5. Ünite II. Dünya Savaşı Sürecinde Türkiye ve Dünya

12. sınıf

Bu yazımızda güncel müfredata göre hazırladığımız 12. sınıf T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersi 5. ünitesi olan II. Dünya Savaşı Sürecinde Türkiye ve Dünya ünitesinin özet ders notlarını paylaşıyoruz. 12. sınıf İnkılap Tarihi özet pdf ders notları sayesinde derslerde daha başarılı olacaksınız. Güncel 12 . sınıf İnkılap tarihi ve Atatürkçülük ders kitabına uygun olarak hazırladığımız II. Dünya Savaşı Sürecinde Türkiye ve Dünya ders notları aşağıdaki konuları kapsamaktadır.

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük 5. Ünite II. Dünya Savaşı Sürecinde Türkiye ve Dünya

II. Dünya Savaşı’nın Nedenleri

  • Versay Antlaşması sonrası devletlerin aralarında çıkan anlaşmazlıklar,
  • Milletler Cemiyeti’nin etkisiz kalması ve Dünya Barışını sağlayamaması,
  • Almanya’da 1933’te Nazi Partisinin ve Adolf Hitler’in yönetime gelmesi,
  • Dünya Savaşı’ndan istediklerini elde edemeden hayal kırıklığıyla ayrılan İtalya’da, 1922’de Mussolini’nin iktidara gelmesi ve Habeşistan’a saldırması,
  • Japonya’nın Çin’e (Mançurya) saldırması (1931),
  • Fransa, İngiltere, Rusya ve ABD’nin dünya üzerindeki gelişmelerden rahatsızlık duymaları

Mihver Devletler ve Müttefik Devletler

Japonya, Almanya ile 25 Kasım 1936’da Anti-Komintern Paktı’nı imzalayarak komünizme karşı ülkelerinde sert tedbirler almayı kararlaştırdılar.

6 Kasım 1937’de İtalya da katıldı ve Berlin-Roma-Tokyo Mihveri kurulmuş oldu.

Mihver Devletler: Almanya, İtalya ve Japonya. (Bulgaristan, Romanya’da bu gruba katılmıştır.

Müttefik Devletler: İngiltere, Fransa, ABD ve SSCB.

Müttefik gruba en son katılan ABD’dir.

II. Dünya Savaşı’nın Başlaması

1 Eylül 1939’da Almanya’nın Polonya’yı işgali ile II. Dünya Savaşı fiilen başladı.

İngiltere ve Fransa, Polonya’ya verdikleri garanti nedeniyle 3 Eylül 1939’da Almanya’ya savaş ilan ettiler.

Avrupa’da Türkiye, İngiltere ve SSCB dışında Almanya ve İtalya’nın egemenliğine girmemiş ülke kalmadı.

Uzak Doğu’da ise Japonya kendisine petrol ambargosu koyan ABD’ye karşı harekete geçti.

Japonya 7 Aralık 1941’de ABD’nin Pasifik üstünlüğünü simgeleyen Hawaii takımadalarından Honolulu’daki deniz ve hava üssü Pearl Harlbour’a baskın yaptı.

Potsdam Konferansı’nda SSCB, Japonya’ya karşı savaşmayı kabul etti.

II. Dünya Savaşı’nın Seyri

SSCB gibi insan kaynakları ve coğrafyası çok geniş, iklimi sert olan bir devleti savaşa sürüklemek Almanya ve Japonya açısından savaşın seyrini değiştirdi.

ABD, Japonya’yı kayıtsız şartsız teslim olmaya zorlamak için yeni geliştirdiği atom bombalarını kullanma kararını aldı.

6 Ağustos’ta Hiroşima’ya, 9 Ağustos’ta Nagazaki’ye atom bombası atıldı (1945).

14 Ağustos 1945’te Japonya kayıtsız şartsız teslim oldu.

1941’de Almanya’nın İngiltere’ye karşı düzenlediği hava saldırıları başarısız oldu.

Almanya, 21 Haziran 1941 yılında Barbarossa harekatı ile SSCB’ye saldırdı.

1943 yılında Alman kuvvetlerinin Stalingrad Kuşatması kırıldı.

Çok sayıda Alman askeri, Sovyet ordusuna esir düştü.

Alman kuvvetleri geri çekilmeye başladı.

