V. Bölüm Türk-Moğol Devletleri

ortak Türk tarihi

Bu yazımızda güncel müfredata göre hazırladığımız Seçmeli Ortak Türk Tarihi dersi 5. ünitesi olan Türk-Moğol Devletleri ünitesinin özet ders notlarını paylaşıyoruz. Ortak Türk Tarihi kitabı özet pdf ders notları sayesinde derslerde daha başarılı olacaksınız. Güncel tarih ders kitabına uygun olarak hazırladığımız Türk-Moğol Devletleri dersi notları aşağıdaki konuları kapsamaktadır.

Ortak Türk Tarihi 5. Bölüm Türk-Moğol Devletleri

1. MOĞOL İMPARATORLUĞU

Moğol İmparatorluğu, dünya tarihinde “Cengiz Han” adıyla ünlü

Temuçin ve onun torunlarının kurduğu, XIII-XIV. yüzyıllar arasında hüküm süren bir imparatorluktur.

Kendisinin zirveye ulaştığı dönemlerde imparatorluk; Moğolistan, Çin, Kore, Güney Sibirya, Orta Asya,İran, Küçük Asya, Kafkasya ve Doğu Avrupa’yı içine almıştır. Moğolların Kıyat boyuna mensup Temuçin söz konusu hanlıklara son vererek 1206 yılında “Cengiz Han” unvanını almış, Onon ve Kerulen nehirleri arasında kendi yönetimini kurmuştur. Doğu Türkistan (günümüz Çin Halk Cumhuriyeti Sincan-Uygur Özerk Bölgesi) ve Yedisu’yu aldıktan sonra Cengiz Han Orta Asya’nın diğer bölgelerini kendi topraklarına katmak için hazırlık çalışmalarını başlatmıştır.

1218 yılında Cengiz Han’ın gönderdiği 450 kişiden oluşan 500 develi ticaret kervanı Otrar şehrine geldiği vakit şehrin yöneticisi Gayır Han, Harezmşah’la anlaşarak kervanı tutsak almış, tüccarları öldürmüştür.

1219 yılından başlayarak Harezmşahların başlıca şehirleri Otrar, Semerkant, Buhara, Ürgenç’i art arda ele geçiren Moğol ordusu 1219- 1224 yılları arasında Orta Asya’yı tümüyle kendi kontrolü altına almıştır.

Bu askerî başarılardan sonra Cengiz Han kendi eli altındaki toprakları dört oğlu arasında paylaştırmıştır.

İrtiş Nehri’nden başlayarak batıda Avrupa’ya kadar ulaşan topraklar, başka bir deyişle; “At toynağının ulaştığı bölgelerin tümü” büyük oğlu Cuci’nin payı olmuştur.

İkinci oğlu Çağatay’a Doğu Türkistan, Yedisu, şimdiki Güney Kazakistan toprakları, Maveraünnehir ve Horasan verilmiştir.

Üçüncü oğlu Ögedey’e Batı Moğolistan ile Altaylar, Tarbagatay ve İrtiş Nehri’nin yukarı havzasındaki topraklar ayrılmıştır.

Dördüncü oğlu Tuluy’a da Moğolistan verilmiştir.

Cengiz Han’ın Hülagû adlı torununun gerçekleştirdiği askerî seferler sonucunda İran, Azerbaycan, Güney Kafkasya, Irak toprakları da yeni oluşmuş İlhanlılar Devleti’ne katılmıştır.

Böylece Cengiz Han ve torunlarının elde ettikleri topraklar sonradan Altın Orda Devleti, Çağatay Devleti, Moğolistan Devleti, İlhanlılar Devleti ve Yüan İmparatorluğu gibi ayrı ayrı uluslara dönüşmüştür.

2. ALTIN ORDA DEVLETİ

Altın Orda Devleti, Cengiz Han’ın büyük oğlu Cuci ulusu temelinde oluşmuştur.

Uluğ Ulus adını taşıyan bu devlet 1240 yıllarında Cengiz İmparatorluğu’nun en büyük parçası temelinde kurulan imparatorluktur.

Altın Orda’nın toprakları Doğu Avrupa, Kuzey Kafkasya, Güney Rusya bölgeleri ve Deşt-i Kıpçak’ı kapsamıştır.

