’na göre:

Presburg bölgesi Çekoslovakya’ya; Bosna Hersek Yugoslavya’ya; Transilvanya Romanya’ya; Burgerland Avusturya’ya bırakılacak.

Macaristan’da zorunlu askerlik kaldırılacak, ordusu 35 bin kişi ile sınırlandırılacak, deniz ve hava kuvveti oluşturması yasaklanacak.

Macaristan savaş tazminatı ödeyecek.

Not:

Yenilen devletlere dayatılan ağır şartlar savaşın getirdiği ekonomik yıkımla birleşince Avrupa’da uzun süreli bir barışı sağlamayı imkansız hâle getirdi.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Related Post