Müttefik devletler, Kuzey Afrika’yı ele geçirdikten sonra İtalya’yı savaş dışı bırakmak amacıyla 10 Temmuz 1943’te Sicilya’ya çıkarma yaptılar.

Başarısızlığa uğrayan Mussolini iktidardan düştü ve hapsedildi.

Ulusal Faşist Parti kapatıldı ve İtalya savaştan çekildi.

6 Haziran 1944’te ABD ve İngiliz kuvvetleri Manş Denizi’ni geçerek Fransa’nın Normandiya sahiline çıkarma yaptı.

Fransa, Belçika ve Hollanda’yı Alman işgalinden kurtardılar.

Müttefikler Almanya’nın başkenti Berlin’e kadar ilerlediler.

Hitler, intihar ederek hayatına son verdi (30 Nisan 1945).

Avrupa’da II. Dünya Savaşı resmen sona erdi.

Birleşmiş Milletler Teşkilatının Kuruluşu

Savaş sırasında ABD ve İngiltere, 14 Ağustos 1941’de Atlantik Bildirisi yayınladılar.

 Bu bildiride 2. Dünya Savaşı’ndan sonra toprak kazanılmayacağı ve uluslara kendi geleceklerini tayin etme hakkı tanınacağı belirtildi.

Bu bildiride yer alan hükümler daha sonra Birleşmiş Milletler Antlaşması’na temel olmuştur.

Almanya’ya karşı savaşa katılan 26 devletin imzasıyla 1 Ocak 1942’de Birleşmiş Milletler Bildirisi yayınlandı.

Bu bildiride 26 devletin Atlantik Bildirisi’ndeki ilkeleri aynen kabul ettikleri belirtilmekteydi.

Böylece savaştan sonra kurulacak olan Birleşmiş Milletler Teşkilatının ilk adımı atıldı.

1945’te Yalta Konferansı’nda Beş Büyükler’e (ABD, SSCB, İngiltere, Fransa ve Çin) Birleşmiş Milletler kararlarını veto etme hakkı tanındı.

1 Mart 1945’e kadar Mihver Grubu devletlerinin de Birleşmiş Milletlere üyeliği kabul edildi.

Birleşmiş Milletler San Francisco Konferansı ile resmen kuruldu (25 Nisan 1945).

Savaş Döneminde Türkiye’nin Dış Politikası

Türkiye uyguladığı dış politika sayesinde II. Dünya Savaşı’na girmemeyi başardı.

Türkiye 19 Ekim 1939’da Fransa ve İngiltere ile karşılıklı yardım antlaşması imzaladı. (Ankara Antlaşması)

İkinci etapta 1941’de Ankara’da Almanya ile bir dostluk ve saldırmazlık antlaşması yapıldı.

Kasım 1942’de savaşın seyri değişmeye başladı.

Stalingrad’da Alman ilerleyişi durduruldu.

Avrupa’da ve Balkanlarda Almanya tehdidi yerine Kominizm ve Rusya yayılmacılığı endişesi arttı.

Müttefik devletler ise 1943 Kazablanka Konferansı’nda Türkiye’nin kendi taraflarında savaşa katılmasının sağlanmasına karar verdiler.

İngiliz Başbakanı Churchill, 30 Ocak 1943’te Adana’ya geldi.

İnönü’den savaşa girmelerini istedi. Fakat Türkiye tarafsız kaldı.

Aynı yıl Kahire’de de İnönü- Churchill -Roosevelt bir araya geldi.

Türkiye tarafsızlığını yine bozmadı.

Şubat 1945’te toplanan Yalta Konferansı’nda savaştan sonra kurulacak olan dünya sisteminin nitelikleri belirlendi.

Bu sistemi yürütecek uluslararası bir örgütün kurulması kararı (Birleşmiş Milletler) alındı.

1 Mart 1945’te kadar Almanya ve müttefiklerine savaş ilan edecek devletlerin de kurucu üyeliğe alınacağı açıklandı.

Türkiye de bu gelişmeler üzerine 23 Şubat 1945’te Almanya’ya savaş ilan etti.

Savaşın Türkiye’ye Etkileri

Türkiye, II. Dünya Savaşı’na fiilen katılmamış ancak savaşın getirdiği ağır ekonomik koşulları tüm zorluklarıyla yaşamıştı.