Cuci’nin büyük oğlu Batu Han’ın (1227-1256) Doğu Avrupa’ya yaptığı başarılı askerî seferler sonucunda Cuci Devleti’nin toprakları genişlemiştir.

Doğu Avrupa devletleri ve Rus kinezlikleri kendi bağlılıklarını bildirerek vergi ödemeye mecbur kalmışlardır.

Batu’dan sonraki dönemde iktidara gelen Berke (1258-1266) İslam dinini kabul ederek Altın Orda’nın diğer merkezi Moğol Devletin’den bağımsız olduğu iddiasında bulunmaya başlamıştır.

Bütün Moğol ulusları, yöneticilerinin katıldıkları Kurultay’a gitmekten vazgeçmiş, İlhanlılarla savaşları sürdürmüştür.

Mısır Memluk Sultanı Baybars ile anlaşarak Hülagû önderliğindeki Moğolların, Hicaz bölgesinin işgalini engellemiştir.

Berke, 1269 yılındaki Talas Kurultayı’nın düzenlenmesi için ön koşulları yaratmıştır ve bu kurultaydan sonra Altın Orda, merkezden tamamen bağımsız yeni bir devlete dönüşmüştür.

Berke öldükten sonra Mengü Timur (1266-1282), Tokta (1290-1312), Özbek (1312-1342) ve Canıbek Hanlar Altın Orda’nın gücünü korumuşlardır.

Canıbek Han’ın ölümünden sonra taht kavgaları başlamıştır.

Toktamış Han 1380 yılında Emir Timur’un, desteğiyle tahta çıkarak bu çatışmalara son vermiştir.

Daha sonra Timur’un Altın Orda topraklarına sefer düzenlemesi ve taht kavgalarının yeniden başlaması bu devleti zayıf düşürmüştür.

Bu kavgalarla parçalanan Altın Orda topraklarında Cengiz Han soyuna mensup şehzadeler tarafından birkaç hanlık kurulmuştur.

Daha sonra Altın Orda’da başlayan iç mücadele yüzünden Rusya Çarlığı olacak Moskova Kinezliği bağımsız kalmıştır.

Moskova Kinezliği dışında kalan batıdaki toprakları Kırım Hanlığı ele geçirmiş, 1502 yılında Altın Orda Devleti yıkılmıştır.

Özbek Han döneminde İslam devlet dini olarak kabul edilmiştir. Bununla beraber Eski Türk gelenekleri korunmuş, Uygur alfabeli Türkçe yarlık (emir) ve fermanlar yazılmıştır.

Altın Orda Devleti bünyesinde sonradan XV ve XVII. yüzyıllar arasında Kazan, Kırım, Astrahan, Kasım, Tümen (Sibir), Ebu’l-Hayr, Şeybaniler, Kazak Hanlıkları ve Nogay Ordası kurulmuştur.

Ayrıca Kazak Hanlığı 1465-1822/1847 döneminde hüküm sürmüştür.

XIV. yüzyılda yaşamış şairlerden Seyfi Sarayî’nin Gülistan bi’t-Türkî, Harezmî mahlasını kullanan Hoca Bey’in Muhabbetname, Kutb’un Hüsrev ve Şirin, Durbek’in Yusuf ve Züleyha gibi manzum eserleri, Asan Kaygı, Kaztuğan Cırav gibi halk ozanlarının şiirleri, Ötemiş Hacı’nın Cengizname (XVI.yüzyıl), Altın Orda hanlarının Uygurca yazılı yarlıkları, Edige Destan’ı bu dönemin parlak edebî ve tarihî eserleridir.

XIV. yüzyıla ait Eski Kıpçak Türkçesi ve Latin harfleri ile yazılmış Codex Cumanicus (Kuman Kitabı) ve Mahmut Bulgari’nin Nehcü’l-Ferâdîs (Cennetlerin Açık Yolu) adlı eseri Altın Orda Dönemi’nin dili ve kültürünü yansıtan eserlerdendir.

SEYFİ SARAYÎ

Altın Orda edebiyatının önemli temsilcilerinden biri olan Seyfi Sarayî 1321-1391 yılları arasında yaşamıştır.

O, Gülistan bi’t-Türki (Türk Dilindeki Gülistan) adlı eserini Sirderya boyunda yazmaya başlamış, Mısır’daki diğer bir Türk hanedanı Memluklerin topraklarında bulunan Nil Nehri kıyısında bitirmiştir.

