Bu yazımızda güncel müfredata göre hazırladığımız Seçmeli Ortak Türk Tarihi dersi 3. ünitesi olan Türk Kağanlıkları ünitesinin özet ders notlarını paylaşıyoruz. Ortak Türk Tarihi kitabı özet pdf ders notları sayesinde derslerde daha başarılı olacaksınız. Güncel tarih ders kitabına uygun olarak hazırladığımız Türk Kağanlıkları dersi notları aşağıdaki konuları kapsamaktadır.
3. Bölüm Türk Kağanlıkları
1. KÖK TÜRK KAĞANLIĞI
Kök Türk Kağanlığı 552-744 yıllarında hüküm sürmüş ilk merkezî Avrasya İmparatorluğu olarak bilinmektedir.
Hanedan 552 yılında Altay Dağlarının güneybatı eteklerinde yaşayan Türklerin Aşina boyu mensubu iki kardeş Bumin ve İstemi tarafından kurulmuştur. Baş yöneticisi Kağan unvanını taşımıştır.
Sınırları Uzak Doğu’dan Karadeniz’in kuzeyine kadar ve Güney Sibirya’dan Horasan ve Kuzey Hindistan’a kadar ulaşmıştır.
Tarihte ilk kez Türk adının devlet adı olarak kullanıldığı dönemdir.
Kök Türk Kağanlığı tarihinde
Bumin Kağan (552-553), Mukan Kağan (553-572), İstemi Yabgu (568-576), İlteriş Kutluk Kağan (682-692), Kapgan Kağan (692-716), Bilge Kağan (716-734) güçlü hükümdarlar olarak bilinmektedir.
İstemi ve Mukan Kağan döneminde Kağanlık zirveye ulaşmıştır.
682-725 yılları arasında üç kağana ayguçı (baş vezir) olmuş Tonyukuk, ordu komutanı Kültegin (öl.731) ve diğerlerinin devletin yükselmesinde hizmetleri büyüktür.
Kağanlık merkezi Ötüken (Orhun vadisi / Moğolistan) olan Doğu Kök Türk (552-630, 682-744) ve merkezi Suyab (Yedisu) olan Batı Kök Türk Kağanlığı (568-740) olarak iki kanattan yönetilmiştir.
Bumin Kağan’ın nesilleri Güney Sibirya, Moğolistan, Uzak Doğu ve Kuzey Çin’i Doğu Kök Türkleri olarak yönetmişlerdir. Eski Türklerce kutsal sayılan Ötüken, Orhun Vadisi’nde yer almakta olup burada kağanlar tarafından Türk milletine (bodun) hitap eden birçok yazılı taş (bitik taş) dikilmiştir.
Tonyukuk, Bilge Kağan ve Kültegin yazıtlarında çeşitli Türk boylarının birlik sağlamaları gerektiği ancak bu birlik sayesinde halkın “Bengü İl” tutabilecekleri ve millet olarak var olabilecekleri vurgulanmıştır.
Kağanlığın Altay Dağlarından Karadeniz’in kuzeyine, İdil ve Yayık’tan Kuzey Hindistan’a kadar olan kısmını ise İstemi Yabgu’nun nesilleri Batı Kök Türkleri olarak ellerinde tutmuşlardır.
Kök Türkler ilkin Sasanilerle dostça ilişkilerde bulunmuş ancak İran tarafından Kök Türk tüccarlarının beraberinde götürdükleri ipek eşyaların yakılmasıyla arada savaş başlamıştır.
Kök Türk orduları Herat (Afganistan) ve İsfahan’a (İran) kadar ilerlemişlerdir.
Bizans ve Kağanlık münasebetleri ise genelde ılımlı olmuştur. Karşılıklı elçiler gidip gelmiş, müttefik olarak Sasanilere karşı savaşmışlardır.
İstemi Yabgu ve torunu Tun Yabgu Kağan (618-630) döneminde Kök Türk elçileri Bizans’ın başkenti Konstantinоpolis’e (İstanbul) devamlı gidip gelmişlerdir.
2. AVAR KAĞANLIĞI
Avar Kağanlığı VI-IX. yüzyıllarda hüküm sürmüştür. Doğu Avrupa’da kalan Hun toplulukları ve Orta Asya’dan gelen diğer Türk boylarının kaynaşmasıyla kurulan bir imparatorluktur.
