Bu yazımızda güncel müfredata göre hazırladığımız 11. sınıf tarih dersi 3. ünitesi olan Devrimler Çağında Değişen Devlet- Toplum İlişkileri ünitesinin ders notlarını paylaşıyoruz. 11. sınıf tarih kitabı özet pdf ders notları sayesinde derslerde daha başarılı olacaksınız. Güncel 11. sınıf Tarih ders kitabına uygun olarak hazırladığımız Devrimler Çağında Değişen Devlet- Toplum İlişkileri özet ders notları aşağıdaki konuları kapsamaktadır.
11. Sınıf Tarih 3. Ünite Devrimler Çağında Değişen Devlet- Toplum İlişkileri
FRANSIZ İHTİLALİ
Nedenleri:
Krallık rejiminin baskıcı yönetimi.
Halkın çeşitli sınıflara ayrılması (Soylular, ‘Rahipler, Burjuvalar, Köylüler).
Rönesans sonrasında ortaya çıkan aydınlanma çağının etkisi.
Amerika’nın bağımsızlığını kazanması.
İngiliz meşrutiyetinin etkisi.
Halkın son derece fakir olması.
Bazı Fransız aydınlarının (J.J. Russo, Volter ….) halkı etkilemesi.
Yedi Yıl Savaşlarının sonucunda yeni vergiler konması.
Burjuva sınıfının yönetime katılmak istemesi.
Sonuçları:
Yeni Çağ sona ermiştir, Yakın Çağ başlamıştır.
Mutlak krallıklar yıkılmıştır, milli devletler kurulmuştur.
İlk kez insan hakları evrensel bildirisi yayınlanmıştır.
Yönetim burjuva sınıfının eline geçmiştir.
İlk kez laik hukuk kuralları ortaya çıkmıştır.
Eşitlik, adalet, milliyetçilik, hürriyet, ulusal egemenlik, laiklik, cumhuriyet gibi kavramlar önem kazanmıştır.
Mahalli otorite yerine merkezi otorite kabul edilmiştir.
Eski toplum, eski kültür değerleri ve idareler değişim geçirmiştir.
İhtilal sonrası Vendee’de olduğu gibi bazı Fransız bilgelerinde katliamlar yapılmıştır.
FRANSIZ İHTİLALİ’NİN İMPARATORLUKLARA ETKİSİ
Fransız İhtilali beraberinde ulus, milliyetçilik, millî egemenlik, demokrasi, laiklik, adalet gibi kavramları ortaya çıkardı ve bu kavramlar tüm Avrupa’ya yayıldı.
Fransız İhtilali, özellikle çok uluslu yapıları olan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Rusya ve Osmanlı Devleti’ni etkiledi.
Fransız İhtilali’nin getirmiş olduğu milliyetçilik akımı ve liberal fikirlerle bu devletler parçalanabilirdi.
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, ülkede otoriteyi arttırarak Metternich Politikasıyla milliyetçi ve liberal hareketleri bastırma yolunu tercih etti.
Bağımsızlık için ayaklanan Sırplar, Hırvatlar ve Romenler isteklerine kavuşamadı.
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Alman ve İtalyan millî birliklerinin kurulmasını engellemeye çalıştıysa da 1870 yılında İtalya, 1871 yılında da Almanya millî birliğini kurdu.
1830 yılında Rusya sınırları içinde yaşayan Polonyalılar hürriyetlerini kazanmak için ayaklandılar.
Ancak Ruslar bağımsızlık hareketini çok sert bir şekilde bastırdı.
1830’da Fransa kralı devrilince Belçikalıların çıkarttığı isyanı Rusya bastırdı.
Macar İsyanı’nı bastırmak için Avusturya’ya asker gönderen Rusya, Osmanlı Devleti’ne de Kavalalı Mehmet Ali Paşa İsyanı’nı bastırılmasında yardım etti.
Fransız İhtilali sonrası temelleri atılan sosyalizm, 1917’de Çarlık Rusyası’nın Bolşevik İhtilali ile yıkılmasına neden oldu.
İhtilalin Osmanlı Devleti’ndeki gayrimüslim halk üzerinde etkili olmaya başladığının en bariz örneği 1820 Yunan Ayaklanmasıdır.
Müslüman halka ihtilalin etkileri ise ancak XIX. Yüzyılın ikinci yarısında yansıdı.
Fransız İhtilali’nin yaymış olduğu milliyetçilik akımının etkisi ile I. Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde devlet sınırlarının Meriç Nehri’ne kadar gerilemesine, Balkan ülkelerinin bağımsızlıklarını kazanmalarına sebep oldu.
İhtilalin yaydığı fikir akımları, Osmanlı Devleti’ndeki subay ve teknik okullarda ders veren yabancı öğretmenler tarafından yayıldı.