Eser Fars edebiyatının ünlü temsilcisi Sadi Şirazî’nin Gülistan isimli kitabının serbest çevirisidir.

KUTB

Kutb’un edebî faaliyeti XIV. yüzyılın ortalarına denk gelir.

Altın Orda ve Mısır Memlukleri gibi iki büyük Türk hanedanının sıkı kültürel ilişkiler sağlamasında emeği geçen şairlerden biri olan Kutb sonradan Mısır’da yaşamıştır. Onun Hüsrev ve Şirin isimli manzum eserinin (Nizami Gencevî’nin aynı adı taşıyan mesnevisinin ilk serbest çevirisi) Orta Türk (Uygur) ve Arap harfleriyle yazılması Türk kültür tarihi açısından büyük önem taşımaktadır.

CODEX CUMANİCUS

Kelime anlamı “Kuman Kitabı” olan Codex Cumanicus XIII. yüzyıl ortalarından XIV. yüzyıl ortalarına kadar yaklaşık yüz yıl boyunca Karadeniz’in kuzeyindeki Kıpçak Türkleri arasından İtalyanlar ve Almanlar tarafından derlenen bilgilerden hareketle yazılmıştır.

Eser, bilinen ilk Türkçe-Avrupa dilleri sözlüğü olmakla beraber Eski Kıpçak Türkçesinin gelişmiş edebî bir dil olduğunu kanıtlamaktadır.

İki bölümden oluşan Codex Cumanicus’un birinci bölümü Latince-Farsça-Kıpçakça, ikinci bölümü ise Kıpçakça-Almanca ve Kıpçakça-Latince sözlüklerden oluşmaktadır.

Codex Cumanicus’ta yer alan sözcüklere örnek cümleler de verilmiş, ardından Kıpçakçaya çevrilmiş dualar, ilahiler, kırk yedi Kıpçak bilmecesi ve Kıpçakça eklerle ilgili dil bilgisi kuralları yer almıştır.

3. ÇAĞATAY DEVLETİ

XIII-XIV. yüzyıllar arasında hüküm süren Çağatay Devleti de aslında Moğol İmparatorluğu’nun bir parçasıdır. Maveraünnehir’deki Karşı şehri (Güney Özbekistan) merkezli bu devlet Çağatay Devleti adıyla tanınmıştır.

Daha çok yerleşik toplulukları ve ticari şehirleri kendi bünyesinde barındırmıştır. Cengiz Han ölmeden önce eski Karahitay Devleti ve Harezmşahlar saltanatının toprakları olan Kâşgar civarı ile Maveraünnehir’in büyük bölümünü Çağatay’a vermiştir.

Çağatay’ın bu topraklarda 1227 yılında temelini attığı Çağatay Devleti 1370 yılında Timur tarafından son verilinceye dek varlığını sürdürmüştür.

1266 yılında tahta çıkan Mübarekşah, İslam dinini kabul eden ilk Çağatay hanı olmuştur.

Çağatay Hanlığı en parlak dönemini Kebek Han (1320-1326) yönetiminde yaşamıştır. Kebek Han konargöçer hayatını bırakıp Karşı şehrinde saray yaptırarak yerleşik hayatı seçmiştir. Bu dönemde ekonomi gelişmiş ve ilk Çağatay parası Kebek tarafından basılmıştır.

Bu yerleşme ve şehirlileşme ile birlikte din açısından İslamlaşma ve dil bakımından Türkçeleşme sürecine uğramıştır.

Çağataylılar bazı tarihçiler tarafından Çağatay Türkleri, kullandıkları dil de Çağatayca veya Çağatay Türkçesi olarak adlandırılmıştır.

4. МОĞOLİSTAN (DOĞU ÇAĞATAY) HANLIĞI

Моğolistan Hanlığı, Çağatay Devleti dağıldıktan sonra, bu ülkenin doğu kısmında, bugünkü Güneydoğu Kazakistan, Kırgızistan ve Doğu Türkistan sınırlarında bulunan topraklarda XIV. Yüzyılın ortalarından XVI. yüzyılın başına kadar hüküm sürmüştür.

İlyas Koca 1365 yılında Taşkent civarında başlattığı büyük bir savaşta Timur Devleti’nin kurucusu Emir Timur’a yenildi. Daha sonraki dönemde Emir Timur ordusunun seferleri devam ettiğinden Moğolistan devleti zayıflamaya başlamıştır.