Savaş başlayınca Türkiye’de kısmi seferberlik ilan etti.

Türkiye, ekonomisini savaşın olumsuz etkilerinden korumak için tedbirler alındı.

Millî Korunma Kanunu (18 Ocak 1940)

II. Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine ekonomiyi ve fiyatları denetim altına almak için Millî Korunma Kanunu çıkarıldı.

Böylece savaş ekonomisi uygulaması başladı.

Devletin ekonomiye müdahalesi arttı.

Piyasada ürün ve mal yetersiz seviyeye düştü ve karaborsa oluştu.

Kanundan istenilen sonuçlar elde edilemedi.

Yüksek enflasyon başladı.

Üretimin düşmesi, silah altına alınan askerlerin ve halkın zorunlu ihtiyaçlarının karşılanamaması hükûmeti yeni tedbirler almaya sevketti.

1942’de Halk, günlük ekmek ihtiyaçlarını karnelerinde yazılı olan miktar kadar alabilecek şekilde sıkıntılı bir yaşama geçti.

Varlık Vergisi (11 Kasım 1942)

Savaş koşullarının getirdiği karaborsacılık ve fiyatların yükselmesi savaş zenginlerini ortaya çıkarmıştı.

Varlık Vergisi adı altında servet üzerinden ağır bir vergilendirme uygulamaya konuldu.

Komisyonların belirlediği vergiyi ödemeyenler, çalıştırılmak üzere Erzurum Aşkale’ye gönderildi.

1944 yılı başlarında Varlık Vergisi uygulamasına son verildi.

Toprak Mahsulleri Vergisi (26 Nisan 1944)

Tarımla uğraşan kesimi vergilendirmek, askerin ve halkın asgari ölçüde beslenmesini sağlamak için Toprak Mahsulleri Vergisi çıkarıldı.

Çiftçiler yetiştirdikleri ürünün %10’unu ya nakit olarak ya da mal olarak ödediler.

Üç yıl boyunca uygulanan bu vergi, iktidardaki partiye karşı çiftçilerin cephe almalarına yol açtı.

İç Politika Gelişmeleri

II. Dünya Savaşı sürecinde Türkiye’de tek parti uygulaması devam etti.

1939 seçimlerinde Kazım Karabekir, Fethi Okyar, Hüseyin Cahit Yalçın gibi Atatürk döneminde siyaset dışı kalan kişilerin milletvekili olmaları sağlandı.

II. Dünya Savaşı’nın çıkması bu tür demokratik açılımların kesintiye uğramasına neden oldu.

II. Dünya Savaşı’nın sona ermesi ile faşist ve ırkçı politikalar etkisini yitirdi.

II. Dünya Savaşı sonrası dünyada demokratik ve komünist ideolojiler karşı karşıya geldi.

SSCB yayılmacı düşüncelerle Türkiye’den Kars ve Ardahan’ı almak ve Boğazlar’da askerî bir üs kurmak istedi.

Sovyet tehdidi altında Türkiye Batıya doğru yanaştı.

Türkiye’de demokratikleşme yolunda adımlar atılmaya hız verildi.

7 Ocak 1946’da Demokrat Partinin kurulmasıyla da Türkiye’de çok partili demokratik hayat başlamış oldu.

II. Dünya Savaşı Sonrası

Atlantik Bildirisi (14 Ağustos 1941)

İngiltere Başbakanı Winston Churchill ile ABD Başkanı Franklin Roosevelt Atlantik Bildirisi ile ABD ve İngiltere savaş sonrası dönemde kurmak istedikleri yeni dünya düzeninin esaslarını belirlediler.

Mihver Devletlere karşı dünya kamuoyunun desteğini elde etmeyi amaçladılar.

Yalta Konferansı (4-11 Şubat 1945)

Stalin (Rusya), Churchill (İngiltere) ve Roosevelt (ABD) 4–11 Şubat 1945’te Kırım’da Yalta Konferansı’nda bir araya gelerek savaş sonrası dünya düzeni ve Almanya mağlup edildikten sonra, bu ülkenin geleceği konusu görüşüldü.

Yalta Konferansı’nda Alınan Kararlar

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri veto hakkına sahip olacak ve Birleşmiş Milletler Hazırlık Konferansı ABD’nin San Francisco kentinde yapılacak.