1830-1860 yılları arasında Batı’da sivil toplum hayatına yer etmiş olan özgürlük ve anayasacılık gibi düşünceler, Osmanlı’da da büyük bir hayranlık uyandırdı.
Bu doğrultuda meydana gelen en büyük gelişmelerden biri Osmanlı Devleti’nde 1839 yılında Tanzimat Fermanı’nın yayınlanması oldu.
Kendilerine “Genç Osmanlılar” diyen bir grup aydın, 1865-1875 yılları arasında yürüttükleri çalışmalarla Osmanlı Devleti’nde ilk anayasanın yürürlüğe girmesini sağladılar (1876).
Böylece Osmanlı Devleti’nde Meşrutiyet Dönemi başladı.
II. Meşrutiyet yıllarında Türkçülük akımı hızla Osmanlı coğrafyasında yayılmaya başladı.
Osmanlı Devleti yıkıldıktan sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinde bu Türk milliyetçiliği yer aldı.
OSMANLI DEVLETİ’NDE BAĞIMSIZLIK HAREKETLERİ
Avusturya ve Rusya, Balkanlar’daki emellerini gerçekleştirebilmek için Sırbistan’a yolladıkları ajanlarla milliyetçilik düşüncesini Sırplar arasında yaymaya başladılar. 1804 yılında başlayan isyan 1878 yılında Sırpların bağımsızlığı ile sonuçlandı.
Sırplardan sonra 1821 yılında Rumlar isyan ettiler. Avrupalı devletler müdahale ederek Rum İsyanını uluslararası bir mesele hâline getirdiler.
Rum isyanını bastıran Osmanlı ve Mısır donanmaları İngiliz, Fransız ve Rus ittifakı tarafından 1827 yılında Navarin’de yakıldı. 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşında Osmanlı Devleti yenilince yapılan Edirne Antlaşması’ndan sonra Yunanistan bağımsızlığını ilan etti.
SANAYİ İNKILABI
Avrupa’da insan ve hayvan gücüne dayalı üretim biçiminden, makine gücüne dayalı üretim biçimine geçilmesi Sanayi Devrimi olarak adlandırılır.
Sanayi devrimi ilk olarak İngiltere’de James Watt tarafından buhar gücünün makinalarda kullanılmasıyla tekstil alanında XVIII. yüzyıl ortalarında başlamıştır.
Sanayi Devrimi’nde, sömürgeciliğe bağlı olarak Avrupa’da yaşanan sermaye birikiminin önemli bir rolünün olduğu söylenebilir.
Sanayi İnkılabının Sonuçları
Üretim anlayışı değişmiş, seri üretim başlamış, üretim maliyetleri azalmıştır.
Sömürgecilik yarışı hızlanmış, devletlerarası ekonomik rekabet ve ham madde ihtiyacı artmıştır.
El tezgâhları ve küçük atölyeler kapanmış, büyük fabrikalar faaliyete geçmiştir.
İşçi sınıfı ortaya çıkmış, kapitalizm ve sosyalizm önem kazanmıştır.
Köyden kente göçler başlamıştır.
Avrupa’da refah düzeyi yükselmiş ve şehirlerde nüfus artmıştır.
Çekirdek aile modeli ortaya çıkmıştır.
Sermaye tekelleşmiş ve büyük şirketler kurulmuştur.
Bu devrim Osmanlı İmparatorluğunu olumsuz etkilemiştir.
MODERN SİYASAL İDEOLOJİLER
Siyasal veya toplumsal bir öğreti oluşturan ve bir hükûmetin, bir partinin, bir grubun davranışlarına yön veren politik, hukuki, bilimsel, felsefi, dinî, moral ve estetik düşünceler bütününe “ideoloji” denir.
1815 Viyana Kongresi’nin getirdiği yeni düzen, birtakım modern fikir akımlarının da ortaya çıkmasına neden olmuştur.
LİBERALİZM
Bu ideolojinin savunucusu İngiliz Filozof John Locke bireyi ön planda tutar.
Özgürlük, serbestlik anlamlarına gelen liberalizm, insanların özgürlüğünü savunan bir düşünce sistemidir. Liberal düşünürler, şu düşünceleri savundular:
Tüm bireyler eşit haklara sahiptirler (doğal haklar doktrini).
Ekonomik faaliyetler ve özgürlüklerin önündeki sınırlandırılmalar kaldırılmalı (rekabetçi piyasa ekonomisi).
Keyfi yönetimler sınırlandırılmalı (anayasal yönetim felsefesi).
Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılıp din ve vicdana ait hususların kişilerin özel alanına girdiği meseleler olduğu kabul edilmeli (sekülerizm-laiklik).