Emir Timur 1405 yılında öldükten sonra Moğolistan tekrar bağımsızlığına kavuşmuştur.

Моğolistan Devleti Yunus Han’ın torunu Abdurreşid Han’ın döneminde parçalanmaya başlamıştır.

5. İLHANLILAR DEVLETİ

XIII-XV. yüzyıllarda hüküm süren İlhanlılar Devleti de Cengiz Han İmparatorluğu’nun bir parçasıdır. Merkezî toprakları Azerbaycan bölgesi, yönetim merkezi ise Tebriz olmuştur.

Bu devlet Cengiz Han’ın torunu, Tuluy’un oğlu Hülagû (1256-1265) tarafından kurulmuştur.

1256 yılında tüm tarihî Azerbaycan topraklarını elde eden Hülagû Han, 1258 yılında Bağdat’ı alarak Abbasî devletine son vermiştir. Suriye ve Filistin’i işgalden sonra Mısır’a doğru ilerlemeye başlamışlardır.

İlhanlılar, Gazan (Mahmut) Han (1295-1304) zamanında Müslümanlığı kabul etmişlerdir. Bundan önce İlhanlı yöneticileri gelişmekte olan Tibet Budizmi ve Nasturîliği teşvik etmişlerdir.

XIV. yüzyılın başlarında çıkan iç karışıklıklar sonucu İlhanlılar parçalanmaya yüz tutmuşlar özellikle Ebu Said Bahadır’ın (1316-1335) 1335 yılında ölümünden sonra hanedan çözülmeye başlamıştır.

İlhanlılar Devleti tarihî Azerbaycan merkezli bir siyasi güce dönüşmüş; İran, Irak, Anadolu ve Güney Kafkasya onların emri altına girmiştir.

Bu dönemde esas kısmını Oğuz Türklerinin oluşturduğu ahali arasına Cengiz’in torunlarıyla beraber çok sayıda Türk-Moğol kabilesi yerleşmişti. Bütün bunlara rağmen Oğuz kültürü kendi etkisini korumuş, gelen boylar zamanla onların arasında erimişlerdir. İlhanlılar Devleti’nin resmî dili Türkçe, Moğolca ve Farsçaydı.

6. KUBİLAY HANLIĞI

XIII-XIV. yüzyıllar arasında hüküm süren Kubilay Hanlığı da Moğol İmparatorluğu’nun bir parçası sayılır.

Merkezi Çin’deki Hanbalık (Çince adı “Dadu”, şimdiki Pekin) şehri olan bu devlet Cengiz Han’ın torunu (Tuluy’un oğlu) Kubilay Han (1264-1294) tarafından kurulmuştur.

Kubilay gençlik yıllarında Çince öğrenmiş ve Çin kültürüne büyük merak duymuştur.

1251 yılında merkezî Moğol hükümdarlığına seçilen kardeşi Mengü, Kubilay’ı doğudaki ülkeleri almaya göndermişti.

1271 yılında Kubilay kendi ulusunu Çince “Yüan” olarak adlandırmış, yönetim merkezi sıfatıyla da Hanbalık şehrini seçmiştir.

1276 yılında Yüan İmparatorluğu Güney Song saltanatına son vererek Çin topraklarını birleştirmiştir.

Kubilay döneminde Çin’i pek çok Avrupalı ziyaret etmiştir. Ziyaretçilerin arasında en ünlüsü Marco (Marko) Polo’dur.

Bu hanedan döneminde Moğol-Türk-Çin geleneklerine göre devlet yönetilmiş, ancak belirli bir süre sonra Çin kültürü ağırlık kazanmaya başlamıştır.

Türk-Moğol siyasi oluşumunda hükümdar diğer Türk devletlerinde olduğu gibi “Kağan”, “Kaan” veya “Han” olarak adlandırılmıştır.

Bu dönemde Moğollara özgü “Nöker”lik (Moğolca “arkadaş” daimî hizmetteki askerlik) ve “Noyon”luk (kumandanlık) sistemi yaygınlaşmıştır.

7. TÜRK-MOĞOL DEVLETLERİNDE SOSYAL, EKONOMİK VE KÜLTÜREL HAYAT

Cengiz Han döneminde Türk-Moğol boy ve hanlıkları birbirine komşu yaşamış, hayvancılıkla birlikte avcılıkla da uğraşmışlardır.