Kurucusu Bayan Kağan’dır.
Sınırları Tuna Nehri’nin orta havzası, Transilvanya, Panonya (Macaristan) ve Karpatları kapsamıştır.
Avarlar, Bizans İmparatorluğu’na karşı başarılı savaşlar yapmış, birçok Cermen ve Slav kabilesini hâkimiyeti altına almışlardır.
Dönemin bazı kaynaklarında Avarların Orta Asya’dan geldikleri ve Hunların torunları oldukları kaydı geçmektedir.
3. HAZAR KAĞANLIĞI
Bu devlet VII-XI. yüzyıllarda varlığını sürdürmüştür. Kurucuları Aşina Hanedanı’nın Batı Kök Türk kolundandır.
Merkezî toprakları Aşağı İdil (Volga) Havzası ve Hazar Denizi’nin kuzeybatı topraklarını içermiştir.
Başkenti farklı dönemlerde tarihî Hanbalık (Semender, Dağıstan), İdil, Belencer ve Sarkel şehirleri olmuştur.
En güçlü olduğu dönemde sınırları Karadeniz’in kuzeyinden Aral Gölü’ne kadar, Azerbaycan’dan Urallara kadar uzanmıştır.
Özellikle Azerbaycan Türkleri, Kumuklar, Karaçay-Balkarlar ve Kırım Türklerinin oluşumunda Hazar Kağanlığı’nın rolü büyük olmuştur.
Geniş topraklar üzerinde Müslüman, Hristiyan, Musevi ve eski Türk dininden insanlar beraberce yaşıyorlardı.
Devletin üst tabakası Museviliği kabul etmişti. Hazar kültürü Rus, Macar gibi milletlerin de kültürüne tesir etmiştir.
4. TÜRGEŞ KAĞANLIĞI
Bu devlet 699-766 yıllarında hüküm sürmüş, Batı Kök Türk Kağanlığı’nın halefi olarak ortaya çıkmıştır. Batı Kök Türklerin On Ok kabile ittifakına dâhil Türgeş boyu mensubu Uçele (Yüzlüg) Kağan (699-705) tarafından 699 yılında kurulmuş, yönetim merkezi Suyab şehri olmuştur. Sınırları Yedisu ve civarıdır.
En meşhur hükümdarı Sulu Kağan (715-738) Batı Kök Türklere vasal vaha devletleri üzerinde siyasi nüfuz sağlamıştır. Türgeş hükümdarları Soğd yazısıyla “İlahi Türgeş Kağan sikkesi” unvanıyla bronz para bastırmışlardır.
Türgeş Kağanlığı Çin ve Araplara karşı savaşlar yapmış ve zafere ulaşmışlardır. Kırgız Kağanlığı’nın da Türgeşlerle müttefiklik münasebeti olmuştur.
Araplar ile Çinliler arasındaki Talas Savaşı’nda (751), Karluk Türklerinin Araplara desteğiyle Çin ordusu yenildi. Büyük önem taşıyan bu olayın ardından İslamiyet Orta Asya’da yaygınlaştı. Talas Savaşı’ndaki zafer Çin’in Orta Asya’daki etkisini zayıflattı. İslamiyet’i ilk benimseyenlerden biri Horasan, Maveraünnehir ve Yedisu’daki Türk boyları olmuş; daha sonra Hazar Kağanlığı ve Volga Bulgaristan topraklarında yaşayan Türkler arasında bu din hızla yayılmaya başlamıştır.
5. UYGUR KAĞANLIĞI
Doğu Kök Türk Kağanlığı’nın varisi olan Uygur Kağanlığı VIII-IX. yüzyıllar arasında hüküm sürmüş bir devlettir.
Siyasi merkezi Ötüken’deki Ordubalık’tır. Uzak Doğu, Güney Sibirya ve Kuzey Çin toprakları Uygur Kağanlığı’nın hâkimiyetindedir.
Kurucusu Kutluğ Bilge Kül-Kağan, Çin’e karşı başarılı savaşlar sürdürmüş; Moğol ve Mançu asıllı toplulukları itaatine almıştır.