KAPİTALİZM
Kapitalizm, serbest piyasa ekonomisi veya serbest girişim ekonomisi olarak bilinir.
Özel teşebbüse ve piyasa serbestliğine dayalı olan bir üretim sistemidir.
Kapitalizmin merkezinde birey ve bireysel menfaatler ön planda tutulmuştur.
Kapitalizm’in Amaçları
En yüksek kârı elde edebilmek,
Bireylere serbest girişim yapabileceği hakları kazandırmak,
Üretim aşamasında devletin müdahalesini en asgari düzeye düşürmek,
Üretilen malları satmak ve ekonomiyi özel kesime bırakmaktır.
SOSYALİZM
Sosyalizm, kapitalizme bir tepki olarak doğan ve kapitalizmin özel mülkiyet, piyasa ekonomisi ve kâr esasına karşı çıkan bir ideolojidir.
Sosyalizmin amaçları arasında
Sermaye sahipleriyle işçiler arasındaki eşitsizliği giderme,
Servet ve refah farklarını ortadan kaldırma,
Üretim araçlarını toplumun mülkiyetine geçirme, özel mülkiyet yerine kolektif mülkiyeti oluşturma,
Toplumda sınıf farklılıklarını ortadan kaldırma yer almaktadır.
Dünyadaki ilk sosyalist devrim 1917’de Vladimir Ilyich Lenin (Vilademir İliyç Lenin) liderliğinde Rusya’da gerçekleşti.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra sosyalizm yayılarak Doğu Avrupa, Uzakdoğu, Latin Amerika ve pek çok üçüncü dünya ülkelerinde yönetime gelme imkânı buldu.
1830 İHTİLALLERİ
Sebepleri
Ekonomik hayatın gelişmesinin ancak siyasal alandaki liberalizm ile gerçekleşeceğine inanılması,
Avrupa halklarında özgürlük arayışının gittikçe yaygınlaşması,
1815 Viyana Kongresi’nden sonra Metternich Sistemi ile kralların özgürlük düşüncesini benimseyen Avrupa halkının üzerinde hakları kısıtlayıcı politika uygulaması,
1815-1830 yılları arasında ülkelerin anayasal düzene geçmeleri ve kralların anayasayı kaldırmak veya anayasanın sınırlarını daraltmak istemesi,
Başka devletlerin egemenliği altındaki halklarda milliyetçilik akımının güçlenmesi,
Almanya’da bilim ve felsefenin ilerlemesiyle Avrupa’ya liberalizmin yerleşmesi yer alır.
Gelişimi
1830 İhtilalleri, ilk olarak Fransa’da başladı.
İhtilal başarılı olunca Almanya, İtalya, Polonya, İngiltere ve İspanya’da da etkilerini hissettirdi.
Liberalizm hareketi başarıya ulaştı.
Birçok Avrupa ülkesinde meşruti düzene geçildi. Halk yönetime ortak oldu.
Liberalizm akımı sayesinde Belçika ve İsviçre bağımsızlığını kazandı.
1830 İhtilallerinde Batı Avrupa’da aristokrat sınıf, burjuvazi sınıfına yenilmiştir.
Fransa ve İngiltere’de işçi sınıfı güç kazandı.
15 Ekim 1833’te gizli bir antlaşma ile monarşiyi savunan Avusturya, Rusya ve Prusya aralarında Doğu Bloku’nu,
Nisan 1834’te Londra’da yapılan antlaşma ile de İngiltere, Fransa, İspanya ve Portekiz liberalizmi savunan Batı Bloku’nu oluşturdu.
1848 İHTİLALLERİ
Louis Philippe işçilerin olası bir greve gitmelerini önlemek amacıyla onlara baskı ve şiddet uyguluyordu.
Bu durum karşısında işçiler krala karşı birleşerek sendikalar ve dernekler oluşturmaya başladılar.
Neticede bu gelişmeler 1848 İhtilali’nin fitilini ateşledi.
Fransa kralı ülkeyi terk etti.
Sonuçları
Sendikal hareketler yaygınlaştı.
İşçi sınıfı grev, sosyal güvence gibi kazanımlar elde etti.
Mutlakiyetler büyük ölçüde sona erdi.
Birçok Avrupa ülkesinde hazırlanan anayasalarla kralların yetkileri kısıtlandı.
MUTLAKİYETÇİ MONARŞİLERİN ANAYASAL MONARŞİLERE DÖNÜŞMESİ
Mutlakiyetçi monarşi, hükümdarın yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin tamamına sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Hükümdar, devlet içinde tek ve en büyük otorite sahibidir ve kararlarını hiçbir kural veya sınır olmadan verir.