Birleşmiş Milletlere 1 Mart 1945’e kadar Almanya’ya savaş ilan eden ülkeler kurucu üye olabilecek.

Yalta Konferansı’nda SSCB Lideri Stalin, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarına ilişkin Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin gözden geçirilmesini ve değiştirilmesini istedi.

Yalta Konferansı Sonrası

Nisan 1945’te de San Fransisko Konferansı ile BM’yi kurdular.

ABD, Çin, İngiltere, Fransa ve SSCB öncülüğünde BM kuruldu.

Bu beş ülke BM’nin Güvenlik Konseyinde veto hakkına sahip olan ülkelerdir.

Sovyetler Birliği lideri Stalin, Boğazlar’ın statüsünün Sovyet Rusya lehine değiştirilmesini istedi.

İngiltere Başbakanı Churchill, Avrupa’da güçler dengesinde Sovyetler Birliği’nin ağırlık kazanmasını istemiyordu.

Potsdam Konferansı (17 Temmuz-2 Ağustos 1945)

Almanya’nın teslim olmasından İngiltere Başbakanı Churchill, ABD’nin yeni başkanı Truman ve SSCB lideri Stalin Potsdam Konferansı’nda bir araya geldiler.

İngiltere Başbakanı Churchill konferans devam ederken ülkesindeki seçimi kaybettiği için yerini yeni başbakan Clement Attlee’ye (Kılement Atli) bıraktı.

Almanya ve Avusturya, dört işgal bölgesine ayrılarak ABD, İngiltere, Fransa ve SSCB yönetimine bırakıldı.

Müttefik Devletler arasında uzun süredir devam eden anlaşmazlıklar daha da belirginleşti.

II. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte Almanya grubuna karşı kurulmuş olan büyük ittifak sona erdi.

Savaş öncesindeki rekabet ve mücadele daha keskin bir şekilde yeniden başladı.

Avrupa üzerinde hâkimiyet kuran SSCB ile ABD liderliğinde dünya devletleri ideolojik ayrılığa dayalı iki gruba ayrıldı.

Artık dünyada demokratik devletlerden oluşan ABD liderliğindeki “Batı Bloku” ile SSCB liderliğindeki komünist ideolojilerin oluşturduğu “Doğu Bloku” vardı.

II. Dünya Savaşı’nın Sonuçları

Sıcak savaş artık yerini soğuk savaşa bıraktı.

Soğuk savaş NATO-Varşova Paktı arasında 1991’e kadar devam etti.

Mısır, Hindistan, Pakistan, Tunus, Fas, Cezayir, Libya bağımsız oldu.

Savaşın kazananları ABD, İngiltere ve SSCB oldu.

ABD ile İngiltere Atlantik Bildirisi’ne uymadılar.

SSCB Orta Avrupa ve Balkanlar’da kendisine bağlı komünist yönetimler kurdu.

Komünizm hızla yayılmaya başladı.

Nazizm ve Faşizm de sona erdi.

Atom bombası ile dünya artık Nükleer Çağa adım attı.

Savaştan sonra SSCB’nin komünizm sayesinde hızla yayılmasına karşı ABD, “Truman Doktrini” (1947) adıyla bir plan uygulamaya başladı.

Bu plana göre, Sovyet tehdidi altındaki ülkelere ekonomik ve askeri yardımda bulunulacaktı.

ABD Dışişleri Bakanı Marshall’ın yardım planı (Marshall Planı) uygulamaya konuldu.

1948–1952 yılları arasında Marshall yardım planı çerçevesinde Türkiye’ye de toplam 352 milyon dolar para yardımı yapıldı.

II. Dünya Savaşı boyunca elli milyondan fazla insan hayatını kaybetti.

Bombardımanlar sonucu şehirler yıkıldı, milyonlarca insan göç etmek zorunda kaldı.

Mülteci sorunu ortaya çıktı.

Tarım ve sanayi üretiminde büyük düşüşler yaşanırken yüksek enflasyon ortaya çıktı.

Zor hayat şartları yüzünden bazı ülkelerde ekmek karneye bağlandı.

Uluslararası savaş hukuku askıya alındı.

Yahudiler başta olmak üzere; Romanlar, toplama kamplarına gönderilip insanlık dışı koşullarda yaşamaya ya da yargısız infazlara maruz kaldılar.