Cengiz Han ordusu merkezî, doğu ve batı olarak üç koldan tümen, bin, yüz ve onbaşılı askerî yapılanmadan oluşmuştur. Bu yapı ise Hun ve Türk İmparatorluklarının tarihî ve geleneksel devamlılığının göstergesidir.

Buna bağlı olarak yüzlerce farklı topluluk bir arada yaşamıştır. Bunların arasında Türk boylarının hemen hemen tümü, Çinliler, Tibetliler, Ruslar, Farslar, Araplar, Gürcüler ve diğer Kafkasyalı topluluklar, Yunanlar, Macarlar, Doğu Avrupa Slavları bulunmaktadır. İlhanlılar tarafından yönetilen İran ve Güney Kafkasya topraklarında ise Fars, Türk ve Arap gibi topluluklar beraberce yaşamışlar, hem yerleşik hem de konargöçer hayat sürmüşlerdir.

Altın Orda resmî yazışmalarında Orta Türkçe (Uygur) yazısını kullanmıştır.

Moğol istilasının ilk dönemlerinde birçok şehir yakılıp yıkılmıştır. Kervan yollarında güvenliğin sağlanması ve ülkeler arasındaki iletişimin kolaylaşması ile iktisadi ve kültürel hayat canlanmaya başlamıştır. Ticaretin teşvik edilmesiyle Doğu Avrupa’dan Çin’e kadar uzanan on bin kilometreden fazla bir mesafeyi birkaç ay içinde katetme imkânı olmuştur.

Bu dönemde topraklar ve otlaklar Moğol ve Türk soylularının elindeydi. Halk toprakları işler, ürünlerin belirli bir bölümünü vergi olarak devlete verirdi.

Cengiz Han oğullarından Çağatay ve onun torunları tarafından yönetilmekte olan Maveraünnehir ve Yedisu’da daha çok yerleşik hayat ağırlık kazanmıştır.

Bu dönemde Çyu Çan-Çun (Taocu keşiş, asıl adı Çiu Çuji), Rubrucklu William, Marco Polo, İbn Battuta gibi seyyahlar Türk-Moğol ülkelerini gezmiş, söz konusu toplumların dili, yaşam tarzı, örf ve âdetleri ile diğer kültürel özelliklerine dair bilgiler aktarmışlardır.

Bu dönemde tarihçi ve devlet adamları Alaeddin Ata Melik Cüveynî, Tarih-i Cihângüşa (Cihan Fatihinin Tarihi) ve Reşideddin Fazlullah Hemedani de Camiü’t-Tevârih (Tarihlerin Toplamı) eserlerini yazarak Türk-Moğol halklarını dünyaya tanıtmışlardır. Nasreddin Tûsî ise matematik ve astronomiye dair eserleriyle ünlüdür.

ALAEDDİN ATA MELİK CUVEYNİ

Cuveynî Horasan’ın Cuveyn şehrinde 1226 yılında doğmuş ve 1243-1256 yılları arasında İlhanlı Emir Argun Aka Han’ın sarayında yaşamıştır. 1246-47 ve 1249-50 yıllarında iki defa Argun Aka ile birlikte binlerce kilometre yol katederek Moğolistan’ı ziyaret etmiştir. Moğolların fetihlerini ebedîleştirecek olan Tarih-i Cihângüşa adlı eserini kaleme almaya ikna edilmiştir.

REŞİDEDDİN FAZLULLAH HEMEDANİ

Reşideddin Hemedani (1247-1318) hekim, yazar, tarihçi ve İlhanlıların veziridir. Camiü’t-Tevârih adlı ünlü eseri İlhanlı Mahmut Gazan’dan Türk ve Moğol ulusları ile onların hanedanlığına, sonraları Hz.Âdem’den kendisinin yaşadığı döneme kadar olan tüm tarihî bilgileri içermektedir.

Kitabın ikinci cildinde yer alan ”Tarih-i Oğuzân ve Türkân” adlı bölümü Eski Türk geçmişi ve mitolojisi açısından önemlidir.

O kendisine yazılı olarak verilen Tarih-i Oğuzan’ı değiştirmemiş, yalnızca Kur’an’dan ayetler, bazı tarihî veriler, İran edebiyatından ve Şehnâme’den şiirlerle süslemiştir.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*