Anayasal monarşi (Meşrutiyet) hükümdarın bir anayasa sınırları içinde devlet başkanı olarak işlev gördüğü bir yönetim biçimidir. Anayasal bir monarşide, siyasi güç, hükümdar ve parlamento gibi anayasal olarak organize edilmiş bir hükümet arasında paylaşılır.
Anayasal gelenek ilk defa İngiltere’de başladı.
Sınıflar arasında yapılan mücadeleler, iktidarın gücünü aristokrasi ve burjuvazi arasında paylaştırdı.
İngiltere’nin anayasa geleneğinin Avrupa Kıtası’ndan Amerika Kıtası’na gelmesi İngiliz kolonileri aracılığıyla gerçekleşti.
Amerika’daki bağımsızlık savaşı sırasında ilan edilen “Amerika Bağımsızlık Bildirgesi” de Fransa’yı etkiledi.
Fransa’da mutlak monarşi yönetimine karşı tepkiler başladı.
Burjuva sınıfı işçi ve köylülerin desteğini alarak Fransız İhtilali’ni başlattı.
1789 Fransız İhtilali ile İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi ilan edilerek yeni bir anayasa hazırlandı.
Anayasa, krallığı kaldırmadığından mutlak monarşiden anayasal monarşiye geçilmiş oldu.
Avrupa’nın monarşi ile yönetilen devletleri Fransa’ya karşı ittifaklar oluşturdu.
Napolyon yönetimi ile Avrupalı devletler arasında süren savaşlar neticesinde toplanan Viyana Kongresi’yle Avrupa’nın bozulan düzenini tekrar eski hâline getirebilmek için Metternich Sistemi kabul edildi (1815).
Bu sistemle liberal akımlar ortadan kaldırılmak istendi fakat 1830 ve 1848 ihtilalleri Metternich Sistemi’nin sonu oldu.
Sanayi İnkılabı’ndan sonra burjuvaziyi egemen yapan ekonomik sistem işçi sınıfını ortaya çıkardı.
İktidarların işçilerin sorununu çözmek yerine onlara karşı güç kullanması, özgürlüğü savunan liberallerle sosyalistlerin birlikte hareket etmesini sağladı.
Bu durum özgürlükçü anayasaları ortaya çıkardı.
Mutlak monarşilerin bir kısmı yıkıldı.
Bir kısmı da yönetim şeklini yumuşatarak anayasal monarşilerle yollarına devam etti.
AVRUPA’NIN SÖMÜRGECİLİK FAALİYETLERİ
Kökeni ilk çağlardaki kolonicilik faaliyetlerine dayanan Sömürgecilik, bir devletin başka bir coğrafyayı işgal ederek yönetmesi ve onun zenginlik kaynaklarını kendi yararına kullanmasıdır.
Avrupalıların sömürgecilik faaliyetleri, 15. yüzyıldan itibaren coğrafi keşiflerle başlayan bir süreçtir. Bu süreçte Avrupalı devletler, Asya, Afrika, Amerika ve Okyanusya’daki birçok toprağı işgal ederek kendi çıkarları doğrultusunda sömürmüşlerdir. Sömürgecilik faaliyetlerinin temel nedenleri arasında; yeni ticaret yolları ve pazarlar bulmak, zenginliklere ulaşmak, Hristiyanlığı yaymak ve ulusal prestij sağlamak sayılabilir.
Avrupa’da Coğrafi Keşifler sonrası Sömürgecilikte İspanya ve Portekiz gibi ülkeler ön plana çıktı.
XVII. yüzyıldan itibaren sömürgecilikte İngiltere ve kısmen Fransa ön plana çıktı. Özellikle İngilizler, güneş batmayan imparatorluk unvanına eriştiler.
XIX. yüzyıldan itibaren Avrupalıların sömürgecilik faaliyetleri ivme kazandı. Bunda Sanayi İnkılabı’nın etkisi büyük oldu. Sanayi İnkılabı sonucu fabrikalaşmanın hızlandığı Avrupa’da ham madde ihtiyacı arttı.
ASİMİLASYON
Farklı etnik kökene sahip toplumların farklı kültür birikimlerini (din, dil, gelenek, alışkanlık, vb.) ve aidiyet duygularını, egemen kültür ve kimlik dokusu içinde eritip yok etmektir.
AVRUPA’DA ZORUNLU ASKERLİK SİSTEMİ VE SONUÇLARI
Zorunlu askerlik sisteminin başlangıcı Fransız İhtilali’ne dayanırken modern ordu kurma fikri XVI. yüzyılda Niccolo Machiavelli (Nikola Makyavelli) tarafından ortaya atıldı.
Millî bir devlet kurma fikri, zorunlu askerliğe dayalı millî bir ordu kurma fikrinin doğmasına sebep oldu.
NİZAM-I CEDİD ORDUSUNUN KURULMASI
Yeniçeri Ocağı’nın Bozulma Sebepleri:
Yeniçeri Ocağında ilk bozulmalar XVI. yüzyıl ortalarında başladı.