Çalışma ve toplama kamplarında yüz binlerce insan yaşamını yitirdi.

İnsanlığa karşı işlenen suçlara bakmak üzere Nürnberg Mahkemesi kuruldu.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 9 Aralık 1948’de “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşmeyi kabul etti.

Birleşmiş Milletler, 10 Aralık 1948’de İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni kabul etti.

II. Dünya Savaşı’ndan Sonra Orta Doğu

Roma İmparatorluğu zamanında Filistin’den sürülen Yahudiler, yüzlerce yıl Kudüs topraklarına dönmeye çalıştı.

Osmanlı Padişahı II. Abdülhamid, imparatorluğun dağılma sürecinde dahi büyük ekonomik yardım tekliflerine rağmen, Yahudilerin Kudüs’e yerleşmelerine izin vermedi.

 I. Dünya Savaşı’nın sonunda Kudüs, Osmanlı Devleti’nin elinden çıktı.

Kudüs İngiltere’nin mandası altına girdi.

2 Kasım 1917’de, İngiltere Balfour Deklarasyonu denilen mektubunda Yahudi halka Filistin’i yurt edinme konusundaki desteğini bildirdi.

“Haganah” adlı bir gizli örgüt ile “İrgun” adlı terör örgütleri Filistin’e kaçak göçleri organize etti.

Arap-Yahudi çatışması devam etti.

İngiltere, II. Dünya Savaşı’ndan sonra 2 Nisan 1948’de Araplar ve Yahudiler arasındaki anlaşmazlığı Birleşmiş Milletlere götürdü.

BM Filistin Komisyonu oluşturuldu ve komisyon oy birliği ile Filistin’in bağımsızlığını teklif etti.

27 Kasım 1947’de yapılan görüşmede çoğunluğun kararı benimsendi.

Filistin’in Araplar ve Yahudiler arasında taksimine karar verildi.

Büyük devletlerden Amerika, Sovyet Rusya ve Fransa taksim lehinde oy verirken İngiltere çekimser kaldı.

Türkiye ise Arap ülkeleriyle beraber Filistin topraklarının taksiminin aleyhinde oy verdi.

Filistin’in taksim edilmesi kararı bütün Arap dünyasında tepki ile karşılandı.

Arap ülkeleri 17 Aralık 1947’de Kahire’de yaptıkları toplantıda Filistin topraklarının taksim edilmesini ve İsrail Devleti’nin kurulmasını önlemek için savaşa girme kararı aldılar.

İngiltere BM kararından sonra 15 Mayıs 1948’e kadar Filistin’deki bütün kuvvetlerini çekme kararı aldı.

Tel Aviv’de bulunan Yahudi Millî Konseyi Başkanı David Ben Gurion, (Devid Ben Guryon) İsrail Devleti’nin kuruluşunu ilan etti (14 Mayıs 1948).

Amerika, yeni İsrail Devleti’ni daha ilk günden tanıdı.

Sovyet Rusya da üç gün sonra, Arap-İsrail Savaşı’nın başlamasından sonra, İsrail’i tanıdı.

Türkiye 1949 yılında İsrail’i tanıyan ilk Müslüman ülke oldu.

İsrail Devleti kurulur kurulmaz Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Irak devletleri 15 Mayıs’ta İsrail’e savaş açtılar ve Birinci Arap-İsrail Savaşı (1948-1949) başladı.

BM’nin arabuluculuğu ile bir ateşkes imzalandı.

İsrail, Filistin topraklarının hemen hemen dörtte üçünü ele geçirdi.

Ayrıca Kudüs’ün yarısı da İsrail’in eline geçti.

1967 Savaşı’nda İsrail, Kudüs’ün diğer yarısını da eline geçirdi.

Savaş, Filistin’de yaşayan bir milyon kadar Filistinliyi yerinden etti. Mülteciler Meselesi ortaya çıktı.

Mısır’da Kral Faruk rejimi yerini Yarbay Cemal Abdülnasır yönetimine bıraktı.

Abdülnasır 1856’da Süveyş kanalını millileştirdi.

Arap-İsrail savaşındaki yenilgi, Araplar arasında İsrail’e duyulan öfkeyi ve düşmanlığı artırdı.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*