Bögü Kağan döneminde Manihaizm dini yaygınlık kazanmış, Ordubalık (Karabalgasun) şehrinde Mani tapınağı yaptırılmıştır.
Uygur Kağanlığı döneminde Türk Bitik ve Soğd yazısı temelindeki Eski Uygur alfabesi kullanılmıştır.
Kök Türk runik harfleriyle yazılan Şine-Usu (Bayan-Çur), Ordubalık abideleri Uygur Kağanlığı tarihini anlatmaktadır.
840 yılında Uygur Kağanlığı yıkıldıktan sonra Uygurların bir kısmı, Çin’in kuzeybatısındaki Kansu (Kançou) bölgesine gelerek burada Kansu-Uygur Devleti’ni, Turfan vahasında ise Koçu devletini kurmuşlardır. Kansu Uygurları Çin’le ticari ilişkilerde bulunmuşlardır.
6. KOÇU UYGUR DEVLETİ
Bu devlet IX. yüzyıldan XIII. yüzyılda Moğol hakimiyetine girene kadar varlığını devam ettirmiştir.
Kök Türk ve Uygur Kağanlıklarının varisleri tarafından kurulan bu devlet Doğu Türkistan’ın Turfan ve Kumul bölgelerini ihtiva etmiştir. Kurucusu Pan-Tegin’dir.
Eski Türk kültürünün yanı sıra Manihaizm, Budizm inançlarının geliştiği yüksek bir kültürel ortam yaratmıştır. Kendisinden sonra Budist tapınakları, duvar resimleri, heykeller; Eski Türkçe, Soğd ve Pehlevî dillerinde yazılan epigrafik yadigârlar bırakmıştır.
Uygur soyluları yeni dinlerini halkın öğrenmesi amacıyla çok sayıda kitap yazmıştır. Bu kitapların basımında matbaanın temeli sayılabilecek kalıplar kullanılmaya başlanmıştır.
7. KARLUK YABGULUĞU
VII-IX. yüzyıllarla tarihlendirilen Karluk Yabguluğu eski Türk halklarından biri olan Karluklar tarafından kurulmuştur. Orhun Bölgesi (Moğolistan), Altaylar ve Tarbagatay’da (Doğu Kazakistan) yaşayan Karluk Türkleri güneybatıya göç edip 766 yılında Yedisu’daki Türgiş Kağanlığı’nın hâkimiyetine son vererek Taraz (Talas) merkezli bir Yabguluk kurmuşlardır.
Orta Asya’nın doğu kısımlarında Uygur Kağanlığı mevcut bulunduğu için söz konusu siyasi birlik kağanlık derecesine ulaşamamıştır. Ancak daha sonra Karlukların kuvvetlenerek kısa bir süreliğine kağanlık derecesine ulaştığı bilinmektedir. Yedisu’daki eski şehir kalıntılarında bulunan Soğdca yazılı bakır sikkelerde “Karluk-Kağan” tabirinin görülmesi bunu teyit etmektedir.
Karluklar, 940 yılında önce Kuzey Çin’e hâkim olan Kitanların (Kara-Hıtay), sonra Tangutların, daha sonra da Cengiz Han idaresindeki Moğolların egemenliğini kabul etmişlerdir (1226).
8. KIRGIZ KAĞANLIĞI
Kırgızlar, VI. yüzyılda Yenisey’in üst kısımlarında kendi devletini kurmuş olmakla birlikte 555 yılında KökTürk Kağanlığı’na bağlanmışlardır. Kök Türk Kağanlığı parçalandıktan sonra tekrar bağımsızlıklarına kavuşan Kırgızlar 648 yılında Çin hükümdarına ilk elçilerini göndermişlerdir.
VII. yüzyılın sonu ile VIII. yüzyılın başlarında güçlü yönetici Barsbek’in etrafında toplanmışlar ve Kök Türklerin bağımsızlığını tekrar kazanmasından sonra Kök Türk hâkimiyetine girmişlerdir.
VIII. yüzyılın 20-30’lu yıllarında Kırgız Kağanlığı bağımsızlığını yeniden ilan etti.
840 yılında Kırgızlar Ötüken’de Uygur Devleti’ni mağlup ederek yeniden Kırgız Kağanlığı’nı oluşturdular.