Yeniçerilerin evlenmeye başlaması ve askerlik dışında başka mesleklerle uğraşması onları talim yapmaktan uzaklaştırdı.
Bu durum onların askerlik yeteneklerini zayıflattı.
Sultan III. Murat Dönemi’nde askerlikle alakası olmayanların Yeniçeri Ocağına alınması orduda bozulmayı hızlandırdı.
Yeniçeriler orduda asker sayımına karşı çıktıkları için savaştan kaçanlar veya şehit olanlar tespit edilememekteydi ve bunların maaş defterleri (mevacip veya esame defteri) bir senet gibi alınıp satılmaktaydı.
Orduda, liyakate dayalı belirli bir tayin ve terfi sisteminin bulunmayışı rüşvet ve iltimasın önünü açtı.
Böylece askerlikle alakası olmayan kişilerin orduya girmesi ordudaki disiplinin bozulmasına neden oldu.
Nizam-ı Cedid Ordusu:
Osmanlı ordusunda çağa uygun bir yapılanmayı gerçekleştirme girişimlerinin başlangıcı “Nizam-ı Cedit” askerî birliklerinin kurulmasıdır.
III. Selim Yeniçeri Ocağı dışında yeni bir askerî birlik kurdu.
1792’de İstanbul’da Levent Çiftliği’nde yeni askerî birlikler eğitim ve öğretime başladı.
Nizam-ı Cedit ordusu kurulurken mevcut ocakların ıslahı için de çaba gösterildi, yeniçerilere ise dokunulmadı.
Fransa, İngiltere ve İsveç’ten mühendisler ve ustalar getirtilerek Tophane’de önemli düzenlemeler yapıldı.
III. Selim Osmanlı Devleti’nde Modern Topçu Ocağının temelini atan kişi oldu.
Nizam-ı Cedit Ocağının gelişmesiyle Üsküdar’da Selimiye Kışlası inşa edildi.
Yeni düzenlemelerle “Bostancı Tüfenkçisi Ocağı” kuruldu.
Yeni birliklerin giderlerini karşılamak amacıyla İrad-ı Cedit Hazinesi kuruldu.
XIX. yüzyılın başlarından itibaren İstanbul dışında Rumeli ve Anadolu’da Nizam-ı Cedit birlikleri oluşturuldu.
Kabakçı Mustafa İsyanı sonucu padişahın tahttan indirilmesi ve öldürülmesi (1807) bu faaliyetlerin başarıya devam etmesini engelledi.
III. Selim’in öldürülmesiyle İstanbul’daki Nizam-ı Cedit birlikleri dağıtıldı, taşradaki kışlalar yıktırıldı.
ASAKİR-İ MANSURE-İ MUHAMMEDİYE ORDUSUNUN KURULMASI
II. Mahmut’un tahta çıkmasını sağlayan Rusçuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa, kendine bağlı askeri kuvvetleri olan güçlü bir sadrazamdı.
Önce Nizam-ı Cedit’in benzeri olarak Sekban-ı Cedit Ocağını kurdu.
1808’de Alemdar Mustafa Paşa’nın Sekban-ı Cedit kuvvetleri ile halk ve yeniçeriler arasında adeta bir iç savaş yaşandı.
Yeniçeriler, Alemdar Mustafa Paşa’yı öldürüp saraya doğru harekete geçti.
II. Mahmut, Osmanlı Hanedanı’nın tek erkek üyesi olarak kalmak için IV. Mustafa’yı idam ettirdi.
II. Mahmut 1826 yılında Yeniçeri Ocağı kaldırdı.
Osmanlı tarihine bu olay “Vaka-i Hayriye” (Hayırlı olay) olarak geçti. Yeniçeri Ocağı’nın yerine “Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye” adıyla yeni bir ordu kuruldu
Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye ordusu zorunlu askerliğe tabi olduğundan paralı askerlik sistemi de kaldırılarak millî orduya geçişte önemli bir adım atılmış oldu.
Asker ihtiyacı Müslüman halkın 15-25 yaş arası gençlerinden karşılanmaktaydı.
Kişinin askerlikten ayrılıp sivil hayata dönebilmesi, ticaret veya ziraatla uğraşabilmesi ve emekliliğe hak kazanabilmesi için on iki yıl askerlik hizmeti yapması gerekiyordu.
Bekârlara yüzbaşı mülâzımı (teğmen) olana kadar evlenmek yasaktı ancak evli olanların orduya girmesine engel yoktu.
Yeni ordunun üniforma, bot ve diğer teçhizatının karşılanması amacıyla feshane, debbağhane (deri imalathanesi) ve iplikhane adlarıyla imalathaneler kuruldu.