840-924 yıllarında Kırgız Kağanlığı’nın toprakları Mançurya’nın batısından Tanrı Dağları’na kadar geniş bir bölgede yer almıştır.
Türk kültürünün hacim ve içerik bakımından ender rastlanan eserlerinden biri olan Manas Destanı’nda Kırgızların bu dönemine ait tarihî olaylar da geçmektedir.
Yenisey Yazıtı’nın IX. asrın ortasında Kırgız Kağanlığı döneminde dikildiği düşünülmektedir.
XIII. yüzyılda Moğollar tarafından yenilgiye uğratılmıştır. Kırgızların bir kısmı Güney Sibirya’da yaşamaya devam etmiş, diğer kısmı ise IX-XIII. yüzyıllar arasında birkaç dalga hâlinde Altay Dağlarının güneybatı kesimine ve Tanrı Dağlarının kuzeybatı bölgelerine göç etmiştir.
9. KİMEK VE KIPÇAK DEVLETLERİ
Kimek Kağanlığı, IX-X. yüzyıllarda Batı Altaylar ve Balkaş Gölü’nün kuzeydoğusunda yaşayan Kimek Türkleri tarafından kurulannbir devlettir.
Soğuk ve sert iklim şartlarında yaşamalarına rağmen Kimeklerin kültür seviyesi yüksek olup şehir ve kasabalar kurmuşlardır.
Kıpçak Devleti ise Avrasya bozkırlarının belirli bir bölümünde, şimdiki Kazakistan’ın bozkır bölgeleri ve civarında XI-XIII. yüzyıllarda hüküm sürmüştür. Kimek Kağanlığı zayıfladıktan sonra Kıpçaklar onların topraklarında egemenlik sağlamışlardır.
Kıpçaklar XI. yüzyılın ortalarına doğru İdil nehrini geçerek batıya yönelmişlerdir. Sonradan Bizans ve Bulgaristan bölgerine taarruz yaparak 1071-1080 yıllarında Tuna’ya ulaşmışlardır.
Bazı Kıpçak boyları diğer Türk boylarıyla birlikte Küçük Asya’ya doğru yayılmaya başlamışlardır. Böylece XI-XII. yüzyıllarda Altaylardan Karpat ve Tuna Nehri’ne uzanan binlerce kilometrelik topraklarda yaşayan topluluklar Kıpçak olarak adlandırılmaya başlanmıştır.
Böylesine geniş bir alanda bir hanlık değil, birçok Kıpçak Hanlığı bulunmuştur.
Kıpçak Beylikleri Cengiz Han ordularının bu toprakları ele geçirmesiyle son bulmuştur. Sonradan Türk-Moğol kabileleriyle karışan yerli Kıpçak boyları Altın Orda ve diğer Cengiz’e bağlı hanedanların yönetimine katılarak bölgenin siyasi ve kültürel hayatında önemli yer tutmuşlardır.
Bu topluluk Bizanslılar tarafından Kun, Kuman, Ruslar tarafından da Polovets olarak adlandırılmıştır. Kıpçak Türklerinin arasında Bizans kaynaklarında Uz, Rus yıllıklarında Torki (Türk) olarak geçen Oğuz Türkleri de bulunmuş ve bu Türkler şimdiki Ukrayna topraklarında kendi siyasi teşkilatını kurmuşlardır.
Batı Kıpçakları arasında bulunan Oğuz gruplarından Uz diğer adıyla Torkilerin bir kısmı diğer Türk boyları gibi zamanla Ukrayna ve civarında yaşayan yerlilerle kaynaşarak Slavlaşmış, bir kısmı ise Bizans İmparatorlarına paralı asker olarak hizmet etmişlerdir.
Paralı asker görevindekiler daha sonra Selçuklu–Bizans savaşlarında akrabaları olan Oğuzlar tarafına geçerek Selçukluların Anadolu’yu ele geçirmelerine yardımcı olmuşlardır. Miladî 1000 yılının ortalarından başlayan Türklerin Doğu Avrupa’ya sürekli göçleri Kıpçakların batıya ilerlemesiyle hız kazanmıştır.
Özellikle Macaristan ve civarına IV. yüzyılda Hun Türkleri döneminde başlayarak Avar, Bulgar, On Ogur, Peçenek, Kun, Kuman (Kıpçak) gibi Türk boylarının gelip yerleşmesiyle buralarda Türk varlığı artmıştır.