Prusya’dan piyade, süvari ve topçu subaylar getirildi.
Modern harp sanatını öğrenmek amacıyla Avrupa’ya öğrenci gönderildi.
Askerî talim ve yürüyüşlerin önemli unsurlarından olan bando ihtiyacını karşılamak üzere Mehterhâne kaldırılarak yerine Mızıka-i Hümâyun kuruldu (1834) ve başına devrin önde gelen müzik adamlarından İtalyan Giuseppe Donizetti (Cuseppe Donizetti) getirildi.
Yeni ordunun giderlerini karşılamak için “Asâkir-i Mansûre Hazinesi” kuruldu.
Tıbbiye ve Harbiye mektepleri modernleşme ve ilerleme hareketlerinde birinci derecede rol oynadı.
Yabancı hocaların buralarda ders vermesi nedeniyle Batı aydınlanma düşüncesinin ve Batı siyaset anlayışının Osmanlı Devleti’ne girmesinde etkili oldu.
1836 yılında askerî işleri görüşüp karara bağlayacak olan Dâr-ı Şûra-yı Askerî (Askerî Şûra) adlı yüksek danışma kurulu oluşturuldu.
DÜZENLİ ORDUYU DEVAM ETTİRME ÇABALARI
1815 yılından sonra Fransa’da ilk uygulaması görünen kura ile askere alma işlemi, 1843 yılında yapılan düzenlemeyle Osmanlı Devleti’nde de kabul edilmişti.
Kurada ismi çıkanların, kendi yerlerine “bedel-i şahsi” adıyla bir başkasını vekil olarak göndermesi mümkün olduğu gibi “bedel-i nakdî” ödemek suretiyle askerlik vazifesini bedeli karşılığı yerine getirmeleri de mümkün hâle getirildi.
Bu uygulamaya bedel-i askerî denir.
Osmanlı devlet adamları da Müslümanlarla gayrimüslimlerin aynı orduda görev yapmalarına sıcak bakmıyorlardı fakat Tanzimat fermanı ile ilk kez gayrimüslimlere de askerlik yaptırıldı.
Askere alınacak gayrimüslimlerden cizye alınmayacaktı ancak ortaya çıkan bazı sorunlar yüzünden bu karar uygulanmadı.
Daha sonra ise Müslüman olmayanların bedel-i nakdî veya bedel-i şahsi ödeyerek askerlikten muaf tutulmaları yoluna gidildi.
OSMANLI DEVLETİ’NDE HABERLEŞME
Sultan Abdülmecid döneminde Osmanlı Devleti’ne elektrikli telgraf hattı ilk defa 1855’te İstanbul’u Avrupa’ya bağladı.
Elektrikli telgraf Osmanlı Devleti’nde siyasi gücün merkezîleşmesine yardımcı oldu çünkü kısa bir sürede merkezden vilayetlerin ve sancakların valilerine, askerî birliklere ve jandarmalara emir göndermek çok daha kolaylaştı.
DEMİRYOLLARI
Osmanlı Devleti demir yollarını Sanayi Devrimi’ni gerçekleştirmiş Avrupa devletlerine imtiyazlar vermek suretiyle yaptırdı.
Osmanlı Devleti’nde demir yolu ulaşımı ilk kez 1851’de Kahire ve İskenderiye arasındaki hattın yapılmasıyla başladı.
Anadolu’da ise 1856 yılında İzmir-Aydın Demir Yolu’nun inşasıyla başladı.
Avrupa Kıtası’ndaki ilk Osmanlı demir yolu 1856’da Cenova-Köstence Demir Yolu İngiliz şirketlerince açıldı.
1872’de demir yolu yapım ve işletmesini gerçekleştirmek amacıyla da Demir Yolları İdaresi kuruldu.
Sultan Abdülaziz Dönemi’nde İstanbul’u Bağdat’a bağlayacak olan demir yolu yapılması planlandıysa da Osmanlı Devleti’nin 1875’te iflas etmesi üzerine bu proje uygulanamadı.
Osmanlı Devleti’nde en fazla demir yolu yapımı II. Abdülhamit Dönemi’nde Düyûn-ı Umûmiye İdaresi’nin kurulmasıyla başladı.
Bu dönemde demir yolu politikası savunma politikalarıyla birlikte düşünülmeye başlandı.
II. Abdülhamit’in en büyük projelerinden biri de Bağdat Demir Yolu’nun yapılmasıydı. Bu hattın yapımını Almanlara veren II. Abdülhamit bu hat sayesinde İngiltere ve Rusya’yı telaşa ve korkuya sürükledi.
II. Abdülhamit’in demir yolları projesi Avrupa devletlerini karşı karşıya getirdi.
II. Abdülhamit’e göre demir yolları sayesinde Osmanlı tarım ürünlerinin pazara sevki kolaylaşacak, halkın zenginliği artacak, ticaret gelişerek ithalat ve ihracattan alınan gümrük vergileri hazineye katkı sağlayacaktı. Ayrıca merkezden ülkenin diğer bölgelerine kolayca asker gönderilebilecekti.
EĞİTİM KURUMLARINI MODERNLEŞTİRME ÇABALARI
I. Mahmut döneminde Fransız olan Conte de Bonneval’in (Kont dö Boneval) ülkeye davet edilmesidir. İslamiyet’i kabul eden Bonneval, Humbaracı Ahmet Paşa unvanıyla öncelikle Humbaracı Ocağı’nı ıslah etti. Bu dönemde Avrupa örnek alınarak teknik alanda askerî eğitim veren “Hendesehane” İstanbul’da kuruldu (1734).
I. Abdülhamid döneminde, Osmanlı Devleti’nin 1770 Çeşme Bozgunu’nda kaybettiği deniz gücünü tekrar kazanılabilmesi için deniz subayı ve mühendisleri yetiştirmek amacıyla “Mühendishane-i Bahri-i Hümâyun” adındaki askerî okulu açıldı (1775).
Osmanlı Devleti, kara ordusuna subay ve teknik elemanlar yetiştirmek üzere III. Selim Dönemi’nde Mühendishane-i Berri-i Hümâyun adında bir okul açtı (1795).
Bu mühendishanenin en önemli özelliği medrese tarzı eğitim yerine tamamen Batı tarzında ders verilen bir yükseköğretim kurumu olmasıydı.
II. Mahmut Dönemi’nde modern tıp eğitiminin verilmesi amacıyla İstanbul’da Mekteb-i Tıbbiye adıyla askerî bir mektep açıldı (1827).
Yine II. Mahmut Dönemi’nde Fransız eğitim sistemi örnek alınarak 1834’te askerî eğitim veren Mekteb-i Harbiye açıldı.
Bu dönemde bazı öğrenciler Viyana, Paris ve Londra’ya eğitim için gönderildi
Ders vermeleri için Avrupa’dan öğretmenler getirildi.
II. Mahmut Dönemi’nin sonlarında memur yetiştirmek üzere Mekteb-i Maârif-i Adliyye ve Mekteb-i Ulûm-u Edebiyye adında mesleki okullar açıldı.
II. Mahmut, erkek çocukların sıbyan mekteplerine devamını sağlayacak zorunlu eğitimi başlatacak bir ferman yayınladı.
Sultan Abdülmecid Dönemi’nde Maarif Nazırı Sami Paşa tarafından temeli atılan Mülkiye Mektebi,1859 yılında öğretime başlamıştır.
Tanzimat Dönemi’nde ülkede nitelikli memur yetiştirmek için Mekteb-i Maârif-i Adliyye ve Mekteb-i Aklâm açıldı.
Mesleki ve teknik eleman yetiştirmeye yönelik önemli adımlar atan Mithat Paşa “Islâhhâne” ve Mekteb-i Sanayi’yi kurdu.
Kızların meslek öğretimi ile ilgili olarak açılan Cevri Kalfa Mektebi ile Kız Sanayi Mektebi dönemin önemli meslek okullarıydı.
Ayrıca mesleki ve teknik eleman ihtiyacını karşılamak amacıyla Askerî Baytar Mektebi, Ziraat Talimhanesi, Maadin Mektebi, Telgraf Mektebi adlarında birçok okul açıldı.
Memurların dil öğrenebilmesi için Lisan Mektebi açıldı.
OSMANLI DEVLETİ’NDE AÇILAN YABANCI OKULLAR
Osmanlı Devleti’nin güçlü olduğu zamanda bir problem teşkil etmeyen azınlık okulları XIX. yüzyıldan itibaren devletin denetiminden uzaklaşmaya başladı.
Islahat Fermanı ile gayrimüslimlere okul açma yetkisi verilirken aynı zamanda da devlet okullarında okuyarak memur ve asker olmalarının yolu da açıldı.
Gayrimüslimler çocuklarını yabancı okullar ile misyoner okullarına göndermeyi daha çok tercih ettiler.
Yabancı okulların zararlarının farkına varan Osmanlı Devleti, birtakım kanunlar çıkararak bu okulları denetim altına almaya çalıştı.
İlk olarak 1846’da Meclis-i Maarif-i Umûmiye kuruldu.
En kapsamlı düzenleme 1869 yılında Saffet Paşa tarafından hazırlanan ve eğitimin hemen hemen her aşamasına ilişkin hükümler getiren Maarif-i Umûmiye Nizamnamesi oldu.
1914 yılında Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi üzerine savaştığı devletlere ait olan yabancı okulları kapattı.