Macaristan’da Fin-Ugor ve diğer Türk boylarının karışımıyla şimdiki Macar halkı oluşmuş, Macar devletinin adı Hungaria ise Türkçe Hun veya On Ogur etnik adlarının birleşiminden meydana gelmiştir.
Bizanslıların Türk terimini ilk olarak Macarlar için kullanmış olmaları da ilgi çekicidir. Kıpçak Devleti’nin kurulması, Avrasya’nın geniş bozkırlarında onlarca Kıpçak boyunun yeni yurtlar edinmesi, Türkçenin Kıpçak lehçesinin yaygınlık kazanmasını sağlamıştır.
Sonradan ortaya çıkan ve Kazakça, Kırgızca, Tatarca, Başkurtça, Karakalpakça, Nogayca, Kumukça, Karaçay-Balkarca gibi günümüzde birer yazı dili hâline gelen lehçeler Kıpçak lehçesi temelinde oluşmuştur. Azerbaycan Türk halkının oluşumunda da Kıpçakların katkısı vardır.
10. TÜRK KAĞANLIKLARI DÖNEMİNDE SOSYAL, EKONOMİK VE KÜLTÜREL HAYAT
Türk Kağanlıkları döneminde kağanların kontrolü altında bulunan topraklarda biri diğerinden farklı dillerde konuşan pek çok millet (Türk, Moğol, Çin, Tohar, Soğd, Baktriyalı, Fars, Hint, Kafkasya kavimleri, Yunan, Slav ve daha onlarca toplum) yaşamıştır.
Orta Asya’nın tüccar kavmi olarak bilinen İran asıllı Soğdlular ise kağanlıkların uluslararası ticaretinde etkili olmuşlardır.
Eski Türk Kağanlıkları döneminde İpek Yolu’nun hem güney hem de kuzey hatlarının esas kısmı Türklerin kontrolünde olmuştur.
Bu dönemde Ötüken Vadisi, Ordubalık (Karabalgasun), Ordos, Beşbalık, Suyab, Taraz, Otrar, Çaç gibi şehir ve ülkeler kağanlıkların hem yönetim hem de iktisadi ve kültürel merkezi olmuştur.
Türkler tek yaratıcı Tanrı’ya inanmış ve kendi inanç sistemlerine sahip olmuşlardır.
Bu inanç sisteminde Umay adı altında görülen tanrıça, çocukları koruyan, kut ve bereket hamisidir.
Bununla beraber, Amuderya-Sirderya arası ve Yedisu bölgelerinde yaşayan Türkler arasında Zerdüştilik dini de yayılmaya başlamıştır.
Kuzey Hindistan ve Doğu Türkistan’daki Türkler arasında Budizm yayılmış, Moğolistan ve Altaylar’a kadar etki yapmıştır.
IX. yüzyılın başlarına doğru Uygur Kağanlarının Manihaizm dinini benimsemesiyle bu din Orta Asya’dan Sibirya ve Uzak Doğu’ya kadar yayılmıştır.
Türk yöneticileri kendi saraylarının duvarlarını saray hayatı, dinî ayinler, eğlence, av ve savaş sahnelerini anlatan tasvirlerle bezetmeye özen göstermişlerdir.
ESKİ TÜRKLERDE KADININ KONUMU
Eski Türklerde kadınlara eşit bakılmış, onlar toplum hayatının her alanında özellikle siyasette yer edinmişlerdir.
Sakalar döneminde kadın hükümdar Tomris, Asya Hunlarında İmparator Şanyü’nün yanında devlet işleriyle uğraşan Eçi unvanlı melikeler, eski Türk Kağanlıkları döneminde ise mevkice kağandan sonra gelen Hatun unvanlı başmelikeler buna örnek teşkil eder.
Batı Kök Türk sikkelerinde ise çifte portre hâlinde hükümdar ve melike tasvirinin yan yana bulunması, sikkenin arka yüzünde Hatun unvanının yer alması kadınların toplumdaki mevkiini tespit eder.
Hatunlar, Kağan savaşa gittiği zaman devlet işlerine bakmış, elçileri kabul etmişlerdir.