1915 yılında çıkartılan Mekâtib-i Hususiye Talimatnamesi ile yabancı ve misyoner okulları ile ilgili kısıtlayıcı kanun yürürlüğe girdi ve birçok yabancı okul kapatıldı.
II. ABDÜLHAMİT DÖNEMİ EĞİTİM POLİTİKASI
II. Abdülhamit eğitim ve öğretim faaliyetlerinde merkeziyetçi, eğitim kurumları arasında ise denge politikası izledi.
Eğitim faaliyetlerinde Türklerin yoğun yaşadığı Anadolu’ya ağırlık verdi.
Azınlık ve yabancı okullara Türk öğretmenler atanarak kontrol altına alınmaya çalışıldı.
Bu dönemde İlk dereceli okullarda İslamcılık, orta dereceli okullarda ise Osmanlıcılık akımını vermeye çalışan programlar uygulandı.
Türkçülük anlayışı da yavaş yavaş okulların müfredatına girmeye başladı.
II. Abdülhamit Dönemi’nde Maarif Merkezî Teşkilatı yeniden düzenlenerek her öğretim kademesi için genel müdürlükler ve müfettişlikler oluşturuldu.
İbtidai (ilkokul) mektepler, rüşdiyeler ve idadiler yaygınlaştırıldı.
İlk kız idadisi 1880 yılında açılmıştır.
Darülfünuna yeni bölümler açılarak genişletildi.
Daru’l-Muallimin düzenlenerek “Âliye” şubesi (Yüksek Öğretim Okulu) açıldı.
Mekteb-i Funûn-ı Maliye, Ziraat ve Baytar Mektebi , Gümrük Mektebi, Hamidiye Ticaret Mektebi, Polis Mektebi gibi memur meslek mektepleri açıldı.
Mekteb-i Hukuk, Hendese-i Mülkiye, Maliye Mektebi, Ticaret Mektebi, Deniz Ticareti Mektebi, kız sanayi mektepleri gibi yüksekokullar açıldı.
Sanayi-i Nefise Mektebi açıldı.
Rüşdiyelerden itibaren yabancı dil öğretimi zorunlu oldu.
Devletin kritik bölgelerinde yer alan aşiretlerin çocuklarını Osmanlılık bilinciyle yetiştirmek amacıyla İstanbul’da bir Aşiret Mektebi açıldı.
II. ABDÜLHAMİT DÖNEMİ’NDE AÇILAN HASTANELER
Günümüzde varlığını devam ettiren Darülaceze kimsesiz çocuklar ile yaşlı ve bakıma muhtaç insanları barındırmak amacıyla 1896 yılında açılmıştı.
Darülaceze 200 yataklı bir hastahane, bir yetimhane, çamaşırhane ile hamam gibi binaları ve el sanatları ile ilgili imalathaneler, fırın ve mabetlerden (cami, kilise ve havra) oluşan bir kompleksti.
Hamidiye Etfal Hastanesi II. Abdülhamit’in Dönemi’nde açılan en önemli kurumlardandır.
Bu dönemde 300’den fazla hastane yapılmıştır.
EMEKLİLİK SİSTEMİ (TEKAÜTLÜK SİSTEMİ)
1865’te Emeklilik Kanunu ile emekliliği düzenleyen ilk kurumlar ortaya çıktı.
Bu konudaki en önemli gelişme ise II. Abdülhamit Dönemi’nde emekli sandıklarının kurulmasıdır.
Yeni düzenlemelerle emeklilik sistemi askerî ve sivil memurlarının dışında dul ve yetimlerini de kapsayacak şekilde genişletildi.
Sosyal yardım uygulamalarından biri de şüphesiz yoksul aylıklarıdır.
Tanzimat Dönemi’nde Maliye Nezareti’nin çeşitli kalemlerinden ve valilerin “Kapualtı Hasılatından” muhtaçlara maaşlar bağlanmıştır.
II. Abdülhamit Dönemi’nde Hazine-i Maliye-i Celile ödemeleri arasında “muhtacın tertibi” düzenlemesi ile muhtaç insanlara maaş bağlanmıştır.
Yoksul aylığı uygulaması, Osmanlı Devleti’nin sosyal bir devlet olma yolunda attığı büyük adımlardan biridir.
MİLLİ VE MANEVİ DEĞERLERİMİZ
Karamanoğlu Mehmet Bey 13 Mayıs 1277’de Bugünden sonra hiç kimse divanda, dergahta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil konuşmayacak demiştir.
Osmanlı Padişahı II. Murad Türkçenin yozlaşmasına karşı önlemler almıştır.
Mustafa Kemal Atatürk 1932 yılında Türk Dil Kurumunun kurulmasına öncülük etmiştir.